Yüce Rabbimiz salih kullarına sonsuz cenneti vaat etmiştir ve Kuran'da onları bekleyen muhteşem hayatın ayrıntılı tarifini yapmıştır. Sonsuz mutluluk ve güzellik yurdunda, müminler kalplerinin arzuladığı her şeye sahip olacaklar, üzüntü ve keder onları sonsuza kadar terk edecektir.
Allah'ın lütfuyla, cennetteki yaşamın güzelliğini ancak bir dereceye kadar tahayyül edebiliyoruz. Örneğin: "İçinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenler için lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır" (Muhammed Suresi, 15) ayeti cennetin güzelliğinin hayal gücünün ötesinde olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.
Tarih boyunca Müslümanlar, Allah’ın adını yüceltmek için bu güzellikleri dünyada taklit etmeye çalıştılar. Bu asil hevesin sonucunda Osmanlı’dan Endülüs’e, Abbasilerden İran'a kadar Müslüman uygarlıklar, dünyanın şahit olabileceği en inanılmaz sanat eserlerini ortaya koymuş oldular.
İstanbul'daki Sultan Ahmet Cami, İran'daki Nasır el-Mülk Cami, efsanevi El Hamra Sarayı bahçeleri ve Tac Mahal Kuran'daki cennet tasvirlerinden ilham alınarak inşa edilen mimari harikalardan sadece birkaçıdır.
Kuran'da bahçelerden sıkça söz edilir, bu nedenle Müslüman mimarlar bahçelere özel önem verdiler. İslam’ın Kutsal Kitabı'nda buldukları tasvirlere dayanarak muhteşem tasarımlar ürettiler. Günümüz İspanya'sındaki El Hamra Sarayı ve muhteşem bahçeleri buna mükemmel bir örnektir.
Kurtuba'daki hilafet döneminde Endülüs bir kültür ışığıydı ve Kurtuba şehri Avrupa'da bir kültür ve ekonomi merkezi olarak parlıyordu. Uygarlık o kadar ileriydi ki trigonometri, astronomi, cerrahi ve farmakoloji gibi insanlığı ileri götüren pek çok entelektüel başarı dünyanın bu bölgesinden gelmiştir. Avrupa’nın Orta Çağ karanlığıyla uğraştığı bir dönemde, Endülüs’ün Müslüman uygarlığı gelişiyor ve başarıdan başarıya koşuyordu.
Endülüs en iyi bahçe peyzajı örneklerine sahiptir. Akan sular, gölgelikler ve yeşilliğin bol olduğu alanlar Kuran'daki cennet tasvirlerinden alınarak sıklıkla kullanılmıştır.
Kuran'da, Rabbimiz altından ırmaklar akan cennetlere işaret eder. El Hamra, Granada'daki Nasrid hanedanlığı da ayetlerdeki tasvirlere en yakın, dünya imkanlarıyla oluşturulabilecek en muhteşem bahçeleri, avluları dizayn etmişlerdi. Bu avlularda su her zaman merkezdeydi.
Etrafı mersin ağaçlarıyla çevrelenmiş büyük bir havuz olan Mersin Avlusu (Court of Myrtles) ve eşsiz çeşmesiyle Aslanlar Avlusu (Court of Lions) bunun iki örneğidir. Avlunun içinden uzanan bahçeler başka bir dizi avluyu oluşturmaktaydı.
Diğer yandan Cennet bahçelerine benzetilme çabasıyla oluşturulan bu avlular duvarlarla değil, çitlerle ve ağaçlarla çevrilerek mahrem alanlar oluşturulmaktaydı. Gül, yasemin, menekşe ve meyve bahçeleri genel rastlanan manzaralardandı. Çiçekleri ve meyveleri bol incir, nar, kiraz, narenciye, şeftali ve badem ağaçları Kuran'daki cennet tasvirlerinden esinlenilen bahçe düzenlemelerinde önemli rol oynamıştı.
Müslüman uygarlıkların bu etkileyici başarılarına rağmen, günümüz İslam dünyası tamamen farklı bir tablo çizmektedir. İslami ülkelerin çoğuna durgunluk, radikalizm, yoksulluk ve gerici toplumlar egemendir. Kuşkusuz bunun başlıca nedeni Müslümanların Kuran'ı bırakmalarıdır; bu durum onları Kuran'ın sağladığı güzelliklerden yoksun bırakmıştır; bunlara yenilikçi ve otantik sanat anlayışı da dahildir.
Bununla birlikte, yanlışları düzeltmek ve güzel dinimizin özüne geri dönmek için asla geç değildir. Müslümanlar Kuran’daki gerçek İslam'ı kucakladıklarında, radikalizmi ve bağnazlığı doğuran batıl inançları terk ettiklerinde her zamankinden daha da güçlü olacaklardır. Böylece, bir zamanlar dünyanın imrendiği sanat ve kültür şüphesiz bir kez daha parlayacaktır.
Adnan Oktar'ın Gulf Daily News’de yayınlanan makalesi:
http://www.gdnonline.com/Details/93138/Emulating--Gardens--of-Eden