Bilim ve Teknik"ten İnsanın Soyağacı Hakkındaki Gerçeklerin Üstü Kapalı İtirafı
ucgen

Bilim ve Teknik"ten İnsanın Soyağacı Hakkındaki Gerçeklerin Üstü Kapalı İtirafı

905
Bilim ve Teknik dergisinin Nisan 2003 sayısında "Atalar O Kadar Çok mu?" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda insanın hayali soyağacına dahil edilen farklı �hominid�lerin ayrı birer tür olarak varlıkları sorgulanıyor, evrimci paleontologlarının çoğunun, bulunan her fosili sözde evrim ağacındaki hominid biyoçeşitliliğinin kanıtı olarak yorumladığı belirtiliyordu.
Bilim ve Teknik dergisinin Nisan 2003 sayısında "Atalar O Kadar Çok mu?" başlıklı bir yazı yayınlandı. Yazıda insanın hayali soyağacına dahil edilen farklı "hominid"lerin ayrı birer tür olarak varlıkları sorgulanıyor, evrimci paleontologlarının çoğunun, bulunan her fosili sözde evrim ağacındaki hominid biyoçeşitliliğinin kanıtı olarak yorumladığı belirtiliyordu. Söz konusu tutumun eleştirildiği yazı, aynı zamanda evrim propagandasının altındaki gizli bir unsuru açığa çıkarmasıyla da dikkat çekiyordu: Popülistlik.

Evrim ağacındaki tür kalabalığı konusu ve bunun altında yatan popülistlik, yazının girişinde şu ifadelerle ortaya konuyordu:

 

"Küremizin çeşitli yerlerinde bulunan bir hominid fosili önce medyada bir heyecan yaratıyor, birkaç gün içinde unutulmadan önce de, italik harflerle yazılmış yeni bir tür ismi, zaten bir ağaçtan çok çalıyı andırmaya başlamış soyağacımızın yeni bir dalına iğneleniyor".

 

Bilim ve Teknik"teki yazıda, daha sonra hayali soyağacına iğnelenen fosillerin ayrı birer tür olarak alınmasının altında yatan faktörler ortaya konuyordu. Evrimci paleontolog Tim White, bu çeşitliliğin, zaman içinde yıpranma ve aynı türden aynı yaştaki canlılar arasındaki doğal biçim farklılıklarının gözardı edilmesine bağlı olduğunu belirtiyordu. Buna göre farklı sözde hominid fosilleri, ya bulundukları kayanın etkisiyle uzun zamanlar süresince değiştikleri, ya da türdeşleriyle küçük anatomik farklılıklara sahip oldukları için evrimci paleontologlar üzerinde aldatıcı oluyordu. Bu insanlar buldukları fosilleri, zaten mevcut olan türlere dahil etmek yerine bunların yepyeni türler, yepyeni hominid"ler olduklarını ileri sürerek manşetlerde bulgularına yer edinmeye çalışıyorlardı.


Aynı yaştaki şempanzelerin kafatasları geniş bir çeşitlilik gösteriyor.
http://www.sciencemag.org/cgi/
content/full/299/5615/1994/F2

Bu tutumun yanlışlığını göstermesi açısından Bilim ve Teknik�te yayınlanan iki resim oldukça ilgi çekiciydi. Resimlerde aynı maymun türlerinden, üstelik aynı yaştan bireylerin kafatasları gösteriliyordu. Bunlardan birinde, biraraya getirilmiş çok sayıda şempanze kafatasının ortaya geniş bir anatomik çeşitlilik koyduğu görülüyordu: Kiminin kafatası daha küçük; bazılarınınki daha dar; bazılarının çenesi ileriye daha çıkık ve bazılarının kaş kemerleri daha kalındı. Bu fotoğraflar tür içi çeşitliliğin hayali soyağacındaki hominidlerin gereksiz bir kalabalık nedeni olduğunu, daha doğrusu fosil analizlerinde evrimci önyargılara ne denli geniş bir spekülasyon alanı kaldığını açıkça gösteriyordu.

Bilim ve Teknik dergisindeki yazı, Tim White�ın, hayali soyağacındaki tutarsızlığı açığa vuran şu ikazıyla son buluyordu: "Geçmiş hominid çeşitliliği biyolojinin araç ve kurallarıyla belirlenmeli; popülist bir çeşit çoğaltma gayretkeşliğiyle değil".

White"ın yorumları aslında bir gerçeğin üstü kapalı bir şekilde itirafından başka bir şey değildir. Bilim ve Teknik�teki bu yazı, bizim daha önce sitemizde defalarca yazmış olduğumuz bir gerçeği bir kez daha göstermektedir: Soyağacında ara tür olarak gösterilen ve Homo genusu altında toplanan türlerin anatomik özellikleri gerçekte insanın gen havuzundaki varyasyonlardan kaynaklanmaktadır. Belli coğrafyalarda yaşayan izole insan ırkları bir süre sonra diğer ırklardan ayrılan bir varyasyon ortaya koyarlar. Örneğin günümüzde bazı insan ırklarında, çekik gözlülük, esmer tenlilik, uzun boy gibi özelliklerin belirgin olmasının sebebi budur. Aynı şekilde kafatasındaki bazı anatomik özellikler; örneğin Aborjin yerlileri veya Pigmelerde görülen kalın kaş kemeri ve küçük beyin hacmi gibi özellikler de gen havuzundaki çeşitlenmenin bir ürünüdür.  

Günümüz insanındaki çeşitlenmenin boyutları, evrimcilerce Homo genusuna dahil edilen türlerdeki çeşitlenmeden fazla değildir. Hayali soyağacında birer ara tür olarak gösterilen Homo erectus, Homo heidelbergensis, Homo neanderthalensis gibi türlerin anatomik özellikleri incelendiğinde bunların aslında birbirlerinden derin farklılıklarla ayrılan ayrı türler değil, gerçek insanın varyasyonları oldukları görülür. Bu canlılar, günümüz insanından anormal anatomik uçurumlarla ayrılıyor değildirler. Homo erectus�un kalın kaş kemeri ve küçük beyin hacmi gibi özellikleri bugün yaşayan insanlarda da görülmektedir. Günümüz insanında görülmeyen özelliklere sahip olma nedeni ise ortadan kalkmış bir insan ırkı olmasından kaynaklanmaktadır. Hepsi dik yürüyen ve günümüz insanından farksız iskelet yapısına sahip olan Homo erectus ve sonraki Homo türlerinin bir ara tür olarak sınıflandırılması, Bilim ve Teknik"te altı çizilen popülistliğin ve gereksiz türlendirmenin bir sonucudur.

Bilim ve Teknik�teki bu yazı göstermektedir ki, insanın hayali soyağacı bir fosil kalabalığından başka birşey değildir. Medyada "kayıp halka" olarak ilan edilen, sonra unutulan fosil bulguları da evrimi destekleyen bilimsel kanıtlar değil; sadece propaganda amaçlı kullanılan gözboyama malzemeleridir. Evrimcilerin hayalgücü ve önyargıya dayalı tüm çabaları onları sadece oyalamış, insanın gerçek kökenini yani yaratılışı gölgeleyememiştir.  

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo