Bilim ve Teknik dergisinin Mart 2003 sayısında "Haploidler Üstün Ama..." başlıklı bir haber yayınlandı. Yazıda Science dergisinin 24 Ocak 2003 tarihli sayısında çıkan ve "Büyük Bira Mayası Popülasyonlarında Haploidliğin Evrimsel Avantajları" (An Evolutionary Advantage of Haploidy in Large Yeast Populations) başlığını taşıyan makale haber veriliyordu. Haberde bira mayası üzerinde yapılan bir deneye dayanılarak haploidlik ve diploidliğin sözde evrimsel avantajları üzerinde spekülasyonlar yapılıyordu. Oysa bu deney evrime bir kanıt oluşturmamaktadır. İleri sürülen evrimci iddialar sadece deneyde elde edilen sonuçların subjektif olarak yorumlanmasından kaynaklanmaktadır.
Organizmalar, sahip oldukları kromozom seti sayısına göre haploid, diploid, triploid, tetraploid vs. şeklinde isimlerle tanımlanırlar. Örneğin insanlar bir anneden diğeri babadan gelen iki set kromozoma sahiptirler ve diploiddirler. Sadece bir set kromozoma sahip canlılar ise haploid olarak anılırlar.
Wake Forest Üniversitesi’nden Clifford Zeyl isimli araştırmacı, Science dergisinde yayınlanan söz konusu çalışmada hem haploid hem de diploid olarak çoğalabilen bira mayasını (Saccharomyces cerevisiae) hem küçük hem de büyük popülasyonlar halinde incelediğini belirtmektedir. İki gün boyunca 2000 bira mayası neslini inceleyen Zeyl, dekstrozlu sıvı bir ortamda 5 küçük, 5 büyük popülasyonun dayanıklılığını incelemiştir. Sonuçta küçük haploid popülasyonların diploidlere göre daha dayanıklı olduğunu, bu dayanıklılık oranının diploid/haploid = 0.557/0.802 veya 0.69 olduğunu belirtmektedir. Ancak büyük haploid popülasyonların, büyük diploid popülasyonlardan daha hızlı uyum sağladıkları halde küçük popülasyonlar söz konusu olduğunda belirgin bir farklılık olmadığını anlatmaktadır.
Zeyl, burada büyük haploid popülasyonların dekstrozlu ortamda ‘uyumlandırıcı mutasyonlarla’ besin kısıtlaması olarak dekstrozu temel alan ortama daha dayanıklı hale geldiğini varsaymaktadır. Hatta yaptığı deney için yazısında ‘evrim deneyi’ ifadesini kullanmaktadır. Bilim ve Teknik dergisi de araştırmacıların deneyde ‘evrimsel ilerlemeyi’ ölçebildiğini ifade ederek bu yanılgıyı tekrarlamaktadır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki, evrimcilerin kullandığı ‘uyumlandırıcı (adaptif) mutasyon’ kavramı hatalı bir tanımlamadır. Bilim ve Teknik dergisi, Zeyl’in deneyinde bira mayasının daha dayanıklı hale gelmesi uyumlandırıcı mutasyonlar sayesinde gerçekleşmiş gibi bir izlenim oluşturmaktadır. Evrimcilere göre uyumlandırıcı mutasyon kavramı, organizmanın ortama uyum sağlamak üzere kendi DNAsında meydana getirdiği farzedilen değişimleri ifade eder. Ancak uyumlandırıcı mutasyonlarla bağdaştırdıkları durumlar incelendiğinde bu kavramın bir aldatmaca olduğu ortaya çıkmaktadır. Örneğin evrimciler bakterilerin antibiyotiklere; böceklerin de DDT zehirine karşı zaman içinde ortaya çıkardıkları direncin, uyumlandırıcı mutasyonlar sonucu gerçekleştiğini savunurlar. Oysa ne böcekler ne de antibiyotikler direnci ortaya çıkaran dönemde, önceden sahip olmadıkları genetik özellikler kazanmamaktadırlar. Bakteriler ve böcekler genetik açıdan çeşitlilik ortaya çıkaran varyasyonlara sahiptirler. Bazı genlerin varyasyonları antibiyotiklere direnç özelliği ortaya koymaktayken bazıları bu özellikten mahrumdur. Böylece bir bakteri kolonisine bir antibiyotik uygulandığı zaman genlerinde bu antibiyotiğe karşı direnci ifade etmemiş olan bakteriler ölmekte, ifade edenler hayatta kalmaktadır. Zaman içinde bakteriler arasında direnç özelliğine sahip olanların sayısı artmakta ve koloni zamanla tamamen bu varyasyondan meydana geleçek şekilde değişmektedir. Yani bakterilerin DNAsına yeni bilgi eklenmesi söz konusu değildir. Antibiyotik direnci konusu çarpıtılarak evrime kanıt gibi gösterilmekte ve böylece konu hakkında yeterli bilgi sahibi olmayan kitleler etki altına alınmak istenmektedir. Böylelikle evrim her an devam ediyor izlenimi verilmeye çalışılmaktadır. Gerçekte ise bakteriler insanlık henüz antibiyotikleri geliştirmemişken bile bu dirence daima sahip olmuşlardır. Scientific American dergisi, evrimci bir yayın olmasına karşın, Mart 1998 sayısında bu konuda şöyle bir itirafa yer vermektedir:
Çok sayıda bakteri, daha ticari antibiyotikler kullanılmaya başlamadan önce de direnç genlerine sahipti. Bilim adamları bu genlerin neden evrimleştiklerini ve varlıklarını sürdürdüklerini kesinlikle bilmiyorlar.
Bira mayasındaki durum da bakterilerdekiyle aynıdır. Zeyl’in deneyinde dayanıklılığı arttığı belirtilen haploid bira mayasının büyük popülasyonları, varyasyonlarında önceden zaten bulunan özellikleri ifade etmektedirler. Ortaya yeni genetik özellikler çıkmamaktadır. Dolayısıyla bu değişimleri ‘evrim’ olarak nitelendirmek bir göz boyamadan ibarettir. Çünkü bira mayalarının dayanıklılıklarının artması, onları başka canlılara dönüştürmemektedir. Evrim teorisi kompleks yapıdaki canlıların tek hücreli canlılardan evrimleştiğini kabul ettiğine göre, tek hücreli bir bakterinin veya bira mayasının nasıl olup da çok hücreli, çeşitli sistemlere (sinir sistemi, dolaşım sistemi, sindirim sistemi vs. ) sahip kompleks bir canlı haline dönüşebileceğini göstermelidir.
Oysa evrim teorisinin dayandığı rastgele mutasyonların organizmalara yeni bilgiler ekleyerek onları daha kompleks canlılara dönüştürdüğü tek bir örnek dahi bulunmamaktadır. Morfolojiyi etkileyen mutasyonlar etkili oldukları zaman daima zararlıdırlar. Örneğin meyve sinekleri üzerinde yapılan mutasyon denemeleri hep sakat veya ölü doğan sinekler ortaya çıkarmıştır.
Tüm bunlar göstermektedir ki bira mayasının ‘evrimleşmesi’ gibi bir durum söz konusu olmamıştır. Bunlar evrimcilerin bilgi seviyesi yetersiz kesimleri etkileme yöntemlerinden başka birşey değildir. Bilim ve Teknik dergisi varyasyonlara dayalı dayanıklılık artışını ‘evrim’ olarak çarpıtmakta ve Darwinizm propagandası yapmaktadır.
Bilim ve Teknik’in Yedek Kromozom Seti Yanılgısı
Bilim ve Teknik’teki yazının başında Zeyl’in deneyi hakkında bilgiler verilirken haploidlik ve diploidliğin sözde evrimsel avantajları hakkında spekülasyonlar yapılmaktadır. Burada diploidlerin sahip olduğu iki kromozom setinden söz edilerek bunların birinin yedek görevi görüyor olabileceği, dolayısıyla diploidliğin haploidliğe göre evrimsel bir avantaj olabileceğinden söz edilmektedir. Bilim ve Teknik yazarı bu konudaki spekülasyonunu şu şekilde ifade etmektedir:
İnsanların diploid olması, akla bunun haploidliğe göre bir evrimsel avantaj sağlamış olabileceğini getiriyor. Diploidlerin haploidlere üstün olduğu yolundaki klasik yaklaşımlar, yedek bir gen setinin varsayımsal avantajı üzerine kurulu. Öyle ya, genomda meydana gelen mutasyonlar işlevsel genlerden birine hasar verirse, hemen yedeği devreye girebilir.
Bu sadece bir spekülasyondur ve hiç bir kanıtı yoktur. Ortada evrim teorisi lehinde delil oluşturan hiç bir delil yoktur. Yedeği olan bir yapıya bakıp bunun sağladığı avantajı anlatıp bunu evrime yormak, bu yapının kökenini açıklamaz. "Örneğin insanın iki gözü vardır, birisi kör olursa diğeriyle görebilir, o halde bu evrimsel bir avantajdır" diye iddiada bulunmak, göz gibi bir organın evrimle nasıl ortaya çıkmış olabileceğini açıklamaz.
Evrim teorisi için diploidlik hala karanlık bir sır olarak kalmaktadır. Böyle olması da kaçınılmazdır, çünkü insanın bir kromozom setini anneden, diğerini babadan alması için gerekli düzenlemeler, evrimle açıklanması mümkün olmayan bir tasarıma işaret etmektedir. Vücudumuzda tüm hücreler iki kromozom seti taşıdığı halde sadece genetik bilgiyi çocuğa aktarmakla görevli olan sperm ve yumurta hücreleri tek bir kromozom setine sahiptirler. Bu durumun tesadüfen gerçekleşip doğal seleksiyonla seçilmesi imkansızdır.
Sonuç
Bilim ve Teknik’in evrimle izah etmeye çalıştığı diploidlik gerçekte evrim teorisi için açıklanamayan bir sorundur. Dergide Zeyl’in deneyi hakkında yapılan evrimci spekülasyonlar, hiçbir bilimsel değeri olmayan ön yargılı yorumlardan ibarettir. Bilim ve Teknik’e bilimsel gerçekleri kabul etmesini ve ‘uyumlandırıcı mutasyonla evrim’ yanılgısına son vermesini tavsiye ediyoruz.