Bilim ve Teknik’in Yaşlı Göllerdeki Evrim Masalları
ucgen

Bilim ve Teknik’in Yaşlı Göllerdeki Evrim Masalları

1381
Bilim ve Teknik dergisinin Nisan 2003 sayısında "Yaşlı Göllerdeki Yaşam Türlerin Ortaya Çıkışına Işık Tutuyor" başlıklı bir yazı yayınlandı. Amerikan bilim dergisi Science’ın 31 Ocak 2003 tarihli sayısındaki bir makaleden alınan yazıda, Baykal (Asya) ve Victoria (Afrika) göllerindeki canlı çeşitliliğiyle ilgili birtakım çarpıtmalar ortaya konuyor; göldeki canlıların sürekli bir çeşitlenme halinde olduğu ve sözde evrimleştikleri öne sürülüyordu.

 Bilim ve Teknik dergisinin Nisan 2003 sayısında "Yaşlı Göllerdeki Yaşam Türlerin Ortaya Çıkışına Işık Tutuyor" başlıklı bir yazı yayınlandı. Amerikan bilim dergisi Science’ın 31 Ocak 2003 tarihli sayısındaki bir makaleden alınan yazıda, Baykal (Asya) ve Victoria (Afrika) göllerindeki canlı çeşitliliğiyle ilgili birtakım çarpıtmalar ortaya konuyor; göldeki canlıların sürekli bir çeşitlenme halinde olduğu ve sözde evrimleştikleri öne sürülüyordu.


bir amfipod

Ancak bu iddialar geçersizdir: Science ve Bilim ve Teknik dergilerinde anlatılan çeşitlilik, ‘evrim’ değildir. İlginç bir şekilde, Bilim ve Teknik dergisi, genetik biliminin, evrimi geçersiz kılan bulgularını kabullenmemekte, hatta bunları teori lehinde çarpıtmaktadır. Bu yazıda Bilim ve Teknik’in söz konusu çarpıtmaları gözler önüne serilecektir.  

Yazıda, dünyanın en büyük tatlı su rezervi olan Baykal gölünde yaygın olarak yaşayan amfipod çeşitliliğinden söz edilmektedir. Gölde, boyu 2 ila 80 mm arasında değişen ve kabuklu bir deniz canlısı olan amfipodların 350 türünün yaşadığı belirtilmektedir. Bilim ve Teknik dergisi bu çeşitliliğin, göl tabanındaki jeolojik özelliklerden kaynaklandığını ve bu özelliklerin yeni türler ortaya çıkmasında önemli rol oynadığını şu cümlelerle iddia etmektedir:  

"... Baykal gölünün katmanlaşma biçiminin türlerin ortaya çıkışını etkilediği görülüyor. Örnek vermek gerekirse Amfipod cinslerinden Plesigammarus’ta, birbirine çok yakın altı türün, çok farklı özellikte yerleri benimsedikleri görülüyor. Örneğin, büyük gözlü ve uzun antenli P. zeinkowiczii, kaba taneli, yeni oluşmuş çökeltilerin üzerinde yaşıyor. Öte yandan minik gözleri ve kısa anteniyle P. Brevis, daha ince taneli bir çökelti tabakasında açtığı oyuklarda gizleniyor. Bu iki türün, orta boyda gözleri ve orta uzunlukta antenleri olan kuzenlere sahip olduğunu da belirtmeden geçmeyelim. Bir hayvan türü, bir katman tipine uyum sağladıkça, çok yakın öteki katmanlarda yaşayan kuzenleriyle bile çiftleşme "beceri"sini yitirebiliyor."

Bilim ve Teknik dergisi Baykal gölündeki farklı türlerin ‘ekolojik özelleşme’ye bağlı olarak ortaya çıktığı iddiasından sonra Afrika’nın Tanganyika, Malawi ve Victoria göllerinde yaşayan Cichlid balıklarının sözde evrimini araştırma çalışmalarından söz etmektedir. Ancak evrimden söz edilmesine karşın bu konuda hiçbir bilimsel kanıt ortaya konmamakta sadece spekülasyonlara yer verilmektedir. Göllerde yaşamakta olan değişik görünümlü 1400 tür Cichlid balığının birçoğunun yakın bir zamanda ‘evrimleştiği’ iddia edilmektedir. Ancak bu evrimin nasıl gerçekleşmiş olabileceğine dair açıklama getirmek yerine sadece araştırmacıların Cichlidlerde ‘hızlı değişen’ DNA bölgelerini belirlemeye çalıştıkları anlatılarak sözü edilen evrimin ispatı temennilerle geçiştirilmektedir. Yazıda ‘Hızlı değişen DNA bölgeleri’ şeklinde hayali bir kavram oluşturulması da hiçbir şekilde açıklanmamaktadır. Bilim ve Teknik dergisi "Yaşlı Göllerdeki Yaşam Türlerin Ortaya Çıkışına Işık Tutuyor" başlığıyla verdiği yazıda amfipod veya Cichlidlerin hangi evrimsel mekanizma sayesinde türlenmiş olabileceği hakkında bilimsel kanıtlar ortaya koymamakta; bu türlerin sözde evrimle ortaya çıkışına ‘ışık tutmamaktadır’. Dergi sadece Darwinizm dogmasını göllerdeki balık çeşitliliğine uyarlamakta ve ‘uyum sağlama’, ‘türlerin ortaya çıkışı’, ‘evrim’ ve ‘hızlı değişen DNA bölgeleri’ gibi hayali kavramlar ortaya atmaktadır. Bu evrimsel kavramlar arasında, göl canlılarındaki çeşitliliği evrimsel bir çerçevede açıklayacak tutarlı ilişkiler bile ortaya konmadan okurlara Darwinizm dogması empoze edilmektedir.

Aslında bu yazı evrim teorisi lehine bilimsel bir argüman olmadığı için bilimsel bir cevap da gerektirmemektedir. Ancak Bilim ve Teknik’teki bu yazı medyada sık sık rastladığımız ve ‘evrim işliyor(evolution in action)’ deyişiyle sloganlaştırılan evrim propagandasına güzel bir örnek oluşturmaktadır. Bilim ve Teknik’teki yazı çerçevesinde bu propagandanın çürüklüğünü dikkatinize sunmak amacıyla Baykal gölündeki amfipod çeşitliliğini büyüteç altına almakta fayda görüyoruz.

Propagandanın Ardındaki Gerçekler

‘Evrim işliyor’ propagandasının temel unsurları ‘türleşme’ iddiası ve buna eşlik eden ‘uyum sağlama’ yeteneğidir. Bilim ve Teknik’te göl tabanındaki farklı katmanlaşmaların amfipod çeşitliliğinde rol oynadığı hatta farklı türler oluşturdukları ileri sürülmektedir. Ancak amfipodların göl tabanındaki katmanlaşmaya uyum sağlayacak şekilde çeşitlenmeleri ‘evrim’ değildir.

Çünkü söz konusu çeşitlenme ya da değişim (anten ve göz yapısındaki gibi) evrim teorisinin ‘türler basitten komplekse doğru aşamalarla gelişerek evrimleşmiştir’ tezine hiçbir katkı sağlamamaktadır. Evrim teorisinin canlılardaki kompleks yapıların tesadüfen ortaya çıkan basit bir hayali hücreden evrimleştiği iddiası gözönüne alınırsa, hayali evrim süreci boyunca canlıların DNA"sına sürekli olarak genetik bilgi eklenmiş olması, bunun da amfipod çeşitliliği gibi türleşme iddialarında gözlemlenmesi gereklidir. Oysa amfipod çeşitlenmesinde, genetik bilgide en ufak bir artış dahi söz konusu değildir.

Amfipodların göz ve antenlerindeki değişim, türün genetik bilgi potansiyelini hiçbir şekilde değiştirmemiştir. Kısa veya uzun anten, ya da iri veya küçük göz bir amfipod için yeni genetik bilgiden kaynaklanan bir özellik değildir; bu özelliklerin bilgisi amfipodun DNA"sında zaten bulunmaktadır. Değişik görünümleriyle ortaya çıkan amfipodlar da yeni bir tür değil, ‘gen havuzu’ içinde gerçekleşen eşleşmelerin sonucu olan varyasyonlardır. Ortaya çıkan varyasyonlar (Aşağıda resimleri görülen Great Dane ile Pekinese arasında olduğu gibi) birbirlerinden ne kadar farklı görünürlerse görünsünler hep aynı canlı türü içinde ele alınırlar.


Great Dane ve Pekinese

Örneğin pitbull cinsi köpekler ‘seçici çiftleştirme’ yöntemiyle yakın bir süre önce elde edilmiştir. Daha önce bu görünümde bir köpek olmaması pitbulların evrimle ortaya çıktığını göstermez. Yeni cinsler elde etmek için köpek çiftleştirenler, eşleştirdikleri köpeklerde her defasında farklı genetik eşleşmeler meydana getirerek yepyeni cinsler ortaya çıkarmaktadırlar. Pitbulun genetik bilgileri diğer tüm cinslerle birlikte Canis familiaris’in yani köpeğin gen havuzu içinde bulunur. Amfipodlardaki çeşitlenmede ise ‘seçici çiftleştirme’ yerine göl zeminindeki kaya yapısı seçici rol oynamaktadır. Kaya yapıları amfipodların anten uzunluğu veya göz iriliği üzerinde kısıtlayıcı bir rol oynayarak onları bir elekten geçirmekte ve ancak belli anten ve göz yapsına sahip amfipodların beslenip avcılardan korunarak hayatta kalmasına izin vermektedir. Göl tabanında yer değiştiren amfipodlar karşılaştıkları her yeni tip kaya için bu süreçten geçmekte ve ortaya kayaya ‘uyum sağlamış’ amfipodlar çıkmaktadır.

Ancak uyum sağlayan hiçbir amfipod bir başka türe, örneğin ıstakoza dönüşmez. Çünkü türler birbirlerinden genetik duvarlarla ayrılmışlardır ve varyasyonlar asla yeni tür anlamına gelmez. Bunu evrimci olsun olmasın her bilim adamı bir gerçek olarak bilmekte ve zaman zaman dile getirmektedir. Örneğin Darwin Retried adlı kitabın yazarı Norman Macbeth bu konuda şöyle demektedir:

"Sorun canlıların gerçekten de sınırsız bir biçimde varyasyon gösterip göstermedikleridir... Türler her zaman için sabittirler. Yetiştiricilerin yetiştirdikleri değişik bitki ve hayvan cinslerinin belirli bir noktadan ileri gitmediğini, hatta hep orijinal formlarına geri döndüğünü biliriz." Norman Macbeth, Darwin Retried: An Appeal to Reason, Harvard Common Press, New York: 1971, s. 33.

Biyolog Edward Deevey de, varyasyonun hep belirli genetik sınırlar içinde gerçekleştiğini şöyle açıklar:

"Çaprazlama çiftleştirme yöntemiyle çok önemli sonuçlara varılmıştır... Ama sonuçta buğday hala buğdaydır ve, örneğin, üzüm değildir. Domuzlar üzerinde kanat oluşturmamız da, kuşların yumurtalarını silindir şeklinde üretmeleri kadar imkansızdır. Daha güncel bir örnek, son bir yüzyıl içinde dünyadaki erkek nüfusunda görülen boy ortalaması yükselişidir. Daha iyi beslenme ve bakım koşulları sayesinde erkekler son bir yüzyıl içinde rekor sayılabilecek bir boy ortalamasına ulaşmıştır, ama bu artış giderek durma noktasına gelmiştir. Çünkü varabileceğimiz genetik sınıra dayanmış durumdayız". Edward S., Jr. 1967. The Reply: Letter from Birnam Wood, Yale Revie,. 61:631-640.

Yeni varyasyonların birbirleriyle çiftleşmemeleri bunların evrimle ortaya çıkan yeni türler olduğunu göstermez

Bilim ve Teknik dergisinde amfipod çeşitliliği konu edilirken "Bir hayvan türü, bir katman tipine uyum sağladıkça, çok yakın öteki katmanlarda yaşayan kuzenleriyle bile çiftleşme "beceri"sini yitirebiliyor." ifadelerine yer vermekte ve bu durumu türleşme iddiasına dayanak gibi sunmaktadır. Oysa yeni varyasyonların eski varyasyonlarla çiftleşmeme eğilimleri onları bir başka tür yapmaz. Örneğin yukarıda resimlerini verdiğimiz Great Dane ile Pekinese cinsi köpekler kendi görünümlerine yakın köpeklerle çiftleşme eğilimindedirler ama ikisi de köpektir. Öte yandan bazen farklı türler arasında örneğin at ile eşek; kurt ile köpek arasında çiftleşme gerçekleşebilmektedir. Kısacası çiftleşme eğilimlerinin türleri ayıran bir duvar olarak alınması sadece önyargılarla ilgilidir. Yeni amfipod varyasyonları, eskileriyle çiftleşmelerini engelleyecek hiçbir genetik özellik kazanmış değildirler. Nitekim bunlar laboratuvar ortamında kolaylıkla çiftleştirilebilir ve elde edilen yavrular da sağlıklı olur.

Açıkça görüldüğü gibi amfipodlardaki çevreye uyum sağlama yeteneği ve buna eşlik eden görünüm değişiklikleri evrim teorisine dayanak sağlama amacıyla ‘türleşme’ olarak çarpıtılmaktadır. Bu çarpıtmalar neredeyse her gün karşımıza çıkmakta ve dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan canlıların benzer adaptasyon örnekleri rapor edilerek ‘Evrim İşliyor’ propagandası yapılmaktadır. Söz konusu edilen canlı hiçbir örnekte yeni genetik özellikler kazanmadığı halde ortaya yeni türlerin çıktığı iddiaları manşetlere taşınmaktadır. Tamamiyle sahte olan ‘Evrim İşliyor’ propagandasının altında yatan amaç ise açıktır: Kitlelerde evrimin geniş ölçekte de işleyen bir süreç olduğu izlenimi, daha doğrusu illüzyonu oluşturulması.

Örneğin balinaların günün birinde denize giren köpeklerin suda yaşamaya uyum sağlamasıyla ortaya çıktıkları, ya da kuşların, ağaçlarda yaşayan sürüngenlerin ağaçtan ağaca atlayarak kanatlanıp uçmaya uyum sağladıkları masallarına inanmamız beklenmektedir. Oysa bir canlının bir ortama uyum sağlaması, ancak uyum sağlamada gerekli özelliklerin genetik bilgisinin canlının DNA"sında hazır olması halinde mümkündür. Bir amfipodun antenini kısaltan adaptasyon amfipodun DNA"sında bulunan bilgi sayesinde mümkündür. Ancak ne bir köpek, balina yüzgecinin genetik bilgisine sahiptir ne de bir sürüngen, kuş tüyünün genetik bilgisine...

Bilim ve Teknik dergisinde söz edilen amfipod ve Cichlid ‘evrimi’ iddialarının evrim teorisine hiçbir bilimsel kanıt sağlamadığı açıktır. Bilim ve Teknik dergisi basitten komplekse doğru gelişim iddiasındaki, yani hayali ilk hücrenin manolya, kartal, fil, insan ve dinozorlara dönüştüğünü ileri süren evrim teorisini desteklemek istiyorsa rastgele mutasyonlar sonucu bir canlının DNA"sına ‘bilgi’ eklenerek yeni özellikler kazandığını gösteren bulgular ortaya koyması, fosil kayıtlarından da bu ‘büyük’ dönüşümlerin izlerini gösteren örnekler göstermesi gerekir. Ancak bu amaçla yapacağı her girişim dergi adına beyhude bir çaba olacaktır.

Rastgele mutasyonlar etkili oldukları zaman daima organizma üzerinde tahribat meydana getirir, onları daha kompleks yaşam formlarına dönüştürmek bir yana sakat bırakır veya öldürürler. ‘Belki küçük de olsa bir ihtimal rastgele mutasyonların evrimleştirdiği canlılar fosil kayıtlarında bulunabilir’ temennisiyle kayıtları incelemek de fayda getirmez. Paleontoloji göstermektedir ki, geçmişte yaşamış ve günümüzde yaşamakta olan tüm türler fosil kayıtlarında aniden ortaya çıkmış ve yüz milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişime uğramamışlardır.

Sonuç

Bilim ve Teknik’te ortaya konan iddialar, teorilerini destekleyecek herhangi bir bilimsel bulgudan yoksun evrimcilerin çaresizliğini açıkça göstermektedir. Bilimin bulgularından umduğunu bulamayan dergi, küçük değişiklikler gösteren varyasyonları evrim propagandasına malzeme yapmakta, yaptıkları çarpık yorumlarla kitleleri günümüzdeki milyonlarca canlı türünün evrimle ortaya çıktığı masalına inandırmaya çalışmaktadır.

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER