Yemen’de son birkaç senedir çok büyük siyasi değişimler yaşanıyor. Bunların sonuncusu Husilerin yönetime resmen el koyması oldu. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban ki-Moon Yemen’de yaşanan son gelişmeleri “Yemen gözümüzün önünde çöküyor. Böyle durup seyredemeyiz” diyerek değerlendirdi. Moon, Yemen’in bir iç savaşın eşiğinde olduğu görüşünde. BM Yemen özel temsilcisi Cemal Bin Ömer de, ülkedeki siyasi krizler devam ettiği takdirde El Kaide gibi grupların daha da güçleneceği görüşünde.
Şüphesiz bu kaygılar yersiz değil. Husilerin yönetime el koymasının ardında ABD, İngiltere, Fransa ve İtalya büyükelçilerinin Yemen’i terk etmesi bunun başka bir göstergesi. Husiler, ülkeyi terk eden yabancı diplomatların araçlarına el koydu. Sana’daki ABD büyükelçiliğine ait araçları ise elçiliği kuşatarak ele geçirdi. Bu olay basit bir ganimet ele geçirme olayı değil. Husilerin, ABD ve Avrupa ülkelerine yaklaşımının bir sonucu. Öteden beri Husilerin Batılı ülkeler ile dostane bir yaklaşım içinde olmadığı bilinen bir gerçek. Eğer ABD’li diplomatlar öncesinde ülkeyi terk etmemiş olsalardı, muhtemelen İran devriminde yaşanan elçilik krizinin bir benzeri Sana’da yaşanacaktı.
Husilerin arası yalnız Batılı ülkeler ile kötü değil, Yemen’deki Sünnilerle de sık sık çatışma derecesinde ciddi problemler yaşıyorlar. Müslüman Kardeşler’in Yemen uzantısı Islah Partisi, Beyda gibi yerlerde El Kaide ve diğer tarafta Suudi destekli Sünni aşiretler Husilerle çatışıyor.
Sonuçta Sana’yı denetim altına almış olmalarına karşın Husiler ülkede ciddi bir muhalefetle karşı karşıya. Eğer taraflar barış ve uzlaşmak yerine, savaşarak hasımlarını yok etme suretiyle ülkeye hâkim olma yolu tercih edilirse, Ortadoğu’da felakete sürüklenen ülkelere bir yenisi daha eklenmiş olacak.
Şu an Yemen’in en çok ihtiyaç duyduğu şey “uzlaşma”. Uzlaşmanın ilk adımı ise tarafsız uluslararası kurumların veya ülke temsilcilerinin sorumluluk üstlenmesi suretiyle gerçekleştirilebilir. Tıpkı Ukrayna’da Rusya ve bazı AB ülkelerinin aracı olması gibi, BM çatısı altında İran ve Arabistan temsilcilerinin olduğu özel bir heyet, Yemen’de barışın sağlanması ve demokrasinin yeniden işlemesi için rol üstlenebilir. Burada Birleşmiş Milletler’e ve onun Yemen’deki temsilcisine de elbette büyük bir sorumluluk düşüyor. Uluslararası bir çözüm heyetinin oluşturulması ve bu heyetin tarafların menfaatlerini koruyan bir dizi çözüm seçeneği üretip sunabilmesi uzlaşmanın olmazsa olmazlarından biri.
Oluşturulacak çözüm planında tek taraflı çıkarları korumak değil, haklılık durumu temel alınmalı; geleceğin planlanması kadar, geçmişteki sorunlar ele alınıp çözüme kavuşturulmalı. Bunun için de taraflar salt kendi çıkarlarını değil, tüm Yemen’in ve Yemenlilerin çıkarlarını gözetmeli. Çözümün esasları belirlendikten sonra bunun hukuki bir belgeye dönüşmesi ve tüm tarafların bu belgedeki çözüme sadık kalması da temel şartlardan.
Çözüm heyeti mevcut durumu ve koşulları da gözeterek, çözüme ulaşacak bir yol haritası hazırlayabilir. Heyette İran ve Arabistan’ın olması hayati bir öneme sahip, ancak bu şekilde Yemen’deki bir tarafın çözüm heyetinin karşı tarafı kayırdığı iddiasının önüne geçilebilir.
Yemen’de barışın tesisinde, ülke içindeki grupların dışında dış faktörler de önem taşıyor; İran gibi Suudi Arabistan gibi ya da ABD gibi… Bu ülkelerin Yemen içindeki grupları kendi çıkarlarının bir temsilcisi olarak görüp kullanması da önüne geçilmesi gereken sorunlardan biri. Aksi takdirde Yemen’deki gruplar istese de barışı tesis etmek imkânsız olacak.
Çözüme giden yolda ikinci adım tarafların bu çözüm önerilerini müzakere etmesi ve sunulan çözüm önerisinin son hali üzerinde bir anlaşmaya varılması. Çözüm planının uygulama aşamasında yani barışın sağlanması ve sürdürülebilmesi için bir BM barış gücünün Yemen’de görev yapması da sağlanmalıdır.
Yemen’de barışın tesis edilmesi; Sünni ile Şii’nin birbirinin düşmanı değil, dostu ve kardeşi olduğuna dair bir örnek olacak ve tüm İslam dünyası için bir umut oluşturacaktır. Yemen’deki tüm taraflar bu sorumluluğun bilincinde hareket etmeli ve bozgunculuk için değil, tüm Müslümanların barış ve huzur içinde yaşaması için çabalamalıdır.
“Düzene konulması (ıslah)ından sonra yeryüzünde bozgunculuk (fesad) çıkarmayın; O'na korkarak ve umut taşıyarak dua edin. Doğrusu Allah'ın rahmeti iyilik yapanlara pek yakındır.” (A’raf Suresi, 56)
Adnan Oktar'ın National Yemen'de yayınlanan makalesi:
http://nationalyemen.com/2015/02/15/there-is-still-hope-for-peace-and-democracy/