Allah'a, dine, Kuran'a, Peygamber (sav)'e, meleklere, mukaddesata ve tüm manevi değerlerimize karşı içten bir saygı samimi imanın önemli alametlerinden biridir. Allah, Kuran'da Peygamberlerin ve salih müminlerin saygı dolu bir korku ile Allah'tan korktuklarını, haşyetle Allah'ı andıklarını, kalplerinin Allah korkusuyla yumaşadığını, derin korkuları vesilesiyle sağlam ve kamil bir imana sahip olduklarını haber vermiştir. Dolayısıyla tüm Müslümanların Allah'ı anarken, Peygamberimiz (sav) ve tüm Peygamberlerden bahsederken, dini konular hakkında konuşurken son derece titiz ve özenli olmaları gerekir.
Allah'a karşı saygıya uygun olmayan bir üslup hem kişinin ahirette büyük bir sorumluluk yüklenmesine, hem de kendisini dinleyen zayıf imanlı veya imanı bilmeyen kimselerin olumsuz etkilenmesine sebep olacaktır. Her Müslümanın böyle bir konuma düşmekten şiddetle sakınması gerekir.
MÜMİNLERİN ALLAH'A DERİN SAYGILARI
Gerçekten, Rablerine olan haşyetlerinden DOLAYI SAYGIYLA KORKANLAR (Müminun Suresi, 57)
Ve onlar Allah'ın ulaştırılmasını emrettiği şeyi ulaştırırlar. RABLERİNDEN İÇLERİ SAYGI İLE TİTRER, kötü hesaptan korkarlar. (Rad Suresi, 21)
Onlar, Rablerine karşı gayb ile (O'nu görmedikleri halde) BİR HAŞYET İÇİNDEDİRLER ve onlar, kıyamet saatinden 'içleri titremekte olanlardır.' (Enbiya Suresi, 49)
Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahya'yı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Biz'e dua ederlerdi. BİZ'E DERİN SAYGI GÖSTERİRLERDİ. (Enbiya Suresi, 90)
Şayet Biz bu Kur'an'ı bir dağın üzerine indirmiş olsaydık, andolsun onu ALLAH KORKUSUNDAN SAYGI İLE BAŞ EĞMİŞ, PARÇA PARÇA OLMUŞ GÖRÜRDÜN. İşte Biz, belki düşünürler diye, insanlara böyle örnekler veririz. (Haşr Suresi, 21)
İman edenlerin, Allah'ın ve haktan inmiş olanın zikri İÇİN KALPLERİNİN 'SAYGI VE KORKU İLE YUMUŞAMASI' ZAMANI gelmedi mi? Onlar, bundan önce kendilerine kitap verilmiş, sonra üzerlerinden uzun bir süre geçmiş, böylece kalpleri de katılaşmış bulunanlar gibi olmasınlar. Onlardan çoğu fasık olanlardı. (Hadid Suresi, 16)
Ki Allah'a ve Resûlü’ne iman etmeniz, O’nu savunup-desteklemeniz, O’NU EN İÇTEN BİR SAYGIYLA-YÜCELTMENİZ ve sabah akşam O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için. (Fetih Suresi, 9)
Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mü'min erkekler ve mü'min kadınlar, gönülden (Allah'a) itaat eden erkekler ve gönülden (Allah'a) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, SAYGIYLA (ALLAH'TAN) KORKAN ERKEKLER VE SAYGIYLA (ALLAH'TAN) KORKAN KADINLAR, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allah'ı çokça zikreden erkekler ve (Allah'ı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır. (Ahzap Suresi, 35)
Şüphesiz, Kitap Ehlinden, Allah'a; size indirilene ve kendilerine indirilene -ALLAH'A DERİN SAYGI GÖSTERENLER OLARAK- İNANANLAR VARDIR. Onlar Allah'ın ayetlerine karşılık olarak az bir değeri satın almazlar. İşte bunların Rableri Katında ecirleri vardır. Şüphesiz Allah, hesabı çok çabuk görendir. (Al-i İmran Suresi, 199)
Dünyadayken, Allah ve İslam hakkında saygıya uygun konuşmalar yapmayanlar, kendilerince alaycı bir üslup kullananlar, insanların Allah'a olan saygı ve sevgisini zayıflatacak bir tavır içinde olanlar, ahirette Allah'ın huzuruna çıktıklarında bunların hiçbirini yapmayacaklar ve yaptıklarından dolayı da derin bir pişmanlık yaşayacaklardır.
KAFİRLERİN VE MÜNAFIKLARIN ALLAH’IN HUZURUNDAKİ YÜZ İFADELERİ VE KONUŞMA ÜSLUPLARI
O gün, kendisinden sapma imkanı olamayan çağırıcıya uyacaklar. Rahman (olan Allah)a karşı sesler kısılmıştır; artık bir hırıltıdan başka bir şey işitemezsin. O gün, Rahman (olan Allah)'ın kendisine izin verdiği ve sözünden hoşnut olduğu kimseden başkasının şefaati bir yarar sağlamaz. (Taha Suresi, 108-109)
Onları görürsün; zilletten başları önlerine düşmüş bir halde, ona (ateşe) sunulurlarken göz ucuyla sezdirmeden bakarlar. İman edenler de: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendi nefislerini, hem yakın akraba (veya yandaş)larını da hüsrana uğratmışlardır" dediler. Haberiniz olsun; gerçekten zalimler, kalıcı bir azab içindedirler. (Şura Suresi, 45)
"Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü, seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir." (Lokman Suresi, 19)
Öyleyse sen onlardan yüz çevir. O çağırıcının 'ne tanınmış, ne görülmüş' bir şeye çağıracağı gün...Gözleri 'zillet ve dehşetten düşmüş olarak', sanki 'yayılan' çekirgeler gibi kabirlerinden çıkarlar. Boyunlarını çağırana doğru uzatmış olarak koşarlarken, kafirler derler ki: "Bu, zorlu bir gün." (Kamer Suresi, 6-8)
Gözleri 'korkudan ve dehşetten düşük, kendilerini de zillet sarıp-kuşatmış. Oysa onlar, (daha önce) sapasağlam iken secdeye davet edilirlerdi. (Kalem Suresi, 43)
(Ey Muhammed,) Allah'ı sakın zulmedenlerin yapmakta olduklarından habersiz sanma, onları yalnızca gözlerin dehşetle belireceği bir güne ertelemektedir. Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp-çevrilmez. Kalbleri (sanki) bomboştur. (İbrahim Suresi, 42-43)
(Kıyametin) Geleceği günde, O'nun izni olmaksızın, hiç kimse söz söyleyemez. Artık onlardan kimi 'bedbaht ve mutsuz', (kimi de) mutlu ve bahtiyardır. (Hud Suresi, 105)
Andolsun Rabbine, biz onları da, şeytanları da mutlaka haşredeceğiz, sonra onları cehennemin çevresinde diz üstü çökmüş olarak hazır bulun duracağız. (Meryem Suresi, 68)