Akıl ve zeka aynı şey değildir. Zeka çok büyük bir nimettir ama tek başına insana ihtiyacı olan faydayı sağlayamaz. Zekanın iyi kullanılabilmesi ve bu üstün özellikten tam olarak istifade edilebilmesi için mutlaka akıl da gerekir.
Akıl, ancak samimi iman ve Allah korkusu ile oluşur. Kuran ahlakını en güzel anlayabilen ve yaşayabilen insan, aynı zamanda da en akıllı insandır. Bazı insanlar gerçekten çok zekidirler. Çok hızlı kavrayabilme, konuların grift noktalarını hemen fark edebilme, bir olayın küçük bir parçasından bütününü görebilme gibi önemli yeteneklere sahiptirler. Zeki olduklarının farkında oldukları için de, bu özelliklerini istedikleri yerde ve istedikleri şekilde kullanmaktan çekinmezler.
Fakat işte bu üstün zekanın yanında, akıl olmazsa, zekasına güvenen kişilerin bu rahatlıkları onlara faydadan çok zarar verebilir. Dahası hem zeki hem de akıllı olan bir insanın dahi, zekasını kullanabilmesi için sadece akıllı olması da yeterli olmaz. Bir insanın, hayatının her aşamasında, karşılaştığı her olayda olabilecek en isabetli tavırları gösterebilmesi, en doğru şekilde davranabilmesi için, ‘aklını iyi kullanabilmesi’ de çok önemlidir. Aklını iyi kullanabilen bir insan, bu özelliğiyle kendi hayatına büyük bir konfor katmasının yanı sıra, çevresindeki insanlar için de büyük bir nimete dönüşür.
Aklı Özensiz Kullanmak Çevreye Zarar Verebilir
Bir kimse, aklını bir özenle kullanmazsa, ortaya ‘düz akıl’ olarak tanımlanabilecek bir düşünme şekli çıkar. Bu da, o kişilerde ‘akıllı bir insan görünümü’ oluşturmaz. Aksine sahip olduğu zeka ve akıl gibi üstün özelliklere rağmen, çevresine çok rahatsızlık veren insan modeli ortaya çıkabilir. Bu olumsuzlukları şöyle sıralayabiliriz:
• Sahip oldukları aklı, düşünmeden, gelişi güzel şekilde kullanırlar
‘Düz aklın’ ne demek olduğunu kısaca birkaç örnekle şöyle açıklayabiliriz. Sözgelimi bu gibi insanlar, kimsenin görmediği, çok önemli bir şeyi herkesten önce fark edebilirler. Ama bunu en akılcı üslupla, birçok yönünü göz önünde bulundurarak dile getirmek yerine; muhataplarının ruh hallerini, söylenecek sözden olumlu ya da olumsuz nasıl etkilenebileceklerini dikkate almadan, direk ağızlarına geldiği gibi konuşurlar.
Ya da kimsenin dikkatini çekmeyen önemli bir riskle karşı karşıya olunduğunu, onlar herkesten önce tespit edebilirler. Ama bu riskin doğrudan dile getirilmesinin etkilerini düşünmeksizin, konuyu hemen deşifre ederler. Oysa bir risk varsa, bu, çok daha fazla dikkatle hareket edilmesi ve riskin, yeni riskler oluşturmasını önleyebilmek için çok akılcı adımlar atılması gerektiğini gösterir. Eğer riskli bir konu, insanların nasıl tepki verecekleri ve ardından neler yapabilecekleri hesap edilmeden herkese duyurulursa, riskin büyük tehlikelere ve felaketlere dönüşmesinin kapısı açılmış olur.
Akıl sahibi kimseleri Allah Kuran’da, “Ki onlar, sözü işitirler ve en güzeline uyarlar. İşte onlar, Allah’ın kendilerini hidayete erdirdiği kimselerdir ve onlar, temiz akıl sahipleridir.” (Zümer Suresi, 18) şeklinde tanımlar. Bu kimseler Allah’ın kendilerine gösterdiği yola tam olarak uydukları, Kuran’ın tavsiyelerini titizlikle yerine getirdikleri ve vicdanlarına kesin olarak tabi oldukları için, Allah onları akıl gibi büyük bir nimetle ödüllendirmiştir.
• İnsanlar üzerinde güçlü heyecan oluşturacak haberleri etkisini düşünmeden yaygınlaştırırlar
Sansasyonel etki oluşturabilecek bir haber duyduklarında, akıllarını iyi kullanamayan insanların, bunu aynı olduğu şekliyle çevrelerine de yansıtmaları insanlar üzerinde olumsuz bir etki oluşturabilir. Çünkü haberi verdikleri bu insanlar arasında yaşlı, hasta, heyecanlı, paniğe kapılmaya yatkın, korkuya açık kimseler de olabilir. Bu da, ani heyecan, kalp ya da tansiyon hastası bir kimsenin ciddi şekilde rahatsızlanmasına yol açabilir. Ya da bu haber, konuyu kavrayamayacak yaştaki çocukların korkuya kapılıp dehşete düşmelerine neden olabilir.
Aklını Doğru Kullanan İnsanların Özellikleri
Gerçekten akıllı olan bir insanın özelliği, aklını, çok iyi düşünerek, çok isabetli bir şekilde kullanmasıdır. Zira insanları en az heyecanlandıracak, en yatıştırıcı etkiyi yapacak sözlerin, birer birer özenle seçilip, konuşmanın bu akılcılıkla yapılması gerekir.
• Gerçekleri Ustaca Dile Getirirler
Örneğin bir doktorun hastasıyla ilgili teşhislerini, rahatsızlığı olan kişiye iletmenin akılcı ve makul bir üslubu vardır. Her ne kadar kesin bir gerçek söz konusu olursa olsun, bunlar kişiye keskin bir dille, düz bir üslupla doğrudan söylenmez. Birkaç ay sonra öleceği düşünülen bir insana, bu bilgi üç dört keskin kelimeyle, teknik bir üslupla anlatılmaz. O kişinin, o andaki ve sonrasındaki tüm ruh hali; hastalığına, tedavisine, neşesine, gücüne yansıyabilecek tüm etki hesap edilerek, şefkatli, ince düşünceli bir üslupla bu açıklamanın yapılması gerekir.
• Olumlu Yönleri Vurgulayarak Konuşurlar
Bir başka önemli detay ise, her ne kadar doğru da olsa, bir gerçeği olumsuzdan başlayarak anlatmanın, insanların kalbinde burkuntu oluşturabileceğidir. Aynı gerçeği, olumlu yönlerini iyi vurgulayarak dile getirmek, güzel ahlakın ve akılcılığın bir gereğidir.
• İnsanlardaki Eksiklikleri En Güzel Kavranacak Şekilde Anlatırlar
Akıllı insanlar, karşılarındaki kimselerdeki eksiklikleri, hataları, kusurları da herkesten daha hızlı ve daha detaylı fark edebilirler. Ancak bu hatanın, o kişinin dengesini bozmadan ama aynı zamanda da eksik yönlerini kavrayabileceği şekilde ona anlatılabilmesi de özel bir akıl gerektirir. Eğer bu teşhisler, ilgili kişiye gururunu kıracak, kızdıracak, üzecek, rahatsız edecek şekilde, dümdüz bir üslupla aktarılırsa, o kişinin hatalı yönlerini anlayabilmesi ve bunu düzeltebilecek gücü kendisinde bulabilmesi mümkün olmayabilir. Ama eğer siz tüm bunları, kelimeleri çok dikkatlice seçerek, kişinin, eksikliklerinin dile getirilmesinden dolayı mahcup olmayacağı şekilde, merhametinizi, tevazunuzu ve üstünlük iddiasında olmadığınızı hissettirerek anlatabilirseniz, o kişi de gururu kırılmadan, kendini savunma psikolojisine girmeden rahatlıkla anlattıklarınızdan istifade edebilecektir.
• Her Gördüklerini, Bildiklerini, Teşhis Ettiklerini ve Doğruları Düşünerek Dile Getirirler
Çoğu zaman, konuları çözümlemenin yolu, bunları gelişigüzel üsluplarla açığa vurmak değildir. Akıllı insan, ‘ne zaman, nerede, ne şekilde konuşması gerektiğini en iyi bilen insan’ olmalıdır. Söylenecek her sözün, -ne kadar doğru ve önemli olsa da- insanlar üzerinde yapacağı etkiyi hesap edebilmelidir. Gerçekten akıllı ise, her sözünü, sahip olduğu aklın süzgecinden geçirip eleyerek konuşabilmelidir. Her kelimenin, her vurgunun, her ses tonunun insanlar üzerinde nasıl etkileri olacağını hesap ederek ilerlemelidir.
Dolayısıyla insan ne kadar zeki ve akıllı olursa olsun, bu özelliklerini mutlaka Allah’ın Kuran’da bildirdiği diğer güzel ahlak özellikleriyle birleştirmesi gerekir. Aksi takdirde, insanın sadece ‘doğruları - yanlışları görebilmesi’, ‘sorunları tespit edebilmesi’, ‘isabetli teşhisler yapabilmesi’ güzel bir ahlak için yeterli olmaz. Tüm bu tavırların her birinde, diğer insani özelliklerin de devreye girmesi; her konunun itidalli bir şekilde, insaniyetle, şefkatle, merhametle, saygıyla, sevgiyle, hoşgörüyle, nezaketle halledilmesi hayati önem taşır.
İşte bir insan ancak aklını detaydaki bu özelliklere de önem vererek kullandığında gerçek anlamda ‘aklını iyi kullanabilen bir insan’ olarak nitelendirilebilir. Ve insanın hayatına konfor sağlayabilecek gerçek bir akıl da ancak bu şartlarda ortaya çıkar. Bu iman edenlere Allah’ın dünyada verdiği güzelliklerden ve nimetlerden biridir.
Akıl, beraberinde insana pek çok nimetin daha kapısını aralayan son derece önemli bir özelliktir. Akıllı bir insan bulunduğu her ortamda, yaptığı her hareket ve söylediği her söz ile farklılığını hissettirir ve çevresinde büyük bir saygı ve hayranlık uyandırır. Akıl öylesine değerli bir özelliktir ki, insana hayatının sonuna kadar, sürekli olarak yeni ve üstünlük özellikler kazandırır.
Aklı doğru kullanmak Allah’ın insanlara vermiş olduğu büyük bir hayır ve güzelliktir. Aklını kullanan insan konuşmalarıyla insanların dikkatlerini açar, onların gafletten uyanmalarını sağlar, en iyi bildikleri ama üzerinde hiç düşünmedikleri konular üzerinde düşünmelerine, gerçeklerin açıkça görülmesine neden olur. Akıllı bir insan konuları gereksiz uzatmaz. Her şeyi en kısa, en özlü ama en anlaşılır ve etkileyici şekliyle anlatır. Başka bir insanın saatlerce konuşarak anlatacağı bir konuyu, akıl sahibi insan bir-iki samimi cümle ile açıklar ve bu açıklaması karşısındaki kişide önemli bir etki bırakır. Aklı doğru kullanmak için samimi olmak ve Allah Katından bu nimetleri istemek gerekir.