Akıl ve vicdan sahibi samimi bir insanın yapması gereken, hiç vakit kaybetmeden hayatını, Allah`ın emrettiği ahlakı yani Kuran ahlakını yaşayacak şekilde düzenlemesidir. Sonsuz rahmet sahibi Yüce Rabbimiz, Kendi rızasına uyanlara kurtuluş yollarını göstereceğini Kuran`da şu şekilde müjdelemektedir:
"Allah, rızasına uyanları bununla kurtuluş yollarına ulaştırır ve onları Kendi izniyle karanlıklardan nura çıkarır. Onları dosdoğru yola yöneltip-iletir." (Maide Suresi, 16)
"Kendi Kendini Kandırma" Tehlikesi
İnsanların gaflet hali içindeyken, hayati gerçekleri göz ardı etmek ve bunu yaparken de kendi kendilerini avutmak için kullandıkları bazı savunma mekanizmaları vardır. Bunlardan biri ve belki de en etkilisi insanın "kendi kendini kandırması"dır.
Kendini kandıran insan, başta ölüm olmak üzere tüm gerçeklerden ve sorumluluklardan kaçabileceğini zanneder. Oysa kendini kandırmak, insanın kurtuluşu için bir çare değildir; aksine dünyada bulunuşunun gerçek amacını anlamazlıktan gelmek, insanı, sonu cehennemle bitecek çıkmaz bir yola sürükler.
Samimi olarak Allah`a iman eden bir kimse ise Allah`a saygı dolu bir korku ve çok büyük bir sevgi duyar. Kendisine "bir genelleme yaparak" (Nahl Suresi, 18) bile sayamayacağı kadar çok nimet veren Rabbimiz'e sürekli şükreder ve O`nu hoşnut edecek bir hayat sürmeyi kendisine tek amaç edinir. ``Benim nasılsa kalbim temiz, Allah beni affeder``, ``tüm bunları biliyorum ve şükrediyorum daha ne yapabilirim ki?`` şeklindeki düşüncelerle kendini kandırmaz.
Allah elbette sonsuz merhamet sahibi ve bağışlayıcı olandır; ancak Allah`ın bu merhametini kalben iman ederek hak etmek gerekir. Öyleyse insanın yapması gereken, gerçekleri göz ardı ederek kendisini kandırmayı bir kenara bırakması, bir an önce tevbe edip vakit varken harekete geçmesi ve Allah'ın kendisine dünyada tanıdığı süreyi en iyi şekilde değerlendirmesidir.
Allah Rızasını Seçenleri Karşılayan Müjde: "Din Ahlakını Yaşamanın Kolaylığı ve Güzel Bir Hayat"
Gaflet halinden kurtulup, Allah`ın rızasını kazanmak için yaşamaya karar veren birinin fark edeceği ilk şey ``din ahlakını yaşamanın kolaylığı`` olacaktır. İslam dini, Allah'ın insanlar için, yaratılışlarına en uygun olarak seçtiği dindir. Allah, bildirdiği din ahlakını insanların yaşayabilmesi için çok kolay kılmıştır.
Din ahlakı, insanların üzerindeki tüm külfeti, kısıtlayıcı ve sınırlayıcı, insanlara zorluk getiren ağırlıkları kaldırır; insanın sadece sonsuz merhametli, şefkatli, bağışlayıcı, salih kulları için herşeyi hayırla yaratan, tüm gücün sahibi olan Allah'ın kendisi için belirlediği kadere teslim olmasını, herşeyde sadece O'nun rızasını arayarak O'na yönelmesini buyurur. Allah, Kuran'da din ahlakının kolay olduğunu, bu ahlaka tabi olanların işlerini kolaylaştıracağını şöyle bildirmiştir:
"… O, sizleri seçmiş ve din konusunda size bir güçlük yüklememiştir, atanız İbrahim'in dini(nde olduğu gibi)..." (Hac Suresi, 78)
"Güzel bir hayat" kavramı insanlara çoğu zaman yabancı ve uzak gelir. İnsanların büyük bir çoğunluğu, hiçbir sıkıntı, üzüntü, korku, endişe duymayacakları bir hayatı, erişilmesi imkansız bir hayal olarak görürler. Müminler için çok yakın ve kolay olan bu hayat, din ahlakından uzak yaşayan insanlar için erişilmesi mümkün olmayan bir hayaldir.
İnsan şimdiye kadar Kuran ahlakını yaşamakta zayıflık göstermiş, bu üstün ahlaktan uzak durmuş ve birçok hata yapmış olabilir. Ya da din ahlakını yaşamak konusunda yanlış bilgilerle yönlendirilmiş olabilir. Ama bu üstün ahlakı yaşamaya karar verdikten sonra önemli olan, kişinin samimi olarak Allah'a tevbe edip, ahireti için en hayırlısını yapması, kendisine Kuran ahlakını rehber edinmesi ve kolay olana yönelmesidir. Bu karara vardığında Allah'ın izniyle o ana kadar alıştığından çok farklı ve "güzel bir hayat"a kavuşacağı ise kesin bir gerçektir." (Nahl Suresi, 97)
Sonuç
Kuran`da, insanın sahip olduğu her imkan ve nimetten sorumlu olduğu "Sonra o gün, nimetten sorguya çekileceksiniz." (Tekasür Suresi, 8) ayetiyle haber verilmiştir. İnsanın öldüğü zaman Kuran`dan sorguya çekileceği de, "Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız." (Zuhruf Suresi, 44) ayetiyle bildirilir.
Kuran ayetlerinde de bildirildiği gibi insanın kendisini kandırması değil, son derece açık bir şuurla ve dikkatle kulluk görevini yerine getirmesi gerekir. Bu da, kişinin her an vicdanının sesini dinlemesi ve Kuran ahlakına uyması ile mümkündür. Samimi olarak iman eden bir insan için başka bir yol yoktur. İnsanın dünyada yaşadığı süre boyunca her geçen saniye ölüme ve hesap gününe biraz daha yaklaştığını, yaptığı her davranışın, aklından geçen her düşüncenin Allah'ın bilgisi dahilinde olduğunu ve bunlardan sorumlu tutulacağını düşünmesi, kendisi için en güzel ve kazançlı olan yoldur.
Bir anlık düşünmenin ve karar almanın ardından insan tüm yaşamı boyunca bu kararın getirdiği şuur açıklığı ile yaşayabilir. Bunun için insanın kendisine bir vesileyle mutlaka ulaşmış olan Kuran ahlakıyla ilgili bilgileri anlamazlıktan gelmeyi bırakması, bunları önemsiz ya da yaşlanınca ilgileneceği konular olarak düşünmemesi gerekir. İnsanın ne zaman öleceği belli değildir. Belki de bu yazı ölümle karşılaşmadan önceki son uyarı olacaktır. Henüz vakit varken bu önemli gerçeğin farkına varmak en doğru davranış olacaktır. İşte tüm bu gerçeklerin bilincine varan her akıllı insan hemen harekete geçmeli, hayatını bu gerçeklere göre düzenlemeli ve bir anlık kararın getireceği sonsuz mutluluğu yani Rabbimiz'in rızasını umut etmelidir. Unutulmamalıdır ki Kuran, kolay olana ileten bir rehberdir:
"Biz sana bu Kuran'ı güçlük çekmen için indirmedik. İçi titreyerek korku duyanlara; ancak öğütle-hatırlatma (olsun diye indirdik)." (Taha Suresi, 2-3)
"Küfür Yolunda Yürümek, Buzlar Üzerinde Yürümekten Daha Zahmetli Ve Daha Tehlikelidir." (Bediüzzaman Said Nursi; Mesnevi-i Nuriye, s.71)