Bugün dünyanın dört bir yanında yiyecekten ve içecekten mahrum, sağlıksız koşullar altında yaşayan, barınacak bir yer bulamayan insanlar bulunmaktadır. UNICEF`in son raporları göz önünde tutulursa, bir milyar üç yüz milyon kişi günde bir dolar, üç milyar kişi de günde 2 dolar ile geçinmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü`nün (FAO) 2000 yılı raporuna göre ise, 826 milyon insan yetersiz beslenmektedir. Diğer bir ifadeyle her altı kişiden biri açlık çekmektedir.
Günümüzde insanlar dünyada fakirlerin, evsizlerin ve düşkünlerin bulunmasına o kadar alışmışlardır ki bu sorunu hayatın gerçeği olarak kabul eder, bunun yaşanmadığı bir toplumun varlığını adeta imkansız görürler. Kimileri de böyle bir yaşantıdan memnun olmadıklarını sürekli dile getirirler ama içinde bulundukları şartlarda başka bir seçeneklerinin bulunmadığını öne sürerek, bu yaşantıyı kabullenirler.
Oysa dünyada fakir, evsiz ve kimsesiz insanların bulunmadığı sürekli bolluk, bereket, mutluluk, sevgi, saygı, huzur, güven, güzel ahlak, barış ve dostluk gibi sayısız nimet ve güzelliklerin bulunacağı bir toplum modeli mümkündür. Bu toplum, Allah'ın rızası için yaşayan, Kuran hükümlerine uyan, Allah'ın rahmetini ve cennetini uman müminlerden oluşacak bir toplumdur. Diğer bir deyişle, bu olumsuzlukların tek çözümü "din ahlakı"nın yaşanmasında yatmaktadır. Tüm insanların ve toplumların çağlar boyu düşledikleri, iyilik, güzellik ve zenginliğin hakim olduğu güzel ortam, ancak Kuran ahlakının yaşanması ile mümkündür. Kuran`ın doğruya yönelten bir rehber olduğu bir ayette şu şekilde haber verilmiştir:
"Şüphesiz, bu Kuran, en doğru yola iletir ve salih amellerde bulunan mü'minlere, onlar için gerçekten büyük bir ecir olduğunu müjde verir." (İsra Suresi, 9)
İslam ahlakının hakim olduğu dönemler dışında, tarihin hemen her kesitinde insanlar, fakirlik ve fakirliğin getirdiği endişe, hastalık, korku, güvensizlik, hırsızlık, yolsuzluk, kavga ya da zulüm gibi çeşitli sorunlarla karşı karşıya kalmışlardır. Bu sorunlarla mücadele edilmeye çalışılmış ancak çare hep yanlış yöntemlerde arandığı için bir sonuç alınamamıştır. Oysa her konuda olduğu gibi bu konuda da en doğru ve güzel çözüm Rabbimiz tarafından bildirilmiştir.
İhtiyaç Sahiplerine Yardım Etmek Kuran'da Emredilmiştir
Allah Kuran`da iyiliğin sadece belli kalıplaşmış davranışlardan oluşmadığını bildirmiş ve gerçek iyiliği tarif ederken fakirlere karşı gösterilmesi gereken ahlakı bir ayette şöyle haber vermiştir:
"Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyilik değildir. Ama iyilik, Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitab`a ve peygamberlere iman eden; mala olan sevgisine rağmen, onu yakınlara, yetimlere, yoksullara, yolda kalmışa, isteyip-dilenene ve kölelere (özgürlükleri için) veren; namazı dosdoğru kılan, zekatı veren ve ahidleştiklerinde ahidlerine vefa gösterenler ile zorda, hastalıkta ve savaşın kızıştığı zamanlarda sabredenler(in tutum ve davranışlarıdır). İşte bunlar, doğru olanlardır ve müttaki olanlar da bunlardır." (Bakara Suresi, 177)
Kuran ahlakına göre gerçek adalet, sadece Allah rızası gözetilerek, Allah'tan korkarak sağlanan bir adalettir. Böyle bir adalet hedeflendiğinde ne şahsi bir menfaat ne dostluk ne düşmanlık ne de kişinin hayata bakış açısı, dili ırkı, teninin rengi kararlarında etki edemeyecek, sadece haktan yana karar verilecektir. Güven tüm yeryüzüne hakim olacaktır.
Sosyal Adalet Allah`ın İzniyle Altınçağ`da En Güzel Şekilde Uygulanacaktır
İslami kaynaklara göre Altınçağ, kıyamete yakın bir zamanda, Kuran ahlakının hakim olacağı ve din ahlakının insanlar arasında yaygın olarak yaşanacağı bir dönemi ifade eder. Bu dönem, Allah'ın emirlerinin eksiksiz olarak yerine getirildiği, adaletin, fedakarlığın, yardımseverliğin en yoğun olarak yaşandığı, kutlu bir dönem olacaktır. Allah, güzel ahlaktan uzaklaşan insanları, dejenerasyona uğrayan toplumları doğru yola iletmek içinse Mehdi yani doğruya götüren sıfatını taşıyan üstün ahlaklı bir kulunu vesile kılacaktır.
Aynı dönemde yeryüzüne ikinci kez gelecek olan Hz. İsa ve Hz. Mehdi'nin önderliğinde yaşanacak olan Altınçağ`da, malı olan kimse hiçbir sıkıntı duymadan ihtiyacı olana verecek, herkes birbirinin rahatını, refahını ve konforunu düşünecektir. Bu paylaşımın sonucunda herkes eşit refah seviyesine ulaşacak, açlık, sefalet gibi pek çok sorun kendiliğinden çözülecektir. Peygamberimiz (sav)`in hadislerinde Altınçağ`da yaşanacak olan bu durum şöyle haber verilmektedir:
"İnsanlar oldukça hayırlı, yaşantıları gayet rahat olacaktır." (El Kavlul Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s.54)
"Benim ümmetim o devirde öyle bir refah bulacak ki, o güne dek onun mislini kesinlikle bulmamıştır... "( Sünen-i İbni Mace, 10-347/ Ramuz el Ahadis, s. 508)
Hadislerin işaretlerine göre Altınçağ`da, toplumda ihtiyaç içinde olanın gözetilmemesi, sadece çok küçük bir zümrenin bolluk içinde yaşaması gibi adaletsizlikler son bulacaktır. Komşusu açken kimse tok yatmayacak, tek yanlı zenginlik utanç vesilesi haline gelecektir. Egoistlik ve bencillik ortadan kalkacağı için herkes, maddi manevi tüm imkanlarını birbiriyle paylaşacaktır. Halkın birbirine karşı olan merhameti alabildiğine artacak, herkes birbirini zengin etmeye çalışacaktır. Güçlü olan haklı olmayacak, haklı olan güçlü olacaktır. Kuran ahlakının hakim olduğu bu dönemde toplumun her kesimindeki insanlar arasında çok büyük bir eşitlik yaşanacak ve Allah`ın izniyle huzur ve güven dolu bir ortam olacaktır.