Nur Suresi 31. Ayetin Açıklaması - 2. Bölüm
ucgen

Nur Suresi 31. Ayetin Açıklaması - 2. Bölüm

1993

Mü'min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Baş örtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) salsınlar. Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz." (Nur Suresi, 31)

“Kadınların süsleri” konusundaki teviller

Nur Suresi 31. ayette Allah’ın dikkat çektiği bir konu da kadınların “süsleri”dir. Ayette yer alan ”gizledikleri süsleri bilinmesin diye” ifadesi ile de gizlenmesi gerekenin, kadının baş kısmı değil göğsü olduğu anlaşılmaktadır.

Ancak bazı hadislerde ve bazı Kuran tefsirlerinde yine parantez içi eklemeleriyle ya da kelimelerdeki anlam değişiklikleri ile bu gerçek çok farklı yansıtılabilmektedir. Bunları inceleyelim:

Kadınların fitne vesilesi olduğu iddiası

Bu ayette kullanılan “ziynetehunne” kelimesinin asıl anlamı, Türkçe’de kullandığımız gibi “ziynet” yani “süs” demektir ve kelimenin sonundaki ‘hunne’ zamiri ile de hanımlara hitap olduğu anlaşılmaktadır. 

Bazı alimler kendi kanaatlerine göre, “kadın vücudu süslü ve çekicidir dolayısıyla ayette tüm vücut kastedilmiştir” demekte ve buradan yola çıkarak kadının tüm vücudunu kapatması gerektiğini iddia etmektedirler. Oysa ayette hiçbir şekilde böyle bir anlatım yoktur.

Bazıları ise yine Kuran’ın anlatımından çok daha farklı bir yorumda bulunur ve “ziynetler ile  incik-boncukların takıldıkları yerler kastedilmiştir, dolayısıyla bu ziynetlerin takıldığı yerlere bakmak haramdır” demektedirler. Bir kısmı daha da ileri gitmiş ve ‘‘kadının kesilmiş saçına, tırnağına bakmak haramdır’‘ diye iddia etmiştir. Buradan hareketle kimileri, “bir parçaya bakış çoğu kez insanı hepsine bakmaya sürükler” (İbn Hâcer, Zevacir) şeklinde inanılması güç gariplikte mantıklar geliştirmişlerdir.

Dikkat edilirse, ayet son derece açık olmasına rağmen, “gizledikleri süsleri bilinmesin diye” ifadesinden yapılan sayısız, birbirinden farklı ve garip yorumlardır bunlar. Yorumlar, kişilerin zihniyetine göre değişiklik göstermiş, kimi zaman da kişilerin kadına bakış açılarına göre değişiklik göstermiştir. Kadını kapatmaya, pasifize etmeye, çirkinleştirip toplumdan ve insanlıktan uzaklaştırmaya çalışan, onu ikinci sınıf vatandaş haline getirip, -Haşa- Allah için değil, erkek için yaşamaya layık bir varlık haline getirmeye çalışan zihniyetler, ayetteki tek bir süs kelimesiyle kadını tamamen yok etme eğiliminde olmuşlardır. İşte Kuran ayetleri üzerinden yapılmaya çalışılan yanlış yorumlarla, pek çok insan Kuran’ın özünden ayrılmış, Kuran’ı anlaşılmaz bir kitap olarak görmüş ve bu eklemeler mevzu hadislerle birlikte yorumlanınca da ortaya Kuran’dakinden çok farklı bir din yorumu çıkmıştır.

Oysa ayette geçen “gizlenen süsler” ifadesinin anlamı çok açıktır ve gizlenen iki bölgeye; cinsel organ ve göğüslere hitap etmektedir.

Takı ve boncukları haram kılma yanılgısı

Bazıları da ayette “ziynet” kelimesi ile kastedilenin “boncuk, takı gibi süs eşyaları” olduğunu iddia edebilmektedirler ki bu da bazı sözde hadislere dayanılarak yapılan tevillerin yanlışlığının ve garipliğinin anlaşılması bakımından manidardır. Bu şaşkınlık uyandırıcı iddiaya göre bir erkek öylesine vahşi bir içgüdüyle yaşamaktadır ki, bir boncuğa bakmak bile onun kontrolden çıkmasına yetmektedir. O yüzden bu zihniyete göre apar topar boncuklar yasaklanır ki son derece vahşi bir varlık olan “erkek” dizginlenebilsin!

Bu ürkütücü mantık, bağnazların aslında Müslüman bir erkeğe bakış açısını da göstermektedir. Oysa Müslüman bir erkek, Allah’tan korkan bir varlıktır. Haram olan fiilleri etrafta bir şeyler yasaklandığı için değil Allah istemediği için yapmaz. Müslüman bir erkek, açık bir kadın veya bir avuç boncuk gördüğü için kendisini kaybeden, kontrolden çıkan, hayvani içgüdülerle yaşayan bir varlık değildir. Bunu iddia etmek Müslüman bir erkeğe yönelik yapılmış çok büyük bir hakarettir.

Yapılan söz konusu yorumlar gerçekte bağnazların vahşi zihniyetlerinin anlaşılması bakımından son derece önemlidir. Bağnazların yorumlarını bir kenara koyup yalnızca Kuran’a başvurduğumuzda ise, ayette geçen ziynet kelimesinin ne anlama geldiğinin çok açık olduğunu görürüz.

Ziynet kelimesi Kuran’da nasıl kullanılıyor?

Bağnaz mantığın süsleri yasaklama, kolye, küpe gibi takıları engelleme mantığının tam tersine Allah Kuran’daki ayetlerde süs eşyalarını ve takıları iman edenler için indirdiğini/çıkardığını, hatta mescitlere bakımlı ve güzel giysilerle gidilmesi gerektiğini bildirmektedir:

Ey Ademoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. …(Araf Suresi, 31)

Allah bir ayetinde: De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı ziyneti ve temiz rızıkları kim haram kılmıştır?" diye belirterek, Allah’ın helal kıldığı takıları dahi haram kılacak bir zihniyetin ortaya çıkacağını haber vermektedir. Ayetin devamında ise; “De ki: ‘Bunlar, dünya hayatında iman edenler içindir, kıyamet günü ise yalnızca onlarındır.’ Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız. (Araf Suresi, 32) ifadesiyle ziynet, takı ve süslerin Müslümanlara dünyada verilmiş güzel birer nimet olduğu vurgulanmakta ve ahirette ise yalnızca onlara ait olacağı belirtilerek bu güzelliklere en çok iman edenlerin layık olduğunu belirtmektedir. Allah bu güzellikleri iman sahiplerine layık görmüşken bağnazların bunu Müslümanlara yasaklamaya çalışmaları Kuran zihniyeti ile ne kadar çeliştiklerinin bir diğer delilidir.

Ziynet kelimesinin süs olarak kullanıldığı bir başka ayet ise şöyledir:

Ey Ademoğulları, Biz sizin çirkin yerlerinizi örtecek bir elbise ve size 'süs kazandıracak bir giyim' indirdik (var ettik). Takva ile kuşanıp-donanmak ise, bu daha hayırlıdır. Bu, Allah'ın ayetlerindendir. Umulur ki öğüt alıp-düşünürler. (Araf Suresi, 26)

Nur Suresi, 31. Ayette belirtilen süsler bölgesi

Yukarıda süs ifadesinin kullanıldığı söz konusu ayetlerde Allah, ziynetler yani takılar ile süslenilmesini kastetmektedir. Ancak Nur Suresi 31. ayette bahsedilen süsler kelimesinin takı, inci, boncuk ile alakası yoktur. Burada kadınların aile içindeki yaşamları örnek verilmekte ve kadınlara aile içinde nasıl bir özgürlük tanındığı da görülmektedir. Şimdi ayetin “süsler” ile ilgili olan bölümünü kelime kelime inceleyerek görelim:

...Süslerini, kendi kocalarından ya da babalarından ya da oğullarından ya da kocalarının oğullarından, kocalarının babalarından ya da kendi kardeşlerinden ya da kardeşlerinin oğullarından ya da kız kardeşlerinin oğullarından ya da kendi kadınlarından ya da sağ ellerinin altında bulunanlardan ya da kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçilerden ya da kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Gizledikleri süsleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Hep birlikte Allah'a tevbe edin ey mü'minler, umulur ki felah bulursunuz." (Nur Suresi, 31)

Ayetin anlatımından burada geçen süs kelimesinin boncuk veya takı değil, açık bir şekilde mahrem yerlerine işaret ettiği görülebilmektedir. Ayette “süslerin” gösterilmemesi gereken kişiler sayılmıştır. Bu kişilerin arasında kadına ihtiyacı olmayan (arzusuz veya iktidarsız) hizmetçiler ve kadınların henüz mahrem yerlerini tanımayan çocuklar bulunmaktadır. Özellikle kadınların mahrem yerlerini tanımayan çocuklar bilgisinin verilmiş olması zaten başlı başına süs kelimesi ile kastedilenin mahrem yerleri olduğunu göstermektedir.

Kuran’da çok nezih, çok mükemmel bir anlatım vardır. Bu nedenle kelimeler çok özenlidir, inceliklidir ve detaylı incelendiğinde bu hemen anlaşılır. Mahrem yerleri, Kuran’daki bu muhteşem nezakete ve edebi sanata uygun şekilde tarif edilmiş ve süs olarak betimlenmiştir.

Bir kısım tefsircilerin, Nur Suresi 31. ayetten zorla başörtüsü yorumunu çıkarabilmek için başvurdukları en büyük dayanak kuşkusuz ki bu konuyla ilgili mevzu hadislerdir. Söz konusu sahte hadisler, ayet ile o kadar büyük ve galiz çelişkiler içermektedir ki açık bir değerlendirme ile bu çok rahatlıkla anlaşılabilir. Şimdi, söz konusu mevzu hadislerin nasıl Kuran ile çeliştiğini, bu sahte hadislerin nasıl İslam camiasını başörtüsü konusunda yanlış yönlendirdiğini ve içerdikleri galiz mantık bozukluklarını inceleyelim: 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo