KARTAL GÖKTAN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Adnan Oktar’la Sohbetler programımıza başlıyoruz. Sayın Hocam hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Hoş bulduk.
Ne diyelim, bir başlık düşünelim. “Sevgi birliğiyle taçlanalım” diyelim. Evet.
Bu bakteri direncini evrimle bağdaştırmaya çalışıyorlar. Halbuki bakterinin kendi içindeki yetenek. Allah’ın koyduğu muazzam bir yetenek. Her türlü dış etkiye karşı vücudunu geliştirip o direnci kazanıyor. Ama bakteri olmaktan çıkmıyor, yine bakteri. Fakat her türlü kimyasala karşı kendini koruyor. Direnç genleri var her şeye direnç kazanıyor ama milyonlarca yıldan beri bakteri. 100 milyon yıl önce de bakteri 200 milyon yıl önce de bakteri. Bakteri hiçbir zaman için insana dönüşmemiş ama direnç kazanmış sürekli, her şeye direnç kazanıyor Allah’ın hikmeti. Allah direnç sistemi koymuş içine o sayede yaşıyor. Yoksa bakteri falan kalmaz direnç sistemi olmasa. Onu çok yanlış olarak evrime delil olarak kullanmaya kalkıyorlar. Adem (as) ile Havva (as)’dan yaratılışı reddettiğini düşündükleri için adamların gönlü müsterih oluyor. Halbuki biz defalarca anlattım, zer aleminde yaratılıyoruz. İlk başta bir yaratıldık biz yani bütün kainat yaratıldı. Şuurlu varlıklar olarak yaratıldık yani normal insan olarak yaratıldık. Ve Allah bize bütün insanlığı topladıktan sonra bir araya getirip “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” dedi. Biz de şuurlu olarak “evet Rabbimizsin” dedik şuurlu olarak nefis sahibi olarak söyledik onu. Allah diyor ki “nefis sahibiydiler” diyor. Nefis sahibi ne demek? Bedenli yani aklı var, fikri var, şuuru var bedenli. Bedenli varlıklar olarak biz Allah’ın varlığını kabul ettik. Sonra bizi dünyaya gönderiyor Cenab-ı Allah anne babayı vesile ederek, sebep ederek. Yani evrimle yaratılma diye bir konu yok. Hz. Adem (as)’i de Cenab-ı Allah önce cennette yaratıyor. Neyden yaratıyor? Porselenden, bildiğin porselen, cennette yaratıyor cennette yaratılış zaten. Orada şeytanı da yaratıyor, melekleri de yaratıyor, Adem (as)’i de yaratıyor ve Havva (as)’yı da yaratıyor yani hepsi birlikte yaratılıyor. Bak melekler, cinler, Adem (as) ve Havva (as). Ne melekler evrim geçiriyorlar ne diğerleri hepsi yaratılmış oluyor. Bak cinlerin evrim geçirdiğini söylemiyorlar, meleklerin de evrim geçirdiğini söylemiyorlar. Kardeşim hepsi beraber yaratılmadı mı? Niye insanı ayırıyorsun bundan? Adem (as) ile Havva (as) zaten zer aleminde daha önce yaratılıyor, insan olarak yaratılıyorlar. İnsan olarak yaratıldıktan sonra bu dünyaya gönderiliyorlar. Önce cennete gidiyorlar, cennet alemine geliyorlar. Cennet aleminde imtihan olmak için yeniden dünyaya geçiriliyorlar.
BÜLENT SEZGİN: Hocam acaba Allah cennetten birçok insanı mı bir anda dünyaya gönderiyor olabilir yoksa sadece Adem (as) mi?
ADNAN OKTAR: Adem (as) ile Havva (as), sadece Adem (as) ile Havva (as). Biz zer aleminden sunuluyoruz dünyaya. Daha önce yaratıldık o yaratıldığımız alemden sunuluyoruz dünyaya. Teker teker anne babadan çocuk olmuş gibi gösterilerek dünyaya getiriliyoruz. Buradan da ahirete geçirileceğiz. Bak kaç safhadan geçiriliyoruz? Önce zer alemindeydik orada ölüyoruz, dünyaya geliyoruz, dünyada diriliyoruz, dünyada ölüyoruz yine cennette yeniden diriliyoruz inşaAllah yani safha safha. Cennette de aynı anda melekler var, cinler var, Adem (as) var, Havva (as) var hepsi orada. Cenab-ı Allah diyor ki meleklere “secde edin Hz. Adem’e” şeytan da orada. Şeytan secde etmekten kaçınıyor. Bak hepsi varlık orada yani insan, cin, şeytan hepsi varlık ve hepsi evrim olmadan yaratılmış. Ama orada kabul etmediği için şeytan dünya boyutuna gönderiliyor. Bildiğin bir varlık, şuurlu bir varlık şeytan da. Elektromanyetik bir güç ama bedenlenebiliyor istediğinde görüntü şeklini alabiliyor.
Hicr Suresi 26’da “Andolsun, insanı kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattık.” Diyor kuru bir çamur yani porselen, şekillenmiş bir balçık “iki elimle yarattım” diyor Cenab-ı Allah. “İnsanı ateşte pişmiş gibi kuru bir çamurdan yarattı.” (Rahman Suresi, 14) yani bu nedir ateşte pişmiş olan? Porselen. “Hani Rabbin meleklere demişti: 'Ben, kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan bir beşer yaratacağım.' 'Ona bir biçim verdiğimde ve ona ruhumdan üflediğimde hemen ona secde ederek (yere) kapanın.” (Hicr Suresi, 28-29) Bunda evrim yok samimiyetsiz hareket ediyorlar. Araf Suresi 172’de “Hani Rabbin, Ademoğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı” bak nefis sahibi, nefis sahibi olarak yaratılmış ilk planda ilk önce insan öyle yaratılıyor Ademoğulları diye bütün insanlık, Hz. Adem (as)’in oğulları. Nerede? Daha zer aleminde var yani dünyaya gelmemişler babaları Hz. Adem (as), bütün insanlık. Zürriyetleri yani onların evlatları bütün evlatlarını diyor gelmiş geçmiş bütün evlatlarını. Almış kendi nefislerine karşı şahitler yani bilinçli nefsi olan varlıklar, insan olarak. “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?' (demişti de) onlar: 'Evet (Rabbimizsin), şahid olduk' demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: 'Biz bundan habersizdik' dememeniz içindir.” (Araf Suresi, 172) diyor Allah. Dolayısıyla hiçbir yerden bu adamların kurtarırı yok yani hiçbir yerden oyun oynayacak gibi değiller.
Bu tarım ve böcek ilaçlarının direnç geliştirmesi konusunu da eklemişler, böceklerin direnç geliştirmesi. Bu, insanda da var direnç geliştirme o kendi vücudunda olan bir mükemmellik, böceklerin de vücudunda olan bir mükemmellik, bakterinin de vücudunda olan mükemmellik. Bu bakteriyi insana çevirmiyor insanı da bakteriye çevirmez. Böcek de yarın bir gün Einstein olmaz, çekirge gelişip Einstein olmaz. Çekirge çekirge olarak kalır. 30 milyon yıllık çekirge var amber olarak olduğu gibi duruyor hayvan, 30 milyon yıl.
Mü’min Suresi 11’de “Dediler ki: 'Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün” şeytandan Allah’a sığınırım bak “iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?” işte bir zer aleminde ölüyorlar dünyada diriliyor, anneden babadan doğmuş gibi Allah diriltiyor. Sonra yine ölüyor ahirette diriliyor, iki kere ayette de onu diyor Cenab-ı Allah. Bak işte Mü’min Suresi 11’de “Dediler ki: 'Rabbimiz, bizi iki kere öldürdün ve iki kere dirilttin; biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi çıkış için bir yol var mı?”
Özetle lisede, ortaokulda evrim alenen anlatılıyor sadece o kelimeyi çıkarttılar bu tabii çok samimiyetsiz bir şey. Evrim kelimesini çıkartıp Müslümanların tepkisini durduracaklarını düşünüp böylece de evrimcileri de mutlu edeceklerini düşünüyorlar bu çok ayıp, çok yakışıksız bir hareket alenen evrimi anlatıyorsunuz. Evrim kelimesini çıkartınca o değişmeyeceği belli. Böyle kurnaz bir görünüm gibi görünüyor yakışık almaz bu.
GÖKALP BARLAN: Siz ayrıca Adnan Bey çıkarın demiyorsunuz sadece bunun doğrusunu da anlatın diyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Tabii çıkarın diyen yok zaten çıkarın demiyoruz biz, cevabına müsaade edin diyoruz cevabını verdirtmiyorlar. Kardeşim bir kere fosillerin fotoğrafları neden yayınlanmaz, fosiller neden sergilenmez? Yüzbinlerce devletin elinde fosil var yüzbinlerce niye sergilemiyorsunuz? Ne mahsuru var? Türkiye’nin elinde, birçok yerde bir milyonun üstünde fosil var ama sergilemiyorlar devletin kasalarında duruyor, gösterin. Hiçbirini gösteremiyor çünkü hangisini gösterse evrimin olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü hepsinde altın oran var, hepsinde mükemmel simetri var, hepsi mimarlık ve sanat harikası, hepsi mühendislik harikası. Evrimin e’si yok hiçbirinde o zaman göstermiyorlar bu dürüst bir davranış olmaz.
YASİN GÖKER: Bir proteinin tesadüfen oluşamayacağını da hiç anlatmıyorlar onu da demiştiniz.
ADNAN OKTAR: Evet, proteinin molekül yapısını söyle, proteinin olma şartlarını söyle, bunun bilimsel olarak imkansız olduğunu açıkla. Evrimi anlatma diyen yok ki sana, evrimi daha detaylı daha kapsamlı anlat. Hurafeyi millet öğrensin. Hurafe nedir, putperest dinin inançları nedir değil mi? Eski Hitit’te, Yunanlılarda, Sümerlerde oluşan bu pagan dininin kökenini anlat, nasıl inanıyorlardı bunu anlat.
ŞERİFKAN SÜLEYMANİYELİ: Yine siz söylemiştiniz Hocam Darwin hücrenin içini su dolu baloncuk olduğunu düşünüyordu ama bilim ilerledikçe hücrenin içinde devasa bir şehir olduğunu demiştiniz.
ADNAN OKTAR: Doğada iki yüzün üzerinde aminoasit var yani dünyada. Bu da kendi kendine oluşan bir şey değil. Proteinin oluşması için yalnızca belli yirmi aminoasidin seçilmesi gerekiyor bir kere. Bu özel yirmi aminoasidin seçilip belli bir dizilimle, bak belli bir dizilimle yan yana gelmesi gerekiyor. Sırayla bir, iki, üç, dört, beş, altı diye sıralanması gerekiyor düzgün. Proteini oluşturan aminoasitlerin mutlaka sol elli olması gerekir diyor. Aminoasitler yalnızca peptit bağlarıyla bağlanıyorlar, mutlaka peptit bağı gerekiyor ayrıca. Moleküldeki atomlar genellikle kovalent bağı ile bağlanırlar. Fakat yalnızca aminoasitler özel farklı bir bağ ile bağlanırlar buna peptit bağı deniyor. Peptit bağı ancak yüksek ısıda uzun süre kuvvetli asit ya da bazlara maruz kaldığında çözülebiliyor. Proteinlerin sağlam ve dayanıklı olmalarını da işte bu peptit bağı sağlıyor, çok güçlü bir bağ. Tek bir protein oluşması için yukarıdaki bütün şartların tamamının eksiksiz olarak yerine gelmesi gerekiyor. Yani bir proteinin oluşması için proteinlere ihtiyaç var dolayısıyla imkansız. Soruyorlar bunu bilim adamlarına “uzaylılar yapmış olabilir” diyorlar. Şimdi bu oldu mu bu? Daha önce ne diyordun? “Tesadüf” diyordun. Şimdi ne diyorsun? “Uzaylılar yaptı” diyorsun. Yapma etme bir de paleontolojik delilleri niye göstermiyorsunuz fosilleri? Bak o bizim kafamızı kurcalıyor. O konuyu bize anlatacaksınız. 700 milyonun üstündeki fosili niye insanlardan saklıyorsunuz? Amerika’da, Rusya’da, İran’da, Avrupa’da, Fransa’da, İngiltere’de hiçbir yerde bu fosilleri sergilemiyorsunuz. Öğrencilere göstermeniz gerekmez mi? Yeraltından çıkmış fosil. Lise ve üniversite öğrencilerine niye göstermiyorsunuz fosilleri? “Niye gösterelim?” diyor “çünkü gösterirsek yaratılışa inanacaklar” diyor. O zaman sizin tarafsızlığınız ne oldu? Gitti. Samimiyetsizsiniz. Kambriyen fosillerini de yetmiş yıl boyunca sakladılar. Yani açıklanacak gibi değil, yetmiş yıl.
GÖKALP BARLAN: Bir de mutasyonların evrimleştirici gücü olduğunu söylüyorlar, trilyonlarca olduğunu söylüyorlar kentilyonlarca. Bir tane örnek gösterin dediğinizde Richard Dawkins tavana bakıp sonra da kamerayı kapattırıyor.
ADNAN OKTAR: Var mı onun filmi? İşte kafa bu bunlarda. Bunu bize bilim diye dayatmanın bir alemi var mı böyle şeyleri? Ayıp yapıyorlar. Thomas Huxley’e mektup yazıyor Darwin 1859’da. Diyor ki Darwin “benim teorim” diyor “sadece birçok kusur ve delikleri de olan bir hipotez paçavrası” diyor. “Sorum şu ki acaba bu paçavranın herhangi bir kıymeti var mı?” diyor. Sonra da diyor ki “eğer benim teorim doğruysa ara fosillerin bulunması lazım. Her yeri aradık katmanları bulamadık” diyor “eğer ileride de bulunmazsa” diyor yani bu yüzyılı söylüyor “yoktur, yanlıştır” diyor “teorim” diyor. Bakanlık da ne diyor? Yok doğru diyor, evrim kelimesini çıkartıyor dayatmaya devam. Cevap var mı? Cevap yasak. Yaratılış eskiden bir kelime geçiyordu, “bazı kişiler de yaratılışta canlıların yaratıldığını söyler” diye geçiyordu. O cümleyi de çıkartmışlar. Yaratılış hiç geçmiyor. Sadece evrim geçiyor, evrimi de o kelimeyi geçirmeden çok kapsamlı anlatıyorlar bütün detaylarıyla. Yani dindar kesimin tepkisini çekmemek için böyle bir ara formül bulmuşlar kendilerince. Halbuki bu çok samimiyetsiz. Tek kelime söylemende ne mahsur var? Dersin ki yaratılışı savunanlar da var dersin, onların da kendilerine has delilleri var dersin. O kadar. O bile yok.
Moşiyah’ın, Mehdi (as)’nin çıkışı yakın. Trump bu konuda görevli olacak birisi. Putin de bu konuda görevli. Tayyip Hocam da görevlidir. Bak dün gelen o Musevi misafir Birleşmiş Milletler’in duvarında Moşiyah Mehdi (as)’nin yapacağı icraatın, güzel faaliyetin kısa bir özetinin duvara nakşedildiğini söylüyor. Hakikaten duvara taşla yazılmış koskocaman Birleşmiş Milletler’de. Ve “Mehdiyet içindir” diyor ve “Moşiyah içindir” diyor “Birleşmiş Milletler” diyor. Yani “Birleşmiş Milletler’in kuruluş amacı Mehdi içindir Moşiyah içindir” diyor. Daha ne desin? “Ben de sizin emrinizde olacağım” diyor “Hz. Süleyman (as)’ın mescidi yapıldığında” diyor.
TARKAN YAVAŞ: Sizi de davet etti Hocam Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmak üzere.
ADNAN OKTAR: Evet “Birleşmiş Milletler’de konuşma yapmak üzere seni davet ediyorum” dedi. Yetkili kişi zaten Birleşmiş Milletler’de. Orada etken, güçlü bir yapıda bu insan. Zaten Birleşmiş Milletler’in talebini bana getirip aktarıyor. “Birleşmiş Milletler’de gelip konuşma yapmanızı istiyoruz” diyor. Kendi görüşü olarak söylemiyor bunu, Birleşmiş Milletler’in görüşü olarak bunu belirtiyor. O günler de gelecek tabii inşaAllah. Hemen bugün olsun diyor.
BÜLENT SEZGİN: Dünkü yaptığınız konuşmayı da “kendi televizyon kanalında mutlaka yayınlayacağım” dedi “çünkü çok etkilisiniz, bütün dünyanın bunu duyması gerekiyor” dedi inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet. Hz. İbrahim (as)’a Cenab-ı Allah’ın vadettiği olay gerçekleşecek. Siyon Dağı’ndan Allah’ın hakimiyeti açıklanacak yani Mehdiyet. Bütün dünyaya İslam’ın hakimiyeti açıklanacak. İşte Siyonizm denilen olay budur. Siyon Dağı’ndan İslam’ın dünyaya hakimiyetinin açıklanması. Vaat edilen iller de Hz. Mehdi (as)’a vaat edilen yerlerdir. Kenan ili. Hz. Musa (as)’a gösterildi o uçsuz bucaksız topraklar. Ama “bu sana nasip olmayacak” dedi Allah, Moşiyah’a nasip olacak” dedi. Hz. Musa (as) çok istedi Mehdi olmayı. Üç kere Allah’tan istedi, üçünde de Allah kabul etmedi. Mehdi olmamasının sebebi elindeki tableti atması şeklinde Museviler kendi kutsal kitaplarında açıklıyorlar. Yani “o makamı kaybetti” diyorlar “o tableti elinden attığı için” diyorlar, Kuran tabletini. Şimdi bizim de önümüzde tabletler var, biz de tabletlere bakıp okuyoruz. Ama o zamanki tabletler taştandı, şimdiki tabletler metalden. Biz de Allah’ın hükümlerini tablete bakıp okuyoruz. Hz. Musa (as) da tablete bakıp okuyordu.
Birleşmiş Milletler’in duvarında bu yazı var, “Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar artık.” (Yeşaya 2/4, Mika 4/3)
Daha önceki hahamlar da geldiklerinde “Siz bu çalışmalarınızla Süleyman’ın mescidinin ilk taşını koydunuz” demişlerdi. Yani köşe taşı. Tevrat’ta üç yerde geçiyor. Tabii hüsnü zan ediyorlar, sevgilerinden söylüyorlar Allah razı olsun. O köşe taşı Moşiyah için söyleniyor. Yani Moşiyah’ı temsil eden bir kelimedir o köşe taşı. Masonlukta da o mikap taşı olarak belirtilir. Yani düzgün taş.
GÖKALP BARLAN: Hocam tabletlerden bahsetmiştiniz. Ayette şöyle geçiyordu. Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım. “Biz ona tabletlerde her şeyden bir öğüt ve her şeyin yeterli açıklamasını yazmıştık. Ve de ki; kavmine emret ve ona sıkıca sarılsınlar” diye belirtiyor Hocam inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Evet. MaşaAllah şimdiki bu tabletlerde de biz her şeyi görebiliyoruz.
“Bu yüzden egemen Rab diyor ki; İşte Siyon’a sağlam temel olarak bir taş, denenmiş bir taş, değerli bir köşe taşı yerleştiriyorum. Ona güvenen yenilmeyecek.” Yani Moşiyah Mehdi’ye güvenen yenilmeyecek. (Yeşaya 28/16) “Sağlam temel olarak yerleştiriyorum.” (Yeşaya 28/16) 2016’ya da bakıyor. “Ben Siyon’a bir köşe taşı yerleştiriyorum verdiğim hüküm ile Siyon’da ehven hohan bir kale taşı, kalenin ve gücün ifadesi olan kral Moşiyah Hz. Mehdi’yi yerleştiriyorum.” Onlar tabii Moşiyah’ı yerleştiriyorum diyor. “Kalenin ve gücün ve ifadesi olan Kral Moşiyah’ı yerleştiriyorum.” Kale taşı dediği işte o köşe taşı.
Hz. Mehdi (as) devrinde Hz. Süleyman (as)’ın mescidi yapılacak. Trump bu konuda bayağı kararlı, bayağı dindar. Kızı da Musevi zaten, Musevi oldu. Kendisi de çok sevgi dolu Musevilere karşı, güzel o.
Musevilere karşı düşmanlık kutsal görülüyor. Halbuki çok şeytani bir hareket o. Hristiyanlara karşı düşmanlık, kin ve nefret, Musevilere karşı kin ve nefret şeytani ve bu müthiş uğursuz bir harekettir yani belayı cezbeden bir harekettir. Çünkü Allah Musevi hanımlarla evlenebileceğimizi söylüyor. Hristiyan hanımlarla evlenebileceğimizi söylüyor. Onları sevgili yapabileceğimizi söylüyor. Onların yemeğini yiyebileceğimizi, bizim yemeğimizi de onların yiyebileceğini söylüyor ve onlarla ticaret yapabileceğimizi, yani normal yaşayacağımızı söylüyor. Onlara karşı nefret Allah’ın hükmüne karşı nefret anlamına gelir. Allah’ın ayetlerine nefret anlamına gelir. Çünkü bak Allah evlenebilirsiniz diyor, sen düşman olmaya kalkıyorsun. Evlenmek ne demek? Sevgili olmak demektir.
Araf Suresi 154’de şeytandan Allah’a sığınırım. “Musa kabaran öfkesi (gazabı) yatışınca Levhaları aldı” elinden atıyor ya levhaları “(Onlardan bir) Nüshasında "Rablerinden korkanlar için bir hidayet” bak Mehdilik. Hadi ismi, hidayet. Hadi, hadiyun “ve bir rahmet vardır" (yazılıydı).” (Araf Suresi 154)
Mehdi (as) devrinde de tabletin olacağını Peygamber (sav)’in hadislerinden anlıyoruz. “İşler Mehdi’ye emanet edildiğinde Yüce Allah onun için dünyanın en alçak bölümünü yükseltecek, en yüksek yerleri de alçaltacak. Öyle ki tüm dünyayı avucunun içinde gördüğü gibi görecek. İçinizden hanginizin avucunun içinde bir saç teli olsa onu göremez.” Bak saç teli gibi yani incecik, en ince detaylar bile görülecek diyor avucunun içinde. Tabletlere dikkat çekiyor.
“Mehdi zuhur ettiğinde Allah iman edenlerin üzerine öyle görme ve işitme güçleri tecelli ettirir ki, arada bir postacı olmadan, Mehdi bulunduğu yerden tüm dünyaya seslenir, onlar da onu duyar hatta görürler.” Televizyon, internet, açıkça anlatılmıyor mu burada? Bak, “arada bir postacı olmadan, Mehdi bulunduğu yerden, tüm dünyaya seslenir, onlar da onu duyar hatta görürler.” Bu Peygamberimiz (sav)’in mucizesi. Cübbeli anlatır mı bunu? Anlatmaz. Mehmet Görmez anlatır mı? Anlatmaz. Diğer alimler anlatıyor mu birçoğu? Anlatmaz.
Trump’ın başkanlık töreninde dua eden hahama çok fazla sözlü saldırı olmuş. Trump’a destek verdiği için kınanmış. Yok, onun sevabı ona yeter. Doğru yolda olduğu için doğru hareket ettiği için tebrik ediyorum. Bunu diyenlerin büyük bölümü homoseksüel zaten. İngiliz yanlısı, İngiliz derin devletinin desteklediği adamlar.
“Mehdi için kainat avucunun içi kadar açık olacak.”
Birleşmiş Milletler’in duvarında Mehdi (as) zamanını anlatan Tevrat hükmünü görebiliyor muyuz? Bak, görüyor musun? Birleşmiş Milletler’in duvarında.
Trump konuşmasında Tevrat’tan masonların da her gün okuduğu bölümü okudu. Masonlar dualarında Tevrat’ın o bölümünü okuyorlar. Aynı şekilde Museviler de okuyorlar. Çok önemli gördükleri bir dua. Yalnız Trump duanın devamını okumadı. Sadece birinci satırını okudu, ikinci satırını okumadı. “Harun’un başından sakalına, sakalından elbisesine akan Mesih yağı gibi” diyor. Moşiyah’ın başına zuhur ettiğinde yani Mehdi (as) zuhur ettiğinde, boynuz şeklinde bir kaptan, hayvan boynuzundan yapılmış bir kaptan kutsal zeytinyağı dökülecek başına, saçına, elleriyle sürecekler başına. O yağı başına sürdükten sonra, başından sakalına doğru akıtacaklar, sakalından da elbisesine doğru akacak. Elbisesinin üstüne de akacak yağ. Onu 3500 yıldan beri bekliyor Museviler. Günde üç kere dua ederek bekliyorlar. Zebur’da geçiyor bu, Mezmurlar 133/1 ve 3. 333 rakamı da çıkıyor buradan. 33 rakamı var. 133/1 ve 3. Zebur’da diyor ki; “Ne iyi, ne güzeldir birlik içinde kardeşçe yaşamak.” Bu kısmı okudu. Ama bak şu kısmı okumadı “Başa sürülen değerli yağ gibi. Harun’un sakalından kaftanın yakasına dek inen yağ gibi. Hermon Dağı’na yağan çiğ Siyon Dağları’na yağıyor sanki.” Siyon dünya hakimiyeti demektir Müslümanlığın. “Çünkü Rab orada bereketli sonsuz yaşam buyurdu.” Yani Müslümanların sonsuz yaşayacağına işaret eden Tevrat hükmü. Müslümanlarla Museviler birleşecekler ahir zamanda. Hristiyanlar da birleşecekler. Mehdiyet öyle tesir edecek. Bediüzzaman “Hristiyanlarla Müslüman alemi tam birleşmek istidadındayken” diyor Mehdi (as) vesilesiyle. Birleşmiş Milletler de devreye girecekler İslam’ın dünyaya hakimiyetinde. Yani Hz. Mehdi (as)’ın emrinde olacaktır Birleşmiş Milletler. Onun için kuruldu diyor zaten bak gördünüz haham kendisi de söylüyor. Kuruluş amacı odur, duvarında da zaten kuruluş amacı yazıyor. Mehdiyet olduğu açıkça görülüyor. Ama bazı insanlar bunları tabii bilmediği için yani bunları bir sır olarak fark edemedikleri için dünyayı dümdüz görüyorlar.
Hayret Allah ne kadar çok çeşit yaratıyor. Küfür var, İslam var, münafık var mesela münafık çok ayrı bir grup hayret edilecek şey, normalde böyle bir ara grup direkt kafir olması gerekir. Bir de kafir olmak çok zor bir şey, çok çok zor. Cesaretin çirkini gerekiyor bayağı güç yani hiç kimse kendini öyle riske atmaz.
BEYZA BAYRAKTAR: Siz Müslümanın mutlaka münafıkla karşılaşması gerektiğini söylemiştiniz, cenneti için gerekli demiştiniz.
ADNAN OKTAR: En iyi, münafık insanın kafasını çalıştırır, kafirde o kadar insan atak olamaz, münafıkta çok atak olur, çok keskin dikkat oluşur.
EBRU ALTAN: Bir de güzel yaşamak varken münafık yüzeysel olarak kendini de sıkacak ahlaksızlıklar yapar, bu çok mucize demiştiniz.
ADNAN OKTAR: Münafığı anlamak çok güç tabii çünkü çok ızdıraplı bir hayat münafığın hayatı çok gerilimli, korkunç, dehşet verici, çok gerilimli acı içinde yaşıyor. Her an yakalanma korkusu içerisinde, her an aşağılanma içerisinde, her an kendini aşağılık hissediyor. Her an karaktersizliğinden emin, her an hain olduğundan emin. Kardeşim dürüst olsana, samimi, normal Müslüman olsana, huzur içinde yaşa, Allah’a teslim ol, bırak kendini. Münafık en başta Allah’la uğraşır, sonra peygamberle, sonra Müslümanlarla uğraşır. Münafığın asıl kini Allah’adır. Allah’a kinli olduğu için Müslümana saldırır. Kuran ayetinde de buna dikkat çekiliyor, asıl kinleri, öfkesi Allah’adır. Halbuki ne güzel Allah’tan korkup, samimi, Müslüman olarak mümin, itaatli, saygılı, hürmetli olarak çok güzel yaşayabilir huzur içinde. Hem bereket veriyor Allah, bak mesela zenginlik veriyor, huzur veriyor, öbüründe aşağılık oyunlarla, karaktersizce oyunlarla bir şeyler kazanır. Bir tabak yemek için olmadık aşağılık hareket yapar, ufak bir çıkarı için bin bir türlü plan yapar, halbuki Müslüman bayağı dürüst.
Trump’ı ellemeyin Allah aşkına. “Beyler iyi akşamlar adım Donald, mekanın sahibiyim.”
Demin bir dostum geldi de konuştuk. “Ya Hocam” diyor “sevgisiz, Müslümanlara karşı çok kin duyan Müslüman gruplar var” diyor. Hakikaten içlerine kapalı nefret içinde yaşıyorlar. Halbuki Müslümanları severek dost olarak yaşayabilirsin. Mesela hepsini ben severim, Müslüman hepsine acırım, şefkat duyarım. Mesela Mahmut Hoca cemaatini severim, Süleymancıları severim, Nurcuları severim ama çok kapalı mesela Nurcular, yeni Asya çok kapalıdır. Süleymancılar mesela çok kapalıdır. Ne gerek herkesi sevin, halkla iç içe olun, ne mahsuru var? Ne yapacak size bu mazlum millet? Hepsi için demiyorum ama epey bir bölümü böyle.
Evet dinliyorum.
BÜLENT SEZGİN: Türkiye, Rusya ve İran, Astana’daki Suriye görüşmelerinin sonucuna ilişkin ortak açıklama yaptı. Suriye’de ateşkesin denetimi ve uygulanması için Türkiye, Rusya ve İran’ın üçlü mekanizma kuracağı duyuruldu. Cenevre’deki Suriye görüşmelerine silahlı muhalif grupların temsilcilerinin de katılması konusunda mutabık kalındı.
ADNAN OKTAR: Aslında bu toplantılardan bir şey çıkmaz söyleyeyim. Çünkü Türkiye’nin oradaki konumu ancak askeri müdahale olabilir ama oradaki halkın görüşünü değiştirecek bir gücü yok Türkiye’nin. Oradaki radikal unsurlar İngiliz derin devleti tarafından kışkırtılıyor. Mehdiyet’in dışında Suriye ve Irak’ta yatıştırıcı, düzenleyici, doğru yola gelmelerini sevk edecek bir anlayış olmaz. Her bir kafa ayrı, kimi PKK’lı, kimi IŞİD’ci, kimi El Kaide’ci, kimi Şii terör örgütlerine mensup.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Twitter’da “Cumhurbaşkanlığı sistemi nedir?” isimli Twitter hesabında kamuoyunda tartışılan “Cumhurbaşkanlığı sistemi federatif sistemi getirecek, ülke bölünecek iddiasını sizin için araştırdık” başlığı altında yeni sistemde neden federasyon olamayacağına dair altı madde sıralanmış. Şöyle deniyor; “Çünkü yeni anayasada bir; yerel yönetim yetkileri değişmiyor. İki; içişleri ve dışişleri tamamen merkezi hükümet tarafından yürütülüyor, polisler merkezi yapıya bağlı kalıyor. Üç; vergi merkezi hükümet tarafından toplanmaya devam ediyor. Dört; eğitim sistemi merkezi hükümet tarafından düzenleniyor. Beş; merkezi hükümet yerel yönetimler üzerinde tüm söz hakkına sahip. Hatta gerektiğinde yerel yönetimleri fes edebiliyor. Altı; üniter yapı korunuyor, eyalet sistemi bulunmuyor” denmiş. Konuyla ilgili bir de resim çalışması yapmışlar onu da gösterebiliriz.
ADNAN OKTAR: Bakayım.
KARTAL GÖKTAN: Kıyaslama yapılmış. Federatif yönetim sistemi ve Cumhurbaşkanlığı sistemi arasındaki farklar.
ADNAN OKTAR: Bazı maddelerin federasyona uygun olduğu söyleniyor ama onları tabii inceliyoruz.
Churchill diyor ki; “Dünyada çok kapsamlı bir olayın yaşandığını ve çok ince hesaplı bir planın yapıldığını ve bizlerin bu planda sadece sadık bir hizmetçi olarak hizmet edeceğimizi göremeyen kör ve ahmaktır” diyor. Daha ne desin? İngiliz derin devletinin çok sade, derli, toplu bir açıklaması. Bak “Dünyada çok kapsamlı bir olayın yaşandığını ve çok ince hesaplı bir planın yapıldığını ve bizlerin de bu planda sadece sadık bir hizmetçi olarak hizmet edeceğimizi göremeyen kör ve ahmaktır” diyor. Anlaşılmayacak gibi mi? Sakın İngiliz derin devletinin vasfını değiştirmeye kalkmasınlar. İngiliz derin devleti şimdi bunu örtbas etmek için birçok yazara abanmaya başladı. Aman ne olursunuz işte konuyu değiştirin, şeklini değiştirin, bir şeyler yapın falan feşmekan. Çünkü deccal her an rezil rüsva olacak konumda şu an yani ortaya dökülecek konumda, bütün dünya birden tavır alırsa deccale tepe takla gider İngiliz derin devleti, onun için müthiş bir panik halindeler.
Ümit Özdağ, “Anayasa değişikliği konusunda eyalet sistemine gidilecek.” 126. Maddedeki değişikliklerin yapılmadığını söylüyor ancak şu an meclisten geçen ve referandum da oynayacağımız 123. Maddenin içinde bazı yetkilerin başka madde altında gizlendiğini anlatıyor. “Cumhurbaşkanı 123. Maddenin yeni haliyle örneğin birçok ili içine alan koordinatör valilikler kurup koordinatör valilerin yetkiliğini bölgesel yönetimler kurabilecek şekilde düzenleyebilir. Erdoğan’ın bu yetkiyi yeni bir müzakere ve çözüm sürecinde üzerinde İmralı’da ve Oslo’da uzlaşılan Dolmabahçe’de ilan edilen iki milletli devletin temellerini oluşturacak şekilde kullanmayacağından kim emin olabilir?” Diyor. Tayyip Hoca’dan yamuk çıkmaz ama Tayyip Hoca’dan sonra kimin geleceğini bilemeyiz o yönden çok riskli. Tayyip Hoca yapacak olsa en başından o tarz bir tavrını gösterirdi, hakikaten öyle gibi gösterdi ama tam tersi hareket etti. Dedi işte “ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin Eş Başkanıyım” şu bu falan “Oslo görüşmeleri, Faslı görüşmeleri” falan dedi ama sonunda şiddetle “tek millet, tek bayrak, tek devlet” dedi kararlılıkla. Tabii bunda kimlerin emeği oldu? Bizlerin emeğinin çok büyük olduğunu biz biliyoruz. Ama Tayyip Hoca kökten delikanlıdır öyle korkunç bir akıbeti, korkunç bir hedefi hiçbir şekilde kabul etmez. Ama belki bu alçakları idare etmek için İngiliz derin devletini öyle bazı birkaç sözler etmiş olabilir.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Türkiye Gazetesi Yazarı Fuat Uğur, Ahmet Davutoğlu ve Abdullah Gül hakkında şöyle bir yazı yazdı; “Hep yanında olduğunu sandıkların, omuz omuza mücadele verdik dediklerin, müttefik bildiklerin bir bakmışsın ki sinsice kuyunu kazıyor. Bu insanlar son zamanlarda işi iyice aleniyete döktüler. Ve her nedense hep Ahmet Davutoğlu’nun arkasına saklanıyorlar. Bu nedenle Davutoğlu beni hala şaşırtıyor tıpkı Abdullah Gül gibi. Neden Erdoğan’ın yanında duruyormuş gibi yapıyorlar, harbiden durmak yerine. Batı, Ahmet Davutoğlu’nu desteklediği için Davutoğlu bir liderlik sevdasına kapıldı. Onu diğerlerinden farklı kılan ise medyanın içinde hatırı sayılır sayıda elemanın olması. Karar Gazetesi, Yeni Şafak Gazetesi, TV Net Grubu’nun Erdoğan karşıtlığı ortada. TRT içinde de pek çok adamı var. Buna Hürriyet ve Sözcü’yü de eklemek gerek. AK Parti içinde de hala kadroları olduğu malum.”
ADNAN OKTAR: İşte Tayyip Hoca yalnızım derken bunu söylüyor. Millet olarak delikanlımızı titizlikle desteklersek onun şevki, kararlılığı bayağı iyi. Milli vasfı, milli duruşu da bayağı iyi tam bizden bir insan, İngiliz derin devletinden de nefret eden birisi bayağı güzel hizmet verebilir şahsını özenli şekilde özellikle gençler desteklesinler. AK Parti gençliği, Saadet Gençliği, Ülkücü gençler. Şahsını, AK Parti’yi demiyorum, iyi koruyup kollamak lazım.
Stratholme locası Churchill’in locasıdır, üstat Masondur. 1902 yılında üçüncü dereceden bu locaya kayıt yaptırarak Masonluğa adım attı. Şimdi Churchill’in Mason önlüğünü de gösteriyoruz. Bu, Churchill’e ait Mason önlüğü. 1902 yılında üçüncü dereceden başlıyor sonra yavaş yavaş yükselmiştir. Bak en önemli adamı bile üçüncü dereceden başlatıyorlar düşünün. 33 dereceden başlayan tarihte bir tek ben varım locaya gitmeden.
EBRU ALTAN: Bir de başlayıp bitirdiniz aynı anda çünkü alınabilecek daha üst bir makam da yok.
ADNAN OKTAR: Daha üst derece yok. Evet, ben konuşursam delilli konuşurum. Bak diyorum Churchill Mason diyorum üçüncü dereceden, Masonluk belgesini de ibraz edebilirim, Masonluk önlüğünü de gösteriyorum bir şey diyorsak sağlamdır o, ikinci bir ihtimal olmaz. İngiliz derin devleti de doğru. Artık dünyanın sonuna geldik, İngiliz derin devleti tabii şimdi diyecek ki bizi de Allah yönlendirdi nihayetinde diyecekler, doğru tabii ki sizi de Allah yönlendirdi ama beni de Allah yönlendiriyor, bizleri de Allah yönlendiriyor. Siz felaketler getirmekten belki kendinizi mükellef görüyorsunuz, biz de felaketleri durdurmakla kendimizi mükellef görüyoruz. Zaman şimdi bizde yani sevgiyi, dostluğu, kardeşliği esas alan insanlarla, sayımız belki az ama gücümüz Allah’a dayanıyor inşaAllah. Çünkü yaklaşık 2082 gibi falan zaten bozulma başlayacak, zaman bitti, tahribat şu bu falan oldu, tabii ki her şey bir kaderde oldu ama şimdi düzelme vakti.
Evet dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Uluslararası basında yayınlanan en son makaleleriniz şunlar Adnan Bey. Katar’ın ilk İngilizce günlük gazetesi Gulf Times’ta ve internet sitesinde ‘Suriye’de toprak bütünlüğü Ortadoğu için önemlidir’ başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, parçalanmış Ortadoğu haritalarının ilkinin İngiliz tarihçi Bernard Lewis ile çizildiğini ve o tarihten günümüze kadar farklı birçok Ortadoğu haritasının yayınlandığını anlatıyorsunuz. Bu haritaların gerçek hayat uygulamalarının ise bugünYemen, Libya, Suriye, Irak ve Afganistan’da yaşandığını vurguluyorsunuz ve İslam aleminin toplu halde Müslüman kardeşliği ruhu içinde bu bölme politikalarına karşı dur demeleri gerektiğini söylüyorsunuz.
İngilizce Gulf Daily News Gazetesi’nin kardeş yayını olarak bilinen Arapça yayınlanan Ekber Al-Halej Gazetesi’nde ‘Duvarların ardında hapsolmak’ başlıklı makaleniz yayınlandı. Bahreyn’de yayınlanan gazete, Bahreyn hükümetiyle bağlantılı bir yayın. Makalenizde dünyanın 65 ülkesinde yüksek duvarlarla sınır çizenlerin savaşları sefaleti engelleyemeyeceğini ve bu duvarlar arkasındaki masum insanlar için yardım seferberliği başlatılmasının öneminden bahsediyorsunuz.
Katar’ın en büyük Arapça gazetelerinden Al-Raya’da ‘Terörle yaşamaya alışmalı mıyız?’ başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda terörün sahte ideolojisini vuran her ilmi çalışmanın terörü besleyen kirli odakları kalbinden vuracağını belirtiyorsunuz ve söz konusu odakların şiddete karşı şiddet politikasıyla zayıf topluluklar oluşturma stratejisini de temelinden yıkacağını anlatıyorsunuz.
Suudi Arabistan’ın önde gelen Arapça günlük gazetesi Mekke Newspaper’ın hem basılı yayınında hem de internet yayınında ‘Dünyamızı tehdit eden ciddi bir tehlike: Bedavacılık kültürü’ başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda gençler arasında yaygınlaşan bedavacı ruhtan bahsediyorsunuz. Gençlerin sanata, bilime yönelmek yerine bedava yemek, bedava yaşam elde edebilecekleri imkanlara yönelmelerinin tehlikesinden bahsediyorsunuz. Gençliği iyi yetiştirmenin Milli Şuur dersi verilmesinin önemini ve eğitilmiş güçlü bir gençliğin yenilmez bir kuvvet olacağını vurguluyorsunuz maşaAllah.
ADNAN OKTAR: Bu kadar.
KARTAL GÖKTAN: Evet.
ADNAN OKTAR: İyi.
Ümit Özdağ’ın bu açıklaması “Cumhurbaşkanı 123. Maddenin yeni haliyle örneğin birçok ili içine alan koordinatör valilikleri kurup, koordinatör valilerin yetkilerini bölgesel yönetimler kurabilecek şekilde düzenleyebilir. Erdoğan’ın bu yetkiyi yeni bir müzakere ve çözüm sürecinde üzerinde İmralı’da ve Oslo’da uzlaşılan Dolmabahçe’de ilan edilen iki milletli devletin temellerini oluşturacak şekilde kullanmayacağından kim emin olabilir?” Ben emin olabilirim Tayyip Hoca böyle bir şeye girmez, asla ama Tayyip Hoca’dan sonra birisi gelirse bu madde ona uygun bir yapı gösteriyorsa -ki öyle olduğu iddia ediliyor- o zaman çok vahim onun için 123. Maddenin tekrar gözden geçirilmesi gerekiyor. “Anayasa değişikliği yapılması hakkında kanun teklifinin 15. Maddesi yani 126. Maddede yapılmak istenen değişiklik tamamen çıkarılmıştır ancak 123. Maddede 14. Madde ile yapılmak istenen değişiklik anayasa komisyonunda yapılan değişiklik ile ikiye bölünerek 8. Madde, madde 104 ile 16. Maddenin b fıkrasının madde 123 içinde adeta gizlendiği görülüyor” diyor. 123. Maddenin tekrar gözden geçirilip bu konunun imkansız hale getirilmesi lazım. 123. Maddenin yeniden düzenlenmesini istiyoruz, asla kabul etmeyiz.
BÜLENT SEZGİN: Bernard Lewis ile ilgili bilgi gelmişti Adnan Bey.
ADNAN OKTAR: Evet, oku dinleyeyim.
KARTAL GÖKTAN: Bernard Lewis 1916 İngiltere doğumlu Amerikalı tarihçi, şu anda 100 yaşında.
BÜLENT SEZGİN: Fotoğrafını gösterebiliriz.
KARTAL GÖKTAN: İslam tarihi ve İslam-batı ilişkisi hakkında uzmanlaşmış. Amerika başkanlarının birçoğunu etkilemiş Saddam darbesi, Humeyni darbesi, Türkiye’de 80 ihtilali, Afganistan’da darbe, Sovyetler’in Afganistan’ı işgali, İran-Irak Savaşı ve birçok darbe ve savaşta akıl hocası olarak bulunmuş. Carter, Reagan, Baba Bush, Clinton, Oğul Bush dönemlerinin politikalarını belirlemiş.
BÜLENT SEZGİN: Medeniyetler çatışması iddiasının sahibi olarak Samuel Huntington bilinir halbuki bu tezi ortaya atan Bernard Lewis’tir.
ADNAN OKTAR: Yani İngiliz derin devletinin üstadlarını tanıyan birisi olduğu anlaşılıyor özetle.
BÜLENT SEZGİN: Evet.
ADNAN OKTAR: Özetle her insanın tabii hatası kusuru olur, eksikleri olur. Müslümanın da hatası kusuru eksiklikleri olabilir, düzeltmeye çalışacağız en iyiyi elde etmeye çalışacağız ama Türkiye’de de, dünyada da İslam sahabe dönemindeki gibi yaşanmıyor felaketin kökeni bu. Bunun dışında da dünyanın yaşaması mümkün değil. Dünyanın reçetesi Kuran’dır, Kuran dünyada uygulanmadığında dünyada insanlığa rahat yok yani mümkün değil ancak Kuran’la dünya rahat eder, huzurlu olur.
Şimdi Abdülhamit dönemini işleyeceğiz yine, biraz onunla ilgili film seyredelim.
Abdülhamit Han anlatılıyor. Şahsına bir mümin kardeşimiz olarak saygı duyarım ama İngiliz derin devletinin gadrine uğramış, büyük belaya uğramış bir insan, Osmanlı’nın parçalanmasına vesile olmuş bir insan yani tek tek şimdi saymama gerek yok. Ta o zamanlar Osmanlı yakayı kaptırmış. Bizim burada suçladığımız İngiliz derin devletidir yani Abdülhamit Han mağdurdur, mağdur bir insandır. Mesela Girit konusunda Abdülhamit Han’ın üslubu çok ürkütücü, Türk Ordusunu savaşı kazanmasına rağmen Abdülhamit’in verdiği adalarımızdan biri de Girit Adası, savaşı kazanmamıza rağmen verdi. Abdülhamit önce adaya özerklik verdi, savaşı kazanmışız şimdi aynı Güneydoğu da istedikleri gibi. Yerel yönetimi güçlendirdi, ayrılıkçılar için genel af ilan etti. PKK’ya genel af var ya aynı onun gibi genel af ilan etti. Açılım sürecine çok benziyor. Sonra da Girit, İngiltere’nin desteğiyle tamamen Osmanlı’dan kopup Yunanlılar tarafından ilhak edildi. Şimdi şu kafa mı? Bu çok ürkütücü bir hareket, aynı Güneydoğu için planlanan oyun Girit için uygulandı yani anarşistlere, teröristlere af, özerklik ve yerel yönetimleri güçlendirmek, sonra Girit elimizden çıktı gitti.
Bütün İslam alemini yakıp kavuran bu, münafıklık. Yani dengesizlik, mesela televizyon kanallarına çıkarıyor adamlar Müslüman diye konuşturuyor adam hasta, dengesiz ama farkına varmıyorlar. Bir kere samimiyetsiz, samimi olan delille konuşur. Delilsiz konuşuyorsa bir adam onu nasıl dinleyeceksin sen? Delil göstermesi lazım. Delil ne gösteriyor? Uydurma hadis gösteriyor. Uydurma hadis delil olmaz, öyle delil olmaz. Kuran ayetini delil göstermiyorsa olmaz yahut mesela ahir zamanla ilgili hadis delil gösteriyorsa, o hadis tahakkuk ettiyse onun delilini göstermesi lazım, fotoğraf veyahut belge olarak göstermesi lazım. Mehdi (as)’nin çıkışının yakın alametleri var yani bitişik alametler, bir yakın alametleri var bir de bitişik alametleri var. Bitişik alametler Mehdi (as)’yle aynı anda olan alametler yani mesela iki kuyruklu yıldızın çıkması, büyük bir ateş görülmesi, Fırat’ın suyunun kesilmesi, Afganistan’da kan akıtılması, Suriye ile Irak’ın savaş yapması, Kabe baskını. Kabe baskını olduğunda diyor Kabe’de kan akıtıldığında bil ki Mehdi çıkmıştır diyor ama öbür alametler diyor ki Mehdi’nin çıkışının alametidir yakınlaşmıştır diyor hadislerde ama bir kısmında da diyor ki bu alamet çıktıysa Mehdi de çıkmıştır diyor yani bitişik alamet. Bir yakın alamet var, bir bitişik alamet var. Yakın alametlerin hepsi çıkmış, bitişik alametlerin hemen hemen tamamı çıkmış onun için televizyonlara çıkıp Mehdi çıkmayacak diyenlere halk, vicdanı olan insanlar sorsunlar, arkadaş o zaman bize yakın alametleri ve bitişik alametleri say Mehdi’nin, biz de oradan anlayalım bakalım, olmadıysa olmamıştır. Söylemiyorsun, o zaman dürüst değil bu insanlar, dürüst olmayan insanı dinlemenin alemi yok, ondan etkilenmenin de bir alemi yok bu çok samimiyetsiz olur. Etkilenir, bilgisizliğinden etkileniyorsa o ayrı.
GÖKALP BARLAN: Sizi çok iyi dinliyorlar Adnan Bey, her şeyi dinliyorlar söylediğiniz hadisleri söylüyorlar bu çıkmadı diye hiçbirisi çıkıp da Adnan Hoca bunu yanlış söyledi diyemiyor, hep söylüyorsunuz bunu.
ADNAN OKTAR: Tabii, de ki mesela “Afganistan işgal edilmedi” de, “Kabe baskını olmadı” de, “İran-Irak Savaşı olmadı” de, “Ramazan ayında ay ve güneş tutulmaları olmadı” de, “Halley Kuyruklu Yıldızı çıkmadı” de, “Azerbaycan işgal olmadı” de, “boynuzu andıran iki uçlu yıldız çıkmadı” de Lulin yani, “Bethlehem Yıldızı çıkmadı” de, “Beşar Esad’ın, Öcalan’ın isimleri verilmedi” de “hadislerde yok” de isimleri verilmiş. “Dabık’a 80 milletin askerleri gelmedi” de, 80 milletin askeri geldi Dabık’a yani koalisyon askerleri, mesela Fransız askeri geliyor ama 15 ayrı ülkenin askeri var içinde Ganalı askerler var, Kenyalı askerler var İngiliz askeri hepsi yani 80 millet en az.
“Ümmetimden başları sarıklı70 bin kişi deccala tabii olacak” ne demek? Mehdi (as)’ye karşı mücadele verecek, 70 bin başı sarıklı hatta “başı traşlıdır” diyor Peygamberimiz (sav). Sakallı, sarıklı adam 70 bin kişi Mehdi (as)’ye karşı mücadele verecek diyor Peygamberimiz (sav). Bak “Ahir zamanda başları sarıklı 70 bin kişi Mehdi (as)’ye karşı mücadele verecek” diyor, deccalın yanında olacaklar, deccala tabi olacaklar diyor. Bunu kim diyor? Peygamber (sav) söylüyor.
Tayyip Hocam ne diyor? “Bizim Sünnilik diye bir dinimiz yoktur. Bizim Şia diye bir dinimiz yoktur. Bizim tek dinimiz İslam’dır.” Görüyor musun Müslüman evladını helal olsun.
BÜLENT SEZGİN: Gösterebiliriz.
ADNAN OKTAR: Göster.
Tayyip Hocam’ın var mı mezheplerle ilgili konuştuğu videosu?
KARTAL GÖKTAN: Evet görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Helal. Çok güzel işte bu kadar, bu Mehdiyet’tir işte Mehdi üslubudur çok güzel.
Selahattin Demirtaş’ın hapiste olması bir şeyi değiştirmez. Bir arkadaş yazmış da, bu Darwinist düşünce ortadan kalkmadıktan sonra PKK adım adım ilerler Allah esirgesin yani ısrarla Darwinizm’in geçersizliğinin anlatılması gerekiyor.
Şimdi gecikmeyelim gidelim.
BÜLENT SEZGİN: Yayınımızın sonuna geldik yarın tekrar görüşmek üzere hoşça kalın.