BÜLENT SEZGİN: İyi günler değerli izleyicilerimiz. Adnan Oktar ile Sohbetler’e başlıyoruz, inşaAllah. “Münafığın Derin Karanlığı” kitabından bazı bölümler okuyacağız. Hocamız birazdan bizlerle olacak, inşaAllah.
ADNAN OKTAR: Selam.
BÜLENT SEZGİN: Selam Hocam, hoş geldiniz.
ADNAN OKTAR: Aferin güzel konulara değiniyorsunuz.
Ben severim onların tatlılığını. Azerbaycan’dan Kerim, Esma ve Ahmet Adnan ağabeylerini izliyorlar bu minik Adnancılar. Dünya tatlısı bunların hepsi.
KARTAL GÖKTAN: Görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Nasıl şekerlikleri? Bunlar geleceğin minik Adnancıları.
Evet, dinliyorum.
KARTAL GÖKTAN: Genelkurmay Başkanlığı da Hürriyet’in soruşturma açılan “karargah rahatsız” manşetiyle ilgili açıklamada bulundu. Açıklamada, “yapılan değerlendirmenin içeriği dikkat ve hassasiyetle düzenlenmiş, ‘Karargah rahatsız, karargahta rahatsızlık, Türk Silahlı Kuvvetleri’nde rahatsızlık’ ve benzeri gibi ifadeler ibareler söz konusu dahi olmamıştır.” Sorulan sorulara özetle “Türk Silahlı Kuvvetleri’nin iç politika malzemesi haline getirilmemesi, şahsi işlerden uzak tutulması gerektiği şeklinde ifade edilmiştir” denildi.
ADNAN OKTAR: Bayağı güzel. Ordunun açıklama yapması tabii daha güzel ve daha sıhhatli olmuş.
“Dünya için sevgi birliği” diyelim.
Ordu bayağı aklı başında. Dindar Türk ordusu, hayret edilecek şekilde dindar. Bayağı koyu dindarlar. Görüyoruz şehit ailelerini hepsi dindar.
“Bulutlar güneşin yüzünü örttüğü zaman” diyor Peygamberimiz (sav) bak “Bulutlar güneşin yüzünü örttüğü zaman insanlar güneşten nasıl yararlanıyorsa Mehdi’den de o şekilde manen yararlanırlar” diyor. Onu görmeseler tanımasalar bile farkında olmadan onun feyzinden bereketinden, onun yaydığı Allah tarafından yayılan hidayet nurlarından istifade ederler diyor.
Hürriyet’in haberlerini görüyoruz, subaylar rahatsız oldukları şeyler: “Astsubayların başörtüsü takması konusunun geçmesi.” Niye? Ne güzel. Özgürlüğün çok güzel bir uygulaması. İngiltere’de şurada burada Avrupa’da, Danimarka’da falan kadınlar hep başörtülü. Asker var polis var. Bir avuç çok az sayıda subay olacak, ne var bunda? Bu hürriyet insanların hoşuna gidiyor. Hepimizin hoşuna gider.
Mesela herkes Hulusi Paşa’ya yükleniyor Hulusi Akara Paşa’ya. Böyle hani ters bir adammış gibi, yanlış bir insanmış gibi, tehlikeli birisiymiş gibi göstermeye çalışıyorlar. Halbuki bayağı mazlum ve çok efendi bir insan. Ama işlerine gelmediği için FETÖ’cüler de hep onun aleyhinde ifadeler veriyorlar. Yani böyle hani sakat bir üsluba sahip, sakat bir mantığa sahip gibi gösteriyorlar. Hulusi Paşamız hiç kaale almasın gönlü çok rahat olsun. Millet onu seviyor. Namaz kılıyor Hulusi Paşamız biliyorsunuz namazında niyazında, iftihar ediyoruz. Gayet güzel Müslüman evladı tabii ki namaz kılacak ne var bunda? Ateist mi komünist mi olması gerekiyordu? PKK’lı mı olması gerekiyordu? Tabii ki bu milletin özü neyse o da onu yaşıyor. Fatih Sultan Mehmet de namaz kılıyordu o da kılıyor. Yavuz Sultan Selim namaz kılıyordu, Kanuni Sultan Süleyman kılıyordu o da namaz kılıyor. Tayyip Hocam’ın hep yanında Allah razı olsun ona destek sağlıyor ve Türkiye’de istikrara sebep oluyor bu. Bunlar istiyor ki hükümetle Genelkurmay uğraşsın, zıtlaşsınlar, darbe tehlikesi olsun, millet gerginleşsin, dolar yükselsin, hükümet huzursuz olsun sonunda hükümet istifa etsin, sürekli kargaşa olsun. Yok o eski günler bitti. Mesela 15 Temmuz’dan sonraki mitinge Hulusi Akar Paşa gelmişti millet çok büyük sevgi gösterisinde bulundu, herkes bağrına bastı Paşamızı. Ordu millet el ele. Öyle bir şey yok. Bu vesileyle orduyla Türk milletinin birlikteliği bir kere daha vurgulanmış oldu.
BÜLENT SEZGİN: Namaz kılarken fotoğrafları vardı, Cumhurbaşkanımızla Hulusi Akar Paşamızın.
ADNAN OKTAR: Bakayım. Paşamıza helal olsun, maşaAllah. Bayağı efendi çakı gibi Müslüman. O darbe döneminde de onu bayağı karalamaya çalıştılar. Allah onu koruyor. Paşamız yakışıklı aslan gibi aklı başında dürüst mert bir insan. Kaçırdılar hiç bana mısın demedi, asla da baş eğmedi. Darbeciler biliyorsunuz kaçırdılar o dönemde. Hiçbir şekilde de yılmadı. Paşamızın biliyorsunuz boğazını demir telle sıkıp iz yaptılar yaraladılar. Paşamız gazi oldu. Hatırlıyorsunuz değil mi? Kıpkırmızıydı boğazı boğmaya çalışmışlar. Aslan gibi direndi. Aslında o gelenlerin hepsinin hakkını avucuna kordu da acıdığı için merhametinden bir şey yapmadı yani. Yoksa onu alıp öyle kaçırmaları falan mümkün değil.
BÜLENT SEZGİN: Videolarla devam ediyoruz.
VTR: Münafık Müslümanlar Arasındayken Gizlice Kendi Yandaşlarıyla Haberleşir
ASLI HANTAL: Yayınımıza devam ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Yayınımıza devam ediyoruz, evet iyi yapıyoruz.
Minik Adnancı Halil Yahya ile başlayalım. Acayip yakışıklı bir de köy ağası gibi de kurulmuş acayip güzel olmuş. Çok yakışıklı olacak. Allah inşaAllah ona hidayet versin, sağlık sıhhat versin, güzel günler göstersin.
GÖRKEM ERDOĞAN: Makalelerinizle ilgili bilgiler vardı.
ADNAN OKTAR: Evet.
ASLI HANTAL: Lübnan’ın 1952 yılında kurulmuş ve Ortadoğu’nun en büyük İngilizce gazetelerinden The Daily Star Gazetesi’nin hem basılı gazetesi hem de internet sitesinde “Savaş alevlerini söndürecek birlik” başlıklı yazınız yayınlandı. Türkiye, Rusya, İran yakınlaşmasıyla Suriye konusunda ilk defa barışa yönelik somut adımlar atılmaya başlandığını vurguluyorsunuz. Bu birliğe bölgenin önemli bir ülkesi olan Suudi Arabistan’ın da katılması ve İran’la arasını düzeltmesinin bölge barışı için elzem olduğunu anlatıyorsunuz.
Katar’ın en büyük Arapça gazetelerinden Al Raya’ın hem basılı hem internet yanında “Sosyal medya sevgi için çalışacak” başlıklı yazınız yayınlandı. Yazınızda, sosyal medya üzerindeki kötülüğü örgütleyenlerin ustaca kurgulayıp yaygınlaştırdıkları yalanlara karşı iyilerin en önemli gücünün vicdanları ve iyilikte kararlı olmaları gerektiğini söylüyorsunuz. Sevgi, dostluk, barış ve dürüstlükte kararlı olanların vicdanını hem kargaşa isteyenlere karşı bir set olacağını hem de sosyal medyayı salt iyilik mecrası haline getireceğini belirtiyorsunuz.
ADNAN OKTAR: İyi demişim güzel demişim.
ASLI HANTAL: Hindistan’ın Cemmu ve Keşmir eyaletinde bulunan ve bölgenin yazlık başkenti olarak bilinen Srinagar’da basımı yapılan, Keşmir’in en hızlı büyüyen günlük İngilizce gazetesi The Kashmir Monitor’de “Rohingya zulmü bitmiyor” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, 1982 yılında kabul edilen bir yasayla vatandaşlık hakları ellerinden alınan mülteci sayılan Rohingya Müslümanlarını yaşadıkları zulümden kurtarmak için yapılması gerekenin materyalist zihniyete bilimsel darbe vurmak olduğunu anlatıyorsunuz.
Pakistan’ın İngilizce haber sitesi Daily Mail’de “Suriye barışa bir adım daha yakın” başlıklı makaleniz yayınlandı. Yazınızda, demokrasi ve özgürlük kavramlarının yaşanabilmesi için ideolojik alt yapının geliştirilmesi ve her türlü bağnaz düşüncenin elimine edilmesi gerektiğini anlatıyorsunuz. Bunun için de Ortadoğu’nun karanlık güçlerin himayesinden kurtulması gerektiğini belirtiyorsunuz.
ADNAN OKTAR: O da çok güzel olmuş. Hepsi birbirinden iyi. Allah’ın büyük bir lütfu. Mesela 1980’lerde falan bunları tahayyül dahi edemezdik. Böyle televizyon kanalı olacak, internet olacak, dünya çapında tebliğ yapacağız. Mesela internetin adı yoktu hiç, adı cismi yoktu, aklının ucundan geçmiyordu. Dünya hakimiyeti için böyle bir sistemi Allah’ın birden ortaya çıkartması Mehdiyet’in büyük alametlerinden birisi. Çünkü Mehdiyet başka türlü dünyaya ulaşamaz. Bir şehirde olan bir insan ne yapabilir? En fazla kitap basar hadi 10-15 bin, 20 bin, 50 bin, 100 bin, 1 milyon da desek ne kadar kişiye ulaşabilirsin? Ama internetle dünyanın her yerine anında ulaşılabiliyor. Allah tarafından Mehdiyet için özel yaratıldığı görülüyor. Mesela bu gazetelerde böyle yazılarımızın çıkması, CD’ler hiç hayal etmeyeceğimiz şeylerdi. Allah dinine yardım edene yardım edeceğini söylüyor ayette. Mucize tarzı olaylar gelişiyor, maşaAllah.
Seda sen ne kadar güzelsin sen böyle. Nasıl duru güzelliğin senin canımın içi “Seni çok çok seviyorum, en kısa zamanda görüşmek tanışmak istiyorum” diyor. Seda’yı görebiliyor muyum ben? Allah senin nuruyla sarsın. Hz. İsa Mesih (as)’a, Mehdi (as)’a talebe etsin, uzun ömür versin sana Allah.
“Hocam, sizi fırsat buldukça takip ediyorum. Çizginizi ve düşüncelerinizi beğeniyorum” diyor. “Sorum; ülkemizde neden her defasında münafıklar nifak sokuyorlar? Biz neden birbirimizi öteleştiriyoruz?” Sevgisizlikten oluyor. Sevginin çok üstünde durmak lazım. Sevgisiz tek kelime kullanmamak lazım. Sevgiyi ısrarla kullanıldığında bu şeytanın büyüsünü bozarız. Yoksa şeytan insanların birbirine düşmesi, birbirini sevmemesi için sevmeme büyüsü yaptı dünyaya, sevgisizlik büyüsü yaptı ve insanlar mahvoluyor bu büyünün içerisinde, yani şeytani etki yapıyor. Bu büyüyü de telkinle elde ediyor. İşte radyo, televizyon, gazetelerle imanı zayıflaştırarak, Darwinizm’i anlattırarak, İslam’ın içinde de Darwinizm’in olduğunu söyleyerek. Zaten daha da içten derinden İslam’ı vurmuş oluyor. Ve sezdirmeden tahribatına devam ediyor. Buna karşı en etkili söz sevgidir. Şeytanın en rahatsız olduğu kelimelerden birisi sevgidir. Allah, sevgi kelimeleri çok bunaltır şeytanı. Sevgi düşmanıdır. Israrla sevgiden bahsetsinler şeytanın büyüsü bozulacak. Allah’tan, sevgiden bahsetsinler. Hiçbir etki edemez o zaman.
Kuliyev Muhammed, Azerbaycan’dan. O da ağabeyini çok seviyormuş. Şık bir şekilde giyinmiş. Papyonuyla falan yani tam tipik. Yani hiçbir şey eksik değil.
“Allah’ın olan Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla ve bütün gücünle, bütün aklınla seveceksin.” (Luka, 10/27) İşte bu kainatın sırrı olan bir Allah’ın hükmü. Bak “Allah’ın olan Rabbi bütün yüreğinle, bütün canınla, bütün gücünle ve bütün aklınla seveceksin.” Bunu yapan dünyaya hakim olur. Bunu kim yaparsa bu bir sırdır.
“Allah’ın Rabbi tüm yüreğinle, tüm canınla, tüm anlayışınla seveceksin. İşte ilk ve en önemli buyruk budur.” Bak ilk ve en önemli diyor görüyor musun? Nerede? Matta’da geçiyor. Öbürü Luka’da geçiyor. Haz İsa (as)’ın sözü bunlar gerçek sözü, bozulmamış.
“Ama” diyor “Allah’ı seveni Allah bilir.” Kim Allah’ı seviyorsa Allah onu bilir. (Pavlus’tan Korintlilere 1. Mektup, 8/3)
Bak, “Allah’ın Rabbi tüm yüreğinle” yani sevginin tamamını ona yönelterek “tüm canınla, tüm anlayışınla” yani bütün aklının tam kapasitesiyle “seveceksin. İşte ilk ve en önemli buyruk budur.” Bunu yapan işte dünya hakimi olur ve oluyor.
Bir Azeri minik Adnancı var dünya tatlısı ağabeyine bir şeyler söylemiş. Var mı onun videosu sende?
GÖRKEM ERDOĞAN: Var. Hemen hazırlıyorum. Görebiliriz.
ADNAN OKTAR: O minik burnunu yerim ben senin minik burnunu da burunsuz kalırsın sen. Bir daha göster bakayım. Şekerliğe bak. Yiyeceğim ben de senin o minik burnunu kıtır kıtır. Tatlılığa bak sen, maşaAllah. Allah ömrünü uzun etsin hidayet versin, inşaAllah.
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Norveç’ten çifte şelale resmi vardı Adnan Bey. Görebiliriz resmi.
ADNAN OKTAR: Norveç.
ASLI HANTAL: Filmi de var, görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Görelim. Bak, kola kutuları, naylon torbalar, karpuz kabukları falan yok tertemiz. Çünkü Norveç. Yani Ortadoğu ülkelerinde baksan zaten böyle bir şey olmaz. Hemen oraya bir lokanta kurarlar yanına ‘alabalık istasyonu’ diye. Ondan sonra gelsin paralar.
Paşamıza ve diğer kardeşlerimize o akşam darbecilerin saldırısına uğrayan değerli subaylarımıza gazilik madalyası verilsin. Değil mi? Kaçırılmış boğazından yaralanmış.
Bu Makedon gençlerin bir dansı varmış var mı o sende?
GÖRKEM ERDOĞAN: Bende yok.
ADNAN OKTAR: Neyse. Şimdi namazdan sonra bu konuları daha geniş anlatacağız, inşaAllah.
ASLI HANTAL: Yayınımıza kısa videolarla devam ediyoruz.
VTR: Münafık Şeytanın İnsan Şeklidir
ASLI HANTAL: Yayınımıza devam ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Mehmet Şevket Eygi Hocamız yazısında “Hilafet yeniden kurulacak mı?” sorusuna “Kurulacaktır.” “Mehdi çıkacak mı?” sorusuna ise “Mehdi (as) çıkacak. Hz. İsa (as) nüzul edecektir” diye cevap verdi. “Bu konuda delilin var mı?” sorusuna ise “Yüzlerce sahih hadis ve manevi tevatür bulunmaktadır. Bütün ehlisünnet büyükleri bu konuda ittifak halindedir” cevabını verdi. Resmini görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Hocamız Hz. Mesih (as)’ın kokusunu almasa öyle söylemez. O dünya tatlısı çok efendi bir insandır. Dürüst olduğu için etrafında da pek insan yok. Çünkü genelde ahir zamanda böyle. İyi insanların etrafında insanlar az oluyor. Onun da etrafında az insan var ama çok sevilen bir insan. Hocamız dürüsttür, vicdanlıdır, samimi Müslümandır, Allah’tan korkar, aydın bir Müslümandır. Galatasaray Lisesi mezunudur, Fransa’da falan eğitim almış çok görgülü kültürlü bir insandır.
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Suudi Arabistan'da bir ilk yaşandı. Eğitim Bakanlığı bir kararla ülke tarihinde ilk defa kız ve erkek öğrencilere eğitim veren bir fakülteye kadın dekan atadı.
ADNAN OKTAR: Aman Allah'ım. Hayret.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Daha önce istediğiniz Makedon dansı hazırdı.
ADNAN OKTAR: Göreyim. Evet, Osmanlı etkisi açık açık görülüyor. Karadeniz, İç Anadolu etkisi çünkü oralar hep Osmanlı toprakları olduğu için hayret edilecek şekilde kültürü yansımış. Evlerin konumundan tut, dansa müziğe kadar her şeyde Osmanlı buram buram kendini gösteriyor.
Belçika'dan minik Adnancı Ecrin beni çok seviyormuş. Bir göreyim, bakayım. Kimmiş o? O minik burnunu ısıracağım senin, o zaman anlayacaksın. Şekerlik, ballık üstünde. Bir daha göreyim, çok şeker bir şeye benziyor. Tam tavşan olmuş.
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan Sultan 2. Abdülhamit Han döneminin ülkenin karşı karşıya kaldığı sorunları anlamak bakımından bir ayna hükmünde olduğunu belirterek "Gönül ister ki gençlerimiz bu tarihi müzeleri daha çok ziyaret etsin ve bugünü anlamak için geçmişi bilmek bilincine erişsin." dedi.
ADNAN OKTAR: Evet, İngiliz derin devletinin en feci şekilde ezdiği Osmanlı padişahıdır. Mahvetmiştir Abdülhamit'i İngiliz derin devleti. Bütün Osmanlı topraklarında, hilafet topraklarında milyonlarca Darwinizm’e yönelik ateist kitabı dağıttırmış, onu baskı altına alıp mecbur etmiştir. Boydan boya bütün Osmanlı'yı şarap fabrikalarıyla donattırmış, bira fabrikalarıyla donattırmış, su yerine bira içilmesini tavsiye ettirmiş; Payitahtın başkenti İstanbul’da, hilafet merkezinde kerhaneler açtırmış, meyhaneler açtırmış ve Osmanlı'nın mahvolmasına vesile olmuştur. Osmanlı tek bir kurşun atmadan topraklarının büyük bir bölümünü, çok büyük bir bölümünü hemen tamamına yakınını neredeyse teslim etmiştir. Ama tabii çok hayırlı faaliyetleri de olmuştur. İsrail'in kuruluşunu sağlamıştır. İsrail'e Musevi kardeşlerimizin gidişini sağlamıştır. Seksen bin Musevi’nin orada ikamet etmesini sağlamıştır. Kendi topraklarından Musevilere toprak satarak bugünkü İsrail devletinin temelini oluşturmuştur. O yönüyle hayırlıdır. Ama diğer yönlerden çok büyük Osmanlı'ya zararı olmuştur. Bunları müzelerde, tarihi kitaplarda, tarihi belgelerde, her yerde göreceğimiz şekle getirmek bakanlığın görevi. Yani bu belanın, İngiliz derin devleti belasının bir daha Osmanlı topraklarında zuhur etmemesi için geçmişi iyi bilmemiz gerekiyor. Annemiz sevgi dolu bir anne. Anlatmak istediklerini ben anlıyorum.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Donald Trump, ilk bütçe teklifinde Pentagon'un bütçesini elli dört milyar dolar arttıracağını belirtti. "Bu bütçe, halkın güvenliğinin ve ulusal güvenliğin bütçesi olacak" diyen Trump; "Tükenmiş ABD Ordusu'nu en çok ihtiyacımız olduğu bu zamanda yeniden inşa etmek için bu bütçede savunma harcamalarında tarihi bir artış olacak." ifadelerinde bulundu.
ADNAN OKTAR: Şimdi tabii ki savunma güzel de karşılıklı silah sanayiinde azaltmaya gidebilirler. Rusya ile anlaşsınlar. Mesela Rusya yüz bin top yapacak, o yüz bin top yapacak. Arkadaş, derler yüz bin top yapmayı karşılıklı kaldıralım; halka dağıtalım bunu. Bu kadar. Mesela elli bin tank yapılacak. Beş bin tank yapalım dersin, kırk beş bin tanklık parayı halka dağıtalım dersin. Bu şekilde yapsınlar. İngiliz derin devletinin parmağı olduğu anlaşılıyor olaylarda. Şu andan itibaren devreye girmişler gibi görünüyor. Bunu bir halletmekte fayda var. Tabii ki savunması önemli Amerika'nın. Onu kabul ediyoruz. Ama savunmayı kime karşı yapacaksın? Rusya'ya karşı yapacak. Rusya'yla karşılıklı silah indirimine git, konu kökünden hallolsun. Ne gerek var? Dost ol Rusya'yla. Düşman olursan tabii ki silahlanacaksın. O da silahlanacak sen de silahlanacaksın. Halk fakir olacak, silah fabrikası sahipleri zengin olacaklar. Halkı ezim ezim ezecekler ve halk imha olacak. Böyle olmaz.
"Bir tanem, Allah aşkıyla sevdiğim, sen benim canımsın. Gülüşün, derin bakışın zümrüt gözlerin tarif edilemeyecek kadar güzel. Seni deli gibi çok çok seviyorum. Hep seni düşünüyorum." diyor Büşra Mina Viyana'dan. Nasıl güzel nasıl güzel. Esmer güzeli, dünyalar güzeli. Allah sana güzellik versin, hidayet versin, sağlık sıhhat versin. Cennette Allah kardeş etsin, dünyada da.
"Hocam, iyi akşamlar evet-hayır hakkında düşünceleriniz nedir? İyi akşamlar." Evet-Hayır yarışması gibi bir şey yapmış. Ben hükümetin zor durumda olduğunu düşünüyorum. Hükümeti daha da zor duruma sokacak şeylerden kaçınıyorum. Ben Sayın Devlet Bahçeli'ye rica etmiştim Tayyip Hocama yardım et diye. Yardımcı oldu. Dedi ki, "Bu anayasayı desteklememiz gerekiyor yardımcı olmam için." dedi. O zaman doğrudur. Ben oturup sistemi yeniden başka bir çizgiye çekecek yola girmem. Dolayısıyla tamam. Evette hayır var diye görüyorum fitneye karşı. Çünkü aksinin fitne olacağını düşünüyorum. Hükümeti niye yıpratayım? Çünkü hayır, olumsuz kullanılacak belli. Olumsuz kullanılacak bir şeye kapı açmam. Sayın Bahçeli de o kadar emek verdi. Onun da emeklerini zayi etmem. Özen göstereceğiz yani fitneyi kapatacağız. Onun için benden evet.
Tayyip Hocama suikasta gidenlerden biri ifadesinde gayet soğukkanlı, "İntiharın cezası cehennem olmasa kendi sehpamı kendim tekmelerdim." diyormuş. Evet, gözleri dönmüş bir üslup var. Ama işte halkın önüne çıkartılması lazım. Özellikle bu MİT mensuplarını ihbar edenler çok önemli. Bu nasıl bir alçaklık? MİT mensubu olmak o kadar zor ki; PKK'nın içerisinde ajan olarak bulunacaksın. Her dakikan, her saniyen tehlike. İhbar etmişler. Hepsini aynı saatlerde infaz edip şehit etmişler.
ASLI HANTAL: FETÖ'cülerin PKK ile işbirliği yaptığı, dağı taşı bombaladıkları ile ilgili resimler, kupürler vardı.
ADNAN OKTAR: Göreyim.
GÖRKEM ERDOĞAN: FETÖ'cü hainler 'misliyle vurduk' yalanı atmışlar. FETÖ'cü askerlerin PKK ile sözde mücadele ettiği yıllardır dağı taşı bombalayarak kamuoyunu kandırdığı belirlendi.
Cizre'de öldürüldüğü açıklanan "Mamo" kod adlı PKK'lı teröristi FETÖ'cü Tuğgeneral Ali Osman Gürcan'ın kurtardığı ortaya çıktı.
15 Temmuz ABD destekli darbe girişimi sonrası birçok kurumda başlatılan soruşturmalar genişletilerek devam ederken bu süreçte PKK/PDY/FETÖ kirli ilişkisi gün yüzüne çıkmaya başladı.
ADNAN OKTAR: ABD değil İngiliz derin devleti. ABD ne alaka? Bu MİT elemanlarını şehit eden, ettiren bu alçakları kamuoyuna tanıtalım. Bunların mahkemesi açık olsun. O tankla halkı ezenler, havadan otomatik silahla halkı tarayanlar; bu alçakları halka tanıtsınlar. Sadece bunlar, özellikle bunlar. Değil mi? Yaylım ateşiyle o amcayı falan sakatlayanlar. Tek tek suçuyla, 'Şunu yapan bu' diye göstersinler. Mahkemede görelim biz bu alçakları.
"Hocam sizi çok seviyoruz. Takipçiniziz. Karakolda bütün nöbetlerimiz sizin programları izlemekle geçiyor Hocam. Balıkesir'den selamlar." diyor.
"Atatürk'ün 'Kadınları geride bırakan toplum geride kalmaya mahkumdur.' sözü ne kadar doğrudur?" diyor. İşte Allah gösteriyor. Yerle bir ediyor Allah toplumları.
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Bir faaliyet haberimiz vardı. İki gün önce Edirne’nin Keşan ilçesinde sizin dört bin adet farklı eseriniz halka ücretsiz olarak dağıtıldı. Dağıtıma yaklaşık yirmiye yakın kardeşimiz katıldı.
ADNAN OKTAR: Edirne Keşan evlad-ı Fatihan’ın memleketi maşaAllah. Allah mübarek etsin. Bir daha oku bir daha anlat.
ASLI HANTAL: İki gün önce Edirne’nin Keşan ilçesinde sizin dört bin adet farklı eseriniz halka ücretsiz olarak dağıtıldı. Dağıtıma yaklaşık yirmiye yakın kardeşimiz katıldı.
ADNAN OKTAR: Çok güzel olmuş. Hayır, bereket olmuş. Dört bin demek dört yüz bin kişinin imanına vesile olmak demektir en az.
Muhterem Nur Müslüm Gürses rahmetlinin eşi sevgilerini iletmiş. “Yayınları izliyorum” demiş. Dua etmiş. Sağlığı için, iyiliği için Allah ona uzun ömür versin. Sağlık sıhhat versin. Allah nurunu artırsın adı gibi her yerini nur kılsın. Allah razı olsun. Babaya güzel baktı. Vefa gösterdi. Allah ondan gani gani razı olsun. Cennette de kardeş etsin. Müslüm Baba ehli velayet karakterinde bir insandı. Belki de gizli bir veliydi. Hal ehli bir insandı. Bir insanda öyle bir yetenek olmaz. İnsanüstü bir yetenek bir fevkaladelik var. Allah mekanını cennet etsin. Çok sevdiğimiz bir insandı.
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Demokrat Parti’de 12. Olağan Genel Kurul yapıldı. 843 geçerli oyun 705’ini alarak Gültekin Uysal üçüncü kez Genel Başkan oldu. Resmini görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Gültekin Uysal, evet bu çok nurlu ve çok efendi bir delikanlı. İftarlarımıza gelir. Beş vakit namazında mümin, muttaki, temiz bir aileye mensup asil bir delikanlı. İyi olmuş, güzel olmuş, hayırlı olmuş. Tebrik ediyorum. Allah ömrüne bereket versin. Fitneden, fücurdan onu muhafaza etsin. Adalet Partisi döneminden kalma insancıl, halkla iç içe liberal bir yönleri vardır. O da o tarzda, Süleyman Soylu nasıl onun gibi işte Süleyman Soylu da demokrat zihniyet. Sevecendir, herkesi kucaklar, herkesle beraber olur. Katı bir ideoloji ruhu yok. Herkese sevgi eşit mesafede olur. O yönden güzel. Tayyip Hocam da o yönde iyidir, sevgisi herkesedir, o yönden takdir ediyoruz.
Hz. Süleyman (as) mescidi yaptırdığında diyor ki Cenab-ı Allah’a; “Ya Rabbi senin yüce adını, gücünü, kudretini duyup uzak ülkelerden gelen yabancılar, bu mescide gelip dua ederlerse onların dualarını kabul et. Öyle ki dünyanın bütün ulusları Senin adını bilsin, Sen’den korksun ve yaptığım bu mescidin Sana ait olduğunu öğrensin. Bütün yollarını izlememiz, atalarımıza verdiği buyruklara, kurallara, ilkelere uymamız için Rab yüreklerimizi kendine yöneltsin. Dünyanın bütün ulusları bilsin ki tek Allah Rab’dir ve O’ndan başka Allah yoktur. Bugünkü gibi onun kurallarına göre yaşamak ve buyruklarına uymak için bütün yüreğinizi Allah’ınız olan Rab’be adayın.” (1.Krallar 8/41-43) Bu mesela değişmemiş bir hükümdür Tevrat’ta. Kelimesi kelimesine aynı.
Mehdi (as)’nin korumalarının 30 kişi olacağını söylüyor Peygamberimiz (sav) yaklaşık. “Bu meselenin sahibi İmam Mehdi bir yalnızlık döneminden geçecek. O yalnızlık döneminde korumaya ve güce ihtiyacı olacağı ve ona zarar verilmemesi için yanında talebelerinden 30 kişi bulunacaktır” diyor Peygamberimiz (sav). “Onlar için şehir ne de güzel bir ikametgahtır.” Güzel şehir de İstanbul, Medine. (Bihar-ül Envar cilt 52, sayfa 153, hadis 6)
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: ‘Fosil avcısı’ belgeselinin 2. Bölümü hakkında bilgi vermek istiyorum. Fosil avcısı belgeselinin yeni bölümünde Onur kardeşimiz Kızılcahamam’daki Soğuksu Milli Parkı’na giderek 2003 yılında keşfedilen bir fosil ormanını ziyaret ediyor. Bu fosil ormanının yaşının 20 ila 15 milyon yıl arasında olduğu düşünülüyor. Burada dev ağaçlar tamamen taşlaşmış durumda. Muhtemelen bir volkanik patlama sonucunda etrafa saçılan küller ağaçların taşlaşmasına yol açmış ve ağaçların tüm dokusu ayrıntılı bir şekilde muhafaza edilmiş. Normal ağaçlardan tek farkı, her yerinin taş olması. Bu ağaçların tüm dokusu günümüz ağaçlarıyla tamamen aynı. Kardeşlerimiz bu belgeseli yarın saat 14.00’te izleyebilirler.
ADNAN OKTAR: Bayağı güzel. Evet. Diyorlar “fosil nerede var?” işte dağ taş dolu. Hiçbir değişikliğe uğramamışlar.
Şimdi çok kısa bir ara verelim, devam edelim.
ASLI HANTAL: Yayınımıza kısa videolar ile devam ediyoruz.
VTR: Bethlehem Yıldızı’nın Görülmesi Hz. Mehdi’nin Geldiğinin Müjdesidir
ASLI HANTAL: Yayınımıza devam ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Mesela diyor ki Peygamberimiz (sav), “Şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebiyle vay insanların haline.” Bak, dikkat edin, ‘şiddetli bir şekilde yaklaşan fitne sebebi’ fitne ne biliyor musun? İmtihan. Hayatın gayesi ile ilgili bu da. Duyan da bunu bela geliyor hani öylesine bela. Halbuki bak, “Şiddetli bir şekilde yaklaşan imtihan nedeniyle vay insanların haline. İnsanlar mümin olarak sabahlar da akşam kafir olurlar. İnsanlar dinlerini küçük dünya menfaati karşılığında değiştirirler. İşte öyle zamanda dinlerinde sabit kalabilenler, ellerinde kor ateşi tutan gibidirler.” Yani onlara saldırılacak, hakaret edilecek, uğraşılacak anlamına geliyor. Tabii onların durumu çok makbul.
Evet, dinliyorum.
GÖRKEM ERDOĞAN: Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek Twitter hesabından yeni iddialar ortaya attı. “Şimdi size bomba gibi bir haberim var. Duyduğunuzda şok olacaksınız.” diye yazan Gökçek, yeni bir darbe planı yapıldığını iddia etti. Resmi görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Tamam anlatsın ne olduğunu. Bu kadar mıymış?
GÖRKEM ERDOĞAN: Bu kadar, evet.
ADNAN OKTAR: Ama böyle olmaz ki. Anlatacağım mı diyor, anlattım mı diyor?
GÖRKEM ERDOĞAN: “Duyduğunuzda şok olacaksınız” diyor.
ADNAN OKTAR: Şok olacaksak ne bekliyor işte söylesin savcılığa. Bize ne müjdeliyor? Gereken yapılsın.
Kardeşim, modern olmadıkça Türkiye, darbe tehlikesi her zaman olur. “Herkes gece yarısı uykudayken saat 4’le 5 sıralarında Ankara ve İstanbul’da 20 ayrı noktaya, diğer vilayetlerde 2-3 noktaya 100-200 askerle ani baskın yapılacak ve hedef kişiler infaz edilecek.” diye iddia etti diyor. Toplam 100-200 asker mi yoksa mesela 20 ayrı noktaya 100’er asker mi? Çünkü 100 asker çok fazla nokta için. Toplamı 200 ise polis onların tamamını 2 saat bile sürmez hepsini toplar, öyle bir şey olmaz burası dağ başı değil. Bir de öyle asker nereden bulacaklar? Özel yetiştirilmiş katil olması lazım yani İngiliz derin devletinin çakallarından olması gerekiyor. Öyle kendini satmış asker bulamazlar, ancak kandırılabilir “operasyona götürüyoruz” falan gibi “bir terör operasyonu var oraya götürüyoruz” gibi kandırılabilir. O da hemen ortaya çıkar. Bir de böyle darbe olmaz. Bu olsa olsa bir terör faaliyeti olabilir. Darbenin bununla alakası yok. Çünkü ne diyor, Cem Küçük de bu sabahki yayında “Bazı birliklerde hareketlilik olduğunu biliyoruz. Özellikle havacılar içinde” diye anlatıyor. “Bir hareketlilik var askeri karargahtaydılar. Özellikle hava üslerinde ışıklar sabaha kadar yanıyor. Hepsini tek tek biliyoruz. Devlet karşılığını verecek” diyor. Kardeşim hareketlilik olsa koskoca devlet, tamamen onların emrinde “ne oluyor burada?” der değil mi insan, içeri girer. Savcılık olaya el koysun, polis girsin yahut asker girsin. “Nedir ışık yakan, bu hareketliliğin sebebi nedir?” hepsini gözaltına alırsın. Bunu seyretmenin bir alemi yok. Mesela askeri karargahların, hava üslerinin ışıkları sabaha kadar yanıyor. Neyi bekliyorsunuz kardeşim o zaman, “ne oluyor?” diye içeri girersin. Savcılık talimat versin, gereği yapılsın.
Bunlar benim kanaatim uydurma haberlerdir. Bunlara kimse itibar etmesin. Öyle bir şey olsa devlet gereğini yapar, hükümet gereğini yapar. Devletin MİT’i var, jandarması var, polisi var, askeri var. Burası dağ başı değil. İstediği gibi adam ışıkları yakacak falan, derhal gereği yapılır.
Bu tip haberleri internetten anlatacaklarına doğrudan cumhuriyet başsavcılığına bildirsinler. Cumhuriyet başsavcılığı da ilgili yerlere baskın yapar, derhal gereği yapılır. Ben böyle bir mantık görmedim. Bu kamuoyunda tartışılacak, anlatılacak konular değil. Doğrudan cumhuriyet başsavcılığını ilgilendiren konular. Devlet kendini korur. Burasında bir tereddüt olduğunu zannetmiyorum.
ASLI HANTAL: Yayınımıza devam ediyoruz.
ADNAN OKTAR: Evet, ne güzel.
“Adnan Hocam müthiş bir enerjiniz var.” MaşaAllah.
Hocam Peygamber Efendimiz (sav) de zamanına göre modern giyinen bir insandı.” Peygamber Efendimiz (sav) o devrin moda kıyafeti neyse onları giyiniyordu yani herkesin giyindiği kıyafetlerin en iyisini giyiyordu.
Evet dinliyorum.
ASLI HANTAL: Başbakan Binali Yıldırım, genç kızlarla birlikte İzmir Marşı’nı okudu. Son dönemlerde İzmir Marşı, muhalefetin hükümet karşıtı protestolarda sıkça okuduğu bir marş. Filmi vardı.
ADNAN OKTAR: Başbakan her yönden denge siyasetinde çok başarılı, çok akıllı davranıyor. Modern genç kızlarla, açık genç kızlarla o çok hayati bir konu. Bir de İzmir Marşı niye belli bir çevrenin marşı olsun? Bize ait bir marş, onu vurgulaması da iyi olmuş. Akıllı değerli iyi bir insan aslında, keşke daha göz önünde olsa.
“Allah aşkıyla sevdiğim, sevgim her geçen gün kat kat artıyor ruhum. Önce seni canlı görebilmek, gözlerinin içine bakabilmek için Allah’a gece gündüz dua ediyorum. Allah dünyada ahirette ayırmasın.” Diyor. MaşaAllah, hakikaten çok çok güzel. Elhamdülillah, Allah sağlık sıhhat, güzellik versin. Allah nuruyla sarsın. Hakikaten çok güzel bir insan, maşaAllah.
Size minik, çok tatlı bir Adnancı göstereceğim ama bunu yersiniz herhalde, yutarsınız veyahut.
ASLI HANTAL: Görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Ama bunu yutarsınız herhalde. Bal bir Adnancı bu. İyi ki yanımda değil, ben bunu ısırırım burnunu falan. Şu şekerliğe bak melek ya melek. MaşaAllah melek gibi, dünyalar tatlım benim.
“Çorum, Şanlıurfa, Ankara havası ve Ankara şarkıları istiyoruz, programınız çok güzel gidiyor.”
“İyi akşamlar. Evet hayır hakkında…” Söylemiştim.
“Oradaki şişeler ne?” diyor. Hepsi meyve suyu, otuz kere gösterdik. Şişeden, meyve suyundan falan korkmak bunlar yersiz. Kadeh Müslümanındır, şişeler Müslümanlarındır, nimetler Müslümanındır. Alkol zararlı bir şey, bunu otuz kere söylemeye gerek yok. Zehir yani karaciğeri, beyni parçalar, mideyi parçalar, çok toksik bir madde.
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Yeni Şafak Yazarı Mehmet Şeker, yeni bir darbe girişiminin gece saatlerinde yapılabileceğini iddia etti. “Benzer konuşmaların, yazışmaların, mesajlaşmaların, şifreli veya doğrudan bir yerlerde yapıldığından emin olabilirsiniz. Belki yine bir darbe denemesine kalkışacaklar, uyanık olmak lazım. Yalnızca mecazi anlamda değil, düz anlamıyla da uyanık olmak zorundayız. Gece üçte harekete geçmeye niyetleneceklerdir bu defa. Tıpkı 15 Temmuz'dan sonraki bir ay gibi, sandık gününe kadar nöbet tutmak, tetikte beklemek şart. Kapıya geleni indirmek, buna hazır olmak boynumuzun borcu. Gerekirse şehir mitingleri gece yapılsın.” dedi.
ASLI HANTAL: Resmini görebiliriz Mehmet Şeker’in.
ADNAN OKTAR: Kardeşim böyle bir şey varsa Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunsunlar. Bunu bir ihbar kabul etsin Cumhuriyet Başsavcılığı. Bir de AK Parti teşkilatı da, MHP teşkilatı da gece nöbeti gerekiyorsa, gece nöbeti de tutalım. Bunu Tayyip Hoca’nın açıklaması lazım, resmi bir ağızdan söylenmesi lazım. Ben şimdi ‘hadi sokağa çıkın’ mı diyeyim millete? Nasıl diyeyim yani? Benim öyle bir yetkim yok, bunu Cumhurbaşkanı’nın söylemesi lazım. Söylesin. Nöbet tutarız, havalar güzel yani bir derdimiz olmaz. İlla sokakta olması gerekmez, yani gereken yerlerde nöbet tutulur ama asıl polis nöbet tutsun. Şüpheli gördükleri yerde, polis baskın yapsın. Cumhuriyet Başsavcılığı talimat versin. Organize şube veyahut Terörle Mücadele ekipleri, Özel Harekatçılar bassınlar ‘ne oluyor burada?’ falan desinler. Dolayısıyla bunu bizim söylememiz gerekmiyor. Böyle bir ifade ısrarlı olduğuna göre, demek ki bir risk var demektir yani bunun şakası yok. Olabilir yani mümkündür, sıfır ihtimal bile olsa tedbir almakta fayda var. Asker niye sürekli bekliyor? Savaş ihtimaline karşı biz ordu tutuyoruz. Darbe ihtimaline karşı da yine atakta ve tetikte olmamız gerekir. Bu kişiler de böyle açıklama yaptıklarına göre savcılık bunu ihbar kabul etsin, Cumhuriyet Başsavcılığı. Birkaç ifade oldu işte ‘ışıklar yanıyor’ şu bu diye. Burası dağ başı değil. ‘Gece yarısı ne ışık yakıyorsun?’ diye gidip sorsunlar.
Evet, dinliyorum.
ASLI HANTAL: Balık resimlerimiz vardı.
ADNAN OKTAR: Hayrettir bu simetri yani renkte mükemmel bir uyum. Bir tarafındaki süs, öbür tarafında da illaki var. Böyle bir şeye balığın ihtiyacı yok. Evrimi tamamen patlatan bir sistem bu. Hayvan niye simetrik süslensin? Niye bu kadar güzel renkler kullansın? Niye böyle altın oran olsun? Niye böyle sanat eseri gibi olsun? Göz kamaştırıcı bir güzellikte olsun? Tesadüfen olmaz bunlar.
BEYZA BAYRAKTAR: Siz “kendileri farkında değil güzelliklerin, insan için yaratılmış” demiştiniz.
ADNAN OKTAR: Tabii.
BEYZA BAYRAKTAR: Denizin karanlığında.
ADNAN OKTAR: Evet dinliyorum.
ASLI HANTAL: ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı CENTCOM, resmi Twitter hesabı tarafından, PYD öncülüğünde kurulan Suriye Demokratik Güçleri’nin silahlı kadın militanlarının fotoğrafını paylaştı. CENTCOM tarafından yapılan paylaşımlarda İngilizce ‘Savaşa hazırız. Atış talimi ve popüler talep üzerine Suriye’nin IŞİD karşıtı mücadelesinde kadın savaşçıların daha çok fotoğrafı’ ifadeleri kullanıldı. Görebiliriz tweti.
ADNAN OKTAR: Yani nedir anlamı bunun?
ASLI HANTAL: Kadın savaşçılar.
ADNAN OKTAR: Şimdi sen bir daha göster yani haberi de baştan yeniden oku.
ASLI HANTAL: ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı CENTCOM, resmi Twitter hesabı tarafından, PYD öncülüğünde kurulan Suriye Demokratik Güçleri’nin silahlı kadın militanlarının fotoğrafını paylaştı.
ADNAN OKTAR: Tamam da bu kişilerin büyük bölümü komünist. Stalinist ve komünistler dolayısıyla terörle komünist bir devlet kuracaklarına inanıyorlar. Trump’ın görüşü de eğer buysa felaket. Görüşü bu olmadığına göre, o zaman bunlara hiç gerek yok. Türk ordusu gereğini yapıyor orada zaten. Bu komünist militanların tamamı bölgeden gönderilmesi gerekiyor, burada bir yanlışlık var. YPG’yi öven haber yapması Amerikan kuvvetlerinin, hükümetin kontrolünde bir gücün varlığını gösteriyor. Trump acele etmese bile, bu etkiyi ortadan kaldırsın. Bu müdahaleyi ortadan kaldırması lazım, böyle münasebetsizlik olmaz. Komünistlerle ne işi var Amerikalıların? Amerika komünizme karşı, Kore’de savaştı, Vietnam’da savaştı değil mi? Rusya’ya karşı gece gündüz teyakkuzdaydılar soğuk savaş döneminde. Antikomünist bir ülke komünistleri destekliyorsa, Türkiye’nin buradaki tavrı açıktır ve buna müsaade etmeyecektir. Dolayısıyla Amerika hiç düşünmeden PKK’yı YPG’yi şunu bunu tamamen ortadan kaldıracak bir tavır içine girmesi lazım ama benim gördüğüm; Amerikan derin devleti yani İngiliz derin devleti burada YPG’yi destekleyerek, eski kepazeliği devam ettirmeye çalışıyor. Bununla ilgili kamuoyunu aydınlatalım. Özelikle Amerikan kamuoyunun aydınlatılması konuyu çok değiştirir. Hükümetin bir propaganda kanalı olsun yani İngilizce TRT yayın yaptığına göre, Amerika’da izlenecek gibi bu kanalı çok zenginleştirelim, güçlendirelim, Darwinist propaganda için kullanılmasın bu kanal. İngiliz derin devletinin de hiçbir etkisi olmasın bu kanala yani bambaşka stil yapalım.
“Halk isteği üzerine kadın savaşçıları paylaşıyoruz.” Kadın savaşçılar diye bir şey yok kardeşim. YPG güçleri, bunlar komünist, Stalinist olarak yetiştirilmiş Marksist militanlar. Amerika işi saflığa vermesin. Yani Amerika derken, Amerika’nın içine yuvalanmış bir kısım İngiliz derin devleti hayranları diyelim, bu adamları desteklemekten vazgeçsinler. Amerikan kamuoyunu aydınlatmak meseleyi halleder yani komünistleri Amerikan ordusunun bir kısım görevlilerin desteklediğinden haberleri yok. Bu militanların da komünist olduğundan haberleri yok. Komünist olmak suç değil, terörist komünist olmak suçtur. Bunlar terörist komünistler.
Bu Amerika Kuvvetleri, bir kısmı daha hükümetle bağlantı kuramadılar yani eski dönemin kafasındalar. Hükümet de henüz daha güçlü bir atağa geçemedi bunlara karşı. O kalıntılar devam ediyor. O kalıntıların bir an önce temizlenmesi için hükümetin güçlü şekilde uyarılması lazım, bu da kamuoyunu aydınlatmakla olur. Kamuoyu baskısı çok önemlidir. Yoksa hükümet biraz cılız davranabilir çünkü onlar da çekiniyorlar İngiliz derin devletinden, üslubundan anlaşılıyor çekindikleri. Mesela Teksaslı birçok dindar Amerikalı, benim yazılarımla videolarımla öğrendiler YPG’nin Marksist, Leninist olduğunu, hiç bilmiyorlardı. Hayretler içinde kaldılar ve gittikçe bunu öğrenmeye başladılar, yayılıyor, Amerikan halkı bilmiyor. Orada Suriyeli modern genç kızlar var direniyorlar, o şekilde biliyorlar. Onların komünist olduğundan haberleri yok.
Tayyip Hocam bu son zamanlardaki darbe söylentileriyle ilgili bir açıklama yapsın. Eğer hakikaten bir kıpırtı varsa, Cem Küçük falan da söylüyor ‘ışıklar yanıyor, ışıklar kararıyor’ bir şeyler söylüyor, bununla ilgili hemen bu sabah Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçsin. Cem Küçük de bütün bildiği bilgileri anlatsın savcılığa, hatta kendisi de başvurabilir gerekiyorsa ama en önemlisi, Cumhurbaşkanı olarak Tayyip Hoca’nın bir açıklama yapması gerekir. Yeniden tedbir alınması gerekiyorsa, tedbir alalım. Ordu içindeki bütün hareketlenmeleri polis izlesin. Ayrıca ordu içerisinde de anti darbe unsurlar geliştirilsin, özel birimler oluşturulsun darbeye karşı, onlar da darbe tehlikesine karşı orduyu denetlesin. Bu işlerin kendi haline bırakılması diye bir konu olmaz. Tayyip Hocam ne yapması gerektiğini biliyordur ama ben kardeşi olarak hatırlatıyorum.
“Mehdi’nin hidayetinin nurları, bir okyanus gibi çok kuvvetlidir” diyor Peygamberimiz (sav). “O derya sanki buz tutmuştur, hiç dalgalanmaz” yani bütün dünyaya hakimdir. “Mehdi’yi tanıyan seven bir kimse, onu düşünürse yahut Mehdi bir kimseyi sever, onun yükselmesini isterse, o kimsenin kalbine, sanki bir pencere açılır. Bu yoldan, sevgisi ve ihlâsına göre, o deryadan, kalbi feyz alır. Bunun gibi, bir kimse, Allahu Teala’yı zikrederse ve bu zatı hiç düşünmezse mesela Mehdi’yi tanımazsa, yine ondan feyz alır. Fakat birinci feyz daha fazla olur. Bir kimse o büyük zatı inkar eder, Mehdi’yi beğenmezse yahut o Mehdi bir kimseye incinmiş ise, bu kimse Allahu Teala’yı zikretse bile rüşd ve hidayete kavuşamaz. Ona Mehdi’ye inanmaması veya onu incitmiş olması feyz yolunu kapatır.” diyor İmamı Rabbani (Mektubat 260. Mektup)
“Gece yarısına doğu Pavlus’la Silas dua ediyor, Allah’ı ilahilerle yüceltiyorlardı. Öbür tutuklular da onları dinliyordu hapishanede. Birdenbire öyle şiddetli bir deprem oldu ki, hapishane temelden sarsıldı. Bir anda bütün kapılar açıldı. Herkesin zincirleri çözüldü. Zindancı uyandı, zindan kapılarını açık görünce, kılıcını çekip canına kıymak istedi çünkü tutukluların kaçtığını sanmıştı ama Pavlus yüksek sesle ‘canına kıyma, hepimiz buradayız’ diye seslendi. Zindancı ışık getirip, içeri daldı. Titreyerek Pavlus’la Silas’ın önünde yere kapandı. Onları dışarı çıkararak ‘Efendiler, kurtulmak için ne yapmam gerekir?’ diye sordu. Onlar da ‘Allah’a iman et, sen de ev halkı da kurtulursunuz’ dediler. Sonra kendisine ve ev halkına hepsine Rabbinin sözünü bildirdiler.” Yani İncil’den bildiriyorlar.
Hasan Utku’nun şekerliğini görüyor musun sen? Ağabeyini çok seviyormuş. O da resmini göndermiş.
ASLI HANTAL: Görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Ballığı görüyor musun sen?
“Allahperestlik, nefisperestliğe çevrildikten sonra” yani Allah’ı sevme yerine, insanlar kendi nefsini sevmeye döndükten sonra, “Mehdi gelecek ve nefisperestliği” yani insanların kendini sevmesini, “insanların Allah’ı sevmesine çevirecek. Kuran görüş ve düşünceleri uydurulduktan sonra” yani Kuran’ı adamlar kendi kafalarına göre şekillendirip, kendi inançlarına göre Kuran’ı belirli biçime soktuktan sonra “Hz. Mehdi gelip görüş ve düşünceleri Kuran’a uyduracak.” Kuran’da ne diyorsa onu yapacak, o anlamda. (Nehc-ül Belağa, Feyz'ül İslam baskısı 424/425)
“Mehdi bizdendir” diyor Peygamberimiz (sav). “Onun için iki tane gaybet vardır” iki kere kaybolma vardır. Herhalde iki kere hapse girecek. “Gaybet sırasında sadece imanı güçlü, Allah’ı gerçekten tanıyan, bizim hükmümüze karşı nefsinde bir sıkıntı duymayan, bize teslim olmuş ev halkı sabit kalır.” Yani onun çevresindeki sabit, sevdiği arkadaşları kalır, onun dışındakiler dağılırlar diyor. (Besairut Deracat S.41 Kitabul Cifr. İmamı Ali S.693) Yani Mehdi (as)’nin iki kere hapse gireceği anlaşılıyor ve bundan korku duyan insanların etraftan dağılacağı, sadece yakın çevresi, onu sevenlerin onun etrafında kilitleneceği açıklanıyor hadiste.
Ebu Cafer Muhammed Bakır’a sordum. “El Kaim Mehdi aleyhisselam sen misin? “Ben Resulullah (sav)’in evladı ve karnından bir kimseyim. Allah istediğini yapandır, yaratandır’’ diye buyurdu. Sorumu yenileyince şöyle dedi: “Nereye varmak istediğini anladım” diyor. “Senin sahibin Mehdi geniş karınlıdır ve hayranlık uyandıran bir çekiciliğe sahiptir.” (Muhammed b. İbrahim Nu'mânî, Kitâbü'l-Gaybe (Tahran, 1397), s.216) Demirbaş numarası da verilmiş. Bakanlar oradan alabilirler. ISBN’da var, ISBN’da 06163/51.
“İnsanlar dejenere olduğunda, Mehdi saflık mekanı olacaktır. Başı vakar içinde diktir. Asaleti en seçkin karakterde, sebatla kökleşmiştir.”
Şeytandan Allah’a Sığınırım. Yusuf Suresi 6, “Ve kezâlike yectebike rabbuke ve yuallimuke min te'vîli el ehâdîsi.” “Ve işte böylece Rabbin seni seçecek ve hadislerin tevilini (yorumunu) sana öğretecek.” Bu Mehdi (as)’ye bakıyor diyor, bu hadis, bu ayet. “Ve işte böylece Rabbin seni seçecek ve hadislerin tevilini (yorumunu) sana öğretecek.” Yani ne anlama geldiğini Mehdi (as) insanlara açıklayacak. Yusuf Suresi’ndeki işaret bu, MaşaAllah.
Şeytandan Allah’a Sığınırım. Yine Yusuf Suresi 111’de “Lekad kâne fî kasası-him ibratun li ulîl elbâbi mâ kâne hadisen.” “Andolsun ki; onların kıssalarında ulûl' elbab (ilimde derinleşenler) için,” derin ilme sahip olanlar için “bir ibret vardır.” Uydurulan bir hadis değildir. Gerçek bir bilgidir diyor. yani ahir zamanda Mehdi (as) ile ilgili hadisler tahakkuk ediyor. Uydurulan bir bilgi değil. Tam aynısıyla görüyoruz.
Rana yazmış. Rana dünyalar güzeli ama onun resmini göstermeyeceğim. Allah onun sevgisini kat kat artırsın. Ben de onu çok seviyorum. “Rabbim en kısa zamanda sana kavuştursun inşaAllah. Sen benim göz bebeğimsin” diyor. Sen de dünyalar güzelisin maşaAllah.
“Muhammet Yusuf ve Ahmet dualarınızı istirham eder. Nur ellerinizden öperim” diyor, Durmuş Ali Gürbeden. “Oğullarım minik Adnancıları size gönderdim” diyor. Bir göster. Vay vay vay. Hem de Çerkez. Hem de Çerkez kıyafeti giymiş. Öndekini görüyor musun o ufaklığı? Ama tam tipik, acayip şekerler. Allah ömürlerini uzun etsin.
Esila ve Tusem, onlar da resimlerini göndermişler. İkisi de birbirinden şeker. Allah ikisine de sağlık, uzun ömür versin.
Yine Azerbaycan’dan “ailecek sizi çok sevirik. Bu minik gözeller Adnan abilerini çok sevirler” diyor. Ben de onları çok seviyorum. O pembeli minik kuzuları bir göster. Ama çok şekerler değil mi? MaşaAllah. Nasıl nurlular. Allah ömürlerini uzun etsin. Hidayetle yaşatsın.
Minik Adnancılara bak sen, şu bitirimliğe, şu yamanlığa bak.
ASLI HANTAL: Görebiliriz.
ADNAN OKTAR: Saçları falan, görüyor musun kıyafet, tarz ama tam tipik Adnancı hakikaten. Bu yaşta böyle olması hayret, inanılır gibi değil. Adnancı komiğime gittiği için söylüyorum yani çok komik bir laf. Adnancı diye bir şey olur mu?
Resulullah (sav) diyor ki, “Evladım Mehdi’nin başarısı gerçekte benim, Adem’in, Nuh’un, Musa’nın, İsa’nın ve diğer tüm peygamberlerin başarısıdır” diyor. Hepimizin evladı diyor. Hepinizin adına İslam’ı hakim ediyor diyor, Allah’ın izniyle. Taberi’de var, Delail el-İmamet 1309 numaralı Necef baskısında var. Sayfa: 249.
“Mehdi sonra Şam’a yürür ve orayı da fetheder. Mehdi’nin sevgi elçileri vardır. Onları dedesinin” yani Peygamberimiz (sav)’i kastediyor “İlim Çin’de de olsa alınız, dediği yere” yani Çin’e “gönderir.” Talebelerinin bir kısmını da Çin’e gönderir diyor. Bu da çok hayret verecek bir şey, detaya bak yani.
“Ahir zamanda bir kısım insanların kalpleri” diyor, Mehdi (as)’ye karşı olan bir kısım münafıkların kalpleri, “kurt kalbi gibi katı olacak” diyor. Çok acımasız, kan dökücü, sadist ve ahlaksız olacak diyor.
Peygamberimiz (sav) diyor ki; “Mehdi alemlere rahmettir. Hz. Musa’nın kemali, Hz. İsa’nın değeri, Eyüp (as)’ın sabrı ondadır.” (Gaybet-i Numani 69/70)
Ebu Basir der ki, İmamı Muhammed Bakır (as) şöyle buyurdu. O da Resulullah (sav)’tan naklediyor. “Bu gaybetin sahibi Mehdi’de, dört peygamberin sünneti vardır. Musa’dan bir sünnet, İsa’dan bir sünnet, Yusuf’tan bir sünnet, Muhammet’ten bir sünnet. Allah’ın selamı hepsinin üzerine olsun. Dedim ki; “Musa’nın sünneti nedir?” Buyurdu ki, “Çekinip dikkatle gizlenmek.”” Yani çok itinalı yaşamak çünkü her an bir pislik, komplo, iftira tehlikesi olduğu için çok özenli yaşıyor. “Dedim ki; “İsa’nın sünneti nedir?” Buyurdu ki “İsa’nın hakkında söylenilenler, onun hakkında da söylenecek.” Yani çok dedikodu olacak, çok iftira olacak. “Dedim ki; “Yusuf’un sünneti nedir?” Buyurdu ki;” Bak Hz Yusuf’un sünnetini soruyor. “Zindan, hapis ve gaybet.” Yani kaybolma ve zindan, çok açık. Bu hadise dayandırıyorum ben o açıklamayı. “Dedim ki, “Muhammed (sav)’in sünneti nedir? Buyurdu ki; “Kıyam ettiğinde Resulullah’ın yolunda gidecektir. Yalnız o Resulullah’ın eserlerini açıklayacaktır. Sadece Kuran’la hareket edecektir.” Dedim ki, “Allah’ın rızasını nereden bilecektir?” Buyurdu ki; “Allah onun kalbine rahmetini nazil edecektir.”” Kalbine Allah vahyedecektir diyor rahmetini. (İbrahim Numani, Gaybet-i Numani S.191)
“Abdullah Caferi Sadık (as)’dan duydum. Şöyle buyurdu:” diyor. “Bu işin sahibinde, Mehdi’de Hz. Yusuf’a bir benzerlik vardır. Şöyle arz ettim: “Sen bize bir gaybeti veya hayreti bildiriyor gibisin.”” Yani sen bir hapisliği, bir olayı bildiriyorsun diyor, onu anlatmak istiyorsun bize, diyorlar.
“Mehdi zamanında sevgi ve şefkat, dünyanın köşe bucak her yerine hakim olacaktır.” (İkbal-ul Amal S.507 Bihar’ul Envar Cilt 21 S.312)
“İmamı Mehdi son derece büyük kalplidir.” Yani çok sevgisi geniştir. “Vakar ve ağırbaşlılık onun işaretidir.” (Bihar’ul Envar Cilt:52 S.319)