Kuran'ın, "Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız; gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nahl Suresi, 18) ayetiyle Allah (cc) insanlara, yarattığı nimetlerin büyüklüğünü ve bunlar üzerinde düşünmenin önemini hatırlatmıştır.
Bir başka ayette ise Allah (cc), Hz. Davud ve ashabına "Ey Davud ailesi, şükrederek çalışın. Kullarımdan şükredenler azdır." (Sebe' Suresi, 13) şeklinde buyurmuştur. İnsanın, hayatının her aşamasında, yaptığı her işte Allah (cc)'ın kendisine lütfettiği nimetleri görüp takdir etmesi önemli bir mümin alametidir. Bu ayetten de anlaşıldığı gibi, şükür, müminin hayatının her anına hakim olacak ve kesintisiz bir şekilde yaşanacak bir ibadettir. Kimi insanlar nimetle karşılaştıklarında şükrederler. Ancak zorluk, sıkıntı ya da yoklukla muhatap olduklarında, bunlardaki şükredecek güzellikleri, hayır ve nimetleri göremezler. İman edenlerin farkı ise, hayatları boyunca karşılaştıkları her tür olay ve durumun, Rabbimiz'in kendileri için yarattığı bir lütfu olduğunun farkında olmalarıdır. Bu yüzden de kendillerine bir nimet verildiğinde de, bir sıkıntıyla karşılaştıklarında da, maddi manevi herşeyin Rabbimiz'den olduğunu bilerek Allah (cc)`a şükrederler. Bu müminleri diğer insanlardan ayıran çok önemli bir ahlak üstünlüğüdür. Bu ahlakı en güzel şekilde yaşayan büyük İslam alimlerinden Bediüzzaman Said Nursi, şükrün Allah (cc)'a yakınlaşmak ve Rabbimiz'in rızasını kazanmak için ne kadar önemli bir vesile olduğunu eserlerinde şöyle belirtmiştir:
Netice-i hilkat-i alemin (alemin yaratılmasının neticesinin) en mühimmi şükürdür... Güya şu secere-i hilkatin (kainatın) en mühim meyvesi şükürdür. Ve şu kainat fabrikasının çıkardığı mahsulatın (neticelerin) en alası şükürdür. (Mektubat, 28. Mektub, Şükür Risalesi)
Ayrıca şükrün iki farklı yönü vardır. Bunlardan biri sözlü, diğeri ise fiili şükürdür. Bazen insanlar sadece sözlü olarak şükreder ancak bu bakış açılarını Allah (cc)'a karşı gösterdikleri ahlaka yansıtmazlar. Oysa ki Allah (cc)`a şükretmek, hem sözlü hem de fiili olarak, birarada yerine getirilmesi gereken bir ibadettir. Büyük İslam alimi İmam Gazali, şükrün hem kalple, hem dille hem de fiili olarak yaşanması gerektiğini bir sözünde şöyle hatırlatmıştır:
Bil ki ey okuyucu, şükür, kalb, dil ve azalar ile olur. Kalb ile şükür, hayrı kasdetmek ve onu bütün mahlukat için gizlemekten ibarettir. (İmam Gazali, Kalplerin Keşfi, s. 345)
İmam Gazali bir başka sözünde ise şükür konusunda şu hatırlatmayı yapmıştır:
Allah'ın verdiği nimeti, Onun sevdiği yerde harcamak şükür; sevmediği yerde kullanmak ise küfran-ı nimettir. (nimeti inkâr etmektir)
Bediüzzaman Said Nursi ise şükretmenin, insanı Yüce Rabbimiz'e yaklaştıran çok önemli bir ibadet olduğunu hatırlatmıştır:
``İnsanı, camiiyetine (birçok manayı ve hakikate sahip olmasına) göre en ala (yüksek) mevki olan ahsen-i takvime (Cenab-ı Hakk (cc)`ın insanı, en güzel biçim, sıfat ve surette yaratmasına) çıkarmak vasıtası şükürdür. Şükür olmazsa esfel-i safiline (aşağıların en aşağısı, cehennemin en aşağı tabakasına) düşer, bir zulm-ü azimi (en büyük zulüm) irtikab eder (işlenmiş olunur).`` (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektup, s. 351)
Seyyid Abdülhakim Arvasi ise, Yüce Rabbimiz`e şükretmenin nasıl olması gerektiğini şöyle açıklamıştır:
Hamd, O nimet vericiyi ibadetle bilmektir. Şükür, Hakk`ın kuluna verdiğini O`nun yolunda kullanmaktır. (Maneviyat Dünyamızda İz Bırakanlar, Vehbi Vakkasoğlu, s. 29)
Cüneyd-i Bağdadi de bu konuyu, ``Şükür, Allah`ın (c.c.) nimetleriyle Allah`a (c.c.) isyan etmemektir.`` sözleriyle açıklamıştır.
Peygamberimiz (sav)`den rivayet edilen bir hadiste de, Resulullah Efendimiz (sav)`in dualarında şükretmekle ilgili şöyle dua ettiği bildirilmektedir:
Şeddat b. Evs`ten: Rasulüllah (s.a.v. namazlarında şöyle dua ederdi: "Allah`ım, senden işlerde sebata doğruluğa ve kemale karşı gayret istiyorum. Senden nimetlerine şükür, sana güzel ibadet etme gücü vermeni istiyorum. Senden dürüst bir kalb ve doğru bir lisan isterim. Senden bildiğin hayırları isterim. Bildiğin şerlerden sana sığınır ve bildiğin hatalarımdan dolayı da senden af dilerim." (Sünen`in Nesei, Kalem Yayıncılık, Cilt 3-4, s. 81)