Geçmişte yaşanmış, günümüzde yaşanan ve gelecekte yaşanacak tüm gelişmeler Yüce Allah'ın izni ve bilgisi dahilinde olup henüz dünya yaratılmadan önce takdir edilmiş olan bir kaderin parçası olan ayrıntılardır. Bu kaderin önemli bir parçası da, İslam ahlakının yeryüzü hakimiyetidir.
Hz. Adem ile başlayan insanlık tarihi, Yüce Allah'ın takdir etmiş olduğu kader dahilinde belli bir yöne doğru akmaktadır. İnsanlar, sebepler, ülkeler, daha önce yaşanmış, şu an yaşanan ve gelecekte yaşanacak olan tüm olaylar, kusursuz ve kesintisiz bir şekilde işleyen bu kaderin parçası olan ayrıntılardır.
Tüm insanlar ve varlıklar gibi, tarih boyunca aralıksız bir şekilde Allah'ın bildirdiği üstün din ahlakını tebliğ eden elçilerin de, önceden takdir edilmiş bir kaderi vardır. Peygamberimiz (sav) ve diğer tüm elçiler tarih boyunca bu kader dahilinde tebliğ yapmış ve bu kader dahilinde nesilden nesile aktarılacak şerefli birer yaşam sürmüşlerdir.
Hz. Yusuf
"Bir yolcu-kafilesi geldi, sucularını (kuyuya su almak için) gönderdiler. O da kovasını sarkıttı. "Hey müjde... Bu bir çocuk." dedi. Ve onu (kuyudan çıkarıp) 'ticaret konusu bir mal' olarak sakladılar. Oysa Allah, yapmakta olduklarını bilendi." (Yusuf Suresi, 19)
Ayette bildirilen olay, Hz. Yusuf'un kardeşleri tarafından kuyuya bırakılmasından sonra gerçekleşen ve ilk bakışta yolcu kafilesi açısından önem arzetmeyen bir hadisedir. Ancak aynen Hz. Musa'nın yaşadığı olaylarda olduğu gibi burada da Yüce Allah'ın Hz. Yusuf ile ilgili olarak belirlediği bir kader bulunmaktadır ve olaylar bu kader dahilindeki bir plana göre hiç bir aksamaya uğramadan gelişmektedir. Yolcu kafilesi de bu planda kendisine düşen görevi yapmaktadır. Görüldüğü gibi, yaşanan her olayda olduğu gibi, Hz. Yusuf'un hayatında da olaylar sonuçlarını yalnızca Allah'ın bildiği, takdir ettiği ve yarattığı bir biçimde ilerlemektedir.
Hz. İsa
"Hani Allah, İsa'ya demişti ki: "Ey İsa, doğrusu senin hayatına Ben son vereceğim, seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. …" (Al-i İmran Suresi, 55)
Hz. İsa'nın ahir zamanda yeryüzüne ikinci kez geleceğinin en önemli delillerinden biri olan bu ayetten de anlaşılacağı üzere, Rabbimiz Hz. İsa ile ilgili takdir etmiş olduğu bir kader doğrultusunda ona tuzak kuranların tuzaklarını bozmuş, onu koruyarak Katına yükseltmiştir. Bu örnek bize Allah'ın tüm olayları nedenleri ve sonuçları ile birlikte bir blok şeklinde yarattığını, binlerce yıllık bir süreç içinde gerçekleşecek olayları tüm aşamaları ile tek bir anda tüm yönleriyle bildiğini gösterir. Biz gelecekteki olayları, zamana bağımlı olduğumuz için henüz yaşanmamış, dolayısıyla bilinmeyen olaylar olarak algılarken, zaman ve mekandan münezzeh olan Yüce Rabbimiz Kuran-ı Kerim'de bize göre gelecekle ilgili olan olayları yaşanmış bitmiş hadiseler olarak haber vermektedir. Kıyamet gününe ilişkin tasvirler, yeniden diriliş, hesap günü, cennet ve cehennemdeki yaşamla ilgili olarak ayetlerde yer alan bilgiler hep bu yöndedir.
Tarihi Olayların Sebep ve Sonuçları
Kavimlerin Helakı
Firavun ordusu, Ad, Lut, Semud, Nuh kavimleri ve daha niceleri. Kimine bir yıldırım isabet etti, kimi suda boğuldu, kimi şiddetli bir fırtınaya tutuldu. Ortak noktaları Allah'ı inkar etmeleri, sapkınlıklarda bulunmaları, bozgunculuk çıkarmalarıydı. Onlara isabet eden azap ise yaptıklarının karşılığı olarak, Yüce Allah'ın takdiri ve emriydi. Tufan olayı sıradan bir doğa olayı, bir tesadüf olmadığı gibi, Allah'ın dilediği zamanda ve dilediği yerde ‘Ol' emri ile gerçekleşmiş bir helaktı. Elbette ki Allah tufanı yaratırken sebepleri vesile kılmıştır. Ancak burada asıl dikkat edilmesi gereken helakı meydana getiren sebeplerin de bir kader çerçevesinde meydana geldiğidir ki, şüphesiz bu sebepler de Yüce Allah'ın yaratmış olduğu detaylardandır.
Bunun yanı sıra, kavimlerin helak edilmesinin pek çok tarihi sonucu da bulunmaktadır. Örneğin Firavun ordusu suda boğulmuş ve bu sayede Hz. Musa ve beraberindeki İsrailoğulları Firavun'un zulmünden kurtulmuş ve başka bir bölgeye yerleşmek üzere yola koyulmuştur. Daha sonraları Kudüs'e ulaşan İsrailoğulları, burada pek çok tarihi olay yaşamış ve pek çok olaya şahitlik etmişlerdir. Aynı şekilde, Hz. Nuh ve beraberindeki müminler de tufanın helak ettiği ülkeden kurtulmuş, böylelikle Hz. Nuh'un soyundan birçok peygamber daha dünyaya gelmiştir.
Tüm bunlar bize gösterir ki, tarihte yaşanan en önemli olaylardan olan kavimlerin helakları da Allah'ın bir sünnetidir:
"Hiç şüphesiz, Biz herşeyi kader ile yarattık. Bizim emrimiz, bir göz kırpma gibi yalnızca 'bir keredir.' Andolsun Biz sizin benzerlerinizi yıkıma uğrattık. Fakat öğüt alıp-düşünen var mı? Onların işlemiş oldukları herşey kitaplarda (yazılı)dır. Küçük, büyük herşey satır satır (yazılı)dır. " (Kamer Suresi, 49-53)
İdeolojiler Tarihi ve Batıl Dinler
Ateizm, komünizm, faşizm, Darwinizm, ırkçılık, sömürgecilik... Putperestlik, budizm, hinduizm, şintoizm, karma... Tüm sapkın ideolojiler ve batıl dinler -ortaya çıkış şekilleri, sebepleri, zamanları her ne olursa olsun- Kuran ayetlerinde bildirildiği üzere apaçık bir kitapta yazılı bulunan, Yüce Allah'ın kuşatması ve denetimi altındaki durumlardır. Örneğin Darwinizm fikrinin ve bu temele dayanan tüm zararlı ideolojilerin ortaya çıkışı Allah'ın dilemesiyledir. Böylelikle sünnetullah gerçekleşmekte, iman edenlerin karşılarında fikri mücadele yürütecekleri bir sistem de yaratılmış olmaktadır. Zaten safsatadan ibaret olan evrim teorisiyle ilmi mücadele için gerekli olan bilgilerin edinileceği bilim ve teknolojik gelişmeler de bu kaderin bir ayrıntısı olarak ayrıca yaratılmıştır. Nasıl ki, Hz. Musa döneminde büyücülük yaygın kılınmış ise bununla birlikte Hz. Musa'ya büyücülerin kendisine tabi olacakları bir ilim de verilmiştir. Aynı şekilde Darwinist ve materyalist ideolojileri etkisiz hale getirmek için gerekli olan ilmi imkanlar da, bu safsatalarla birarada yaratılmıştır.