Bir yeriniz yaralandığında kan damarları zarar görür ve parçalanır böylece kanama başlar. Vücutta kanamanın durması çok önemlidir. Eğer kanama durmazsa hayati organlar basıncın düşmesi ve sıvı kaybı nedeniyle zarar görecektir.
Ancak bir yeriniz yaralandığı anda vücudunuzda haberiniz olmadan mucizevi bir şekilde gelişen bir dizi olaylar, koruma sistemleri sayesinde kanın durması sağlanır. Bu olay kanın pıhtılaşmasıdır. Yeryüzünde bir ağ örerek açılan deliği kapatabilen tek sıvı kandır. İşin daha da mucizevi yanı kan bunu müthiş bir hızla hareket halindeyken yapar.
Bir yeriniz yaralandığında sizin yapabileceğiniz tek şey beklemektir. Yara açılır, bir iki hafta içinde cildiniz sanki orda daha önce bir kesik olmamış gibi hiçbir iz kalmadan eski pürüzsüz haline döner. Böyle olacağından eminsinizdir. Oysa o süre sırasında gerçekleşen işlemlerden haberiniz bile yoktur. Kanın pıhtılaşması sırasında belli bir sıra izlenerek birçok mekanizma devreye girer. Kanda ve dokularda pıhtılaşmayı başlatan, hızlandıran ve sonra erdiren 40’dan fazla madde bulunur. Bu faktörlerin bir özelliği sıra ile devreye girmeleri, birbirlerinden daha önce çalışmamalarıdır. Bu çok önemlidir. Pıhtılaşmanın vücutta çok kontrollü bir şekilde olması gerekir. Engelleyici faktörlerle hızlandırıcı faktörlerin dengesi çok önemlidir. Tüm mekanizmalar kendi sırasını ve miktarını bilerek şuurlu bir şekilde hareket ederler.
Damar zedelendikten birkaç saniye sonra vücuttaki tüm sinir ve tamir sistemleri uyarılmıştır. Kanın pıhtılaşması için ilk aşamayı trombositler oluşturur. Trombositler kemik iliğinin büyük hücrelerinden kopan renksiz ve çekirdeksiz hücrelerdir. En önemli özellikleri bir yere yapışma eğiliminde olmalarıdır. Ancak Allah’ın üstün yaratmasının bir kanıtı olarak trombositlerde yalnızca kan içindeki endotel doku zarar görmüşse yapışkanlık özelliği ortaya çıkar. Normal endotel hücrelerine yapışmazlar. Eğer böyle olsaydı trombositler kan damarları içinde birikerek damarın tıkanmasına sebep olurdu. Bu da çoğu zaman ölümle sonuçlanırdı. Trombositlerin böyle şuurlu bir davranış içinde bulunmasının hayati bir konu olduğu açıktır. Endotel hücrelerinin zarar gördüğünü fark edip hemen harekete geçmesi, karar verip çözüm üretmesi, tedbir alması düşünmemiz gereken bir durumdur. Bu sırada siz yaranıza bakmakta ve belki biraz acısını hissetmektesinizdir. Eğer trombositler dokulardaki zararı görüp pıhtılaşma mekanizmasını başlatmazsa ölümle karşılaşacağınız aklınızın köşesinden bile geçmez. Ama bu doğrudur. Varlığından bile haberinizin olmadığı şuursuz bir hücre yaşantınızın devamı için var gücüyle çalışmakta, tedbir almakta ve uygulamaktadır. Kimyevi bilgisi olmayan bir hücre nasıl olurda yapışkanlık özelliğine sahip olur, bunu nasıl üretebilir? Neden her gördüğü dokuya değil de sadece zarar gördüğünü anladığı dokuya yapışır ve kararında şaşırmaz? Bu hücrelerin bilinçleri elbette yoktur. Ona bu gücü veren sonsuz merhamet sahibi, her detayda üstün aklı ve kusursuz yaratma gücü tecelli eden Rabbimiz olan Allah’tır. Allah’ın Rahman ve Rahim sıfatına vücudumuzun her detayında olduğu gibi trombositlerin bu davranışında da şahit oluruz.
Trombositlerin bu ilk acil müdahalesi ile kan akışı büyük ölçüde engellenir. Artık devreye pıhtılaşma mekanizması girer. Pıhtılaşma mekanizmasının en önemli elemanlarından biri fibrinojendir. Fibrinojen normal durumlarda kan içinde erimiş durumda bulunur. Ancak vücutta bir yara meydana geldiğinde, trombin adındaki bir başka protein, fibrinojen zincirindeki üç halkadan iki tanesini keser. Artık bu protein fibrinojen değil fibrindir ve bu aşamadan sonra aktif haldedir. Fibrinin kesilen yüzeyleri yapışkan parçalara sahiptir. Bu yapışkan parçalar da diğer fibrinlerin gelerek kendilerine yapışmalarına neden olur. Fibrinlerin birbirlerine yapışarak meydana getirdikleri bu kütle, kanın akışını durdurmak için meydana getirilmiş ilk pıhtıdır.
Vücutta yaranın açılması ile aniden harekete geçen trombin, bulduğu bütün fibrinojnelerin zincir halkalarını kesmeye başlar. Fakat bu işlemi yaranın bulunduğu yerden farklı bir yerde yapmaması gerekmektedir. Bağımsız hareket ederse kestiği tüm fibrinler birbirine yapışacak ve dolaşım içinde kontrolsüz pıhtılar meydana gelecektir. Oluşan bu pıhtılarda damarların tıkanmasına yol açacaktır. Bu durumda trombinin baskı altında tutulması, gerektiğinde durdurulması gerekmektedir.
Burada bir başka mekanizma devreye girer. Trombini harekete geçiren protein: Stuart faktörü. Ancak stuart faktörünün de kontrol altında tutulması ve her gördüğü protrombini aktifleştirerek trombine dönüştürmemesi gerekir. Bu da dolaşım içinde pıhtılaşma oluşma ihtimali artırır. Stuart faktörünün hareketini kontrol eden de akselerin adında bir başka proteindir.
Herhangi bir yarada meydana gelen pıhtılaşmadan sonra yaranın büzüştüğünü fark edersiniz. Bunun nedeni pıhtının, oluşmasından sonraki bir-iki dakika içinde kasılmaya başlaması ve 30 ila 60 dakika içinde de içindeki sıvının ayrılmasıdır. Pıhtının büzüşmesi pıhtılaşma hücrelerinin aldığı mükemmel bir tedbirdir. Trombositlerin gerçekleştirdiği bu işlemde büzüşen pıhtı, kan damarlarının yırtılan kenarlarını bir araya çeker ve bunların birbirlerine daha çabuk bağlanmasını sağlar. Pıhtılaşmanın hızlanmasına yardımcı olur. Bu muazzam organizasyon hassas bir matematik hesabı gibi çalışır. Kanın ne zaman ne oranda pıhtılaşması gerektiğini ve ne zaman pıhtılaşmayı durdurması gerektiğinin bilmesi gerekir. Bu aşamada antitrombin proteinleri devreye girer. Antitrombin kanın pıhtılaşması için devreye giren tüm proteinleri birer birer durdurur. Yaranın tekrar açılmaması için fibrin sabitleme faktörü adı verilen bir protein pıhtıyı oluşturan fibrinleri birbirine iyice bağlayarak sıkıştırır. Eğer böyle güçlendirici bir faktör olmasaydı sıradan günlük hareketlerimizde bile yara hemen açılır ve iyileşmesi mümkün olmazdı. Son aşamada ise yaranın iyileşmesi için oluşturulan pıhtının bozulması gerekmektedir. Bu görevi üstlenen protein plazmindir. Plazmin fibrinlerin arasına girer ve onları teker teker keserek pıhtıyı bozar. Fibrinler bir araya gelerek pıhtıyı oluşmaya başladığı sırada plazminde bir yandan oluşan fibrinleri kesmeye başlar. Ancak bu iki işlemin zamanlaması öyle mükemmel yaratılmıştır ki plazmin fibrinleri kesip ortadan kaldırmaya çalışırken yara da iyileşir. Pıhtının oluşmasında fibrin ne kadar hızlıysa, onun plazmin tarafından ortadan kaldırılması da o kadar yavaştır ve işlemler tam olması gereken zamanda biter. Bu işlemler bittiğinde cildiniz eskisi gibi pürüzsüz şekline kavuşur.
Burada dikkat çeken vücuttaki bu benzersiz sistemin kompleksliğidir. Vücudun korunması için gereken tek bir işlemde alınan tedbirler dahi hayret vericidir. Bu düzen öyle güzel planlanmıştır ki, her bir protein, sırasından önce devreye girmemekte, ancak sırası geldiğinde hemen harekete geçmektedir. Her proteini hareketini kontrol edecek diğer proteinler de vücutta hazır olarak beklemektedir. Hepsi de kendilerine emir geldiğinde göreve başlamakta ve hatasız bir şekilde bitirmektedir. Hiçbir zaman trombositler normal dokulara yapışmazlar, trombosin akselerinden önce harekete geçmez, fibrinojen durup dururken pıhtı oluşturmaya başlamaz, her zaman plazminin hareketi fibrinlere göre daha yavaştır. Dikkat ederseniz bu hayret verici kompleks işlemi anlatırken şuursuz atomlardan bahsetmekteyiz. Bilinçsiz atomların tüm bu mekanizmalardaki tek bir enzimi dahi oluşturmaya gücü yetmez.
Bu sistemi tüm muhteşem özellikleri ve kompkleksliğiyle ile yaratan, düzene koyan Yüce Allah’tır. Rabbimiz olan Allah her detayda ilmini sergilemektedir. Rabbimiz bütün varlıklar üzerinde gözcü olan, bütün işleri kontrol altında tutan Rakıb’dır. Her şeyi örneksiz yaratan Bedii’dir.
Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "OL" der, o da hemen oluverir. (Bakara Suresi, 117)