Müslümanların kurtuluşu neden İttihad-ı İslam’a bağlıdır?
Müslümanlara yönelik zulmün bir an önce durmasını isteyen bir insan, ne yapmalıdır?
Bazı Müslümanlar “ihtilafta rahmet vardır” sözünün, sözde Peygamberimiz (s.a.v.)’in sahih bir hadisi olduğunu söyleyerek, bu düşünceyi hayata geçirmekte ve buna dayanarak İslam dünyasındaki çatışmaları makul görmektedirler. Sözde hadis şöyledir:
“Ashabım semadaki yıldızlar gibidir. Hangisinden hadis alırsanız, doğruyu bulursunuz. Ashabın ihtilâfı sizin için rahmettir.” (el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ, 1:64; el-Münâvî, Feyzü’l-Kadîr, 1:210-212.)
Yine Beyhakî aynı yerde şu hadise yer vermektedir: “Muhammed’in (a.s.m.) Ashabının ihtilâfı Allah’ın kulları için bir rahmettir.” (Aynı meâldeki hadisin varlığını, Taberânî, Deylemî, Ebû Naîm, ez-Zerkeşi, İbni Hacer gibi hadis âlimleri de belirtirler)
Oysaki bu sözün Peygamberimiz (s.a.v.)’e ait bir hadis olmadığı, Allah’ın, Kuran’da farz olduğunu bildirdiği “Müslümanların birlik olmaları, kardeşler olarak yaşamaları, dağılıp ayrılmamaları, dost olmaları, çekişip birbirlerine düşmemeleri” gibi hükümlerin yer aldığı ayetlerden açıkça anlaşılmaktadır:
“Allah’ın ipine hepiniz sımsıkı sarılın. DAĞILIP AYRILMAYIN. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetini hatırlayın. HANİ SİZ DÜŞMANLAR İDİNİZ. O, KALPLERİNİZİN ARASINI UZLAŞTIRIP-ISINDIRDI ve siz O’nun nimetiyle KARDEŞLER OLARAK sabahladınız. Yine siz, tam ateş çukurunun kıyısındayken, oradan sizi kurtardı. Umulur ki hidayete erersiniz diye, Allah, size ayetlerini böyle açıklar.” (Al-i İmran Suresi, 103)
“MÜ’MİNLER ANCAK KARDEŞTİRLER. ÖYLEYSE KARDEŞLERİNİZİN ARASINI BULUP-DÜZELTİN ve Allah’tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz.” (Hucurat Suresi, 10)
“Allah’a ve Resûlü’ne itaat edin ve ÇEKİŞİP BİRBİRİNİZE DÜŞMEYİN, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir.” (Enfal Suresi, 46)
“İnkar edenler birbirlerinin velileridir. EĞER SİZ BUNU YAPMAZSANIZ (birbirinize yardım etmez ve DOST OLMAZSANIZ) yeryüzünde bir fitne ve büyük bir bozgunculuk (fesat) olur.” (Enfal Suresi, 73)
“Ve haklarına tecavüz edildiği zaman, BİRLİK OLUP karşı koyanlardır.” (Şura Suresi, 39)
“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, SANKİ BİRBİRLERİNE KENETLENMİŞ BİR BİNA GİBİ SAF BAĞLAYARAK cehd edenleri (mücadele edenleri) sever.” (Saff Suresi, 4)
KURAN’DAKİ BİRLİK AYETLERİNİN HÜKMÜNÜ ORTADAN KALDIRMAYA ÇALIŞMAK FİTNEYE YOL AÇAR
Kimi Müslümanların, Kuran ayetleriyle tamamen çelişen bu uydurma hadisi delil göstererek Müslüman ümmetini ‘ihtilafa çekmeye’ çalışmaları büyük bir fitnedir. Kuran ayetlerinde ve İslam ahlakında sevgi, barış, hoşgörü, kardeşlik ve birlik olma anlayışı vardır. Ve Allah, birlik olup bu ahlakı yaşamalarını tüm Müslümanlara farz kılmıştır.
Allah ayetinde, ‘Eğer birlik olmazsanız, birbirinize düşmanlıktan vazgeçmezseniz, dost ve kardeş olmazsanız, yeryüzünde büyük bir fitne ve bozgunculuk hakim olur’ diye haber vermiştir. (Enfal Suresi, 73)
Dolayısıyla söz konusu kişiler, gösterdikleri bu tavır ile, -Allah’ı ve Kuran’ı tenzih ederiz - Allah’ın hükmüne karşı hurafe ile karşılık vermekte ve Allah’ın tüm bu ayetlerinin hükmünü ortadan kaldırmaya çalışmaktadırlar.
ŞU AN İSLAM DÜNYASINDA AKAN KANIN VE MÜSLÜMANLARIN BİRLİK OLAMAMALARININ ANA SEBEBİ, MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ ‘İHTİLAFLAR’DIR
Bugün İslam dünyasında akan kanın asıl sebebi, kimi Müslümanlar arasında yaşanan bu ihtilaf ruhudur. Ve yine bu ihtilaf ruhu sebebiyle İslam dünyası bugün hiçbir şekilde birlik olamamaktadır. Müslümanlar birbirlerini düşman olarak görmekte, sırf bu sapkın inanç nedeniyle birbirlerini öldürmeyi, kardeş kanı dökmeyi hak kabul etmektedirler.
Dahası, dünyanın dört bir yanında Müslümanlara yapılan zulümler, katliamlar İslam Birliği’nin oluşturulmasıyla hemen son bulacak iken, sırf bu ihtilaflar sebebiyle Müslümanlar birleşmemekte ve bu zulme yalnızca seyirci kalmaktadırlar.
Allah Kuran’da “tüm Müslümanların birleşmesini, dünyadaki zulme son vermek için birlik olup ilmi mücadele yürütmelerini” emrettiği halde, Müslümanlar, kendi aralarındaki ihtilaflar nedeniyle Allah’ın bu farzını yerine getirmemektedirler.
Oysaki bunun şeytani ve deccali bir oyun olduğu çok açık bir şekilde ortadadır. Bugün dünyaya baktığımızda, Yahudilerin böyle bir ihtilaf düşüncesiyle birbirlerini öldürdüklerini görmüyoruz. Aynı şekilde Hristiyanlar da birbirlerinin kanını dökmüyorlar.
Ancak İslam dünyasında pek çok ülkede Müslümanlar hiç durmaksızın birbirinin kanını döküyorlar. Ve bu batıl inançlarından vazgeçmedikleri için, bu çatışmaları durdurma, aynı topraklarda bir arada, birlik, barış ve kardeşlik içerisinde yaşama gibi bir idealleri de yoktur.
İttihad-ı İslam Neden Önemlidir?
İslam dünyasının bir kısmında fakirlik ve cehalet vardır. Bundan yararlanan birtakım kimseler, sözde İslam adına İslam dışı eylemler yaparak, dünyanın gözünde Müslümanları zan altında bırakmaktadırlar. İslam ahlakına karşı olan bazı çevreler de, Müslümanların bu durumundan yararlanarak onlara karşı her türlü zulmü uygulamakta, daha büyük zulümleri de planlamaktadırlar.
Çözüm, tüm Müslümanları birleştirecek ve onlara ortak paydalarını hatırlatacak, doğru yolu gösterecek bir İslam Birliği’nin kurulmasıdır. İttihad-ı İslam’ın kurulması için çalışmak, her Müslümanın görevidir. Bunun için de:
Tüm Müslüman hükümetler, İslam Birliği’ne hazırlanmalıdır. Diğer Müslüman ülkelerle aralarındaki ilişkileri geliştirmeli, bir yandan da gerçek İslam ahlakının kendi ülkelerinde de daha iyi yerleşmesi için kültürel faaliyetlerde bulunmalıdırlar.
Tüm Müslüman sivil toplum kuruluşları, çeşitli organizasyonlar, vakıflar, medya mensupları, kanaat önderleri; Müslümanlar arasındaki ayrımların giderilmesi, birlik ve beraberliğin sağlanması için çaba göstermelidirler.
Her Müslüman birey, gittiği camide, okuduğu okulda, iş yerinde, ziyaret ettiği internet platformunda, üyesi olduğu vakıfta veya kuruluşta, dünya Müslümanlarının birliği için çaba göstermeli, diğer Müslümanları bu konuda teşvik etmelidir.
Dünyaya ışık tutacak, hem Müslümanlara hem gayrimüslimlere güzellik sunacak, yeryüzüne adalet ve barış getirecek o büyük İslam medeniyetinin yeniden yeşermesi tüm Müslümanların duasıdır. Allah’ın izni ile, İslam Birliği’nin kurulması, tüm bu güzelliklere bir vesile olacaktır.
Allah’a, aynı kitaplara, aynı peygamberlere inanan, aynı kıbleye dönen insanların ayrılığa düşmeleri, dahası birbirlerine cephe almaları apaçık bir fitnedir.
“İHTİLAF”TA DEĞİL, “KURAN’A UYARAK BİRLEŞMEK”TE RAHMET VARDIR
Müslümanların, “İhtilafta rahmet vardır” sözünün yanlışlığını, Kuran’daki ayetlere ve İslam dünyasının bugün içerisinde bulunduğu acı ve sıkıntılara bakarak hemen anlamaları gerekir.
Bilindiği gibi mezhep anlayışı, Peygamberimiz (s.a.v.)’den ve Dört Halife döneminden sonraki dönemlerde türeyen çeşitli sapkın akımlar ve bidatçi fırkalara karşı, İslam alimlerinin itikat ve amellerde bazı ölçüler tespit etmeleriyle ortaya çıkmıştır.
Yoksa Müslümanların İslam’ı, doğrudan Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’den ve ashabından öğrendikleri Asr-ı Saadet ve Dört Halife dönemlerinde herhangi bir mezhebin kurulmasına gerek duyulmamıştır.
Bugün ise Müslümanlar, yalnızca zaruri olduğu için bu şekilde farklı mezheplere uyarak İslam’ı yaşamaktadırlar. Yoksa bu farklılıkların, ihtilafların ve ayrılıkların Müslüman dünyasına büyük felaketler getirdiği ortadadır. Milyonlarca Müslümanın ölümüne, zulüm, korku, acı ve sıkıntılar içinde yaşamasına neden olan ana sebep bu ayrılıkçı, ihtilaf mantığıdır.
EHLİ SÜNNET’TEKİ 4 MEZHEP, MÜSLÜMANLAR ARASINDAKİ İHTİLAFLAR SEBEBİYLE ORTAYA ÇIKMIŞTIR. BU MEZHEPLERİN HER BİRİNE GÖRE ‘HELALLER, HARAMLAR VE İBADET ŞEKİLLERİ’ FARKLIDIR
Müslümanların tek hak kitabı Kuran-ı Kerim’dir. Allah haram ve helal kıldığı her şeyi Kuran ile kullarına bildirmiştir. Aynı şekilde Müslümanlar için farz olan hükümler ve bu hükümlerin nasıl uygulanacağı da Kuran ayetleriyle insanlara açıklanmıştır.
Şu an ise, kimi Müslümanlar Kuran ayetlerine uymak yerine, farklı mezheplerin kurallarına uyarak yaşamaktadırlar. Ve bu her bir mezhebin haramları, helalleri, ibadet şekilleri birbirlerinden tamamen farklıdır.
Oysa Allah’ın hak Kitabı Kuran’da böyle ihtilaflar yoktur. Ve Allah insanlara uyacakları 4 ayrı kitap indirmemiştir (Allah’ı ve Kuran’ı tenzih ederiz). Zira her mezhebin kuralları birbirleriyle pek çok açıdan çelişmektedir.
Müslüman kardeşlerimizin mezheplerin kuralları arasındaki bu çelişkileri görerek, Allah’ın Kuran’da bildirdiği ‘birlik ve beraberlik’ ruhuna dönmeleri, ihtilafları bir kenara bırakarak Allah’ın Kuran ayetleriyle bildirdiği hükümlerine uymaya yönelmeleri gerekir. Bunu sağlayacak olan ise Allah’ın izniyle, Hz. Mehdi (as)’dır.
www.turkislambirligiyolunda.com
Hangi mezhebe mensup olursa olsunlar tüm Müslümanlar kardeştir. Müslümanlar bu gerçeğin şuuruna varmalı, şehit edilen, işkence gören, yurtlarından sürülen, açlığa maruz bırakılan kardeşlerini zulüm ve esaretten kurtaracak tek çözümün birlik olduğunu kavramalı, zaten bugüne kadar epey vakit kaybedildiğini de göz önünde bulundurarak derhal harekete geçmelidirler. Yapacakları tek şey ise Allah’ın ve Resulü (s.a.v.)’in gösterdiği yolu; İttihad-ı İslam’ı savunmak, bu birliğin bir an önce tesis edilmesi için gayret göstermektir.
AHİR ZAMANDA HZ. MEHDİ (A.S.) VESİLESİYLE TÜM MEZHEPLER ORTADAN KALKACAK VE İSLAM DİNİ ÖZÜNE DÖNECEKTİR
Hz. Mehdi (a.s.), ortaya çıktığında ‘en büyük müceddid’ (her yüzyıl başında dini hakikatleri devrin ihtiyacına göre ders vermek üzere gönderilen büyük İslam alimi) ve ‘en büyük müçtehid’ (ihtiyaç oluştuğunda ayetlerden hüküm çıkaran büyük İslam alimi) olma özelliklerine de sahip olacaktır.
Bu vasıftaki büyük zatlar, İslam toplumlarına örnek olmuş, yol göstermiş, zamanın kutbu olmuş önderlerdir. Bu önderlerden kimi ‘mezhep önderleri’ olmuşlar; Müslümanlar da onlara uymuşlardır. Bütün Ehl-i Sünnet, dört mezhep imamının verdiği hükümlerle amel etmektedir. Hem Ehli Sünnet hem Şia için bu müçtehid ve müceddidlerin en büyüğü ise Hz. Mehdi (a.s.) olacaktır. Bu da Hz. Mehdi (a.s.)’ın içtihat etme (hükümleri usulüne uygun olarak Kuran ve hadislerden istifade ile ortaya koyma) ve hüküm vermeye en yetkili kişi olarak, “tüm mezhepleri kaldıracağını” göstermektedir.
Zira en büyük mezhep imamı olduğuna göre zaten tüm diğer mezhepleri kaldırması gerekir. Zamanında herkesin ona uyacağının bildirilmiş olması da bunu doğrulamaktadır. İslam tarihinin en büyük alimlerinden biri olan Muhyiddin Arabi ise ‘Fütühat-ül Mekkiye’ isimli eserinde bu konuda şöyle bilgi vermiştir:
“... MEHDİ (a.s.), dini Peygamber (s.a.v.)’in zamanında olduğu gibi aynen uygulayacak. YERYÜZÜNDEN MEZHEPLERİ KALDIRACAK. HALİS HAKİKİ DİNDEN BAŞKA HİÇBİR MEZHEP KALMAYACAK.” (Muhammed B. Resul El Hüseyin El Berzenci, Kıyamet Alametleri, s. 186-187)
Hz. Mehdi (a.s.) Barış ve Sevgiyle İslam Ahlakını Hakim Kılacaktır
Hadis-i şeriflerde Hz. Mehdi (a.s.)’ın İslam ahlakını barış ve sevgiyle yeryüzüne hakim edeceği bildirilmektedir. Hz. Mehdi (a.s.), hoşgörü, sabır, merhamet ve sevgiyle insanları sürekli olarak Allah’a bir ve tek olarak iman etmeye davet edecek, onları Kuran ahlakını ve sünneti yaşamaya çağıracaktır. İslam ahlakının dünyaya hakimiyetinin barış içinde olacağı hadislerde şu şekilde haber verilmektedir:
(Hz. Mehdi ) Zamanında NE BİR KİMSE UYKUSUNDAN UYANDIRILACAK, NE DE BİR KİMSENİN BURNU KANAYACAKTIR. (El Kavlu’l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, s. 42)
Mehdi, Peygamber’in yolunda gidecek, UYUYAN KİŞİYİ UYANDIRMAYACAK, KAN DA AKITMAYACAKTIR. (Kıyamet Alametleri, s. 163)
Hadislerde de belirtildiği gibi Hz. Mehdi (a.s.) tüm dünyaya İslam ahlakını ihtilaftan tamamen uzak barış yoluyla hakim kılacak, savaş ve şiddetten kaçınacaktır. Hz. Mehdi (a.s.)’ın izleyeceği yol dünya çapında büyük bir kültürel atılımla insanların İslam ahlakına yöneltilmesi olacaktır.
İslam Birliği İslam Ahlakının Tüm Dünyaya Yayılmasının Anahtarıdır
Kuran ahlakının tüm dünyaya hakim olması, Kuran-ı Kerim’de haber verilen, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hadis-i şeriflerinde bildirdiği, İslam alimlerinin de eserlerinde yer verdiği büyük bir müjdedir. Peygamberimiz (s.a.v.), Allah’ın Hz. Mehdi (a.s.)’ı vesile kılarak İslam ahlakını tüm dünyaya hakim edeceğini bildirmiştir. Hz. Mehdi (a.s.)’ın Allah’ın izniyle ahir zamanda ortaya çıkacağı ve İslam ahlakını yeryüzüne hakim kılacağı Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in bir hadis-i şerifinde şöyle haber verilmiştir:
“Kıyametin kopması için sadece bir günden başka vakit kalmamış da olsa, Allah benim Ehl-i Beytimden (soyumdan) BİR ZATI GÖNDERECEK, yeryüzü zulümle dolduğu gibi, O YERYÜZÜNÜ ADALETLE DOLDURACAKTIR.” (Sünen-i Ebu Davud, 5/92)
Hadislerde ve İslam alimlerinin yorumlarında bildirildiğine göre, İslam ahlakının hakimiyetinin en önemli aşamalarından biri İttihad-ı İslam’ın yani İslam dünyasının birliğinin sağlanmasıdır. Hadislerde haber verildiği üzere Hz. Mehdi (a.s.)’ın zuhuruyla birlikte İslam dünyasındaki dağınıklık son bulacak ve Hz. Mehdi (a.s.)’ın önderliğinde Müslümanlar Kuran ahlakında ittifak edeceklerdir.
Sayın Adnan Oktar Müslümanların İhtilafında Bulunan Tehlikeyi Açıklıyor:
“Şüphesiz Allah, Kendi yolunda, sanki birbirlerine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak mücadele edenleri sever.” (Saff Suresi, 4)
“Ayete göre nasılmış Müslüman? İhtilaf bir yana, betonarme bina gibi diyor; kenetlenmiş bina gibi. O kadar iç içe. Mesela köprü oluyor, kenetlenmiş, bütün taşlar birbiri üstüne oturmuş; bir tane bile taşı çekemiyorsun. ‘”Birbirinizden hiç ayrılmadan, tek bir taş bile çıkmadan, kenetlenmiş olarak mücadele edin’’ diyor Allah. “Ayrılmayın” diyor, “İhtilaf etmeyin” diyor.” (26 Eylül 2013, A9 TV)