Haziran ayındaki seçim sonuçlarından sonra koalisyon hükümeti kurulamaması sonucunda Türkiye, 1 Kasım günü bir kez daha oy kullanmak üzere sandıklara akın etti. Oldukça şaşırtıcıdır ki, son seçimlerden kısa bir süre geçmiş olmasına rağmen AK Parti önceki seçim sonucundan farklı olarak açık ara farkla birinci oldu.
Başbakan Davutoğlu seçim zaferiyle ilgili duygularını Twitter’da “Elhamdülillah” diye yazarak duyurdu. Bu söz 56 binden fazla defa retweet edildi ve 70 binden fazla kişi tarafından beğeni aldı.
Kasım seçimlerinin genel değerlendirmesi
2002 yılından beri istikrarlı bir biçimde ülkeyi tek başına yöneten AK Parti, Haziran 2015 seçiminde beklenmedik bir sonuçla karşı karşıya kaldı. AK Parti, yüzde 41 oy almasına rağmen yeni seçim sistemine göre yalnızca 258 sandalye sahibi oldu. 1 Kasım’da ise beklentilerin tersine, AK Parti, yaklaşık yüzde 50 oy alarak dördüncü defa tek parti olarak seçimi kazandı.
Kasım ayı genel seçimleri ise yüzde 86.1 katılım oranı ile demokrasinin zaferi olarak görülmelidir.
Türkiye’nin Suriye tutumu
Halihazırda birçok ihtilafın ateş yatağı olan Ortadoğu bölgesinde istikrarlı bir Türkiye’nin rolünü analiz etmek oldukça elzemdir.
Dört yıldan fazla bir zamandır süren savaş bu güzel ülkeyi felakete sürükledi. Yirmi üç milyon insan – neredeyse Suriye nüfusunun yarısı – yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldı ve yaklaşık beş milyon kişi şimdi yabancı ülkelerde mülteci olarak yaşamını sürdürüyor. Komşu ülke olarak Türkiye ihtiyaç içindeki komşusunu geri çevirmedi ve 2.3 milyon Suriyeliyi topraklarımıza kabul etti. AK Parti her türlü riski göze alarak tıpkı Peygamberimiz Hz Muhammed’in (s.a.v) zamanında Muhacirleri barındıran Ensar gibi hiç tereddütsüz Suriye ve Irak’tan gelen mültecilere kucak açtı. Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan da bunun hem insani bir sorumluluk hem de dini açıdan zorunlu bir görev olduğunu ifade etti. İşte bu yüzden AK Parti’nin seçimlerdeki başarısı hayatta kalabilmek amacıyla vatanlarını terk etmek zorunda kalan mülteciler için de güzel bir haber oldu.
Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve AK Parti, Suriye’nin içine sürüklendiği bu iç savaşın en başından beri Esad’a şiddetle karşı çıktı ve muhalifleri destekledi. Ancak Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan Moskova’ya yaptığı son ziyarette Esad’ın da içinde bulunduğu bir geçiş dönemi olabileceği üzerine beyanlarda bulundu. Diğer bir deyişle Türkiye oradaki masum sivil halkın maruz kaldığı katliamın acil olarak sona erdirilebilmesi için, ABD ve Rusya ile birlikte bu çözüm formülünü kabul etmeyi planlıyor.
AK Parti, devletin bütünlüğüne yönelik asıl tehdidin PKK olduğunun farkında ve Türkiye’nin güvenliği açısından ciddi önlemler alınması gerektiği inancında. Türkiye, PKK’nın bir kolu olan PYD’nin güneydoğu sınırı boyunca Suriye’deki varlığını hiçbir zaman kabul etmedi. Yine Türkiye, Fırat’ın batı tarafında kalan Cerablus’a sızmaya çalışan PYD’nin silahlı kolu olan YPG yüzünden PYD’ye karşı ilk askeri operasyonunu Ekim ayı sonunda gerçekleştirdi. Geçtiğimiz Ağustos ayında Ankara’da düzenlenen son Milli Güvenlik Konseyi’nde bu bölge resmi olarak “kırmızı hat” ilan edildi. ABD de Türkiye’nin verdiği bu karara katıldı ve iki ülke anlaşmaya vardı. Azez-Cerablus, PYD’nin Türkiye-Suriye sınırı boyunca tamamlamaya çalıştığı komünist Kürt alanının Kürt militanlarının kontrolünde olmayan yegane bölgesidir. Yapılan bu askeri operasyon da onların Türkiye’ye karşı kurdukları plana büyük bir darbe vurmuştur. Artık yeni Türk Hükümeti, sınır boyunca komünist Kürt devleti oluşturma girişimleri içindeki bazı Batılı çevrelerin senaryolarına karşı alarma geçecektir. Onların sinsi planlarını durdurup bütünlüğümüzü korumak adına hiç bir operasyonu düzenlemekten çekinmeyeceklerdir.
Şu asla unutulmamalıdır ki, insanların öldürülmesini gerektiren her türlü operasyona karşıyız ve PKK’ya karşı mücadele etmenin en etkili yolunun ideolojik zeminini bertaraf etmek olduğunu biliyoruz.
Türkiye ve Irak ilişkisini gelecekte ne bekliyor?
Türkiye’nin samimi bir Müslüman olan Barzani yönetimindeki Irak Özerk Kürt Bölgesi ile kurduğu iyi ilişkiler gelecek dönemde daha da ilerleyecektir. Eğer ortak düşmanımız PKK’nın Barzani’ye karşı saldırıları artarsa Türkiye Barzani’ye destek olacaktır. Dahası Türkiye özellikle enerji alanında Irak Özerk Kürt bölgesi ile ticari ilişkilerini de ilerletme kararlılığındadır. Erbil Maliye Bakanı’nın Ankara’ya düzenlediği son ziyaretin amacı, her iki ülkenin de Türkiye’ye aylık 1 milyon varil petrolün sağlanmasını arttırmaktı. Erbil’in 45 milyar metre küp doğal gaz rezervi olduğu bilinmektedir. Halihazırda yapım aşamasında olan boru hattından gaz akışı sağlama planı bulunmaktadır. Ayrıca Türkiye, ABD ile birlikte, Barzani’nin makamında kalma süresinin arttırılmasını da desteklemektedir. Türkiye Dışişleri Bakanı Feridun Sinirlioğlu’nun da Erbil’e yaptığı ziyaret AK Parti’nin aradaki bağı güçlendirme arzusu içinde olduğunu gözler önüne sermektedir.
Türk Silahlı Kuvvetleri PKK’nın kökünü kurutmaya kararlıdır. Dolayısıyla TSK Kandil’deki sınır ötesi operasyonlarına devam edecektir. Diğer taraftan, Ankara-Bağdat ilişkileri Maliki zamanında gelişme kaydedemezken, Abadi döneminde pozitif yönde gelişecektir. Abadi'nin sözcüsü Saad el-Hadisi Türkiye’deki seçimlerle ilgili Rudaw TV’ye şu açıklamada bulunmuştur: “Türkiye bölgede pozitif bir etki meydana getirecek ve Bağdat, Ankara ile ilişkilerini güçlendirme girişiminde bulunacaktır… Türkiye’deki seçimlerin başarısı bölgenin demokratik ruhunu kuvvetlendirecektir.”
Türkiye’nin bölgedeki barış rolü
Güçlü ve istikrarlı bir Türkiye bölgede barışı sağlamak açısından önemlidir, çünkü Türkiye manevi bir koruyucu rol üstlenmektedir. Bu durum Türkiye’ye hakemlik görevi de yüklemektedir. Orta Doğu’da mezhepsel ihtilaflar da olduğu için, birbirine muhalif bütün grupların adil bir lider olarak görecekleri güçlü bir Türkiye’nin varlığı, barışın sağlanmasına büyük katkı sağlayacaktır. Türkiye mezheplere dayalı yönetim politikası olmayan yegane ülke olarak, sorunları çözmek konusunda ideal bir arabulucu konumundadır. Her mezhebe eşit mesafededir. Şiileri, Sünnileri, Alevileri ve Vahabileri kucaklayarak İslam’ın birliğini, beraberliğini ve bütünlüğünü savunmaktadır. Türkiye güçlü bir idareye sahip olduğu müddetçe, bütün Ortadoğu’da istikrarlı, güvenli ve dengeli bir ortam oluşturacak, bu durum da düşmanlıkları bitirerek çatışmaların ve dökülen kanların durmasına vesile olacaktır.
Adnan Oktar'ın The Jakarta Post'da yayınlanan makalesi:
http://www.thejakartapost.com/news/2015/11/09/turkey-a-junction-conflicts.html