Irak toprakları tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmıştır. Bu topraklarda Arap ve Kürtlerden sonraki en önemli topluluk ise Türkmenlerdir.
Türkmenler bölgeye 1055 yılında Selçuklularla yerleşmiş ve burayı kendi yurtları olarak benimsemişlerdir.
Irak’ta Osmanlı yönetiminde 400 yıl boyunca sorunsuz yaşayan Türkmenler için huzurlu dönem Birinci Dünya savaşının kaybedilmesiyle sona erdi. Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’nda Musul’a kadar çekildi ve Mondros Ateşkes antlaşmasını imzalayarak teslim oldu. Fakat İngilizler anlaşmaya rağmen Musul’u işgal ettiler. Türkiye Cumhuriyeti bu haksız işgalle mücadele etmesine rağmen yeniden İngilizlerle savaşmamak için bölgenin geleceğini Lozan Konferansına bıraktı. Uzun süren anlaşmazlıklar sonucunda 1926 yılında imzalanan Ankara Anlaşması ile Türkiye, Musul üzerindeki haklarından vazgeçmek zorunda kaldı.
Türkmenler, Osmanlı sonrasında asimilasyon, katliam ve göçlere maruz kaldılar. Özellikle 1959’da 3 gün süren “59 Kerkük Katliamı”’nda çok sayıda Türkmen katledildi.
1975’te Baas döneminde Türkmenleri Araplaştırma politikası ile Türkmen bölgelerine Arap nüfus yerleştirildi ve bu yerleşimcilere teşvikler verilmeye başlandı. 1980 yılında Baas yönetimi tarafından alınan karara göre Türkmenler 3 ayrı bölgeye zorunlu göç ettirilerek, dağıtılacaktı. Fakat bu karar İran-Irak savaşı nedeniyle uygulanamadı.
Türkmen kardeşlerimiz için Birinci Körfez Savaşı sonrası dönem ise her türlü zulüm işkence ve idamın sıradanlaştığı yıllar olarak tarihe geçti. Bu dönemde Türkmenlerin Arap ortağı olmadan işyeri açmaları ayrıca, mülk ve ticarî araç almaları bile yasaklandı.
1991 yılında Irak’ın Kuveyt’i işgali sonrasında, Irak’ın kuzeyinde Kürtlerin ve Türkmenlerin başlatmış oldukları ayaklanmayı Saddam rejimi çok kanlı bir şekilde bastırdı. Bu dönemde yaşanan olaylardan kaçan yüzbinlerce Türkmen ve Kürt kardeşimiz Türkiye ve İran topraklarına mülteci olarak sığındılar.
Birinci Körfez savaşından Irak’ın 2003’teki işgaline kadar Türkmenler daha özgür bir ortama kavuştu. 2003 işgaline kadar süren bu dönemde başta Kerkük’tekiler olmak üzere Türkçe eğitim veren okullar ve Türkçe gazete-dergi ve radyo-televizyon yayını başladı.
Türkmenler 2003’den sonra özellikle Kerkük’te çeşitli sıkıntılar yaşasalar da pek gündemde değildiler. Haziran başı itibariyle IŞİD’in Irak’a saldırılarıyla yeniden gündeme geldiler.
Bugün bölgede Türkmenler belli bir toprak bütünlüğüne sahip olmayıp hem Şii, hem Sunni hem de Kürt bölgesine dağılmış durumda yaşamaktalar ve çoğunluğu da Şii.
Selçuklu’dan itibaren bölgede yaşayan, bölgeyi kendi yurtları olarak benimseyen ve herhangi bir ayrılıkçı hesapları olmayan Türkmenlerin silahlı güçleri de yok.
IŞİD Irak’ta Türkmenlerin yaşadığı bölgelerle çok ilgili. Türkmenler Irak’ta IŞİD’in ana hedefinde bulunan Sünni yoğunluklu bölgelerde yaşıyorlar, ki bu bölgeler ülkenin en verimli petrol yataklarına sahip. Bu petrol bölgelerinde yıllarca Bağdat hükümeti ile Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) arasında yaşanan güç savaşlarına şimdi IŞİD de eklendi.
IŞİD’in operasyonları bölgedeki Türkmen varlığını ciddi olarak etkiliyor. Geçmişte Baas rejiminin bölgeyi Türkmenlerden temizleme stratejisinin bir benzerini şimdi IŞİD yürütüyor. Bölgedeki Türkmenlerin büyük bir kısmı bölgeden sürüldü. Kaçamayanlar ise tutuklandı veya idam edildi.
IŞİD sonrası Irak’ta ortalık çok karışık. Ülke bölünmenin eşiğinde.
Türkmenlerin Irak’ta yaşadığı bölge Irak’taki nüfusların ayrışma noktalarının tam ortasında yer alıyor. Ülkenin bölünmesi durumundaysa Türkmen coğrafyası dağılacak, bir kısmı Şii bir kısmı Sünni bölgesinin içinde yer alacak, bir kısmı Kürt coğrafyası içinde kalacak.
Bu durum karşısında Türkiye’nin Irak’ın toprak bütünlüğüne yönelik politikalarının hem Irak halkı hem de Türkmen kardeşlerimiz için ne kadar önemli olduğunu bir kez daha görüyoruz.
Irak’taki Türkmen, Arap ve Kürt nüfusların mezhep farklılıkları gözetmeden toprak bütünlüğü ve siyasi birlik içinde sosyal, siyasal, kültürel, hukuki ve ekonomik haklarını koruyarak bir arada yaşamaları Irak ve bölge ülkeleri açısından çok önemli.
Özellikle son dönemde Bağdat hükûmeti ile İKBY arasında yaşanan sorunlarda ve ülke içindeki mezhep çatışmalarında Irak Türkmen Cephesi (ITC) çatısı altında toplanan Türkmen kardeşlerimize çok önemli görevler düşmektedir.
Türkmenler tarih boyunca Irak’a gerilim ve istikrarsızlık yerine barış, huzur, kardeşlik getirmek için çabalamıştır. Türkmenlerin amacı; Irak'ın parçalanması ve etnik temelde bölünmesi değil, aksine Irak'ın toprak bütünlüğünün korunması, farklı etnik ve dini gruplar arasında adalet ve hoşgörü̈ temelinde bir işbirliği kurulmasıdır.
Şu an Irak’ın içinde bulunduğu konjonktürde Türkmenlerin diğer topluluklarla bir çıkar ilişkisi kurmamış olması Irak’ın geleceği için bir avantaj sağlamaktadır. Çünkü Türkmenler şu anki konumları gereği Irak’ı bir arada tutmak üzere arabuluculuk faaliyetinde bulunabilecek tek topluluktur.
Türkiye, Türkmenlerin bölgede yapacağı arabuluculuk faaliyetini sonuna kadar destelemekte, Türkmenler ise Kürtler ve Araplar arasında diyalog kurulmasına çalışmaktadırlar. Bölge halklarının huzuru için Irak’ın toprak bütünlüğünün korunması son derece önemlidir.
Unutulmamalı ki İslam dünyası, etnik yapıları veya mezhepleri farklı olan her Müslüman grubun kendi devletini kurmasıyla değil, bir araya gelerek, güçlerini birleştirip işbirliği yapmaları durumunda güçlenir. Küçük parçalara bölünmek güç kaybı, birleşmek ise başarıya, refaha, istikrara giden yoldur.