Türkiye’nin 2014 yılı içindeki seçim maratonu bütün hızıyla devam ediyor. Geçtiğimiz Mart ayında halk yerel yöneticilerini seçti, Ağustos ayında ise tarihte ilk kez kendi oylarıyla Cumhurbaşkanını seçecek. Cumhurbaşkanını daha önceden meclis oylaması sonuçları belirliyordu.
Mart sonunda yapılan belediye seçimlerinde Ak Parti son 46 yılın en yüksek yerel seçim oyunu alarak gücünü koruduğunu gösterdi. Seçimin diğer dikkat çeken sonuçları ise, muhalefet partilerinin, hükumet aleyhinde yoğun yolsuzluk iddialarının dillendirildiği bir dönem olmasına rağmen seçimde oylarını yine artıramaması ve iktidar partisinin de hep kaybettiği liberal görüşlü sahil bölgelerinde yine tam bir başarı gösterememesi. Bu noktada hem iktidar hem de muhalefet partilerinin yepyeni politikalar belirlemesi şart. Muhalefetin halkın değerleriyle barışık, halkı kucaklayan bir politika içinde olması gerekliliği, iktidardaki Ak Parti’nin de öncelikle liberal görüşlü vatandaşlar başta olmak üzere tüm halka hürriyetler konusunda çok büyük bir güvence vermesi gerekliliği bir kez daha ortaya çıkmış oldu.
Seçimin göze çarpan en önemli unsuru, özellikle 30 yıldır PKK Terör Örgütü’nün varlığını hissettirdiği Güneydoğu bölgesinde yaşananlar. Bilindiği üzere, Marksist Leninist temelde bir devlet kurma ve bölgeyi bölerek ayırma hayali için kurulmuş olan PKK, Birleşmiş Milletler, NATO gibi uluslararası kuruluşlar ve pek çok diğer ülke tarafından terör örgütü olarak kabul edilmiştir. Bölgede 35 yıla yakın süren terör eylemleri sonucunda 30 bini aşkın insan yaşamını yitirdi. Devletin kararlılıkla terör örgütüyle mücadelesi sonucunda Stalinist gerilla taktikleriyle terör uygulayan örgüt büyük yaralar aldı ve bu yöntemlerle uzun süre daha ayakta kalamayacağına karar verdi. Bu noktada ise devletin birimleriyle örgüt yetkilileri arasında Çözüm Süreci adı altında görüşmeler başladı. Son bir yıldır sürdürülen süreç boyunca ise ölümler ve şehit haberleri son buldu. Terör örgütü söz verdiği gibi dağlarda konuşlanan ve sayıları 4 bin civarında olduğu belirtilen militanlarını yurt dışına çekip silah bırakmamış olmakla birlikte, çatışmasızlık ortamına herkes riayet etti.
Ancak örgüt, gerek seçim öncesi, gerekse seçim esnası ve sonrasında yaptığı eylemlerle bölgede hala korku ve dehşet politikalarını sürdürdüğünü gösterdi. Van, Diyarbakır gibi büyükşehir statüsünde olan il merkezlerinde dahi rakip belediye başkan aday/seçim bürolarına saldırılar düzenlendi. Başbakan Yardımcısı Hüseyin Çelik, bazı ilçelerde kapalı yapılması gereken oylamaların açık bir şekilde yaptırıldığını ifade etti. Seçim öncesi terör örgütü üyelerinin tehditkar açıklamaları aslında devlete yönelik olmasının yanında, yöre halkına yönelik de bir tehdit mesajı olarak yorumlandı. Seçim sonrası ise, PKK terör örgütünün işaret ettiği siyasal partinin Ahlat, Ceylanpınar gibi kaybettiği ilçelerde, çatışmaya varan gösteriler düzenlendi.
Bu antidemokratik şartlara haiz ortamda yapılan seçimin sonuçlarına baktığımızda ise bölge halkının –(çok fazla oy farkı olmasa da) mecburen BDP’den yana oy kullandığı görüldü. Hatta, iptal edilip 1 Haziran’da tekrarlanan Ağri ilindeki büyükşehir belediye başkanlığı seçimleri öncesinde PKK’nın yine şiddet hareketleri oldu. Ak Parti İl Başkanlığı binasına ve seçim otobüsüne taşlı saldırıda bulundu. Saldırı sonucu 2 kişi yaralandı. Köy korucuları şehit edildi. Ağrı ve bölgenin tamamında şantiyeler basıldı, işçiler kaçırıldı, kolluk kuvvetlerine yönelik saldırılar yapıldı. Bu terör hadiselerinin amacı, bölge halkına bir mesajdı; “Bize oy vermezseniz şiddet devam eder, vaz geçtik zannetmeyin!” İşte bu şartlar altında Ağrı’da tekrarlanan seçimi BDP kazandı.
BDP, “Kürt’ün Kürt’ten başka dostu yoktur. Kürtleri ancak Kürtler yönetebilir.” gibi ırkçı söylemler kullanıyor. Bu durum, Kürt milliyetçiliğini kullanarak Stalinist bir derebeylik kurmak isteyen PKK’nın da işine yaramakta.
Yaşananları anlayabilmek için bölge ve insanını analiz etmekte yarar var. Ağırlıklı olarak Kürt vatandaşlarımızın yaşadığı bölge tarihine baktığımızda bin yıldır barış ve kardeşlik duyguları içinde Arap, Türk, Ermeni, Süryaniler başta olmak üzere birçok etnik kökenin bir arada huzurla yaşandığı bir coğrafya. Son yüzyılda ise Osmanlı’nın Ortadoğu’da yıkılış süreciyle birlikte bölgede yer yer beliren ayrılıkçı düşünceler, beraberinde istenmeyen bazı baskıcı politikaların uygulanmasına neden oldu. Devletin sevgi eli değil, sert ve acımasız görüntüsü bölgeye hakim kılındı. Sadece Kürtler değil, tüm azınlıklar üzerinde bir baskıydı bu. Sadece ırksal değil farklı inanç mensuplarına yönelik de illegal organizasyonlar tarafından kin ve nefret tohumlarının, çatışmacı karanlık ruhun hakim kılınması için yoğun gayret sarf edildi. Milletimiz ise bu sinsi ve karanlık oyuna hiçbir zaman tevessül etmedi. Birbiriyle karılmış, kardeş olmuş milletimiz içinde ayrılıkçı/düşmanca zihniyet hiçbir zaman yeşermedi.
Kalkınma ve kentleşme açısından değerlendirildiğinde Güneydoğu gözardı edilen bir bölge konumundaydı. Bölge insanı, on yıl öncesine kadar devam eden, ancak bu tarihten sonra tamamen değişmiş olan eski sevgisiz politikalar yüzünden baskılar gördü. Dillerini konuşmalarına izin verilmedi, köy ve sokaklarına kendi istedikleri isimleri vermeleri engellendi, türküleri yasaklandı, kitapları bastırılamadı. Bölge uzun bir süre Olağanüstü hal kanunlarına tabi tutuldu. Tüm bunlar 2002 yılından itibaren ülkeye hakim olan yeni bir anlayışla birlikte ortadan kaldırıldı. Kürtçe konuşmak ve öğrenmek serbest oldu. Bölge illerine havalimanları, barajlar, duble yollar yapıldı. Yeni sanayi tesisleri kuruldu. Devlet eliyle Kürtçe yayın yapan TV kanalı kuruldu. Son 12 yılda kamusal hizmetlere harcanan 350 milyar Dolar tutarındaki muazzam rakamdan bölge de nasibini çokça aldı. Eskisi gibi Doğu, Batı ayrımı yapılmadı. Bölgeye milyarlarca dolarlık alt yapı hizmeti götürüldü. Etnik ayrılık bir yana son dönemlerde herkesin bir ve eşit olduğu tüm politikalarla kanıtlandı.
Tüm bu değişimler ışığında yöre halkının devlete olan güveni ve sevgisi muazzam bir seviyeye ulaştı. Yapılan bilimsel araştırmalar sonucunda ise, ayrılıkçı PKK ve onun desteklediği siyasi parti BDP’nin özerklik, federasyon gibi postmodern ayrılık getirecek söylemlerine halkın tevessül etmediği anlaşıldı. Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden (BİLGESAM) Dr. Salih Akyürek’in Kürt sorunu üzerine hazırladığı rapor, bağımsızlık ya da federasyon talebinin bölge halkı arasında yüzde 90’ın üzerinde bir oranla kabul görmediğini ortaya koydu. (http://www.radikal.com.tr/turkiye/kurtler_bolunmek_ve_ayrilmak_istemiyor-1037227) Bu gelişmeler yıllardır bölünmek için gözü dönmüş bir şekilde kan döken örgütün tüm planlarını alt üst etti, ancak bu fikrinden vaz geçirmedi. Şu an uyguladıkları politika, sözde bir barış ve demokrasi talebi arkasına gizlenip eski antidemokratik şiddet yöntemlerini uygulamaya devam etme, halkı ayrılmaya itme çalışmasıdır. PKK rahat hareket edebileceği, belki de Pol Pot’un Kamboçyası tarzında bir derebeylik kurma özlemi içindedir. Bu durum da sadece yöre halkı ve Türkiye için değil, Ortadoğu ve Avrupa için de büyük bir tehdit anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Çözüm Süreci tüm hakların iade edildiği, hukuksuzluğun asla yaşatılmadığı ve hürriyetlerin kısıtlanmayıp eşitliğin tesis edildiği bir ortamın inşasıdır. Bu da en güzel şekliyle sağlanmaktadır. Terör örgütü ise illegal yöntemlerle bölünme hedefine devam etme eğilimi göstermeye devam etmektedir.
Ülkemizin Güneydoğusu artık hak ettiği huzur ve barış ortamına kavuşmalıdır. Bunun yolu da en ileri demokrasi seviyesini hedefleyen oluşumları desteklemek, terör ve şiddet yolunu benimseyen tüm illegal örgütlerle de uluslararası hukukun kabul ettiği çerçevede mücadele etmektir. Türkiye laik demokratik hukuk devleti olmasının ötesinde Avrupa’dan da ileri bir demokrasi, kalite, hoşgörü, sanat, estetik ve sevgi ortamını hedefleyen Müslüman bir ülkedir. Doğu ve Batı medeniyetleri arasında entegrasyon görevi gören modern bir ülkedir. Türkiye barışçıl rolünü uygulamaya devam edecektir.
Adnan Oktar'ın MBC Times & News Rescue & Assayad'da yayınlanan makalesi:
http://www.mbctimes.com/english/what-does-turkeys-2014-local-elections-tell-us
http://newsrescue.com/turkeys-2014-local-elections-tell-us/#axzz36iJ3J055