Eskiden toplum ilişkileri çok daha sıcak, güvene dayalı ve sevgi doluydu. Ancak gittikçe bir gerileme yaşanmakta ve çoğu kişi bu gerilemeyi bizzat yaşayarak görmektedir. Geçmiş dönemlerde insan ilişkileri, dostluklar, kardeşlikler çok sıcaktı. Apartmanlarda herkes birbirini tanır, yazlıklarda herkes birbiriyle iç içe olur, birbirini sever, sayar ve korurdu. Birinin bir ihtiyacı olduğunda hemen komşusu, eşi, dostu devreye girer imece usulü bir yardımlaşma ile sorun çözülürdü. Herkes birbirine karşı daha saygılı, daha anlayışlı, daha sevgi doluydu. Arada tatlı sohbetler, muhabbetler olur, bir araya gelinir gülüp eğlenilirdi. Genel olarak herkesin üzerinde daha mazlum bir ahlak hakimdi. Ama şu an insanlar üzerinde soğuk, çok mesafeli, birbiri hakkında genelde iyi düşünmeyen, art niyetli, sevgisiz, acıma duyguları körelmiş, birçok konuyu sadece maddiyat gözüyle değerlendiren bir ahlak gelişti.
Elbette herkes bu şekilde değil, istisnalar var. Özellikle Batı kültürünün daha az etkisi altında olan bölgelerimizde, insanlarımızda; İslam ahlakını yaşamaktan vazgeçmeyen Anadolu halkının örnek ahlakını tüm güzelliğiyle görmek hala mümkün. Ancak genel olarak toplumda sevgisizlik ve güvensizlik mantığı çok yaygın hale gelmeye başladı. Bu ahlakın tehlikeli ve toplum için, insanlık için çok yozlaştırıcı bir durum olduğu da açıkça belli...
“Modern dünya görüşü” denen ama ahlaki çöküntü ile sonuçlanan bu davranış biçiminin toplumlara kaybettirdikleri şöyle özetlenebilir:
Bunlar kimi zaman zarar vermeyen davranışlar gibi görülse de toplumlarda büyük yıkıma neden olurlar. Bu durumun çözümü ise Kuran ahlakının yaşanmasıdır. Örneğin selam verildiğinde daha güzeliyle selam vermek farzdır. Ayette şöyle buyrulur:
Bir selamla selamlandığınızda, siz ondan daha güzeliyle selam verin ya da aynıyla karşılık verin... (Nisa Suresi, 86)
Sıcak, nezaketli, karşı tarafı onore eden, dostluk, sevgi dolu bir ahlakın esas olduğu ayetten hemen anlaşılıyor. İşte Allah kulları için bu tavrı beğeniyor. Sıcakkanlılığı, güzel sözlü olmayı, sevgiye saygıya açık bir kişilikte olmayı, karşı tarafı her zaman güzellikle ağırlamayı seviyor. Zaten güzel olan, vicdana uygun olan, insanın fıtratına uygun olan da budur. Ama işte durum günümüzde farklı bir noktaya geldi. İnsanlar din ahlakından uzaklaşmaya dolayısıyla da din ahlakından uzak bir kişilik geliştirmeye başladılar. Bunun kendilerini çok modern, rahat özgür kılacağını zannederek bunu yaptılar. Oysa hiç tahmin edilen gibi olmadı. Bu yanlış seçim toplumlara sevgisizlik, yalnızlık, güvensizlik getirdi. İnsanlara Allah korkusu Allah sevgisi öğretilmediği için dolayısıyla her türlü kötülüğü rahatlıkla yapabilecek fıtratta, vicdanı güçlü olmayan bir model gelişti. Bunun sonucunda da bir kısım insanlar, kendi fıtratlarına uygun olan güzel davranışlardan, güzel sözlerden, güzel eylemlerden bir şekilde uzaklaştılar. Kiminin ailesinden aldığı olumsuz eğitim, kiminin sosyal hayatın içinden aldığı kötü ahlak özellikleri, kimilerine televizyon dizilerinden, filmlerden, “Uzay çağında insanlık böyle olacak” denilerek verilmeye çalışılan buz gibi, ruhsuz, robot rol modeller yıllardır insanlara gelişmiş bir model gibi empoze edildi.
Oysa bizim modelimiz asla bunlar olamaz. Bizim için en hayırlı, en mutlu, huzurlu, ruhumuza uygun olan bizi yaratan Yüce Rabbimiz’in bizim için beğendiği ahlaktır.
Allah’ı çok seven, Allah’tan çok korkan, her şeyde Allah’ın tecellilerini gören insanlar yani iman edenler Allah’ın yarattığı maddi manevi tüm nimetlerden büyük zevk alırlar. İnsanlara karşı kalplerinde hissettikleri sevginin kaynağı da, yine, Allah’a duydukları coşkun sevgidir ve bu sevginin sonu yoktur. Sevgilerinde azalma olmadığı gibi bu sevgi tam tersine günden güne artar ve derinleşir. Karşılarındaki kişinin kendilerine olan sevgisinden de şüphe duymazlar. Çünkü onların da kendileri gibi Allah’ı çok sevdiklerini ve kendilerine duydukları sevginin Allah sevgilerinden kaynaklandığını ve zamanla azalmadığını, tam tersine sürekli arttığını bilirler.
Her yerde iman zafiyetinden sıkıntı çekiliyor. Oysa iman nereye gitse orayı güzelleştiriyor, imansızlık nereye gitse orayı mahvediyor. İman zafiyeti olduğunda orada bir ızdırap, güvensizlik ve acı kol geziyor. (A9 TV; 1 Eylül 2015)
Sevgisizlik insanı karartır. Şeytan kadınlar ve şeytan erkeklerde sevgisizlik çok yoğun oluyor. Ağızlarından nefretten başka bir şey çıkmıyor. Onun için Allah bunların yüzlerini simsiyah karartıyor. (A9 TV; 6 Temmuz 2015)
Düşmandan korkmak, bir şeyden korkmak Allah’a sevgisizlik alametidir, uzaklık alametidir. (A9 TV; 13 Haziran 2015)
Dünyada sevgisizlik hakim. Sevgisizlik hakim olduğu için bölünme istiyorlar. Ayrılmak istiyor, ülkesinden bile nefret ediyor. Hemşeriler birbirlerinden nefret ediyor. Aileler birbirinden nefret ediyor, insanlar birbirinden nefret ediyor. Herşeyden önce bu sevgisizlik sorununun halledilmesi lazım. (A9 TV; 5 Ocak 2015)
Nasıl bir çiçeğe su yerine başka bir sıvı verilse o çiçek kısa sürede soluyorsa işte insan da ancak kendisini yaratan Allah’ın istediği ahlaka uyduğunda mutlu olabilir. Aksinde mutlaka çiçek gibi solar, kısa sürede tüm canlılığını, güzelliğini, mutluluğunu yitirir.
Hayat ancak Allah’ın rızasına uyulduğu, onun emirlerine, beğendiği ahlaka uyulduğu zaman güzel olur. Aksinde kesinlikle ve kesinlikle akıllı, dengeli bir insan kişiliği oluşması mümkün değildir. Gerçek dostluğun, gerçek sevginin gerçek samimiyetin tek yolu Allah’a samimi olarak inanmak ve Allah’ın en yakın dostumuz olduğunu fark etmektir.
Allah, iman edenlerin velisi (dostu ve destekçisi)dir. Onları karanlıklardan nura çıkarır; inkar edenlerin velileri ise tağut’tur. Onları nurdan karanlıklara çıkarırlar... (Bakara Suresi, 257)
Bazı toplumlarda yaşanan ve menfaate dayalı olan sevgi türünde insanlar sevgi adı altında kendilerini ve başkalarını kandırmakta, bunun neticesinde son derece sıkıntılı, yalnız ve mutsuz bir hayat sürmektedirler. Maddi çıkarlara dayalı olan bu sevgi her iki taraf için de sıkıntılıdır. Bu karanlık dünyada yaşayan insanlar, dost sandıkları kişilerin bir gün mutlaka kendilerini yalnız bırakacaklarını, özellikle sıkıntılı zamanlarında, örneğin hastalandıklarında ya da maddi imkanlarını kaybettiklerinde kendilerinden yüz çevireceklerini içten içe bilirler. Bu nedenle hiçbir zaman gerçek anlamda mutlu ve huzurlu olmaz, sevildiklerini hiçbir zaman gerçek anlamda hissedemezler. Başka insanların sevgilerinden sürekli olarak kuşku duymalarının sebebi de budur.