Darwinizm, 20. yüzyılda insanlığı felaketlere sürükleyen çeşitli şiddet yanlısı ideolojilerin kökenidir. Ve bu ideolojiler Darwinizm'e dayanarak, "kendinden olmayanla çatışmayı veya savaşmayı" desteklemişler, hatta bu görüşü en önemli yöntemleri olarak benimsemişlerdir.
Dünya üzerinde farklı inançlar, farklı dünya görüşleri, farklı felsefeler olduğu açık bir gerçektir. Ve tüm bu farklı fikirlerin birbirlerine taban tabana zıt özellikleri olması da son derece doğaldır. Ancak bu fikirler birbirlerini iki farklı şekilde değerlendirebilirler:
Darwinizm Çatışmayı, Din Ahlakı ise Barış ve Sevgiyi Emreder
"Terörizm" adını verdiğimiz felaket, bu ikinci bakış açısının ifadesinden başka bir şey değildir. Bu iki yaklaşım arasındaki farkı incelediğimizde, Darwinizm'in insanların bilinçaltına aşıladığı "insan, çatışan hayvandır" telkininin son derece etkili olduğunu görürüz. Belki çatışma yolunu seçen insan ve grupların çoğunun Darwinizm'den, bu ideolojinin prensiplerinden haberi yoktur. Ama sonuçta felsefi temeli Darwinizm'e dayanan bir bakış açısını benimsemektedirler. Onları bunun doğruluğuna inandıran şey, "bu dünyada güçlüler ayakta kalır", "büyük balık küçük balığı yutar", "savaşmak erdemdir", "insan savaşarak yücelir" gibi temeli Darwinizm'e dayanan sloganlardır. Darwinizm'i kaldırın, bu sloganların da altı boş kalacaktır.
Aslında Darwinizm fikri ortadan kaldırıldığında, geriye "çatışmacı" bir felsefe kalmamaktadır. Yeryüzündeki insanların büyük bölümünün inandığı üç din de (Hıristiyanlık, Yahudilik ve İslam) çatışmacılığa karşıdır. Her üç din de, yeryüzünde barış ve huzur sağlanmasını amaçlamakta, masum insanların öldürülmesine, zulüm ve işkence görmesine karşı çıkmaktadır. Çatışmayı ve şiddeti, Allah'ın insanlar için belirlemiş olduğu ahlaka aykırı olan, anormal ve istenmeyen kavramlar olarak kabul etmektedir. Oysa Darwinizm, çatışmayı ve şiddeti, mutlaka var olması gereken, doğal, doğru ve meşru kavramlar olarak görmekte ve göstermektedir.
Bu nedenle, eğer birileri çıkar da, İslam, Hıristiyanlık veya Yahudilik adına, bu dinlerin kavramlarını ve sembollerini kullanarak terör uygularsa, çatışmacılık körüklerse, bilin ki o kişiler gerçek Müslüman, Hıristiyan veya Yahudi değildir. Gerçekte bir Sosyal Darwinist`tir. Din kisvesi altına gizlenmiştir, ama samimi bir inanç sahibi değildir. Dine hizmet etmek için ortaya çıktığını iddia etse de, gerçekte dine ve dindarlara düşmandır. Çünkü, bizzat dinin yasakladığı bir suçu, hem de insanların gözünde dine karşı savaşacak şekilde, zalimce işlemektedir.
Dolayısıyla dünyamızı saran terör belasının kökeni, herhangi bir dinde değil, dinsizlikte, dinsizliğin çağımızdaki tanımları olan "Darwinizm" ve "materyalizm"de gizlidir.
Barış ve Huzur İsteyen Her İnsan, Darwinizm Tehlikesini Fark Etmelidir
Herhangi bir sorunla mücadele ederken, asıl önemli olan o sorunun kökenini, asıl kaynağını düzeltmektir. Örneğin çevreye pis koku yayan bir çöplüğün çevresi ne kadar temizlenirse temizlensin, o çöplük koku yaymaya devam edecektir. Alınan tüm önlemler geçici, kısa süreli olacaktır. Çözüm çöpün kaynağını temizlemek, çöpü tamamen ortadan kaldırmaktır. Dolayısıyla, terörle mücadele etmek için tek tek teröristleri aramak ve onları etkisiz hale getirmeye çalışmak etkin ve kalıcı bir çözüm değildir. Dünyanın terörden kurtulabilmesi için, önce terörist yetiştiren ana kaynak tespit edilmeli ve bu kaynak ortadan kaldırılmalıdır. Teröre asıl sebep olan ana kaynak ise insanların sapkın ideolojileri ve bu yönde aldıkları eğitimdir.
Günümüzde dünyanın hemen her ülkesinde, Darwinizm tüm okullarda bilimsel bir gerçekmiş gibi okutulmaktadır. Gençlere, Allah'ın kendilerini yarattığı, bir ruh, akıl ve vicdan sahibi varlıklar oldukları, öldükten sonra dünyada yaptıklarından dolayı Allah'a hesap verecekleri ve bu hesaba göre sonsuza kadar cennette veya cehennemde kalacakları öğretilmemektedir. Aksine, rastlantılar sonucunda oluşmuş, ataları hayvanlar olan, Allah'a karşı sorumlu olmayan, başıboş varlıklar oldukları ve ancak savaş ve çatışma ile üstün gelerek hayatta kalabilecekleri öğretilmektedir. Okul hayatı boyunca bu telkini alan insanların beyinlerini yıkamak, onları insanlık düşmanları haline getirmek, masum küçük çocukları katledecek kadar zalimleştirebilmek ise bu aşamadan sonra çok kolaydır. Bu tür bir eğitim almış gençleri her türlü sapkın ideoloji kolaylıkla kendi safına çekebilir; onlara her türlü vicdana ve akla aykırı eylemi yaptırtabilir, her türlü sapkınlığı ve zalimliği önemli bir amaç olarak gösterebilir. Son bir yüzyıldır dünyayı kasıp kavuran komünist, faşist, ırkçı terör grupları, bu eğitim sisteminin ürünleridir.
Bu "eğitim sistemi"nin ikinci büyük zararı ise, eğitimi dinden soyutlayarak, dini cahil insanların dünyasıyla sınırlamaya çalışmasıdır. "Eğitimli" olanlar, Darwinist-materyalist telkinle dinsizleşirken, din eğitimsiz insanların kontrolünde kalmaktadır. Bu durumda, hurafe ve batıl inançlar kolayca gelişebilmekte, din adına dine tamamen aykırı fikirler ortaya atan kişiler etkili olabilmektedir.
Geçtiğimiz yüzyıldan bu yana yaşanan pek çok olay bu konuya çok açık bir örnektir. Allah'tan korkan, Allah'ı seven, ahirette her yaptığından hesap vereceğini bilen hiçbir insan, on binlerce suçsuz insanın ölümüne ve yaralanmasına, binlerce masum çocuğun öksüz veya yetim kalmasına sebep olacak bir şeyi asla yapmaz.
Çözüm
Sonuç olarak çözüm, terörün asıl kaynağı olan Darwinist-materyalist eğitime son vermek, dünyada gençleri gerçek bilimsel bulgular doğrultusunda hazırlanmış bir müfredata göre eğitmek ve onlara Allah korkusunu, akılcı ve vicdanlı davranmayı öğretmektir. Bunun sonucu, Allah'ın Kuran'da bildirdiği gibi huzurlu, güvenli, affedici, hoşgörülü insanların oluşturduğu toplumlar olacaktır.