Adnan Oktar'ın 27 Şubat 2011 Tv Kayseri'deki Canlı Sohbetinden
Allah ne diyor; “gecikmeksizin” diyor. Acil. Deccal çıktıysa gecikme olmaz zaten. “Gecikmeksizin Firavun'a,” deccale, “giderek deyin ki: "Gerçekten biz, alemlerin Rabbinin elçisiyiz."” “Allah bizi Mehdi olarak gönderdi, hidayet elçisiyiz” diyorlar, inşaAllah. “İsrailoğulları'nı bizimle birlikte göndermen için (sana geldik).” “Bırak bizleri” diyorlar, “Müslümanları bırak. Rahat edelim.” “(Gittiler ve Firavun:) Dedi ki:” deccal diyor ki; “Biz seni içimizde daha çocukken yetiştirip büyütmedik mi?” Daha küçükken biz seni yetiştirip büyütmedik mi diyor. Hz. Mehdi (a.s) da aynı şekilde büyük bir şehirde yetişecektir. “Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi?” Onu başına kakıyor kendi kafasınca, aptal olduğu için deccal. Mehdiler hep deccallerle içiçe olmuşlar, görüyor musunuz? Deccallere çok yakın yaşamışlar. “Sen ömrünün nice yıllarını aramızda geçirmedin mi? Ve sen, yapacağın işi (cinayeti) de işledin; sen nankörlerdensin.” Ona iftira ediyor, hakaret ediyor. “(Musa) Dedi ki: "Ben onu yaptığım zaman şaşkınlardandım."” “Boş bulundun yaptım, kasten yapmadım” diyor. “Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım; sonra Rabbim bana hüküm (ve hikmet) verdi ve beni gönderilen (elçilerden) kıldı.” “Beni Mehdi kıldı, beni tebliğci kıldı” diyor, inşaAllah. “Bana karşı lütuf-dediğin nimet de, İsrailoğulları'nı köle kılmandan dolayıdır.” Yani “bana lütuf gibi gösterdiğin, nimet gibi gösterdiğin, başıma kaktığın olay da İsrailoğulları’nı köle olarak aldın” diyor, “köle olarak kullanıyorsun, bundan dolayı” diyor. “Firavun dedi ki: "Alemlerin Rabbi nedir?"” Sürekli Allah’tan bahsedince, “nedir alemlerin Rabbi?” diyor. “Dedi ki: "Göklerin, yerin ve bu ikisi arasında olan her şeyin Rabbidir. Eğer 'kesin bilgiyle inanıyorsanız' (böyledir)."” “Senin inancın yanlış” diyor, o zaman o Darwinist-materyalist düşünceyi savunuyor, evrimi savunuyor. “Yanlış senin inancın, her şeyi Allah yaratır” diyor. Firavun, “çevresindekilere dedi ki: "İşitiyor musunuz?"” Züppelik olsun diye yapıyor. Halk arasında var ya; “duydun mu?” falan derler ya böyle. “(Musa:) Dedi ki: "O sizin de Rabbiniz, geçmişteki atalarınızın da Rabbidir."” Bizimkiler diyor ya, “Kabataş Çağı’nda adamlar var, Yontmataş Çağı’nda adamlar var” diyor. Sanki o devirde kendisi de onlarla beraber taş yontmuş gibi, nereden biliyorsun? Direkt atıyorsun. 32 bin yıllık resimlere bakıyoruz, muhteşem. Gel bir tanesini yap da göreyim seni. O boyayı sen bir elde et, resmi yap, ben sana istediğin kadar para vereceğim. Ama boyacı dükkanına falan gitmeyecek. Kıra, araziye götüreceğiz, oradaki o boyayı elde edecek ve o resimleri yapacak. Bir on trilyon da ona veriyorum. Gitsin yapsın. Yapamaz. Çünkü orada kullanılan teknik malzeme şu anki bilimle ancak elde edilebilen malzeme ve 32 bin yıldan beri boya solmamış, öyle bir boya kullanmış adamlar. Şimdi duran gazeteler falan oluyor, yazılar oluyor müzelerde falan, “aman flaş falan çakmayın, boyası gidiyor” diyorlar. Işık kullandırtılmıyor. Başka bir yerde, kapalı bir yerde olsa da durmuyor zaten, okside olur, kaybolur. Bak, adamların yaptığı resimler 32 bin yıldan beri olduğu gibi duruyor. Ve nefis. Adam gölge tekniği kullanarak, üç boyut tekniği kullanarak yapmış resmi. Akademide imtihana girse, birinci olur adam, inşaAllah.