İslam ahlakına dayalı olan Türk-İslam Birliği sayesinde tüm Müslümanlar birbirleri ile doğrudan ilişki içinde olacak, birbirlerinin sorunlarını yakından tanıyacak, dayanışma içine girecek ve "tüm Müslümanlar kardeştirler" ilkesi temel alınacaktır.
Müslümanlar, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)`in devrinden bu yana, insanlığa; akıl, bilim, düşünce, sanat, kültür, medeniyet gibi alanlarda öncülük etmiş, "insanların hayrı"na dev eserler ortaya koymuşlardır. Avrupa Ortaçağ`ın karanlığında iken, dünyaya bilimi, akılcılığı, tıbbı, sanatı, temizliği ve diğer pek çok hasleti Müslümanlar öğretmiştir. Kuran`ın nurundan ve hikmetinden kaynaklanan bu İslami yükselişi tekrar başlatmak için, geçmişte olduğu gibi bugün de Müslümanların İslam ahlakını ve Peygamber Efendimiz (sav)'in sünnetini temel alan bir yol göstericiliğe ihtiyaçları vardır.
İslam Kültürü İçinde Birleşmek
Bugün dünyanın en önemli ekonomik ve siyasi güç merkezlerinden biri Avrupa Birliği`dir. AB farklı dilde, farklı siyasi görüşte, farklı toplum yapısında 25 ülkeyi bir araya getirmeyi ve ortak hareket ettirmeyi başarmaktadır. Bu yapının en önemli özelliği, üye ülkelerin tümünün "Avrupa kültürü" üzerine inşa edilmiş bir değerler sistemini kabul etmeleridir. Bu değerler sistemi üzerinde, birbirleri ile siyasi, ekonomik, kültürel işbirliği yapmalarıdır. Bu katılımcı birlik yapısı Müslüman ülkeler içinde güzel bir örnek olacaktır. Türk-İslam Birliği de, üye ülkeleri ortak bir "İslam kültürü" içinde birleştirecektir. İslam ahlakını kendine temel almış bu birlik sayesinde de tüm Müslümanlar birbirleri ile doğrudan ilişki içinde olacak, birbirlerinin sorunlarını yakından tanıyacak, dayanışma içine girecek ve "tüm Müslümanlar kardeştirler" ilkesi temel alınacaktır. Böylece, Türk-İslam dünyasını sevgi, kardeşlik ve dayanışma temeli üzerine kurulu bir potada eritirken üye ülkelerin aralarındaki muhabbeti ve işbirliğini de arttıracaktır. Kuran ahlakının gereği olan Müslümanlar arasındaki dayanışma konusundaki hükümler, tüm Müslümanlar tarafından dikkate alınmalıdır. Allah Kuran`da insanlara mal hırsından korunmayı, ihtiyaç içinde olanları koruyup gözetmeyi ve yardımlaşmayı emretmiştir.
Allah inananlara karşı çok merhametli ve çok bağışlayıcıdır. İnananlar Allah`ın kendilerini bağışlamasını, sevmesini, korumasını istedikleri gibi diğer insanlara karşı da affeden, hoşgören ve koruyan olmalıdırlar.
Yüce Rabbimiz, Kuran`da iman edenlerin birbirlerinin velileri olduğunu bildirmiştir. (Tevbe Suresi, 71) Dost, yardımcı, destekçi, koruyucu gibi anlamlar içeren "veli" sözcüğü, Müslüman toplumlar arasındaki dayanışmanın ve desteğin önemini vurgulamaktadır.
İslam Ahlakının Özü Barış, Sevgi, Şefkat, Kardeşlik ve Fedakarlıktır
Türk-İslam Birliği, yalnızca Müslümanlara değil tüm insanlığa barış getirmeyi hedef edinmeli, aldığı kararlarda ve uygulamalarında barışsever ve uzlaşmacı bir tavır sergilemelidir. İslam`ın özü, Allah`ın Kuran`da bildirdiği güzel ahlaktır. Bu ahlak iman edenlerin, sevecen, yumuşak huylu, şefkatli, hoşgörülü, adil, anlayışlı, sabırlı ve fedakar olmalarını gerektirir ve insanları huzur ve barış dolu bir dünyaya davet eder.
Müslüman Allah`tan korkan ve O`nun emirlerine uyan, Kuran ahlakını titizlikle uygulamaya çalışan, dünyayı güzelleştiren, barışı ve huzuru hakim kılan insandır. Amacı insanlara güzellikte, iyilikte ve hayırlı davranışlarda bulunmaktır.
Bu nedenle Türk-İslam Birliği`nde İslam ahlakının insanlara kazandırdığı fedakarlık, kardeşlik, dostluk, dürüstlük, adalet, sadakat, vefa ve hizmet anlayışı en güzel şekilde temsil edilmelidir.
İnsanların fikir, düşünce ve yaşam özgürlüğünü güvence altına alan İslam ahlakı, insanlar arasında gerginliği, anlaşmazlığı, birbirlerinin hakkında olumsuz konuşmayı ve hatta olumsuz düşünceyi (zannı) dahi yasaklar. Müslümanların oluşturduğu bir birliğin de, bu esasları temel alarak dünya barışı için faaliyet göstermesi gereklidir.
Müslüman toplumunun özelliği itidalli ve dengeli olması, insanlara iyiliği emredip onları kötülükten sakındırmasıdır.
Allah`ın Kuran`da bildirdiği özellikleri yaşayan Müslümanların meydana getirdiği bir birlikteliğin, bütün bu güzel ahlak özelliklerinin koruyucusu ve en güzel temsilcisi olması gerektiği açıktır.
İslam Ahlakının Güzelliklerini Yaşamak
Ekonomik ve toplumsal sorunların çözümü ile toplumsal ahlak arasında önemli bir ilişki vardır. Örneğin, ekonomik sorunların en önemlilerinden biri olan sosyal adaletsizlik, temelde ahlaki bir sorundur. İslam ahlakını özümsemiş bir toplumda sosyal adaletsizlik yaşanmaz. Allah Kuran`da insanların ihtiyaçlarından arta kalanı, ihtiyacı olanlarla paylaşmalarını tavsiye etmiştir. Ayrıca israf, Allah`ın haram kıldığı bir fiildir. Maddi imkanların belirli insanlara imtiyaz sağlayan bir unsur haline gelmemesi, yalnızca bir grup insan tarafından paylaşılan bir ayrıcalık olmaması Kuran ahlakının gereğidir.
Kuran ahlakı sosyal dayanışmayı gerektirir ve insanların birbirlerinin ihtiyaçlarını gözetmelerini emreder. Hatta, Müslümanlar kendi ihtiyaçları olsa dahi ellerindeki yemeği öncelikle fakirlere ikram edecek kadar fedakar bir ahlaka sahiptirler. Üstelik bunu karşılarındakinin memnuniyeti için değil Allah`ın rızasını kazanmak için yaparlar. Kuran`da şöyle bildirilmektedir:
"Kendileri, ona duydukları sevgiye rağmen yemeği, yoksula, yetime ve esire yedirirler. ``Biz size, ancak Allah`ın yüzü (rızası) için yediriyoruz; sizden ne bir karşılık istiyoruz, ne bir teşekkür. " (İnsan Suresi, 8-9)
Bireyler arasındaki dayanışma ve yardımlaşma kolaylıkla milletler arası ilişkilerde de sağlanabilir. Burada da İslam ahlakı, Türk-İslam Birliği`ne üye ülkelere yol gösterecektir.
Bir yanda abartılı lüks tüketimde bulunan bir ülke varken, diğer tarafta yeni doğmuş binlerce bebeğin açlıktan ölüyor olması kabul edilebilir bir durum değildir. Vicdan sahibi her insan bu durumdan rahatsızlık duyar.
Allah`ın Kuran`da emrettiği ahlakın gereği olarak israf önlendiğinde, dayanışma ruhu geliştirildiğinde, insanlar paylaşmaya teşvik edildiğinde ve özellikle insanlar vicdanlarını kullanmayı öğrendiklerinde, ekonomik dengesizlikleri tamamen ortadan kaldırmak mümkün olacaktır.