Sn. Ertuğrul Özkök"ün İnsan-Maymun Benzerliği Yanılgısı
ucgen

Sn. Ertuğrul Özkök"ün İnsan-Maymun Benzerliği Yanılgısı

1718
12 Mayıs 2002 tarihli Hürriyet gazetesinde, Sayın Ertuğrul Özkök"ün "Türkler, Maymunlar Gibidirler, Kötüdürler" başlıklı bir yazısı yayınlandı. Bu yazıda yeralan bazı yanılgılar aşağıda açıklanmaktadır.

12 Mayıs 2002 tarihli Hürriyet gazetesinde, Sayın Ertuğrul Özkök"ün "Türkler, Maymunlar Gibidirler, Kötüdürler" başlıklı bir yazısı yayınlandı. Bu yazıda yeralan bazı yanılgılar aşağıda açıklanmaktadır.

Şempanze ve insanların genetik malzemesinin %98 benzer olduğu yanılgısı

Sayın Özkök yazısında, Adrian Berry"nin "Sonsuzluğun Kıyıları" adlı kitabından sözediyor ve bu kitapta yer alan bazı açıklamalara yer veriyordu. Söz konusu kitapta şempanzelerle insanlar arasında %98 genetik benzerlik olduğu iddia edilmektedir. Bu, hiçbir bilimsel dayanağı olmayan, evrimcilerin propaganda amaçlı kullandıkları bir iddiadır.

Herşeyden önce, insanla şempanzenin genetik yapılarının birbirine % 98 benzer olduğunu iddia etmek için şu anda insanınkinin olduğu gibi şempanzenin de genetik yapısının çözülmesi, ikisinin karşılaştırılması ve bu karşılaştırma sonucunun elde edilmiş olması gerekir. Oysa elde böyle bir sonuç yoktur. Çünkü, şu ana kadar yalnızca insanın genetik haritası çıkartılmıştır. Şempanze içinse henüz böyle bir çalışma yapılmamıştır.

Gerçekte, zaman zaman gündeme gelen insan ve maymun genlerinin % 98 benzeştiği iddiası, yıllar önce üretilmiş propaganda amaçlı bir slogandır. Bu benzerlik iddiası insanda ve şempanzede bulunan 30-40 civarındaki temel proteindeki amino asit dizilimlerinin benzerliğinden yola çıkılarak yapılmış olağanüstü abartılı bir genellemedir.

Oysa insanda 30 bin civarında gen ve bu genlerin kodlandığı 100 bin kadar protein vardır. Bu yüzden, 100 bin proteinin sadece 40 tanesinin benzemesiyle insan ve maymunun bütün genlerinin % 98 aynı olduğunu iddia etmenin hiçbir bilimsel dayanağı yoktur. Kaldı ki, söz konusu 40 protein üzerinde yapılan DNA karşılaştırması da tartışmalıdır. Bu karşılaştırma, 1987 yılında Sibley ve Ahlquist adlı iki biyolog tarafından yapılmış ve Journal of Molecular Evolution dergisinde yayınlanmıştır. (i) Oysa daha sonra bu ikilinin verilerini inceleyen Sarich isimli bilim adamı, kullandıkları yöntemin güvenilirliğinin tartışmalı olduğu ve verilerin abartılı yorumlandığı sonucuna varmıştır. (ii)

İnsan DNA"sı, solucan, sinek veya tavuğa da benzemektedir!

 

Kaldı ki söz konusu bu temel proteinler diğer pek çok farklı canlılarda da bulunan ortak hayati moleküllerdir. Yalnızca şempanzede değil, bütünüyle farklı canlılarda bulunan aynı tür proteinlerin yapısı insandakilerle çok benzerdir.

Örneğin, New Scientist dergisinde aktarılan genetik analizler, nematod solucanları ve insan DNA"larında % 75"lik bir benzerlik ortaya koymuştur. (iii) Bu, elbette insan ile bu solucanlar arasında sadece % 25"lik bir fark bulunduğu anlamına gelmemektedir!

Genetik benzerlik evrime delil olmaz

Görüldüğü gibi, evrimcilerin şempanze insan arasında % 98 benzerlik olduğu iddiası gerçekçi değildir. Ancak iki farklı türdeki canlı, genetik açıdan % 98 oranda benzer bile olsa, bu ikisi arasında evrimsel bir ilişki kurulamaz. Çünkü genetik çalışmalar türlerin çok özel genetik şifrelere sahip olduklarını göstermektedir. Bu şifrelerde meydana gelen en küçük değişim bile o tür açısından ölümcül sonuçlar getirmektedir. Üstelik canlılardaki bu özel yapı genetik şifrenin işlerliğiyle ilgilidir.

Bunu anlamak için birbirine benzer iki canlı türüyle, birbirine benzeyen iki binayı karşılaştıralım. Evrimcilerin iddiası genetik benzerlik olduğuna göre, bunu bir bakıma canlının projesi olarak değerlendirmek mümkündür. İki canlının ve iki binanın projelerinin % 98 oranında aynı olduğunu kabul edelim. Sonra da bu projelere dayanarak ortaya çıkan canlıların biçimlerini ve binaların yapılarını birbirleriyle kıyaslayalım. Sonuç, genetik yapıları % 98 aynı olan canlılar arasında kapanması mümkün olmayan bir yapı ve fonksiyon farklılığına karşın, projeleri % 98 aynı olan binaların birbirine benzer olacağıdır.

Hem canlılar, hem de binaların projelerinde % 1"lik fark olmasına rağmen niçin binalar çok benzemekte, ama canlılar benzememektedir? Bunun sebebi genetik yasalarının işleyişidir. Pleiotropi adı verilen genetik kanunun bilinmesi ile bu konu daha da açıklık kazanır. Buna göre canlı vücutlarında bulunan bir gen birden fazla özellik üzerinde etkindir. Bir özellik ise birden fazla gen tarafından kontrol edilir. (iv)

Bunun anlamı, iki canlı türünün genetik yapıları arasındaki fark % 1 bile olsa, bu farkın gerçek boyutunun çok daha geniş bir alana uzanmasıdır. Çünkü bina projesindeki % 1"lik fark, yapıda % 1 fark anlamına gelirken, canlı projesi, yani genetik yapıları arasındaki % 1"lik fark o iki canlının yapısı arasında çok büyük farkın olması anlamına gelecektir. Çünkü canlıların farklı olan % 1"lik genetik parçaları, benzer olan % 98"lik genetik yapıda kodlanan özelliklere de müdahale etmektedir.

Benzerliklerin nedeni: "Ortak Tasarım"

 

Elbette insan bedeninin diğer canlılarla moleküler benzerlikleri olacaktır; çünkü aynı moleküllerden oluşmakta, aynı suyu ve atmosferi kullanmakta, aynı moleküllerden oluşan besinleri tüketmektedirler. Elbette ki metabolizmalarının ve dolayısıyla genetik yapılarının benzemesi de doğaldır. Ancak bu, "ortak malzeme", bir evrimin değil "ortak tasarımın", yani hepsinin aynı plan üzerine yaratılmış olmalarının sonucudur.

Bir örnek konuyu daha iyi açıklayabilir: Dünya üzerindeki tüm köprüler de benzer malzemelerle (tuğla, demir, çimento vs.) yapılır. Ama bu durum bu köprülerin birbirlerinden "evrimleştikleri" anlamına gelmez. Ortak bir malzeme kullanılarak, ayrı ayrı inşa edilirler. Canlıların durumu da buna benzetilebilir. Ancak elbette ki canlıların yapısı köprülerle kıyaslanmayacak kadar komplekstir.

Canlılık evrimin iddia ettiği gibi bilinçsiz rastlantılarla değil, sonsuz bir bilgi ve akıl sahibi olan Yüce Allah"ın yaratmasıyla meydana gelmiştir.

Sadece şempanzelerin değil, başka canlıların da insanlara benzeyen özellikleri bulunmaktadır.

Evrimciler, insanın maymunlarla ortak bir atadan evrimleştiğine insanları inandırmak için, maymunların insanları andıran bazı davranışlarına büyük önem verir ve sık sık bu benzerlikleri gündeme getirirler. Oysa, doğadaki canlıların birçoğu, insanlara benzeyen davranışlar göstermektedir. Sözgelimi, bal peteklerini mühendislik tasarımını andıran hesap ve planla inşa eden bal arıları, karınca kolonilerindeki insanlardan çok daha başarılı, olağanüstü sosyal düzen ve dayanışma dişi ve erkek penguenlerin yavrularına gösterdiği şefkat bunlardan bazılarıdır.

Ayrıca, Berry"nin kitabında şempanzelerin tuzak ve pusu kurma gibi özellikleri örnek verilmekteidr. Sayın Özkök ise, bir hayvan insana evrimsel açıdan ne kadar yakınsa, insanın kötü özelliklerine de o kadar sahip olduğunu öne sürmektedir. Oysa, doğada tuzak ve pusu kuran tek canlı şempanzeler değildir. Aslanlar, tilkiler ve hatta örümcekler dahi düşmanlarına pusu kurarlar. Veya şempanzelerin taklik yeteneği, insanları andırdığı için bazı kimseler büyük bir heyecan duymakta ve maymunların insanın yakın bir akrabası olduğuna daha da kanaat getirmektedirler. Oysa, papağanlar ve hatta muhabbet kuşları insanların ses tonlarını, konuşma üsluplarını dahi taklit edebilme yeteneğine sahiptirler. Ancak sırf bu benzerliklerden dolayı, evrimciler dahi karıncaların, örümceklerin, muhabbet kuşlarının veya tilkilerin insana evrimsel açıdan yakın bir akraba olduğunu iddia edemezler.

Kısacası, sadece şempanzelerde değil, birçok canlı türünde insanlara benzeyen bazı davranışlar görmek mümkündür. Ancak bu benzerliklerin hiçbiri, insanla bu canlılar arasında evrimsel bir bağ kurmak için yeterli değildir.

Sonuç

Sonuçta insanlarla şempanzeler arasında %98 genetik benzerlik olduğu iddiası doğru değildir. Böyle bir benzerlik olsa bile, bu insanların maymunlarla ortak bir atadan evrimleştiğini göstermez. İnsan, tarih boyunca hep insan olarak varolmuştur. Bazı insanların sahip oldukları kötü ahlak özellikleri ise, onlara hayvan atalarından miras kalmamıştır. Kötülük her insanın nefsinde vardır. Ancak, Allah"tan korkup sakınan, vicdan ve akıl sahibi insanlar, nefislerindeki kötülüklere değil, iyiliklere uyarlar. Allah bu gerçeği Şems Suresinde şöyle bildirmiştir: 

""Nefse ve ona "bir düzen içinde biçim verene",
Sonra ona fücurunu (sınır tanımaz günah ve kötülüğünü) ve ondan sakınmayı ilham edene (andolsun).
Onu arındırıp-temizleyen gerçekten felah bulmuştur.
Ve onu (isyanla, günahla, bozulmalarla) örtüp-saran da elbette yıkıma uğramıştır.""
(Şems Suresi, 7-10)

İyi ile kötüyü birbirinden ayırdetme, akıl ve vicdan ile karar verme yeteneği ise sadece insana mahsus özelliklerdir. Hiçbir sözde evrim mekanizması veya tesadüf, düşünmekten, konuşmaktan, irade ve akıldan yoksun maymunlara, insan ruhuna ait bu özellikleri kazandıramaz.


i Sibley and Ahlquist Journal of Molecular Evolution, sayi 26, s. 99-121 
ii Sarich et al., Cladistics, 1989, 5:3-32
lang=EN-US>
iii Karen Hopkin, "The Greatest Apes", New Scientist, 15 Mayis 1999, s. 27

iv Michael Denton, Evolution: A Theory in Crisis, London: Burnett Books Ltd., 1985, s. 145 

PAYLAŞ
logo
logo
logo
logo
logo
İNDİRMELER