ATOMLAR YAKLAŞIK 15 MİLYAR YILDIR VAR VE MÜTHİŞ HIZLA HAREKET EDİYORLAR AMA NE ATOMLAR NE DE ALT PARÇACIKLAR BİRBİRLERİNE HİÇ ÇARPMIYOR
Tüm evrende 10 üzeri 78 atom bulunduğu hesaplandı. Yani 10’a 78 sıfır ekliyoruz, o kadar atom. Bu atomların tek bir tanesinde bile kargaşa olmuyor ve hayatlarına da bir şey olmuyor. Ölme diye bir şey yok onlarda. Bazen 100’e yakın elektron aynı yörüngede dönüyor. Bazen de elektronlar yörüngeler arası geçiş yapıyorlar fakat hiçbir şekilde birbirlerine çarptıkları 15 milyar yıl içinde görülmemiş. Hiç olmuyor, hiç birbirlerine dokunmuyorlar. Gayet düzgün. Bir de nereden geçeceği belli olmadığı halde, ani karar vererek geçiyorlar. Her birinin ayrı aklı var. Ne zaman nereden geçeceği belli değil. Yani çılgın gibi dönüyorlar, dönerken de birbirlerine hiçbir şekilde çarpmıyorlar. Mesela insan ölüyor ama insandaki atomlar hiçbir şekilde ölmüyor, muntazam yaşıyor. Toprağa karışıyor, buhar halinde göğe karışıyor, başka bitkilerin köküne gidiyor oraya buraya gidiyor ama o atomlar asla ölmüyor. Ne yaparsan yap ölmüyor, yaksan da, üstüne darbe vursan da ölmüyor. Ama insan ufacık bir şeyde ölüyor biliyorsunuz.
HER ŞEYDE HAYIR VARDIR. BAŞIN AĞRISA, AYAĞIN BİR YERE TAKILSA HEPSİNDE HAYIR VARDIR. İNSANLAR ALEYHLERİNE SANDIKLARI İÇİN SIKINTI YAŞIYORLAR
Hep hayır düşünmek lazım, pozitif düşünmek lazım. Yani aleyhte düşünmemek lazım. Çünkü her şeyi tek tek Allah yaratıyor. Her şeyde hayır vardır. Yani mesela başı ağrısa onda bir hayır vardır, ayağı bir yere takılsa hayır vardır. Hayırsız hiçbir şey olmaz. İnsanlar hep aleyhine zannettikleri için ondan çok sıkıntıya giriyorlar. Halbuki her şeyde hayır olduğunu bilmiş olsalar Müslümanlar hiç sıkıntı çekmezler. Kuran’a tam uymak, Kuran’ın ifadesiyle şifadır. Allah, “Gönüllerde olana şifadır.” diyor Kuran için. Şifa olan ayetler indiriyor Cenab-ı Allah. Kuran’ı tam yaşayan ne ruhi ne de o tarz rahatsızlıklar çekmez. Yani bedenen de sağlıklı olur ruhen de sağlıklı olur. Tabii imtihan olarak rahatsızlıklar gelebilir ama genel anlamda çok sağlıklı olur. Şifadır Kuran. Tevekkül eden, her şeyin Allah’tan olduğunu bilen bir insanın gönlü müsterihtir, neşelidir, rahattır. Akıl sağlığı da yerinde olur, ruh sağlığı da yerinde olur.
KALBİM TEMİZ DİYEN AMA ALLAH'IN VARLIĞINI GÖRDÜĞÜ HALDE ALLAH'A ŞÜKREDİP SEVGİ GÖSTERMEYEN BİR İNSAN SAMİMİ DAVRANMIŞ OLMAZ
Samimi olan bütün kullar kurtulur. Ama şimdi samimiyse bir insan etrafa baktığında Allah’ın varlığı bütün açıklığıyla ve ihtişamıyla hemen görülüyor. Allah olduğuna göre yani Allah bir amaçla yaratacağı da belli olur. Çünkü biz hazır bir sofraya geldiysek o sofrayı yaratan biri vardır, meydana getiren biri vardır. Ve sofra sahibinin de bir amacı vardır. Biz orada yemeği yiyip, sofrayı yıkıp devirip dışarı çıkarsak bu bizim akıllı ve samimi olduğumuzu göstermez. Değil mi? Sofra sahibine teşekkür etmemiz lazım, saygı göstermemiz lazım. “Çok güzel olmuş eline sağlık.” dememiz lazım. Cenab-ı Allah da bir nimet yarattığında O’na hamd etmemiz, şükretmemiz, O’na teşekkür etmemiz gerekiyor. Eğer teşekkür etmiyorsa, hamd etmiyorsa bir insan nasıl kalbi temiz oluyor? Bir kere kalp orada bir kere eğrilmiş oluyor. Yani o kafadaki bir insana Allah neden cennet nasip etsin bir daha. Ona oradaki sofraya şükretmeyene yeni bir sofra neden olsun?
SAMİMİYET İNSANIN ALLAH'IN VİCDANINA VAHYETTİĞİNE UYMASI, O İLHAMI DUYMAZLIKTAN GELMEMESİDİR
Samimi iman insanın kendisine samimi olmasıyla olur. İnsan kendisinin samimi olup olmadığını bilir. Çünkü Allah vahiyle bildiriyor insanlara. Yani insan başıboş bırakılmamıştır. Her insana Allah her an vahyeder. Bu çok büyük bir nimet. Bakın peygambere nasıl vahyediyorsa, ama onlara sesli vahyediyor ama Allah müminlerin de kalbine vahyeder, vicdanına vahyeder. Neyin yanlış olduğunu bize bildirir, neyin doğru olduğunu da bildirir her an bildirir. Ona biz uyduğumuzda işte buna samimiyet deniyor. Ve samimi olduğumuzda biz hissederiz. Çünkü işimize gelmeyen şeyi de yapıyorsak bizim nefsimizle çatışan fakat vicdanımıza uygun olanı yapıyorsak o zaman samimiyiz demektir. Ama vicdanımıza uyuyor diyoruz ama aynı zamanda nefsimize de uymasını istiyoruz. O zaman bu samimiyetsizlik olur. Nefisle çatışmasına rağmen yapıyorsak o samimiyettir. Mesela adam yemek yiyecek, on tane pirzola kızarttı yiyor. Bir fakir kardeşi var yakın mümin aynı şartlarda müminler. O pirzolanın beş tanesini götürüp ona verirse bu bir samimiyet olur, dürüst bir tavır olur. Ama gidip bir tanesini verirse dokuzunu kendi yerse bu samimiyetsiz olur. Bu anlaşılır yani. Çünkü kardeş artık yani çok yakını. Onun ne üstünlüğü var yani onun ne aşağı yönü var? Buna benzer yani çok fazla örnek verebilirim.
İNSANIN SÜREKLİ KENDİNİ GELİŞTİRMESİ ÖNEMLİDİR. MÜMİN KURAN'LA İSLAM'LA KENDİNİ TEZKİYE EDECEK, BASİTLİKLERDEN SIRADANLIKTAN KURTULACAK
İnsanın kendini sürekli teskin etmesi, geliştirmesi çok büyük bir nimettir. O masonlukta ham taşın mikap taşa çevrilmesi olarak alınır. Yani sürekli o taşı yontarak, onun içinden o düzgün taşı çıkartmak yani o ham taşın içinden insan çıkartmak. Mümin de Kuran’la, İslam’la kendini tezkiye edecek. Basitliklerden, sıradanlıklardan kurtulacak. Mesela çok basitlikler vardır insanlar arasında görülür, çok iticidir. O yüzden de birçok insan kompleksli yaşar, huzursuz yaşar. Mesela birbirlerine bakıp sırıtırlar sebepsiz, durduk yere. Ortada hiçbir şey yoktur, o aşağılık kompleksinden kaynaklanır. Sıradan insanlarda görülen bir şeydir. Görende bir şey var da ona gülüyor desinler diye yaparlar. Çünkü onlara yapılmıştır, ondan o rahatsız olmuştur yahut bir kuyruk acısı vardır, bir yerden canı yanmıştır. O yüzden o basit insanlarda bu görülür. Sebepsiz birbirine bakıp sırıtma, sebepsiz anlamsız gülme. Yani karşı taraf da diyecek ki herhalde bir şey var ama ben göremedim. Fark etmediğim bir şey var ona gülüyorlar. Hem kendine güven getirmek için bunu yaparlar aşağılık kompleksi içinde olan insanlar hem de o basitliklerini, o kenar mahalle kültürünü vurgulayarak bir yere varacaklarını zannederler. Mesela bu bir alt kültürdür bu, bir alt karaktersizlik yönüdür. Ama kaliteli Müslümanlar böyle şeylere hiç tenezzül etmezler. Bunun üstüne çıkar, daha da onun üstüne çıkar, daha da onun üstüne çıkar, her türlü basitlikten kendilerini korurlar.