RADIO DAWN: Euzu billahi mineşşeytânirracîm Bismillahirrahmanirrahim. Sevgili dinleyiciler, programımıza hoşgeldiniz. Bugün bir doktorla beraberiz, ve bunu söylemekten memnuniyet duyuyorum. Sizi burda ağırlamak çok güzel Doktor Müşerref Hüseyin, hoşgeldiniz.
DR. HÜSEYİN: Aleyküm Selam. Programınıza katılmak büyük bir zevk.
RADIO DAWN: Bugün konuğumuz bir doktor ve Türkiye’den canlı uydu bağlantısı ile bize katılıyor. Diğer bir konuğumuz ise ünlü yazar Harun Yahya ve Oktar Babuna da tercümanı olarak bizimle birlikte olacak. Peki, kardeşim Oktar şu an hatta mısınız?
OKTAR BABUNA: Evet sizi dinliyoruz.
RADIO DAWN: Selamun Aleyküm.
OKTAR BABUNA: Aleyküm selam.
ADNAN OKTAR: Selamun Aleyküm.
RADIO DAWN: Peki, güzel, hattasnız, bu harika. Sanırım bu röportajı gerçekleştirmek için Creative Institute ile bağlantıya geçtiniz. Bunun için size çok teşekkür ederim. Bu çok güzel bir fırsat oldu. Biz burada Dr. Müşerref Hüseyin ile hazırız.
DR. HÜSEYİN: Selamun Aleyküm kardeşim Harun.
ADNAN OKTAR: Esselamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu.
RADIO DAWN: Böylece bugün programımızda kimlerle birlikte olduğumuzu öğrenmiş olduk; Oktar Babuna ünlü Türk yazar Harun Yahya’ya yönelteceğimiz soruları bizim için çevirecek. Harun Yahya Evrim Aldatmacası gibi çok tanınmış kitapların yazarı. Kitaplarını hemen hemen her İslami kitapçıda bulabilirsiniz. Bugün Harun Yahya ile konuşma imkanımız olacak; bu bizim için harika bir imkan. Kendisine yönelteceğimiz soruları Sayın Oktar çevirmeni vasıtası ile bizim için cevaplayacak. Kendisine bir kaç sorumuz olacak ve bu soruların cevaplarını kendisinden alabilirsek çok memnun olacağız. Evet konuşmamıza başlarken acaba kardeşimiz Harun Yahya bize biraz kendisinden ve geçmişinden bahsedebilir mi? Tüm bu kitapları nasıl yazmaya başladı, dünyanın bir çok yerindeki radyolarla bu röportajları nasıl gerçekleştirmeye başladı? Ayrıca Bilim Araştırma Vakfı tüm bunları nasıl başardı? Sanırım bu konularla başlamak uygun olacak.
ADNAN OKTAR: Bu kitapları 30 kişilik, doçent ve profesörlerden oluşan bir arkadaş grubum var, onlarla birlikte yapıyorum. Onlar bana Almanca, İngilizce, Fransızca yabancı dillerde dünyadaki her türlü bilgiyi toplayıp getiriyorlar. İlgili resimleri fotoğrafları getiriyorlar. Ben bunları bir araya getirip yorumluyorum ve aradaki bağlantılarını kuruyorum. Sonra redaktöre veriyoruz ve kolayca bu kitapları hazırlamış oluyorum. Yani resimlerle ve araştırma kısmı ile ben ilgilenmiyorum, arkadaşlarım ilgileniyorlar. Üç yüzün üzerinde eser yazdım. Yaklaşık altmışın üzerinde yabancı dile bunlar çevrildiler. Sadece bu sene içerisinde 18 milyon adet satıldı, 80 milyon adet kitabım da internetten indirildi, sadece bu yıl içerisinde. MaşaAllah, her geçen yıl, her geçen zaman, daha da artıyor bu sayı. www.harunyahya.com adresinden dünya çapında kitaplarımı indirebiliyorlar.
RADIO DAWN: Evet, Harun Yahya’nın kitaplarını Internetten indirebilirsiniz, bu çok ilginç bir bilgi; bu bilgileri programımızın sonunda bir kez daha tekrar edeceğiz. Harun Yahya belki de dünyada en çok evrim konusundaki çalışmaları ile tanınıyor. Size şöyle tarif edeyim; etrafımıza baktığımızda her yönüyle ilham veren olağanüstü bir gezegenle karşılaşıyoruz. Milyonlarca, sayamayacağımız kadar çok değişik türde bitki ve hayvan, kuşlar, deniz canlıları, küçük böcekler var çevremizde. Harun Yahya’nın bu konuya bakış açısını ve bu açıyı nasıl elde ettiğini öğrenmek istiyorum. Tüm bu varlıklar hep var mıydı? Bazıları gelip yok mu oldular? Bu konudaki görüşleri nelerdir?
ADNAN OKTAR: Bunları Allah zaman içerisinde, zamana yayarak yaratmıştır. Başlangıçta belirli bir bölümünü, daha sonra belirli bir bölümünü ve daha sonra belirli bir bölümünü yaratmıştır. İnsanı en son olarak yaratmıştır. Bunu fosil kalıntılarından da anlıyoruz fakat hiçbir değişikliğe uğramadıklarını da görüyoruz. Çünkü 250 milyonun üzerinde yaklaşık 300 milyona yakın fosil bulunmuştur. Bunların tamamı Yaratılışı ispat eden fosillerdir. Yani şimdiki görünümlerini aldığımızda, o zamanki görünümleriyle kıyasladığımızda, yani fosillerle kıyasladığımızda hiçbir değişikliğin olmadığını görüyoruz. Bu da canlıların evrim geçirmediğini gösteriyor. Yani bu çok net açık kesin delildir. Bu delilin üstüne başka delile gerek yoktur. Çünkü 250 milyon fosil 250 milyon delil demektir Bunların tamamında Yaratılışın ispatını görüyoruz. Eğer evrim olsaydı bu canlılarda herhangi bir değişiklik olması gerekirdi. Hiçbir değişiklik olmamıştır.
RADIO DAWN: Peki, Bir örnek vermek gerekirse, bir kediyi ele alalım; hani bazılarımızın evcil hayvanları oluyor bunlardan biri komşumuzun kedisi, Charlie diyelim adına. Onu bildiğimizden beri var mıydı? Bu kedi nasıl var oldu? Sizin bu konudaki bakış açınızı tam olarak anlamak için soruyorum bunu.
ADNAN OKTAR: Kedi fosillerine baktığımızda, yani 20 milyon yıllık, 30 milyon yıllık, 40 milyon yıllık fosillere baktığımızda aynısıyla durduğunu görüyoruz. Aslanın da mesela 70 milyon yıllık fosili var, hiçbir değişikliğe uğramamış, olduğu gibi duruyor. Kaplan kafataslarına bakıyoruz, yine onlar da öyle, 70 milyon yıllık, 80 milyon yıllık Çin’de bulunan kaplan kafatasları var, hiçbir değişikliğe uğramamış. Başlangıçta neyse sonunda da aynısı olduğunu görüyoruz, yani diş yapısı, kemik yapısı, dış görünümü hacmi açısından hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Bu Allah’ın bir sanatıdır ve Allah’ın bunu fosillerle insanlara ispat etmesi de ayrıca bir harikadır, Allah’ın bir mucizesidir.
RADIO DAWN: Dr. Müşerref, burada siz de konuşmamıza katılırsanız. Siz bir biyo-kimyagersiniz ve El-Eser Üniversitesi’ndende pek çok deneyiminiz var. Bu konuya siz ne diyorsunuz?
DR. HÜSEYİN: Harun kardeşimizden bu sonuca nasıl vardığını öğrenmek istiyorum. Bu gösterilebilir, gerçek bilim mi?
ADNAN OKTAR: Paleontolojik delillerde evrimin olduğuna dair bir ara fosil, herhangi bir delil şu ana kadar bulunamamıştır. Ben, eğer öyle bir delil olursa buna 10 trilyon para vereceğimi söylemiştim. Eğer arkadaş bu tarzda bir delil elinde varsa getirsin veyahut ben geleyim, 10 trilyon para vereceğim yani yeminle söylüyorum 10 trilyon para vereceğim. Ama yeter ki bana tek bir tane ara fosil göstertsin.
RADIO DAWN: Söylemek gerekirse ben de bunu web sitenizde okudum, bu ödülü almaya uygun bir ara geçiş formu örneği verebilir misiniz bana? Tam olarak neyi kastettiğinizi anlamış oluruz. Ara geçiş formu derken neyi kastediyorsunuz?
ANDAN OKTAR: Yani arkadaşın dediği tarzda, mesela, farzedelim kedinin evrimi veyahut kaplanın evrimini ait daha önce oluşmuş, mutasyona uğramış garip varlıklar. Yani mutasyon sonucunda değişmiş, patolojik, asimetrik anormal varlıklar. Eğer bunlardan bana belirli bir grup canlı gösterebilirlerse fosil veya herhangi tek bir tane gösterirlerse bu parayı hemen vereceğim. Ama aksini savuna kişiler yani bizler, 250 milyon adet fosil ortaya koyuyoruz, 250 milyon adet delil koyuyoruz ve bu delilleri her an insanların gözü önüne getirebiliyoruz. Tartışırken masanın üzerine koyabiliyoruz ama Darwinistler bunu masanın üzerine koyamıyorlar. Tek bir tane delil getiremiyorlar. Ve ayrıca proteinlerin meydana gelmesi de, tesadüfen meydana gelmesi imkansızdır. Tek bir proteinin tesadüfen meydana gelmesinin imansız olduğunu bilim ortaya koymuştur. Değil proteinler aminoasitler dahi tesadüfen meydana gelemiyor. Darwinizm ta başından açmazdadır. Zaten ara fosil olmadığını Darwin’in kendisi de söylüyor. Yani yeraltı katmanlarının araştırılması sonucunda herhangi bir ara fosile rastlanamadığını kendisi söylüyor. Bunu da göz önünde bulundurursak ki onun zamanında, Darwin’in zamanında aranmıştı yerin altı, bütün katmanlar aranmıştı fakat ara fosil bulunamamıştı. Bu gerçeği bugün de görüyoruz, bugün paleontolojik araştırma yapan kişiler ara fosil denen varlıklara şu ana kadar rastlayamamışlardır. Darwin’in kendi orijinal ifadesinde şimdi arkadaş size açıklayacak, orada da bunu açık açık göreceksiniz.
RADIO DAWN: Peki, bu noktada durursak, bu fikrin Yaratılış düşüncesine nasıl karşı olduğunu açıklayabilir misiniz?
ADNAN OKTAR: Bakın, melekler evrimle yaratılmamıştır. Cinler evrimle yaratılmamıştır, cennet hurileri, gılmanlar, vildanlar evrimle yaratılmamıştır, cennetin köşkleri evrimle yaratılmamıştır. Evrim Müslümanlara sunulan bir aldatmacadır. O dediğiniz kuşlar şu anda da, şu yüzyılda da var ve hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Mesela Hoatzin, hem dişlidir, hem pençeli bir kuştur ama yüz milyon seneden beri, küsür seneden yaşamaktadır ve hiçbir değişikliğe uğramamıştır.
DR. HÜSEYİN: Şimdi size şu soruyu sorayım. Biliyoruz ki Kuran’da Allah, Euzu billahi mineşşeytânirracîm şu şekilde buyuruyor: “Hani Rabbin, Meleklere: "Muhakkak ben, yeryüzünde bir halife var edeceğim" demişti. Onlar da: "Biz seni şükrünle yüceltir ve (sürekli) takdis ederken, orada bozgunculuk çıkaracak ve kanlar akıtacak birini mi var edeceksin?" dediler. (Allah:) "Şüphesiz sizin bilmediğinizi ben bilirim" dedi.” ayetinde meleklere yeryüzünde bir halife yaratmak istediğini söylüyor. Çok açık Allah insanı yarattı. Benim bundan anladığım ve tabii yine insanlar bu görüşten ayrılabilir ama benim anladığım Allah’ın insanı yarattığı.
RADIO DAWN: Son iki ya da üç bin yıldır insanın farklı ekin türleri seçebilme ya da farklı hayvan türleri yetiştirme yetisi olduğunu görüyoruz.
ADNAN OKTAR: Firavun o zamanlar evrimi savunuyordu. Hz. Musa (a.s.) asasını attı, asa bir anda yılana dönüştü ve Allah’ın canlıları ani yarattığını onlara gösterdi. Böylece Firavun’un çevresindeki insanlar evrimin olmadığına kanaat getirdiler. Evrim inancı Firavun’un savunduğu bir düşünceydi. Nil’in çamurlarından, o çamurlu sularda, tesadüfler sonucu insanların ve hayvanların türediğine inanıyordu Firavun. Ve halkı da buna inandırmıştı. Bu delili gören kişiler, orada iman ettiler. Bir anda Yaratılışı ispat etti orada Hz. Musa. İlk ispat ettiği konu budur. Hz. İsa (a.s.) zamanında da yine evrim inancı vardı, Hz. İsa (a.s.) da çamurdan bir şey yaptı ve çamur aniden kuşa dönüştü ve ani olarak yaratılışı göstertti. Allah’ın “ol” demesiyle biranda canlıların yaratıldığını Allah orada insanlara göstermiş oldu.
Bu sadece bir kısmı şu an, yani bu hayvan türlerinin büyük bir bölümü kayboldu. Başka yine köpek cinsleri yaratmıştı Allah, bir çok kedi cinsi vardı, bir çok meyve cinsi vardı, bir çok kuş cinsi vardı, bunlar zamanla yok olmuşlardır bu türler. Onlar da yaşasaydı daha da şaşırdınız, çok çok fazla tür vardı. Yani kedi, köpek, tavşan, bir çok hayvan türü vardı, bunların zamanla büyük bir bölümü yok oldular.
Allah çok fazla tür, çok fazla çeşit yaratması O’nun gücü dahilindedir ve Allah gücünü göstermiştir. Ve dolayısıyla çok fazla hayvan türü yaratmıştır. Bunda şaşıracak bir şey yok, bu Allah’ın gücünün bir gösterisidir. Yani tabii ki şaşırırız ama Allah’ın yaratmasıdır, deliller de bunu açıkça gösteriyor.
RADIO DAWN: Harun Yahya’ya dünyanın kaç yaşında olduğunu düşündüğünü sorabilir miyim?
ADNAN OKTAR: Dünya’nın yaşı yani bütün kainatın yaşı 10-15 milyar yıl arasındadır. Yani Big Bang’den bu yana, 10-15 milyar yıl geçtiği düşünülüyor. Türler Allah’ın gücünün bir gösterisidir. Bu mevcut türler, mesela bir çok araştırmada, bir çok incelemede baktığımızda onda biri neredeyse. Yani şu anda kalan türler onda biri hatta bazen daha da yüksek, yüzde birdir, bazı yerlerde yüzde başka oranlarda mesela yirmisi kalmıştır, ama genelinde yüzde birine kadar inmektedir bu oran. Dolayısıyla çok daha fazla tür vardı. Bu Allah’ın gücünün bir gösterisidir.
RADIO DAWN: Çok teşekkürler. Başka bir konuya geçelim isterseniz. Şu an yanımda değil ama siz çevre ile, insanın Dünya’daki halifeliği ile ilgili de bir çok kitap yazdınız. Bu konuyla ilgili olarak bizi bilgilendirebilir misiniz? Dünyanın akciğerleri olduklarını göz önüne alırsak, ağaçları ve genel olarak çevreyi nasıl korumamız gerektiğini anlatabilir misiniz? Bu konudaki görüşlerini bizimle paylaşırsa çok memnun oluruz.
RADIO DAWN: Ayrıca bir Müslüman çevreyi nasıl korumalı ya da belki de, korumamalımıyız? Bu konuya nasıl yaklaşmamız gerekiyor? Özellikle de ormanları, ağaçları düşünerek bu soruyu soruyorum.
ADNAN OKTAR: Müslümanlar çevreye sevgiyle yaklaşacak tabii. Her yer Allah’ın yarattıklarıyla doludur. Bütün bitkiler, bütün hayvanlar, bütün insanlar, bütün kainat, Allah’ın bir tecellisidir. Olağanüstü titiz davranıp onları koruyup kollamaları, onların doğal görünümünü, doğal yaşantısını muhafazaya gayret etmeleri gerekir.
Evrim düşüncesi eski Sümerlerde, eski Mısır’da ve eski Yunan’da da olan putperest bir inançtır. Dolayısıyla Müslümanları bu putperest inanca sürüklemek istediler. Fakat biz bunu paleontolojinin, biyolojinin, biomatematiğin ve bütün bilim dallarının imkanlarıyla yerle bir ettik, Allah’a çok şükür.
RADIO DAWN: Çok ilginç, teşekkürler. Biliyorsunuz bu kadar kitap yazıyorsunuz, bastığınız milyonlarca kitap için kullanılan kağıtlar nasıl aşamalardan geçiyor. Bu konuya yaklaşımınızı öğrenmek istiyorum.
ADNAN OKTAR: Bu güzel bir espri. Yani ağaç olarak kalmaktansa, insanlara bilgiye dönüşmesi, insanlara hidayetin, insanların hidayetine vesile olması, ahiretine vesile olması çok çok daha güzeldir. Yani ağaç kütüğü olarak kalması mı, yoksa bunun Kurani, ahlaki, imani bilgi olması mı önemlidir dersek tabii ki Kurani, ahlaki, imani bilgi olması önemlidir.
DR. HÜSEYİN: Ormanları koruyorsunuz, ağaç dikiyorsunuz ki bu da Resullullah’ın bir sünnetidir, ağaç dikmeye devam etmelisiniz. Sanırım Allah’ın bize nimet olarak verdiği doğal kaynakları nasıl koruduğunuzu, doğru şekilde kullandığınızı görmek istiyoruz.
ADNAN OKTAR: Tabii, bol bol ağaç dikeceğiz tabii, etrafı çiçeklendireceğiz. Hayvan yetiştireceğiz. Beton yığını olmasını engelleyeceğiz, şehirlerin. Çok güzel, gösterişli, doğal bir görünüm vermeye çalışacağız. Ama bu Hz. Mehdi (as) zamanında olacaktır. Hz. Mesih’in (as) zamanında olacaktır. Bu devire de girmiş durumdayız, inşaAllah. Yani böyle güzel bir zaman şu an oluşmakta. Mesela “Hz. Mehdi” diyor “kuru bir ağacı diker, anında dallanır yeşillenir” diyor. Yani kuru bir ağaç parçasını eker, yeşillenir diyor. Havadaki kuşlar, yırtıcı hayvanlar, hepsinin memnun olacağını söylüyor, Mehdi devrinde. Mesela bu bir Ahir zamanın bir güzelliğidir.
Şu anda genel anlamda türlerin %1’i yaşıyor. Ama bu oran tabii bazı türler için değişiyor. Fakat genel toplamda %1’dir toplam. Eğer onlar da yaşamış olsalardı çok çok şaşıracaktınız inşaAllah. Şu anda on milyon ile otuz milyon arası tür yaşıyor. Bu türler de eğer topluca gözlerinizin önüne gelmiş olsa, Allah’ın gücünü daha iyi görmüş olacaksınız, ki Allah’ın gücü bunun çok çok daha üstündedir, yani kıyaslanmayacak derecede. Allah istese sonsuz sayıda yaratabilirdi. Fakat bizim anlayabilmemiz, anlamamız için on milyonla, otuz milyon arası canlı tür yaratmıştır.
Mesela Charles Darwin, “Türlerin Kökeni” kitabının 172. ve 280. sayfasında diyor ki, “Neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Muazzam bir düzgünlük ve matematik bir düzgünlük, simetrik bir düzgün yapı var” diyor. “Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz? Ve niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil?” İşte bu Darwinizm’in çöküşü demektir. Darwinizm’i bitiren konuşmayı Darwin’in kendi yapmıştır, kendi devrinde. On binlerce işçi yerin altını üstüne getirmişlerdir, her tabakayı araştırmışlardır, tek bir tane ara fosile rastlayamamışlardır. Bu da Darwin’in kendi ifadesiyle çöküşüdür yani Darwinizm’in çöküşüdür.
RADIO DAWN: Bir saniye için araya girebilir miyim? Web sitenizden 2-3 sayfa okudum. Kaynaklardan bazılarına baktım fakat alıntıların bir kısmını kullanıyorsunuz sadece, geri kalanını koymuyorsunuz.
ADNAN OKTAR: Darwin’in şu sözü, demin arkadaşımın anlattığı sözü, zaten olayı kökünden bitiriyor. Yani Darwinizm’e karşı fikri mücadelede en önemli şey, temelden çökerten bilgilerdir. Mesela bu temelden çökerten bir bilgidir. 250 milyon fosil temelden çökerten bir bilgidir. Proteinlerin tesadüfen meydana gelememesi temelden çökerten bir bilgidir. Yani bir bina temelden çöktükten sonra, tavanından kiremit atmaya gerek yok. Yani kökünden, dibinden çökmüş teori.
RADIO DAWN: Çok net açıkladınız.
DR. HÜSEYİN: Sizinle konuşmak harikaydı. Çalışmalarınızı ve yazdığınız o harika kitapları gerçekten hayranlıkla izliyorum. Kitaplarınızdan gerçekten çok zevk alıyorum ve çok harika bir iş yapıyorsunuz MaşaAllah. Lütfen devam edin ve Allah sizi korusun ve bu çalışmalarınızı yaysın.
ADNAN OKTAR: Bakın, bir kere burada çok iyi dikkat edilmesi lazım. 250 milyon adet fosil Yaratılışı ispat ediyor yani değişmemiş. 250 milyon delil ortaya konduğunda zaten Darwinizm biter, yani bunun üstüne tartışma olmaz. Buna karşılık tek bir tane ara fosil yok. Ara fosil yokken evrimi savunmak, bilimden uzak olmak demektir. Yani hiç olmazsa 3-5 delil olsa, ara fosil olsa, derdik ki “acaba” , fakat böyle bir olay yok. Buna karşılık 250 milyon adet fosil var. Bunlar varken oturup evrimden bahsedemeyiz. Ve bir proteinin tesadüfen meydana gelmesi bilimsel olarak imkansızken, evrimden bahsedemeyiz, ayrıca bunu Darwin’in kendisi söylüyor, biz söylemiyoruz. “Ara fosil yok” diyor, “ara fosil olmadığında benim teorim biter” diyor. “İleride belki bulunabilir,” diyor, yani “ileride bulunursa benim teorim doğru olabilir” diyordu bakın Darwin. Yani ara fosiller ilerde bulunursa. İleride hiç bulunamadı, bilakis 300 milyona doğru gidiyor şu an, hep Yaratılışı ispat eden fosiller var. Bunlar varken nereden evrimden bahsedeceğiz? Yani bilimden uzak bir mantık olur bu.
RADIO DAWN: Bu noktalara daha önce de değinmiştiniz. Dr. Hussain size de programa katıldığınız için çok teşekkür ederim. Çok ilginçti.
DR. HÜSEYİN: Ben de size ve Kardeşim Harun’a bu ilginç tartışma için çok teşekkür ederim. Bizim için dua edin ve Allah sizi bu harika çalışmalarınız için korusun ve bu çalışmalarınıza devam edin. Esselamun Aleyküm.
ADNAN OKTAR: Evet, son olarak şunu söyleyeyim, Aleyküm Selam, “Cinler, melekler, huriler, gılmanlar nasıl evrimle yaratılmadıysa, cennet bitkileri, cennet meyveleri nasıl evrimle yaratılmadıysa dünyadaki meyveler de, dünyadaki bitkiler de, dünyadaki insanlar da ve canlılar da evrimle yaratılmamıştır. Cennet hayvanları da evrimle yaratılmamıştır, dünya hayvanları da evrimle yaratılmamıştır.
RADIO DAWN: Ben Allah’ın yarattığına inanıyorum, evet, bu konuda hiç şüphem yok. Çok harika bir tartışma oldu, çok teşekkürler.