Manevi boşluk içindeki toplumları kıskacına alan hastalıklardan biri depresyondur. Depresyonun belirtileri, karamsarlık ve dalgınlık, unutkanlık, konsantrasyon güçlüğü, kararsızlık, gerginlik, bunaltı ve endişe hali; iştah azalması, kilo kaybı, karın ağrıları, uykuya dalamama ve çarpıntıdır. Depresyondaki kişinin gelecekle ilgili kaygıları artar; herşeyin kötüye gideceğini düşünür. Eski ilgilerini kaybeder, hiçbir şeyden zevk almaz üretkenliği azalır. Hasta yoğun suçluluk duyguları içinde kendisiyle çatışır, kendini değersiz, işe yaramaz olarak görmeye başlar. Toplumda oldukça yaygın bir hastalık haline gelen depresyonda intiharlara genellikle hastalığın ikinci aşamasında rastlanır. Bedensel enerjisini geri kazanan, ancak ruhsal bunalımını henüz atmamış olan hastalarda intihara teşebbüs görülür.
Takıntılı davranışlar, dinsizliğin insanların günlük yaşantısına kattığı azaplara bir diğer örnektir. Obsesif-kompülsif bozukluk olarak bilinen takıntılı davranışların, yaşamı olumsuz etkilediği belirlenmiştir.
Birçok üniversitenin ortaklaşa yaptıkları bir kamuoyu araştırması, takıntılı davranış ve düşünce bozukluğuna 50 kişiden birisinde rastlandığını ortaya çıkarmıştır. Bunlar çoğunlukla kişinin günlük yaşantısını ve toplumsal ilişkilerini engellemiyor. Ancak önemli oranda zaman kaybına yol açıyor, kişiye sıkıntı veriyor; yaşamla, kendisiyle ve çevresiyle ilişkisini zorlamaya başlıyor.
Yapılan araştırmalarda bazı insanların, akıllarındaki rahatsız edici düşüncelerden kurtulmak, rahatlamak için tekrarlanan davranışlarda bulunduklarını ortaya çıkmıştır. Evden çıkarken geri dönüp ocağı kontrol etmek, çıkınca da acaba kapıyı kilitledim mi kuşkusuna kapılmak, çizgilere basmadan yolda yürümek, otomobil plakalarını okumak vs… Obsesif-kompülsif bozukluğu olanlar bu tip davranışları sürekli yapar ve saçma bulsalar dahi vazgeçemezler.
İşte din ahlakından uzak yaşayan insanların yaşadıkları, bu gibi ruhsal bozuklukların temelinde güzel ahlaktan yoksunluk, manevi boşluk, teslimiyetsiz ve tevekkülsüz bir hayat anlayışı vardır.
Yaşamını din ahlakından uzak sürdüren bu insanların sonsuz azabı henüz onlar yeryüzünde iken başlar. Sağlıklıyken kendilerini hasta hisseden, güvendeyken korku ve endişeye kapılan bu insanlar kendilerine eziyet etmektedirler. Allah Kuran`da bu durumu şöyle ifade eder:
"Şüphesiz Allah insanlara hiçbir şeyle zulmetmez. Ancak insanlar kendi nefislerine zulmediyorlar." (Yunus Suresi, 44)
Huzur ve Kurtuluş Kuran Ahlakını Yaşamaktadır
Din ahlakını yaşamayan toplumlarda stres ve kaygı dolu yaşantının getirdiği hastalıklardan biri olan 'panik atak' literatürde 'sıkıntı hastalığı' diye tanımlanıyor. Uzmanlar bu hastalığın hızla yayıldığını ve her geçen gün daha da çok insanı pençesine aldığını belirtiyorlar. Araştırmalara göre Batılı ülkelerde her 100 kişiden en az 10'u panik atak hastası. Yine araştırmalara göre bu oran önümüzdeki üç-beş yıl içinde yüzde 20-30'a kadar çıkacak.
Panik atağı tetikleyen önemli nedenlerden biri strestir. Hastalık genellikle yoğun baskı ortamı altında çalışan kişilerde ortaya çıkmaktadır. Panik atak, hastanın günlük hayatını olumsuz etkilemektedir.
Panik atak yaşamın her anında ve herhangi bir olay sonrasında ortaya çıkabilir. İlk nöbet hiç beklenmedik bir anda gelir. Bedende uyuşmayla başlayan nöbet sırasında hasta kalp krizi geçirdiğini sanır. Yoğun kaygı, bulantı, çarpıntı, titreme şeklinde kendini belli eden nöbetler kısa süreli olur. Hastalığın halk arasında henüz tam olarak bilinmemesi nedeniyle nöbet geçiren kişinin ilk durağı bir kalp hastalıkları uzmanı olur. Kalbiyle sorunu olmadığı ortaya çıkan hasta her panik atak nöbetinde daha büyük bir endişeye kapılır, hatta 'öleceğini' düşünür.
Nöbet anları hastanın psikolojisini ve sosyal hayatını olumsuz etkiler. Her an nöbet geçirme korkusu nedeniyle hasta evinden çıkmamayı tercih eder, kalabalık yerlerden uzak durur, günlük alışverişe bile gidemez hale gelir. Bu noktadan sonra panik ataklı hasta için huzursuz günler başlar.
Bu hastalığın uzmanları ilginç hastalıkla ilgili şu bilgileri veriyor:
"Özellikle zeki, eğitimli, kendini aşmak isteyen, mükemmeliyetçi kişilik yapılarında rastlanan bu hastalık en fazla 30-40'lı yaşlarda kendini belli ediyor. Nöbetler halinde ortaya çıkıyor. Nöbet sırasında kişi çok güçlü bir kalp çarpıntısı ve göğüs ağrısı yaşıyor. Kişi yalnız kalamamak, dışarı çıkamamak, taşıtlara binememek, bakkala gidememek gibi yüzlerce sıkıntı ve fobi yaşıyor. Bu korkunç dönemin ardından da asıl bölüm dediğimiz üçüncü dönem başlıyor. 'Nöbetler ne zaman gelecek' korkusu beyinde çok büyük bir yer işgal ediyor ve hastada sürekli olarak tedirginlik ve huzursuzluk başlıyor."
Kuran ahlakını bilmeyen ya da tam olarak yaşamayan insanlarda meydana gelen bu tip ruhsal sıkıntı ve hastalıklar, insanların kendilerine eziyet çektirmelerine neden olur.
İnananların ise Allah`a olan teslimiyetleri tam olduğundan bu tip bir sıkıntı yaşamazlar. Her an Allah`ın kendileri için belirlemiş olduğu kaderin rahatlığını ve güvenini yaşarlar. (Harun Yahya, Gizli Azapların Çözümü)
Bunlardan dolayı Allah yalnızca müminlere hem bu dünyada hem ahiretteki sonsuz hayatlarında asıl huzuru ve kurtuluşu verir:
"Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekatı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inanırlar. İşte onlar, Rablerinden bir hidayet ü-zerindedirler ve felah bulanlar da onlardır." (Lokman Suresi, 4-5)