Müminler istişareyle hareket ettiklerinden herkesin sözü ve fikri değerlidir. İslam ahlakı, iman edenlerin kendi görüşlerinde ısrarcı olmamalarını, vicdana, adalete ve hayra en uygun olan fikre uymalarını gerektirir. Müminler "benim düşüncem en doğrusu" gibi kibire ve inatçılığa dayalı ısrarcılıktan uzak dururlar. Bir Müslüman, her zaman için kendisinden daha iyi bilen biri olabileceğini, en isabetli düşünceye kendisinin sahip olduğunu iddia etmenin büyük bir yanlış olduğunu bilir.
Kendisi bir konuda bilgi sahibi olsa dahi, karşısındakinin de bir başka konuda derin bilgi sahibi olabileceğini düşünür. Bu nedenle diğer mümin kardeşlerini ilgi ve nezaketle dinler. Öncelikle onların sözlerinden, tecrübesinden bir şeyler öğrenmeye çalışır. Müslümanların bu güzel ahlakı, Kuran ayetlerine uymanın bir sonucu ve Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in ahlakının müminlerdeki bir yansımasıdır. Bir Kuran ayetinde, insanlara her bilgiyi yegane güç sahibi olan Yüce Allah`ın öğrettiği şu şekilde bildirilmektedir:
…"Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın. " (Bakara Suresi, 32)
İmam Gazali, hadis kaynaklarına dayanarak Peygamberimiz (sav)'in sohbet ortamlarını şöyle tarif eder:
... Huzurunda oturan herkese mübarek yüzünden nasibini verir, iltifat buyururdu. Bu yüzden huzurundaki herkes onun nezdinde kendisinden daha değerlisi olmadığı düşüncesine kapılırdı. Evet onun oturuşu, dinleyişi, sözleri, güzel latifeleri ve teveccühü hep nezdinde oturanlar içindi. Bununla birlikte onun meclisi haya, tevazu ve emniyet meclisiydi... Kendilerine ikram ve gönüllerini hoş tutmak için sahabelerini künyeleri ile çağırır, künyesi olmayanlara künye bularak onunla hitap ederdi. (Huccetü'l İslam İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 2. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayın Evi, 1998, s.798)