Hayatımıza yön veren doğru ve yanlışa dair kavramlar çoğunlukla tüm insanlığın evrensel olarak kabul ettiği değerlerdir. Örneğin herkes evliliğin kutsal olduğunu yada bir insan öldürmenin yanlış olduğunu bilir. İnsanlara karşı nezaketli olmak, fakirlere ve yaşlılara yardım etmek her toplumda genel kabul gören değerlerdir.
Tüm toplumların bu temel ahlaki değerlere benzer şekilde önem vermesinin nedeni İbrahimi dinlerden kaynaklanıyor olmalarındandır. Bir kişi dindar olabilir veya olmayabilir yada din hakkında fazla bilgi sahibi olmayabilir ama yine de o kişinin iyi ve kötü anlayışını şekillendiren her zaman dindir. İnsana hayatın tüm güzelliklerini sunan dindir. Barış, huzur, düzen ve her türlü toplumsal özgürlük dinler sayesinde vardır. Dünya nüfusunun yüzde 56’sının İbrahimi dinlere mensup olduğu dünyamızda insanların bir şekilde dinlerin getirdiği ahlaka aşina olmaları gayet normaldir.
İncil'deki tek bir pasaj İslam ve Museviliğin ortak değerlerini özetlemektedir:
"O’nun buyruklarını biliyorsun: ‘Adam öldürmeyeceksin, zina etmeyeceksin, çalmayacaksın, yalan yere tanıklık etmeyeceksin, kimsenin hakkını yemeyeceksin, annene babana saygı göstereceksin.’ ” (Markos, 10:19)
Günümüz dünyasında yaşanan tüm bu gerginlikler bir yana Musevilik, Hristiyanlık ve Müslümanlık temelde her türlü savaş, kargaşa, terör ve anarşiye karşıdır. Allah'ın kullarına hidayet rehberi olarak gönderdiği Hak Kitapların hepsi sevgi, saygı, anlayış ve dayanışma ruhuna dayalıdır. İbrahimi dinlerin getirdiği ahlak, insanlar arasında millet, ırk, cinsiyet, eğitim seviyesi veya mal varlığı nedeniyle ayrım yapmaz. Din ahlakı inançlı olsun olmasın, herkesi koruyup kollamayı, saygı duymayı öngörür.
Hazreti İsa İncil'de insanların birbirlerini nasıl sevmesi gerektiğini şöyle tarif etmiştir: "Size yeni bir buyruk veriyorum: Birbirinizi sevin. Sizi sevdiğim gibi siz de birbirinizi sevin." (Yuhanna, 13:34)
Rabbimiz Müslümanlara peygamberler arasında ayrım yapmamalarını bir Kuran ayetinde şu şekilde bildirmektedir:
"Deyin ki: "Biz Allah'a; bize indirilene, İbrahim, İsmail, İshak, Yakub ve torunlarına indirilene, Musa ve İsa'ya verilen ile peygamberlere Rabbinden verilene iman ettik. Onlardan hiçbirini diğerinden ayırt etmeyiz ve biz O'na teslim olmuşlarız."" (Bakara Suresi, 136)
Bir başka Kuran ayetinde inançlı Museviler ve Hristiyanlar övülmekte ve ahirette karşılaşacakları güzel sonuçla müjdelenmektedirler:
Şüphesiz, iman edenler(le) Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiiler(den kim) Allah'a ve ahiret gününe iman eder ve salih amellerde bulunursa, artık onların Allah Katında ecirleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır. (Bakara Suresi, 62)
Kitap Ehli hem Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav) zamanında hem de daha sonra Osmanlı’nın İslami idaresi altında barış ve huzur içinde yaşamışlardır. Öyle ki İslam’ın hakim olduğu topraklar zulümden kaçanlar için her zaman bir sığınak olmuş, bu ezilmiş insanlar aradıkları güven ve huzur ortamını her zaman Müslümanlar’ın arasında bulmuşlardır.
Peygamberimiz Hazreti Muhammed (sav) Allah'ın insanlara bildirdiği güzel ahlakın en mükemmel örneği idi. Peygamberimiz (sav)'in Hristiyan ve Musevi krallara ve kabilelere yazdığı mektuplar hala Topkapı Sarayında muhafaza edilmektedir. Bu mektuplar Peygamberimiz (sav)'in Kitap Ehline duyduğu sevgi ve saygının yadsınamaz belgesidir.
Tarih bize bir çok kereler bu üç İlahi dinin, ateist, materyalist felsefeler, sapkın ideolojiler, ahlaki çöküntü ve dejenerasyon tehlikesine karşı ortak hareket ettiklerini göstermiştir.
Kuran'ın Hristiyan veya Musevilere karşı düşmanlığa izin vermediği gerçeği genelde göz ardı edilir. Hristiyan ve Musevi düşmanlığı bazı İslam karşıtları ve bağnazların Kuran ayetlerini yanlış yorumlamaları ve sahih olmayan hadisleri kullanmalarıyla teşvik edilmektedir.
Örneğin bazı İslam karşıtları ve bağnazlar Maide Suresi'nin 51. ayetini Hristiyanları ve Musevileri dost edinmemek gerektiğine dair delil olarak göstermektedir:
Ey iman edenler, Yahudi ve Hristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez. (Maide Suresi, 51)
Burada 'dostlar' şeklinde çevrilen kelimenin Arapçası 'koruyucu/sahip' veya 'evliyau' anlamındadır. Kelimenin gerçek anlamı "koruyucular, kanun nazarında sorumlular, evliyalar, efendiler, sahipler, malikler" şeklindedir. Burada Müslümanlara yasaklanan Musevi ve Hristiyanlarla dost olmaları değil onların idaresi ve yönetimi altına girmemeleridir.
Yüce Allah Kuran’da Müslümanların Kitap Ehli ile olan sosyal ilişkilerini detaylarıyla tarif etmiş, birbirlerinin sofralarında yemek yiyebileceklerini, ticaret yapabileceklerini hatta evlenebileceklerini haber vermiştir. Kuran'a göre Müslüman bir erkek Kitap Ehlinden bir hanım ile evlenebilir. Bu önemli bir ayrıcalıktır çünkü evlilik bir aile kurmak demektir ki bu dostluktan da öte bir ilişkidir. Hastalıkta sağlıkta, dünyada ve ahirette sonsuza kadar birlikte olma, birbirlerini koruyup kollama sözü verilen evliliğe izin verilmesiyle Kuran Müslümanlarla Kitap Ehli arasında güçlü bir sevgi bağını teşvik etmektedir.
Bu durum sosyal hayat için de söz konusudur. Allah Kuran’da Müslümanlara Musevi ve Hristiyanların yemeklerini helal kılarak onların Müslümanlar için güvenilir olduğunu açıkça belirtmektedir. Müslümanların Kitap Ehli ile birlikte yemek yemesi, birbirlerini misafir etmeleri sevgi, dostluk ve kardeşlik ortamının başka bir tarifidir.
Allah’a imansızlıktan kaynaklanan savaş, kargaşa, ahlaki çöküntü ve açlığın hüküm sürdüğü dünyamızda İbrahimi dinlere mensup kişiler olarak daha fazla acının sorumlusu olamayız. İncil’de Allah, "Ne mutlu barışı sağlayanlara! Onlara Tanrı oğulları denecek" (Matta, 5:9) diyerek inananlar için barışı sağlamanın önemine dikkat çekmektedir. Farklılıklarımıza odaklanmak yerine, ortak değerlerimizi göz önünde bulundurmalı, bu değerler üzerinde güçlerimizi birleştirmeliyiz. Materyalizm ve ateizme karşı verilen ilmi mücadelede Müslüman ve Hristiyanların beraber hareket etmeleri son derece büyük önem taşımaktadır.
Unutmamalıyız ki çekişme ve kargaşa insanları zayıflatırken birlik ve beraberlik her zaman başarı ve güç getirir. Dünyamızın şu an içinde bulunduğu sorunlar ancak bu üç ilahi dinin bağlıları arasında sağlanacak güçlü bir birlik ile çözülebilir.
Adnan Oktar'ın Christian Media Magazine'de yayınlanan makalesi:
http://christianmediamagazine.com/muslims-christians-hand-hand-better-world/