Milli birlik ve beraberlik anlayışı Atatürk ilkelerinin ve Atatürk milliyetçiliğinin ana öğesidir. Milletlerin doğuşunu, yaşamasını ve ilerlemesini sağlayan en önemli unsurdur. Atatürk ilkelerine göre, millet aynı ideale bağlı insanların oluşturduğu bir birliktir, milleti millet yapan, bu milletin mensuplarının birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmalarıdır. Kişisel başarılar da ancak milli ve manevi ittifak ile kuvvet bulur. Atatürk'ün de çeşitli sözlerinde görüldüğü üzere, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeyen, karşılıklı sevgi, saygı ve dayanışma içinde olmayan toplumların hiçbir zaman çağdaş ve dünya ulusları içinde yer alamayacağı ve bir millet olarak var olamayacağı kesindir. Bu nedenle de milli birlik ve beraberlik, tüm Türk Milleti tarafından özenle korunması gereken bir ilkedir.
Atatürk de bu hususa önemle dikkat çekmiştir. Atatürk, Milli Mücadele'yi ilk başlattığı andan itibaren, başarının ancak milli birlik ve beraberliğin tesis edilmesi ile sağlanabileceğini bilmekteydi. Zaferin kazanılmasından sonra da, bu tarihi başarının milli birlik ve dayanışma ile elde edildiğini defalarca gündeme getirmişti. Atatürk, Türk Milleti'nin milli birlik içinde hareket ettiği zaman aşamayacağı hiçbir zorluk olmadığını çok iyi biliyordu.
Bu nedenledir ki Atatürk, Türk Milleti bir bütün haline gelmeden Kurtuluş Savaşı'nı başlatmamış, bölücü akımları ve ayaklanmaları bastırdıktan sonra ana hedefe yönelmiştir. Sivas Kongresi ise, bağımsızlık kararının alındığı Erzurum Kongresi'nden sonra, milli birlik ve beraberliğin köklerinin güçlendiği yer olmuş ve bütün yurttan temsilcilerin katılmasıyla yapılan kongrede ulusal bütünlük ön plana çıkmıştır. Milli birlik ve beraberlik duygusundan kaynaklanan milli şuur, o zorlu dönemde olduğu gibi günümüzde de Türk vatanının bölünmez bütünlüğünün teminatıdır.
Türk Milleti, Kurtuluş Savaşı boyunca milli birlik ve beraberliğin, tarihteki en güzel, en şerefli örneklerinden birini sergilemiştir. Bu hareket Türk Milleti'nin esarete karşı istiklalini korumak yolunda bir tepkinin, isyanın ve milli bilinçlenmenin bir örneğidir. Gücü yeten tüm vatan evlatları cephede bağımsızlık için çarpışırken, cephe gerisinde de milletimiz tüm imkanlarını seferber etmiştir. Örneğin, Sakarya Meydan Muharebesi öncesinde yayınlanan kararnamenin emrine uyarak her Türk ailesi birer çamaşır, birer çift çorap ve çarık hazırlayıp ordusuna giydirmiş, milletçe ellerindeki yün, tiftik, bez, kumaş, deri ne varsa silahlı güçlerin emrine vermiştir.
Unutmamak gerekir ki, yaşadığı hayat Atatürk'e, vatana ve millete karşı yöneltilen en büyük tehlikenin, milli birlik ve beraberliğimizi bozarak devletimizi yıkmak isteyenler olduğunu göstermiştir. Bu yüzden Atamız "Milli birlik duygusunu mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirlerle inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür" diyerek milli ülkünün önemini ifade etmiştir.
Atatürk yaşamı boyunca her bakımdan birleştirici bir insan olmuştur. Çeşitli görüşlere sahip insanları ortak bir amaç uğrunda birleştirmiştir. O'nun bu yeteneği Türk Milleti'nin birlik sevgisinden kaynaklanmaktadır.
Büyük Önder milli dayanışmaya verdiği önemi şu satırlarda açıkça dile getirmektedir;
"... Bugünkü Türk Milleti siyasi ve içtimai camiası içinde kendilerine Kürtlük fikri, Çerkezlik fikri ve hatta Lazlık fikri veya Boşnaklık fikri propaganda edilmek istenmiş vatandaş ve milletdaşlarımız vardır. Fakat mazinin istibdat devirleri mahsulü olan bu yanlış adlandırmalar, birkaç düşman aleti, gerici beyinsizden başka hiçbir millet ferdi üzerinde kederlenmekten başka bir tesir doğurmamıştır. Çünkü bu millet fertleri de, tüm Türk toplumu gibi aynı ortak geçmişe, tarihe, ahlaka, hukuka sahip bulunuyorlar. Bugün içimizde bulunan Hıristiyan, Musevi vatandaşlar, mukadderat ve talihlerini Türk Milleti'ne vicdani arzularıyla bağladıktan sonra kendilerine yan gözle, yabancı nazarıyla bakmak, medeni Türk Milleti'nin asil ahlakından beklenebilir mi"
Atamızın milli birlik ve beraberliğin önemini dile getirdiği bir diğer özdeyişi ise şöyledir:
"Cenab-ı Hak birleşik ve birlikte çalışan, şerefini, namusunu koruyan milletleri mutlu eder. Biz de bundan önce olduğu gibi, bundan sonra da birleşik olarak ve birlikte çalışarak Allah'tan böyle bir saadeti haklı olarak bekleyebiliriz."