Dünyanın çok uzak bir ucundan, Kuzey Kore’den, sessiz çığlıklar yükseliyor. Bazı internet haberleri dışında bu ülkede yaşananlar hakkında dünya basınına sızan herhangi bir bilgi yok. Fakat sızan haberler bile ülkedeki ortam hakkında bize bilgi veriyor.
Ülkenin başında Kim Jong-Un var, Kuzey Kore Ulusal Lideri Kim Jong-İl'in en küçük oğlu. 17 Aralık 2011 tarihinde Kim Jong-İl'in ölmesinin ardından Kuzey Kore Ulusal Liderliği görevine getirildi. Kim Jong-Un’un, Batı'da eğitim alması ve yaşının genç olması nedeniyle, babasından devraldığı katı soğuk rejimi yumuşatacağı yönünde, dünya kamuoyunda, önceleri bazı iyimser düşünceler oluştu. Ancak pratikte yaşananlar ve basına sızan haberler çok daha sert bir rejimin hakim olduğunu göstermekte...
Yönetimi üçüncü nesil bir Kim'e geçen Kuzey Kore’de 60 yıla yakın bir süredir insan haklarıyla ilgili pek çok suç işleniyor.... Birleşmiş Milletler (BM), bu ülkede işlenen insanlık suçlarını belgelerle kanıtladı..
Kuzey Kore işlenen bu insanlık suçları dışında düşünce ve fikir özgürlüğünün olmamasıyla da ünlü....Ülkede anayasaya göre çok partili bir sistem olsa da, pratikte tek parti hakimiyeti söz konusu. Bu, Kim ailesinin yönettiği Kore İşçi Partisi (KİP).. 80 bin ile 120 bin arasında siyasi tutuklulunun kaldığı 4 büyük siyasi kampın varlığı ve bu kamplarda uygulanan işkence yöntemleri nedeniyle ülkede muhalefetten, dolayısıyla fikir özgürlüğü ve demokrasiden bahsetmek imkansız...
Kuzey Kore'nin dünya ile bağlantısı da çok sınırlı, hatta imkansız. Dış dünyayla tek karayolu bağlantısı Çin sınırındaki Dan Dong kenti üzerinden yapılmakta. Ülkeye sadece trenle girebilmek mümkün. Ülkenin internet bağlantısı yok. Bazı görevliler hariç cep telefonu kullanımı tümüyle yasak, televizyon yayınları sınırlı ve sadece tek bir kanaldan yayın yapılıyor, sansür nedeniyle canlı yayın yok. Ülkede televizyondan yapılan tek canlı yayın 2010 Dünya Futbol şampiyonası sırasında yayınlanan Kuzey Kore'nin maçları oldu. Halk, dünya basınında kendileri hakkında çıkanlardan bile haberdar değil. Ülkede geceleri belirgin bir elektrik kesintisi uygulaması var. Sebebi ise akşamları boş vakti olan Kuzey Kore halkının, Çin üzerinden elde ettiği filmler aracılığıyla, batı dünyasındaki yaşamı tanımasını engellemek....
Ülkede tek tip giyim dikkati çekiyor. Kadınlı erkekli üniformalı insanların giyimine bakarak öğrenci, işçi, köylü ya da memur olduğu hemen anlaşılıyor. Genellikle Mao-tipi ceket ve pantolondan oluşan giysiler meslek gruplarına göre farklı renklerle ayırt ediliyor. Renkler ise haki, gri veya lacivert.. Kadınlar asla açık denebilecek bir giysi giymiyor, makyaj yapmıyorlar. Dolayısıyla kadın-erkek eşitliği kadının yaratılışında var olan süslenme isteğinin engellenmesi ile sağlanıyor. Dünyanın süsü olarak görülmesi gereken kadınlar, erkeklerle aynı ağır koşullarda, erkeksileştirilerek çalışmaya zorlanıyorlar.
Tek tip yaşam insanların hal ve tavırlarında da dikkati çekiyor. Çevresiyle hiç ilgilenmeyen, sadece işiyle meşgul olan bu insanların yüz ifadelerindeki ciddiyet, robotlardan oluşmuş bir toplumun arasındaymış izlenimi veriyor.
1993-1994 yılında iki milyon kadar insanın açlıktan öldüğü açlık felaketi gibi bir döneme bugün rastlanmıyor. Ama ülke zengin yeraltı ve tarımsal kaynaklarına rağmen hala kıtlık çekiyor. Nitekim Kuzey ve Güney Kore halkı aynı ırktan olmalarına rağmen yapılan araştırmalar yetersiz beslenmenin gelişimi engellediğini ve Kuzey Korelilerin boylarının Güney Korelilerden 10 cm daha kısa olduğunu ortaya koyuyor. Ülke tıp alanında da geri kalmış durumda. Tüm bu geri kalmışlığa, açlık sınırında yaşayan insanlara rağmen, Kuzey Kore bu insanların ihtiyaçlarını gidermek yerine, parasını nükleer silahlar almak için harcıyor, en büyük yatırımları halkına değil, savunma sanayine yapıyor. Oysa halkının en temel ihtiyaçlarını karşılamaz, dahası işkenceler, toplama kampları gibi vahşet ortamlarında halkın ölümüne göz yumarsa, ülkede savunacak insanlar da bulamayacak….
Bu yazı boyunca Kuzey Kore ile ilgili verilen örnekler aslında bir ideolojiyi, yani komünizmin soğuk, ruhsuz ve şiddete dayalı yönünü sergilemektedir. Komünist düşünceye sahip gruplar demokratik ülkelerde özgürlükler adına çeşitli protesto gösterilerine katılırlar, ama bu örnekte görüldüğü gibi, savundukları ideoloji, özgürlüklere ve fikirlerin ifade edilmesine izin vermez. Tam aksine hakları kökten yok eder ve demokratik sistemleri ortadan kaldırır. Eğer bir kişi “ben komünistim, ama demokratik haklardan yanayım, Kuzey Kore gibi ülkelerdeki insani olmayan uygulamalara karşıyım” diyorsa bu komünizm değil, başka bir ideoloji olur. Çünkü komünizmin kurucusu Mars ve Engels, uygulayıcısı Lenin ve Stalin söylemlerinde ve uygulamalarında tam tersini savunmuşlardır. Yine Kuzey Kore örneğine dönecek olursak; bırakın burada düşünce özgürlüğünü her konu bahane edilerek insanlara işkence yapılıyor. İnsanlar, ev “barınılacak bir yer”, giysi “dış etkenlerden korunmak için bir araç” düşüncesiyle kulübe gibi konutlarla, renksiz, zevksiz kıyafetlerle tek tip yaşama mahkum ediliyor. Yoksullukta, işkence ve şiddete maruz kalmakta eşit olan, adeta bir sürü psikolojisi içinde üretime zorlanan yığınlar robotlaştırılmış bir hayata sürükleniyor. İnsan ruhunun güzelliğe, estetiğe, kaliteye, modernliğe ve çeşitliliğe olan eğilimi sanki çok büyük bir suçmuş gibi yasaklanıyor. Dünyadaki olaylardan bilgi alma hakkı kısıtlanan, düşüncelerini özgürce ifade etmeleri yasaklanan milyonlar, korku imparatorluğunun hakim olduğu bu sistemde ömürlerini tüketiyorlar.
Ama artık bu yaşananların bir son bulması gerekmektedir. Kuzey Kore’de yıllardır devam eden “dış dünyadan soyutlanmış hayat” son bulmalıdır. Kuzey Kore’nin özgür, modern, insan haklarına önem veren, vatandaşını sevgi ile kucaklayan, onlara güven ve refah dolu, demokratik bir hayat sunan bir ülke olma zamanı çoktan gelmiştir. Yüksek teknolojiyi en iyi şekilde kullanan, çalışkan ve üretken bir halka sahip olan Kuzey Kore Soğuk Savaş döneminin korkularını üzerinden atmalı, tüm dünyayı düşman gören yaklaşımı bırakmalıdır. Kuzey Kore yönetimi tarafından sevgi ve dostlukla atılan her adım hiç şüphesiz dünya ülkelerinden çok güzel bir karşılık görecektir. Dış dünya ile bütünleşmek Kuzey Kore’nin ekonomik anlamda güçlenmesine çok büyük bir ivme katacaktır.
Unutmamak gerekir ki, insanın yaratılışına uygun olan kalite, konfor, özgürlük, eşitlik ve mutluluk için sevgi, kardeşlik, dostluk ve barış ruhunun yaygınlaştırılması yeterlidir. Bugün dünyadaki en önemli konu sevgi eksikliğidir. Asıl ve öncelikli olan, sevgiyi esas alan; siyasi politikalarını sevgi üzerine bina eden yaklaşımlardır. Unutmayalım; sevgi daima ve her zaman kazanır.
Adnan Oktar'ın Harakah Daily'de yayınlanan makalesi: