Akıl hakkında bugüne kadar birçok tanım yapılmıştır. Ancak bunların hiçbiri aklın gerçek anlamı hakkında insanlara tam bir fikir vermeye yeterli olamamıştır. Çünkü bu çıkarımları yapan kimseler, aklı tanımlarken doğru bir kaynağa başvurmamış, aklı sadece kendi mantıklarıyla değerlendirmeye çalışmışlardır. Oysa akıl konusunda bilgi alınabilecek kaynak sonsuz akıl sahibi olan Allah’ın indirdiği Kuran’dır. Kuran ve akıl iç içedir. Bir insan zeki olabilir fakat akla sadece Kuran’la ulaşır.
Zeki insanlar, genelde dikkat çekerler. Okulda matematik problemini çözme hızı veya bilimsel buluşlar yapmaları ile ön plana çıkarlar. İş yerlerinde bilgi birikimleri sebebiyle tercih edilirler. Genelde anlama, kavrama, çalışkanlık düzeyi yüksek kişiler olarak bilinirler. Peki, zeki bir insan her zaman akıllı mıdır? Bu sorunun cevabı, her zaman “evet” değildir. Akıl bambaşka bir özelliktir. Eğitimle, kültürle ya da problem çözme hızıyla kıyaslanmayacak kadar büyük bir hazinedir. Akıllı bir insan, dengeli ruh hali, itidalli tavırları, güzel bakışları, Rahmani konuşması, samimiyeti, dürüstlüğü, sağlam kişiliği gibi güzel ahlak özellikleri ile ön plana çıkar. Bir insan alabildiğine zeki olabilir ama vicdanını kullanmıyorsa akıllı değildir.
Vicdan kullanmak ise Allah korkusu yani iman ile mümkündür. Allah güzel, doğru ve akıllıca olan seçimi her zaman insanın vicdanına ilham eder. Akıllı olan insanlar, Allah’ın ilhamına göre hareket eder, bencilce davranmaz nefslerine göre hareket etmezler. Unutulmamalıdır ki ancak Allah’ı çok seven, Allah’ın büyüklüğünü kavrayan ve Allah’ı hoşnut etmek isteyen bir insan Allah’ın ayette bildirdiği ‘nur ve anlayışa’ sahip olabilir:
“Ey iman edenler, Allah’tan korkup sakınırsanız, size doğruyu yanlıştan ayıran bir nur ve anlayış (furkan) verir, kötülüklerinizi örter ve sizi bağışlar. Allah büyük fazl sahibidir.” (Enfal Suresi, 29)
Allah’tan korkan ve samimiyetle Kuran’a uyan her insan akıllıdır. Ancak insanların çoğu böylesine büyük bir nimeti kolaylıkla elde etme imkanına sahip olduklarından habersizdirler. Aklın, insanların doğuştan kazandıkları zihinsel bir yetenek olduğunu sandıkları için, sahip olduklarının ötesinde bir kavrayış kazanabileceklerine ihtimal vermezler. Oysa Kuran ayetleri doğrultusunda yaşayan her insan akıllı olur, aklın insana kazandırdığı keskin bir şuur açıklığı ve kavrayış yeteneğine sahip olur. Allah bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
“İşte bu (Kuran) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O’nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye birbildirip-duyurma (bir belağ)dır.” (İbrahim Suresi, 52)
Akıllı İnsanların Olaylar Karşısındaki Tavrı
Akıllı insanlarda çok dikkat çeken özelliklerden biri de Allah’ın verdiği lütufla, çözüm bulma kabiliyetleridir. Tecrübe ile açıklanamayacak bu özellik, akıllı insanları zeki insanlardan çok farklı kılar. Zeki bir insanın olaylar karşısındaki çözüm önerileri çoğu zaman yetersiz ve geçici kalabilir. Hatta böyle kişiler zaman zaman panikleyerek, korkarak, üzülerek veya kızarak karmaşık ve içinden çıkılmaz zorluklar oluşturabilirler. Fakat akıllı insanın sürekli şuuru açıktır. Geçmişte yaşadıklarının ve gelecekte tecrübe edeceği herşeyin Allah Katında ilk anda belirlenmiş olan kader içerisinde olup bittiğinin bilincindedir. Bu bilinç akıllı insanı psikolojik olarak sağlam tutar. Paniklemeden, ürkmeden, sarsılmadan, basiretli ve ferasetli adımlar atmasına vesile olur.
Kuran’da akıllarını kullanarak düşünen bu kimselerin, Rabbimiz’in büyüklüğünü görerek en doğru olana ve gerçeğe ulaştıkları şöyle haber verilmiştir:
“Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah’ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) “Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.”” (Al-i İmran Suresi, 191)
Akıl ve Sevgi İç içedir
Akıllı insanlar sevginin değerini de çok iyi bilirler. Sevgi; akıl, özen, fedakarlık, sadakat ve samimiyet gerektirir. Allah’ı çok seven ve Allah’ın gücünün farkında olarak Allah’tan korkan bir Müslüman da son derece samimi olur ve sevgiyi içtenlikle yaşar. Allah’ı seven yarattıklarını da sever ve onların kıymetini bilir. Sevdiklerine saygı duyar, onlara konfor sağlar. Sağlıklarını, mutluluklarını ve en önemlisi onların da imanını düşünür. Daha güzel ahlaklı olmaları için onlara Kuran’dan öğütler verir, kötülükten sakınmaları için gayret eder. Böylece samimi imanlı insanların ortamı huzur, neşe ve güzellik dolu olur.
Allah’a sadık olan kişi, dostlarına da sadık olur. Bu sebeple imandan kaynaklanan akıl gerçek dostlukların ve sevginin uzun süreli yaşanmasına da vesile olur.
Aklı sayesinde sevgi dolu olan tüm tavırlarını hayatının sonuna kadar en güzel şekilde uygulayan bir insan ise hem dünyada güzel bir hayat yaşar, hem de Allah’ın rızasını hedefleyerek gösterdiği bu güzel tavırlarından dolayı cennetle mükafatlandırılır. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
“Şüphesiz iman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz gerçekten en güzel davranışta bulunanın ecrini kayba uğratmayız. Onlar; altından ırmaklar akan Adn cennetleri onlarındır, orada altın bileziklerle süslenirler, hafif ipekten ve ağır işlenmiş atlastan yeşil elbiseler giyerler ve tahtlar üzerinde kurulup-dayanırlar. (Bu,) Ne güzel sevap ve ne güzel destek.” (Kehf Suresi, 30-31)
www.Kurandaihlas.beyazsiteler.com
Akıl Artar ya da Azalır mı?
Allah ayetinde “… onların çoğu akıl erdirmez.” (Maide Suresi, 103) diye bildirmektedir. Kuran’a uyarsa insan akıllı olur, Kuran’dan saptığı an akılsızlık baş gösterir. Allah Kuran için “temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurmadır.” (İbrahim Suresi, 52) şeklinde bildirmektedir. Temiz akıl vicdanın kullanılmasıyla, Kuran’ın hükümlerine uyulmasıyla ancak ortaya çıkar. Bir insan istediği eğitimi alsın, istediği kadar zengin olsun Allah dilemedikçe akıllı olması mümkün değildir. Akıl samimi ve vicdanlı olundukça sürekli artabilir.
Ayrıca sürekli pozitif düşünmek de akıllı insanı zeki insandan ayırt eden önemli bir farktır. Akıllı insan sürekli tek taraflı olarak, Allah’tan yana olumlu düşünebilir. Şeytani düşünceye karşı şuuru çok açıktır, hemen Allah’a sığınıp Rahmani olan kararı verir. Haram bir fiil varsa aklını ve vicdanını kullanır ve onu yapmaz. Fakat vicdanını kullanmayan zeki insanlar, şeytani düşüncelere karşı koyabilecek bir güç bulamayabilirler. Olumlu da, olumsuz da düşünebilirler. Detaylarda boğulabilirler. Şeytani de, Rahmani de hareket edebilirler. Şeytani düşünmeye engel olacak güç Allah korkusudur.
Sonuç olarak vicdana uyulmadan yapılan her tavır kişinin kendisine zarar verir. Hem ruhen hem de bedenen böyle insanlar çok yıpranırlar. Konforlu ve huzurlu bir hayat yaşayamazlar ama vicdanını kullanan zeki bir insan zaten akıllı hale gelmiş ve yaşama amacının şuuruna varmış demektir. Böyle bir insan dünyada imtihan olduğunun farkına vararak bir saniye bile boş vakit geçirmez. Her anını Allah’ı razı etmek için kullanır. Ahiretinin asıl ve sonsuz hayatı olduğunu bilir ve sadece dünyadaki geçici istekleri doğrultusunda yaşamaz. Böyle insanlar için dünya, güzelliklerin yaşandığı, her anından zevk alınan, sıkıntıların bertaraf edildiği bir yer haline gelir, Allah’ı razı etmek amacıyla ahiret için çalışılan güzel bir hazırlık yurduna dönüşür.
Allah, Kuran’da ancak akıl sahiplerinin görüp anlayabileceğine ve sahip olabileceği üstün ahlak özelliğine dikkat çekmiş ve bilenlerle bilmeyenlerin aynı olmadığını hatırlatmıştır:
“Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umud eden (gibi) midir? De ki: “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Şüphesiz, temiz akıl sahipleri öğüt alıp-düşünürler.”” (Zümer Suresi, 9)
Aklın Gerçek Sahibi Allah’tır
İnsan yaratılmış bir varlıktır. Dolayısıyla insanda görülen akıl müstakil bir yetenek değildir; ona verilmiştir. Aklın gerçek sahibi ise insanı yaratan Allah’tır. Allah, sonsuz ve sınırsız bir aklın sahibidir ve dilediği an dilediği kimseye, imanı ölçüsünde bu nimeti vermektedir.
Kendilerine böyle bir nimet verilen kişiler ise, içinde bulundukları dünyayı çok daha ince yönleriyle değerlendirebilirler. Evrenin hangi köşesine dönüp baksalar karşılaştıkları her detayın Allah’ın sonsuz aklının örnekleriyle dolu olduğunu görürler. Kuran’da Allah’ın bu üstün aklı ve sanatı karşısında insanın nasıl aciz kaldığı şöyle bir örnekle haber verilmiştir:
“O, biri diğeriyle ‘tam bir uyum’ (mutabakat) içinde yedi gök yaratmış olandır. Rahman (olan Allah)’ın yaratmasında hiçbir ‘çelişki ve uygunsuzluk’ (tefavüt) göremezsin. İşte gözü(nü) çevirip-gezdir; herhangi bir çatlaklık (bozukluk ve çarpıklık) görüyor musun? Sonra gözünü iki kere daha çevirip-gezdir; o göz (uyumsuzluk bulmaktan) umudunu kesmiş bir halde bitkin olarak sana dönecektir.” (Mülk Suresi, 3-4)
Ayette bildirildiği gibi, Allah’ın yaratmasında en ufak bir eksiklik yoktur. Çünkü Allah’ın sonsuz aklı, insanın sınırlı aklı ile kıyaslanmayacak kadar üstün ve eşsizdir. Evrendeki her sistemde karşılaşılan kusursuz yapı, bu üstün aklın bir göstergesidir. Allah’ın, insanlara böylesine kusursuz sistemler göstermesinin bir sebebi de, insanın aklın gerçek sahibinin Allah olduğunu bilmesi, Rabbimiz’in büyüklüğünü kavraması ve O’na teslim olup iman etmesidir.
Kuran’da geçen “... Sen Yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten Sen, herşeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın.” (Bakara Suresi, 32) ifadesi akıllı insanların, aklın asıl sahibinin Allah olduğunu takdir edebildiklerine dikkat çekmektedir.