Darwin'in evrim teorisi, çoğu insan tarafından sadece bilimi ilgilendiren bir konu olduğu sanılır. Oysa aksine, evrim teorisinin verdiği mesajlar, tarih, felsefe, siyaset gibi pek çok alanı etkilemiştir. Çünkü evrim teorisi insanoğlunun ve tüm diğer canlıların bu dünya üzerinde nasıl ortaya çıktıkları sorusu ile ilgilidir, ve bu sorulara verilen cevap, ister istemez bir insanın ve bir toplumun tüm dünya görüşünü değiştirir. Nitekim evrim teorisi, canlıların yaratılmadıklarını iddia ederek başta materyalist felsefe olmak üzere tüm ateist görüşlerin temelini oluşturmuştur. Bilim tarafından açıkça yalanlanmasına rağmen hala bir gerçek gibi sunulmasının ardında da bu gerçek yatar.
Evrim teorisinin pek bilinmeyen bir diğer yönü ise, 19. yüzyılda gelişen ve 20. yüzyılda da etkileri devam eden Avrupa emperyalizmine temel oluşturmasıdır. Teorinin kurucusu olan Darwin, bilindiği gibi insanların maymun benzeri canlılardan evrimleştiğini iddia etmiştir. Bu iddiayı ortaya atarken de, insan ırkları arasında büyük bir eşitsizlik olduğunu, bazılarının çok ileri düzeylere evrimleştiğini, bazılarının ise hala "yarı maymun" durumunda olduğunu iddia etmiştir. Darwin "ileri ırklar" olarak Avrupalılar'ı saymış, "yarı maymun milletler" arasında ise başta Türk Milleti olmak üzere o dönemde Avrupalılar'ın mücadele ettiği diğer milletleri göstermiştir. Bu saçma teorisiyle, Avrupa emperyalizminin bu milletleri sömürgeleştirme ve hatta köleleştirme hedeflerine sözde bilimsel bir zemin sağlamayı hedeflemiştir.
Darwin'in Irkçılığı
Darwin'in ırkçılığı, geliştirdiği evrim teorisinin doğal bir sonucuydu. Darwin bilindiği gibi, insanların maymun benzeri canlılardan evrimleşerek bugünkü durumlarına geldiklerini iddia etmişti. Ancak Darwin'e göre bu hayali evrim süreci içinde "doğa tarafından kayırılmış ırklar" vardı. Bu fikrini, ünlü Türlerin Kökeni'nin başlığında bile vurgulamıştı. Darwin'in kitabının uzun ismi şöyleydi:"Türlerin Kökeni, Doğal Seleksiyon ve Yaşam Mücadelesinde Kayırılmış Irkların Korunması Yoluyla".
Bu kayırılmış ırklar Darwin'e göre Avrupalı ırklardı. Tüm Asyalı ve Afrikalı ırklar ise Darwin'e göre evrim sürecinde geri kalmış ırkları oluşturuyorlardı. Birer insan bile değillerdi. Darwin'in bu fikirleri, evrim teorisinin sözde "bilimsel" görüntüsü altında, 19. yüzyılda büyük taraftar kazandı. Darwin, ırkçı fikirlerinin çoğunu Descent of Man (İnsanın Türeyişi) adlı kitabında açıklamış, Benjamin Farrington'ın ifadesiyle bu kitapta "insan ırkları arası eşitsizliğin apaçıklığı" hakkında bir çok yorum yapmıştı. (Farrington, What Darwin Really Said, London: Sphere Books, 1971, s. 54-56)
Darwin, İnsanın Türeyişi (Descent of Man) adlı kitabında bazı ilginç ırkçı kehanetlerde de bulunmuştu. Kitabında zenciler ve Avustralya yerlileri gibi ırkları gorillerle aynı statüye sokmuş, sonra da bunların "medeni ırklar" tarafından zamanla yok edileceklerini öne sürerek şöyle demişti:
"Belki de yüzyıllar kadar sürmeyecek yakın bir gelecekte, medeni insan ırkları, vahşi ırkları tamamen yeryüzünden silecekler ve onların yerine geçecekler. Öte yandan insansı maymunlar da. kuşkusuz elimine edilecekler. Böylece insan ile en yakın akrabaları arasındaki boşluk daha da genişleyecek. Bu sayede ortada şu anki Avrupalı ırklardan bile daha medeni olan ırklar ve şu anki zencilerden, Avustralya yerlilerinden ve gorillerden bile daha geride olan babun türü maymunlar kalacaktır." (Charles Darwin, The Descent of Man, 2. baskı, New York, A L. Burt Co., 1874, s. 178)
Darwin'in Türk Düşmanlığı
Konunun en önemli yönü ise, Darwin kendince "aşağı ırklar" arasında gördüğü milletlerin arasında, Türk Milleti'ni de saymış olmasıydı! Darwin, W. Graham'a yazdığı 3 Temmuz 1881 tarihli mektubunda, bu ırkçı düşüncesini şöyle ifade ediyordu:
"Doğal seleksiyona dayalı kavganın, medeniyetin ilerleyişine sizin zannettiğinizden daha fazla yarar sağladığını ve sağlamakta olduğunu gösterebilirim. Düşünün ki, bir kaç yüzyıl önce Avrupa Türkler tarafından istila edildiğinde, Avrupa milletleri ne kadar büyük bir tehlikeyle karşı karşıya gelmişlerdi, şimdi ise bu çok saçma bir düşüncedir. AVRUPALI IRKLAR OLARAK BİLİNEN MEDENİ IRKLAR, YAŞAM MÜCADELESİNDE TÜRK BARBARLIĞINA KARŞI GALİP GELMİŞLERDİR. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, BU TÜR AŞAĞI IRKLARIN ÇOĞUNUN MEDENİLEŞMİŞ YÜKSEK IRKLAR TARAFINDAN YOKEDİLECEKLERİNİ GÖRÜYORUM." (Francis Darwin, The Life and Letters of Charles Darwin, cilt 1. New York, D. Appleton and Company, 1888. s. 285-86 )
Bu satırları yazan Darwin, elbette Müslüman Türk Milleti'nin hiç bir anlamda "geri" bir millet olmadığını biliyordu. Türk Milleti'nin tarihte kurduğu büyük devletlerle, özellikle de Osmanlı Devleti'yle ortaya büyük bir kültür ve üstün bir ahlak koyduğunu biliyordu. Avrupalıların en geri dönemlerde, Türkler'in ve diğer Müslüman milletlerin bilimde, tıpta, teknolojide ve toplum düzeninde çok üstün olduklarını da biliyordu. Ama yine de Türk Milleti'ni kasıtlı olarak "geri ırk" olarak tanımlıyor ve öyle göstermeye çalışıyordu.
Darwin'in bu kasıtlı ırkçılığının ardında yatan en önemli hedef ise, gerçekte 19. yüzyıl Avrupa emperyalizmine hizmet edebilmekti. Avrupa devletleri o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalama ve paylaşma çabası içindeydiler ve Darwin, Osmanlı'nın asli unsuru olan Türk Milleti'ni "geri ırk" saymakla bu emperyalist plana bir meşruiyet hikayesi uydurmuş oluyordu.
Darwin: İngiliz Emperyalizminin Sözcüsü
Evet, Evrim teorisinin kurucusu olan Charles Darwin, gerçekte Avrupa emperyalizminin sözcülüğünü yapmıştır.Darwin'i ve Darwinizm'i yakından inceleyen başka yorumcular da bu gerçeğe dikkat çekmişlerdir. Örneğin Çinli sosyal bilimci Kenneth Hsu, Darwin'i "Victoria İngiltere'sinin", yani İngiliz emperyalizminin zirveye çıktığı Kraliçe Victoria döneminin bilimsel dayanağı sayar. Hsu'ya göre Darwin, "Victoria dönemi için ideal bir bilim adamı, Çin'e zorla afyon satabilmek için bu ülkeyi işgal eden ve bunu serbest ticaret ve 'en güçlülerin hayatta kalması' kuralına dayandıran ülkenin bilimsel dayanağı"dır. (Kenneth J. Hsu. Geology ,Nisan,1987, s. 377)
Darwin başta İngiltere olmak üzere Avrupalı devletlerin emperyalizmine destek sağlamıştır, çünkü ortaya attığı teori ile birlikte Avrupalı beyaz ırkları "üstün ırk" ilan etmiş, diğer ırkların ise "yaşam mücadelesi" içinde Avrupalı ırklar tarafından sömürülmesini haklı göstermiştir. Darwin'in bu teorisi oldukça büyük bir etki yaratmıştır. Hintli Antropolog Vidyarthi bu konuda şöyle demektedir:
"Darwin'in ortaya attığı 'en güçlülerin hayatta kalması' düşüncesi, insanoğlunun kültürel bir evrim sürecinden geçtiğine ve en üst kademenin Beyaz Adam'ın Medeniyeti olduğuna inanan sosyal bilimciler tarafından coşkuyla karşılandı. Bunun bir sonucu olarak, 19. yüzyılın ikinci yarısındaki Batılı bilim adamlarının çok büyük bir kısmı ırkçılığı şiddetle benimsediler." (Lalita Prasad Vidyarthi. Racism, Science and Pseudo-Science. Unesco, France, Vendôme, 1983. s. 54)
Darwin'in Türkleri hedef alan sözleri ise, İngiliz emperyalizminin Osmanlı İmparatorluğu'na karşı giriştiği mücadelenin bir ifadesiydi.
Osmanlı'ya Karşı Emperyalist Plan
Darwin'in Türklere karşı "aşağı ırk" ya da "yokedilecek millet" gibi hakaretler yönelttiği dönem, Batı ile Osmanlı İmparatorluğu'nun ilişkisi açısından çok kritik bir dönemdi.Osmanlı İmparatorluğu bilindiği gibi 19. yüzyılın başından itibaren ciddi toprak kayıplarına maruz kaldı. Balkanlar'daki azınlıklar birer birer isyan ettiler. Rusya ise Kırım ve Kafkasya gibi bölgeleri aşamalı biçimde işgal etti. Bu dönemde İngiltere ve Fransa gibi Batılı güçler ise dönem dönem Osmanlı İmparatorluğu'na karşı destek verir yönde politikalar izlediler, çünkü Rusya'nın ilerlemesine karşı Osmanlı'yı bir denge unsuru olarak görüyorlardı.
Ancak İngiltere ve Fransa'nın bu politikası, 1870'lerde değişmeye başladı. 1878'deki Berlin Kongresi ise, tarihçilerin ortak görüşüne göre, tam bir dönüm noktası oldu. Çünkü bu Kongre'nin ardından İngiltere ve Fransa da Rusya ile elbirliği yaparak Osmanlı İmparatorluğu'nu parçalayıp bölüşme stratejisi izlemeye başladılar. İngiltere uzun süredir gözünü diktiği Mısır'ı 1882 yılında işgal etti. Bu işgal döneminde Türk düşmanı tavrıyla öne çıkan İngiliz Lord Gladstone Londra'da Türklerle ilgili bir broşür yayınlamış ve Osmanlı'yı alabildiğine kötüleyen broşürde "Türklerin mahvedip aşağıladıkları vilayetlerdeki tüm istismarlarını ortadan kaldırmak için en iyi yol olarak pılı-pırtılarını toplayıp uzaklaşmaları." gerektiği çağrısını yapmıştı. (Alan Palmer, Bir Çöküşün Yeni Tarihi, Yeni Yüzyıl Tarih Dizisi, s. 232)
İngiltere'nin Mısır işgalinin ardından Fransızlar Cezayir ve Tunus'u işgal ettiler. Bu çabalar bilindiği gibi Trablusgarp ve Balkan Savaşları, sonra da I. Dünya Savaşı sonucunda nihayete ulaştırıldı ve Osmanlı topraklarının çok büyük bölümü İngiltere ve Fransa arasında paylaşıldı. Türk düşmanı Lord Curzon bu olaylar sırasında şöyle diyordu:
"Türkler Avrupa'dan atılmalıdır. ABD'li senatör Lodge'ın dediği gibi İstanbul Türklerden tamamen alınmalı, bir veba tohumu olan savaşların yaratıcısı, komşuları için bir aşağılanma olan Türkler Avrupa'dan silinmelidir." (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Çağdaş Yay., s. 210)
İngiliz Dışişleri Bakanı Lord Kitchener Balkan Savaşları'nın sonucu karşısındaki memnuniyetini "Türklerin çöküşü tamamlanmış görünüyor" sözüyle ifade etmişti. (Erol Ulubelen, İngiliz Gizli Belgelerinde Türkiye, Çağdaş Yay. s. 121)Darwin'in "Avrupalı ırklar olarak bilinen medeni ırklar, yaşam mücadelesinde Türk barbarlığına karşı galip gelmişlerdir. Dünyanın çok da uzak olmayan bir geleceğine baktığımda, bu tür aşağı ırkların çoğunun medenileşmiş yüksek ırklar tarafından yok edileceğini görüyorum" şeklindeki sözleri, işte tam bu emperyalist sürecin başlarına denk geliyordu. Darwin bu sözleri 1881 yılında, yani İngiltere'nin Mısır işgali sırasında söylemişti. Anlaşılan Victoria İngilteresi'nin stratejistleri, ona, Mısır işgali ile başlayan sürecin "Türkleri yok etme" ile sonuçlanacağını haber vermişler ve bu plana bilimsel bir destek bulmasını istemişlerdi. Darwin, "yaşam mücadelesi", "ırklar arasındaki doğal seçme" gibi sözde bilimsel kavramlarla işte bu "Türkleri yok etme" hedefine zemin hazırlamaya çalıştı.
Sevr Hayalleri
Oysa bildiğimiz gibi bu hedef amacına ulaşamadı. İngiliz-Fransız ittifakının, yanlarına Yunanlılar gibi küçük unsurları da katarak uyguladıkları "Türkleri yok etme" planı, Sevr Anlaşması ile uygulamaya kondu, ama gerçekleşmedi. Türk Milleti, varını yoğunu ortaya koyarak, bu plana karşı kahramanca direndi, Milli Mücadele'yi organize etti ve kazandı.
Ancak yine bilindiği gibi, "Türkleri yok etme"ye yönelik bu emperyalist plan, hiç bir zaman da rafa kaldırılmadı. Bir takım Batılı çevreler "Sevr'i diriltme" heveslerinden asla vazgeçmediler. Bugün de hala bir kısmı bu hedefin peşinde koşuyorlar, bölücü teröre kanat gererek, Türkiye'nin milli ve manevi değerlerini hedef alarak Sevr'i diriltme planlarını yaşatıyorlar.İlginç olan ise, Darwinizm'in hala bu planda önemli bir yer tutması. Darwinizm bundan 130 yıl önce, "Türkleri yok etme" planına, "Türk milleti aşağı ırktır" gibi bir iddia ortaya atarak destek vermişti. Şimdi ise, Türk Milleti'ni, onu ayakta tutan milli ve manevi değerlerden koparmayı hedefleyen materyalist felsefeyi destekleyerek hedef alıyor. Müslüman Türk Milleti'ne ateizm ve materyalizm gibi batıl inanışları aşılamaya çalışarak, "Türkleri yok etme" planına bir başka açıdan destek veriyor.
İşin en garip yönü ise, bazı Türk bilimadamlarının da büyük bir gaflet içinde bu teoriye sahip çıkmaları. Bu bilimadamları, bilimsel hiçbir dayanağı olmadığını bildikleri Darwinizm'i ısrarla savunarak, gerçekte büyük bir tarihsel vebal yükleniyorlar.