Komünist ideoloji, Kıbrıs Rumlarından Türk kesimine yayılmış bir ideolojidir. Bu ideolojinin Rumlar arasındaki temsilcisi olan Kıbrıs Komünist Partisi AKEL, ne ilginçtir ki aynı zamanda koyu Yunan milliyetçisi ve Enosis yanlısıdır. AKEL'in ideolojisinden etkilenen bazı Kıbrıslı Türkler ise, milli bilinçlerini yitirerek, Enternasyonalizm adına aslında bilmeden Rum menfaatlerine hizmet eder hale gelmişlerdir. AKEL'in Kuzey Kıbrıs'taki uzantısı sayılabilecek olan bazı organizasyonlar, Türklük ve Türkiye aleyhine propaganda yürütür durumdadır. Bir zamanlar Sovyet Rusya tarafından desteklenen bu aşırı sol gruplar, komünizmin yıkılmasının ardından, Kıbrıs üzerinde Yunan egemenliğini destekleyen Batılı güçlerin yönlendirmesi altına girmiştir.
İşte KKTC'nin lağvedilmesi, Kıbrıs'ın Rum egemenliği altında birleşmesi gibi görüşleri savunan Türkler, genelde hep söz konusu aşırı sol kesimin üyeleri veya bu kesimin telkinlerinin etkisinde kalan insanlardır.
Sorunun bu fikri ve ideolojik yönü büyük önem taşımakta ve çözüm için de yol göstermektedir. Komünizmin Temel Taşı: Materyalizm
Komünist ideoloji, sadece Kıbrıs Türkü için değil, tüm Türk Milleti için de önemli bir meseledir. Komünist ideolojinin, 1960'lı ve 70'li yıllarda Türkiye'yi büyük bir terör ve anarşi ortamına sürüklediği malumdur. 1980'lerde ve 90'larda ise, aynı ideoloji, koyu bir etnik milliyetçilikle de birleşerek, Güneydoğu'daki kanlı terör örgütünü ortaya çıkarmış ve beslemiştir.
Bugün Sovyetler Birliği'nin tarihe karışmış olması ve tek kutuplu bir dünyada yaşamamız, komünist ideolojinin bir tehlike olmaktan çıktığı anlamına gelmemektedir. Marksist ideoloji, hala pek çok ülkede, devlete ve toplum düzenine karşı çıkan radikal örgütler üretmeye ve bir tehdit kaynağı olmaya devam etmektedir.
Marksizm ile mücadele etmek ise onun dayandığı felsefi kaynakların kökten yıkılması anlamına gelmektedir. Bu felsefi kaynakların başında ise materyalizm gelmektedir.
Materyalizm, Marx, Engels, Lenin gibi komünist ideologların en çok üzerinde durdukları kavramdır. Sadece maddenin varlığının kabul edilmesini, Allah'ın varlığının ve tüm manevi değer ve kavramların reddini gerektirir. Komünist militanları komünist yapan, her şeyden önce bu materyalist felsefeye olan inançlarıdır. Bu nedenledir ki, materyalist felsefenin çürütülmesi, komünizm tehdidinin de nihai olarak ortadan kaldırılması anlamına gelecektir.
Bunun yanı sıra, materyalizmin toplumlara getirdiği tek zarar komünizm de değildir. Materyalist felsefe, insanları tüm manevi değerlerden kopardığı için, aynı zamanda ahlaki bir dejenerasyona da yol açar. Materyalizmin egemen olduğu bir toplumda, din, ahlak, aile gibi değerler, vatanperverlik gibi ulvi kavramlar giderek zayıflar ve sonunda yok olur. Büyük Önder Atatürk, bu gerçeğe "dinsiz milletlerin devamına imkan yoktur" diyerek dikkat çekmiştir. (http://www.harunyahya.org/Makaleler/darwinizmmateryalizm.html) Kaçan Rum Treni!
Kıbrıs konusu son zamanlarda neredeyse tüm dünyanın ilgilendiği bir konu halini almıştır. Ancak neredeyse tüm dünya ağız birliği etmişçesine Annan Planı'nın Kıbrıs için tek çözüm olduğu iddiasını ısrarla sürdürmektedir.
İlk önce New York'ta başlayan müzakereler, Kıbrıs'ta da devam etmiştir. Ancak tüm dünyanın da gördüğü üzere sorunun çözümünü isteyen ve bu yolda çaba sarfeden taraf KKTC olmuştur.
AB üyeliğinin verdiği rahatlıkla hareket eden Rum Kesimi ise tüm tekliflere kulak tıkayıp baskıyla Annan Planı'nı kabul ettirmenin yollarını aramaktadır. Rumlar talepleri reddediyorlar. çünkü bundan dolayı hiçbir kayıpları olmayacaktır. Anlaşma sağlanamayan noktaları, Kofi Annan'ın Rumları memnun edecek şekilde dolduracağı aşikardır.
Annan Planı derken aslında KKTC'de yüz bin kişiyi yerinden edecek bir plandan bahsedilmektedir. Bu insanların olası zararlarının giderilmesi için ise hiçbir şey yapılmamakta ve anlaşmazlıkların 1 Mayıs'a kadar sona erdirilmesi istenmektedir.
Tek amaç, Mayıs ayına kadar Türk tarafını oyalamak ve Annan Planı'nı -bir başka deyişle Rum Planı'nı- olduğu gibi kabul ettirmektir. Artık Yunan diplomatlar bile Annan Planı'nın olduğu gibi kabul edilmesi halinde Kıbrıs'ın 10 yıl içinde tamamen Rumlaşacağını dile getirmektedirler.
Bu gerçekler karşısında hiç kimse Kıbrıs Türkü'nün imhası anlamına gelen Annan Planı'nın olduğu gibi kabul edilmesini beklememelidir. KKTC, müzakerelerde istediğini alamazsa, olmazsa olmazlarını kabul ettiremezse, adı her ne olursa olsun hiçbir planı kabul etmeyecektir.
Türkiye'ye görüşmelere başlamak için 1994 yılı sonuna kadar süre verebilen AB, Kıbrıs için aynı süreyi vermemekte ve kendince hem Türkiye'yi hem de KKTC'yi sıkıştırmaya çalışmaktadır.
Durum çok acıdır; ya KKTC taviz verecek, tavizden de öte toprak verecek, mal verecek. Türkiye de milli davası'ndan Kıbrıs'tan vazgeçecek, askerini çekecek. 1950'li yılların sonundan 1974 Barış harekatı'na kadar yaşanan zulümleri, gazilerini, şehitlerini unutacak. Böylece Kıbrıs birleşik şekilde AB'ye üye olacak… AB yolunda Türkiye'nin önüne sürekli getirilen bir problem halledilecek. Tabi bu problemin halledilmesi Türkiye'nin AB'ye girmesini sağlayacak mı bilinmez. Ama KKTC, tabiri caizse silah zoruyla AB üyesi yapılmış olacak...