Vatan, Allah’ın izniyle bölünmeyeceği aşikar, açık. Büyüme esas, İttihad-ı İslam esas. Bölünme haram zaten. Harama bütün Müslümanlar karşıdır. Bütünleşme de farzdır. Şu an, o farzı yapıyoruz, Allah’ın izniyle. Ama daha önce kullanılmış olsa bile ‘Lazistan, Kürdistan’ bunları kullanmayalım bence. Bunlara gerek yok. Türkiye diyelim, yeterli o isim. Anadolu diyelim, yeterli bu isim. Yani o kafayı karıştırır. Karadeniz’e Lazistan mı diyeceğiz? İzmir’e ne diyeceğiz? Doğru da değil ayrıca, Karadeniz’de çok fazla Türk kardeşimiz var, Çerkez var, Abaza var, göçmenler var. Şimdi saf Laz olmuş olsa bile ne gerek var? Niçin böyle bir isme ihtiyaç var? Bütünleyici, Müslümanlıkta Müslümanlık şuuru vardır, ümmet şuuru vardır, topluluk şuuru vardır. Millet olarak biz Türk Milleti dediğimizde bu topraklar içinde yaşayan herkes Ermeni’si, Laz’ı, Kürdü, Çerkez’i, Yahudi’si hepsi. Hepsi bizim canımız, kardeşimiz. Karmaşaya gerek yok, yeni yeni isim aramaya gerek yok. Öyle bir zorumuz yok, öyle bir problem de yok. O ismin bize bir faydası da yok. Biz Güneydoğu Kürdistan deyince ne geçecek elimize? Yani hangi sorun hallolacak, ne hallolacak? Demokrasi geldikten sonra, insan hakları tam olduktan sonra, sanat bilim estetik tam olduktan sonra, Allah korkusu Allah sevgisi oturduktan sonra ne ihtiyaç var? Niye Karadeniz’e Lazistan, niye oraya Kürdistan diyelim? Antalya’ya ne diyeceğiz yani? Orada da çok fazla turist var. Turististan mı diyelim yani? Olmaz böyle şey. Bu isimlere gerek yok.
Kürtler zaten bizim canımız. Anadolu’nun sıcak tertemiz evlatları, kardeşlerimiz. Gereksiz kafa karıştırır bunlar, tedirginlik meydana getirir. Bunları kullanmayalım. Daha önce kullanılmış. Bize ne kullanıldıysa, biz kullanmayalım. Biz daha iyisini, daha güzelini yapalım. Vazgeçmek lazım o kafadan. Bütünleştirici isim. İsmi konmuş işte mis gibi Türkiye, çok güzel tertemiz bir isim. Almanya’ya gittiğimizde, Almanya diyoruz. Adama soruyoruz “Almanım ben” diyor. Adam Rus kökenli. Sonra diyoruz; köken neresi diyoruz? “Rusum ama Almanım” diyor. Tamam, karmaşaya ne gerek var. Fransa’ya gidiyoruz, Fransa’da Faslı, Tunuslu, Cezayirli birçok adam var. Sen nerelisin hemşerim? “Fransız’ım” diyor. Bitti. Amerika’ya gidiyoruz adama soruyoruz Meksikalıya soruyoruz “Amerikalıyım” diyor. İtalyan adama soruyoruz “Amerikalıyım” diyor. Uzatmaya gerek yok. Bütünleşme, kardeşlik demokrasi olduktan sonra ne fark eder? Mühim olan insanların rahat yaşaması, saygı görmesi, değer görmesi, baş tacı olmaları, faşizmin ortadan kalkması, vahşi kapitalizmin ortadan kalkması, acımasızlığın ortadan kalkması, derin devletin yok olması, devlet çetelerinin yok olması, bu. Gerçek halis demokrasinin oturması. Bu olduktan sonra ne fark eder? Biz Güneydoğu’ya gittiğimizde Kürdistan’a mı geldik diyelim? Kürt kardeşlerimiz, olabilir canlarımız. On adım sonra Arap’la karşılaşacağım, ben ona ne diyeyim? Hatay; çok fazla Arap var Hatay’da. Mardin’de, Siirt’te özellikle çok fazla Arap var. Ne diyeceğiz biz oraya? Arabistan mı diyeceğiz? Yapmayın bunları, gerek yok böyle şeylere.
Kürt kardeşlerimize sevgi, saygı, hürmet en yüksek derecede olsun. Bütün Anadolu halkına, bütün kardeşlerimize, bütün Türk milletine çok yüksek değer verdiğimizde, tepeden bakanları ayak yaptığımızda, ayak olanları da baş yaptığımızda, mesele hallolur. Çünkü tepeden bakmak çok aşağılık bir hareket. Niye tepeden bakıyorsun? Ayak ol, toprak ol, mütevazi ol. Toprak olanı da baş tacı yaparız. Mesela ne güzel İçişleri Bakanı Kürt, iftihar ediyorum. MİT Müsteşarı Kürt, iftihar ediyorum. Canlar, tertemiz insanlar, ne fark eder yani? Kürdistan’dan mı geldi diyeceğiz? Türkiye’den kendi evlatları, bizim kardeşlerimiz. Evet, bizi çok ezdiler doğru. Çok acı çektik ama bu beladan kurtuluyoruz Allah’a şükür. Halen başımız belada halen acı çekiyoruz ama bir atak görülüyor, bir ferahlık görülüyor. İttihad-ı İslam’la bu mutlu son gelecek. Modern, sevecen, akılcı, bilimsel, demokratik, güzel bir sistem. Kimsenin kimseye müdahale etmediği, tam anlamıyla özgürlüğün olduğu, herkesin özgürce yaşadığı herkesin özgürce inançlarını savunduğu bir ortam. İşte İttihad-ı İslam bu.
Apo’nu mektubuna da benim mektubum bu işte, inşaAllah. Abdullah Öcalan’dan bizim isteğimiz, tövbe istiğfar etsin, namazlarını kılsın, Allah’a iltica etsin, Kuran’a sıkı sıkıya sarılsın. PKK’lı gençler de böyle yapsınlar, tövbe istiğfar etsinler. Sırf yurtdışına çıkmakla olmaz. Silah bırakmakla olmaz. Allah’a sıkı sıkıya sarılsınlar, Kuran’a sıkı sıkı sarılsınlar, tövbe istiğfar etsinler ve İttihad-ı İslam’ı istesinler.
Benim söyleyeceğim de bu, inşaAllah. Ama sonuçta bir güzellik olacak tabii, bir ferahlık olacak. Çünkü Mehdiyet çağındayız. Sözlerim doğru. Peygamber (s.a.v)’in sözünü naklediyorum. Kendimden bir şey söylemiyorum ben. Kuran’ın işaretini ve Peygamberimiz (s.a.v)’in sözlerini söylüyorum, inşaAllah. (Adnan Oktar, 21 Mart 2013, A9 TV)