Allah`ın uyarıcı olarak gönderdiği peygamberler ve onların yolunu izleyen müminler, tarih boyunca insanları hesap gününe karşı uyarıp korkutacak ve cennetin sonsuz güzelliğini müjdeleyecek, ahirete hazırlık yapmaya yöneltecek, dinin sunduğu güzel ahlakın yaşanmasını teşvik edecek güzel sözler söylemiş, çağrılarda bulunmuşlardır. Bütün elçiler insanları güzel söze çağırırken Kuran`da Peygamberimiz (sav) ile ilgili olarak bildirildiği gibi, "Allah`tan bir rahmet dolayısıyla, onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı yürekli olsaydın, onlar çevrenden dağılır giderlerdi..." (Al-i İmran Suresi, 159) ayetindeki, tevazulu, merhametli ve şefkatli tavrı benimsemişlerdir.Yıllarca sabırla kavimlerinin sorularını yanıtlamış, onlara bilmediklerini öğretmiş ve Allah`ın ayetlerini açıklamışlardır. İnsanların her türlü direnmelerine, kibirli davranışlarına rağmen onları doğru yola iletmenin yollarını aramış, bu konuda ciddi bir çaba göstermişlerdir.
Ancak burada çok önemli bir noktayı belirtmekte yarar vardır: Elçiler Allah`ın bu emrini yerine getirirlerken karşılarındaki insanlardan kendileri için hiçbir karşılık beklememişlerdir. Onlar için Allah`ın iyiliği emretme, kötülükten men etme emrini yerine getirirken önemli olan, karşılarındaki insanların bundan hoşnut kalması değil, Allah`ın kendilerinden razı olmasıdır. Bu yüzden güzel söz söyleyerek Allah`ın yoluna davet eden vicdanlı insanların bekledikleri hiçbir maddi çıkar, dünyevi bir talep olmamıştır. Amaç yalnızca Allah`ın emrettiği bir ibadeti yerine getirmek ve salih kullardan olabilmektir.İnananların, diğer insanları Kuran`a ve Allah`ın yoluna davet ederken gösterdikleri bu ihlaslı çabaya Allah ayetlerinde şöyle dikkat çeker:
"Sen şiddetle arzu etsen bile, insanların çoğu iman edecek değildir. Oysa ki sen buna karşı onlardan bir ücret de istemiyorsun. O, alemler için yalnızca bir ‘öğüt ve hatırlatmadır.`" (Yusuf Suresi, 103-104)