Yüce Rabbimiz'in büyüklüğünü, Allah (cc)'tan başka bir kuvvet olmadığını, kainatı yoktan yaratan, tüm canlıları gözeten ve rahmet edenin sadece Allah (cc) olduğunu kavrayan insan derin bir sevgiyle Allah (cc)'a bağlanır. Dünyada ve ahirette gerçek dostunun yalnızca Allah (cc) olduğunu, dolayısıyla rızası aranacak olanın da ancak Rabbimiz olduğunu anlar. Bu güçlü sevginin yanında aynı zamanda Allah (cc)'tan şiddetle korkar Yüce Allah (cc) Kuran'da, "... Allah'tan korkup-sakının ve gerçekten bilin ki, siz O'na döndürülüp-toplanacaksınız." (Bakara Suresi, 203) ayetiyle insanlara Kendisi'nden korkup sakınmalarını bildirmiştir.
Allah (cc) korkusu kişinin Allah (cc)'ın büyüklüğünü bilmesinden ve O'nun gücünü gereği gibi takdir edebilmesinden kaynaklanır. Allah (cc)'ın makamının yüceliğini ve sonsuz kudretini kavrayan bir insan, O'nun rızasına uygun bir yaşam sürmediği takdirde, İlahi adaletin bir gereği olarak Allah (cc)'ın intikam alıcı, azap edici sıfatlarının tecelli edeceğini bilir. Çünkü Kuran ayetlerinde Allah (cc)'ın, inkar edenler için dünyada ve ahirette hazırlamış olduğu azap çok detaylı olarak anlatılmış ve bu duruma karşı tüm insanlar uyarılıp korkutulmuştur. İnanan kişi, hayatının her anında bu bilinçle hareket eder. Allah (cc) korkusu kişinin, dünya hayatının eninde sonunda sona erip, tüm insanların Allah (cc)'ın huzurunda yaptıklarından hesaba çekileceklerini bir an bile aklından çıkarmamasını sağlar. Her anını bu azabın şuurunda geçirir. Bu şuur açıklığı da kişinin Allah (cc)'ın azabıyla karşılaşmaktan yana doğal olarak bir korku duymasına ve bundan dolayı da 'sakınmasına' sebep olur.
‘Sakınma`, kişinin Allah (cc)'ın haram kıldığı ve razı olmayacağı tavırlarda bulunmaktan şiddetle kaçınmasıyla ve O'nun emirlerini yerine getirmekte hiçbir gevşekliğe kapılmamasıyla ortaya çıkar. Allah (cc)'tan korkup sakınan ihlaslı bir insan hangi tavrından Allah (cc)'ın razı olmayacağını bilir ve hemen bunu düzeltmek için harekete geçer. Bu, kişiye fayda getirecek bir ahlaktır. Ayrıca ihlasa en uygun olan tavır da budur. İhlası kazanmak isteyen bir kimse, Allah (cc)'ın beğenmeyeceği bir tavır içerisinde kalmaktan korkmalıdır. Her ne kadar nefsi aksini emretse de, yanlış olan tavrını terkedip Allah (cc)'ın beğendiği ahlakı uygular.
Yüce Allah (cc), "Öyleyse güç yetirebildiğiniz kadar Allah'tan korkup-sakının, dinleyin ve itaat edin..." (Tegabün Suresi, 16) ayetiyle insanlara güçlerinin yettiği kadar Kendisi'nden korkmalarını emretmiştir. Bu ayetin bir gereği olarak iman eden insan hiçbir zaman için Allah (cc)'a karşı olan imanını, korkusunu yeterli görmez. Hayatının son anına kadar kalbindeki Allah (cc) korkusunu ve sakınma gücünü artırmaya çalışır. Çünkü Kuran ayetlerinde "Allah (cc)'tan korkup sakınanlar" olduğu gibi "Allah'tan içleri titreyerek korkup sakınan kimseler" olduğu bildirilmiştir. Ayetlerde şöyle buyurulmaktadır:
"Gerçek şu ki, Rablerinden gayb ile (O'nu görmedikleri halde) içleri titreyerek-korkanlara gelince; onlar için bir mağfiret (bağışlanma) ve büyük bir ecir vardır. " (Mülk Suresi, 12)
"... Rablerinden içleri saygı ile titrer, kötü hesaptan korkarlar." (Rad Suresi, 21)
İman eden kişi ayetin bir gereği olarak Allah (cc)'tan güç yetirebildiği kadar korkabilmek için çaba harcar. Bu çabanın ihlasla olması gerekir. Mümin ihlası sayesinde, "Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin." (Al-i İmran Suresi, 102) ayetiyle bildirilen şekilde Allah (cc)'tan korkup sakınmayı başarır. Allah (cc) korkusunun artması sonucunda oluşan derinlik ve hassasiyet ise kişinin daha da sakınmasına ve daha da ihlaslı davranmasına neden olur. Ayrıca "Ey iman edenler, Allah'tan korkup-sakının ve (sizi) O'na (yaklaştıracak) vesile arayın..." (Maide Suresi, 35) ayetiyle de bildirildiği gibi, Allah (cc)'a yakınlaşacak vesileleri görebilen ve bu fırsatları değerlendirebilen ihlaslı bir insan haline gelir.
Böyle bir insan Allah (cc)'tan içi titreyerek korktuğu için Kuran ahlakını hayatına geçirme konusunda gevşeklik gösteremez. Karşısına çıkan ibadet fırsatlarını görmezlikten gelerek umursuz davranışlarda bulunamaz. Her an her yerde, ister kalabalık içerisinde isterse yalnız olsun Allah (cc)'ın kendisini görüp duyduğunu unutmaz. Gücünün yettiği en güzel tavrı göstermediği takdirde Allah (cc)'ın azabıyla karşılaşabileceğini bilerek hareket eder. Allah (cc) korkusunun artmasıyla birlikte bu şuur sürekli olarak güçlenir ve böylece hayatının her anında yaptığı her işte Allah (cc)'ın cehennem tehdidini hatırlayarak Rabbimiz'in razı olacağı umulan bir insan haline gelir.