Kin ve öfke, birçok insanın sıkıntı ve huzursuzluk içerisine düşmelerine neden olan tavır bozukluklarındandır. Her insan günlük hayat içerisinde hoşuna gitmeyen çeşitli olay ya da tavırla karşı karşıya kalabilir. Bazı insanlar bu tür durumlarda hemen öfkelenebilir ve hatta bu öfkeleri zamanla yerleşik bir kine dönüşebilir.
İman edenler ise, şeytandan kendilerine böyle bir kışkırtma geldiğinde Allah (cc)`a yönelip güzel ahlakta kararlılık gösterirler. Çünkü Allah (cc), rızası ve cennetiyle müjdelediği kullarının özelliklerini ayette, "Onlar, bollukta da, darlıkta da infak edenler, öfkelerini yenenler ve insanlar (daki hakların)dan bağışlama ile (vaz) geçenlerdir. Allah, iyilik yapanları sever." (Al-i İmran Suresi, 134) sözleriyle bildirmektedir. Bu nedenle müminler öfke ve kinden Allah'a sığınır ve bunun için şöyle dua ederler:
Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin." (Haşr Suresi, 10)
Kin ve öfke duygularına kapılan kimseler, rahatlıkla hoşgörü gösterip geçebilecekleri olayların etkisinden kolay kurtulamazlar. Sıradan bir olay ya da bir kimsenin basit bir hatası bile bu kişilerin öfkelenmesine neden olabilir. Hatta bazen de sırf bu bakış açısıyla baktıkları için, insanların normal davranışlarını dahi kızılacak tavırlar olarak algılayabilirler. Öfkelerinin etkisiyle doğru düşünemez, olayları adil ve objektif bir şekilde değerlendiremezler. Daha da önemlisi öfkelerini tatmin etme arzuları o an için pek çok şeyden daha öncelikli hale gelebilir. Oysa Allah (cc)'ın rızası, insanların öfkelerini yenip hoşgörülü ve bağışlayıcı bir tavır göstermelerindedir. Allah (cc) insanlara Kuran'da, "Sen af (veya kolaylık) yolunu benimse, (İslam'a) uygun olanı (örfü) emret ve cahillerden yüz çevir." (Araf Suresi, 199) şeklinde bildirmektedir. Bu nedenle, gerçekten öfke duyulacak bir durumda dahi, Allah (cc)'ı seven ve Allah (cc)'ın rızasını arayan bir mümin Allah (cc) için nefsinin bu telkinlerine karşı Kuran ahlakıyla hareket eder.
Bunun yanı sıra önemli olan sadece kin ve öfkenin dışa vurulmaması da değildir. Allah (cc), müminlere bu ahlakı ne gizli ne de açık, hiçbir şekilde yaşamamalarını bildirmiştir. Rabbimiz bir ayetinde şöyle buyurmaktadır:
Yoksa kalplerinde hastalık bulunanlar, Allah'ın kinlerini hiç (ortaya) çıkarmayacağını mı sandılar? (Muhammed Suresi, 29)
Bu konuda unutulmaması gereken bir başka nokta ise, tüm diğer ahlak bozukluklarında olduğu gibi kin ve öfkenin de, herkesten çok kişinin kendisine zarar vereceğidir. Çoğu zaman karşı tarafın, kişinin yaşadığı bu ruh halinden haberi dahi olmayabilir. Ama aynı esnada bu kişiler içten içe öfkelerine kapılmış olabilirler. Öfkelerini yenmedikleri sürece dikkatlerini herhangi başka bir konu üzerinde toplayabilmeleri, akıllarını kullanabilmeleri, işlerini yapabilmeleri ya da insanlarla samimi ve doğal bir diyaloga geçebilmeleri mümkün olmaz. Ayrıca öfke, insanlar üzerinde fiziksel anlamda da tahribat oluşturmaktadır; iç huzursuzlukları, baş ağrısı, mide ağrısı, uykusuzluk gibi hastalıkların temelinde genellikle öfke gibi ahlak bozuklukları vardır.
Allah (cc)'tan samimi olarak korkan bir kimsenin, nefsinin kendisini böyle bir konuda kışkırttığını fark ettiğinde, Rabbimiz'in ayette bildirdiği gibi davranıp Allah (cc)`a sığınması gerekir:
(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler (Allah'ı zikredip-anarlar), sonra hemen bakarsın ki görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 201)
Unutulmamalıdır ki Kuran'da, "Oraya esenlikle ve güvenlikle girin. Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar." (Hicr Suresi, 46-47) ayetleriyle belirtildiği gibi cennet ahlakında kin ve öfkenin yeri yoktur. Dolayısıyla cenneti hedefleyen bir müminin dünyada da bu kötü ahlak özelliğinden arınması gerekmektedir.