"Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nahl Suresi, 18)
Yüce Allah, tüm insanları ve içinde yaşadığımız evreni yoktan var etmiştir. İnsan bir hiçken Allah'ın rahmeti sayesinde bir can sahibi olmuştur. İnsanın ihtiyacı olan herşeyi kusursuzca var eden, eşsiz nimet ve güzellikler sunan, uzayın boşluğunda binlerce kilometre hızla yol alan dünyayı her an güvenlik içinde tutan yalnızca Rahman, Rahim ve sonsuz merhamet sahibi olan Rabbimiz'dir. Allah Kuran'da, "Eğer Allah'ın nimetini saymaya kalkışacak olursanız, onu bir genelleme yaparak bile sayamazsınız. Gerçekten Allah, bağışlayandır, esirgeyendir." (Nahl Suresi, 18) şeklinde bildirmektedir. İnsanın, Allah'ın yarattığı bu nimetleri ve Rabbimiz'in insanlar üzerindeki sonsuz rahmetini en derin şekilde düşünmesi ve yaşamını bu şuur açıklığıyla geçirmesi gerekmektedir. Kendisini yoktan var ederek ve sayısız nimeti hizmetine sunarak büyük bir lütufta bulunan Rabbimiz'in büyüklüğünü gücü yettiğince kavramaya, O'nu gereği gibi tanıyıp şanını takdir edebilmeye ve O'nun eşsiz rahmetine layık olmaya çalışmalıdır. Bu gerçekleri görerek Allah'a çok derin ve güçlü bir sevgiyle bağlanmalı ve hayatının tümünü O'na olan minnetini ve şükrünü gereği gibi gösterebilmek için çaba harcamakla geçirmelidir.
Allah, Kuran ayetleriyle insanlara Kendisi'ni üstün sıfatlarıyla tanıtmıştır. Rabbimiz'in üstün ahlakının ve benzersiz isimlerinin her birinin öğrenilmesi, insanın Rabbimiz'i tanıyıp şanını takdir edebilmesi ve O'na derin bir sevgiyle bağlanması için önemli bir yoldur. Allah kullarını seven, onlar için güzellik dileyen, onları bağışlayan, onlara yardım eden, rahmeti çok geniş olan ve karşılıksız olarak lütufta bulunandır. Sonsuz merhamet ve şefkat sahibi olan Allah, iyiliğe kat kat fazlasıyla karşılık veren, koruyan, kollayan, doğru yola ulaştıran, tüm dualara cevap veren, müminlerin gerçek dostu, velisi ve yardımcısı olan ve samimi kulları için sonsuz cennet nimetlerini yaratandır. İnsanın Rabbimiz'in bu üstün ahlakını düşünüp tefekkür etmesi, yaşamı boyunca Allah'ın sonsuz sevgisini, şefkatini ve rahmetini görebilmesi, ona şükrünün ve sevgisinin sürekli olarak artmasını sağlar.
Bir mümin, bu sevgiyi kalbinde büyük bir coşkuyla ve en derin şekilde yaşar. Allah'ı tüm sıfatlarıyla tanıyan ve O'nun büyüklüğünü her zaman hisseden müminin Allah sevgisi, dünyadaki hiçbir sevgiyle kıyaslanmayacak kadar güçlüdür. Kuran'da iman edenlerin Allah sevgilerinin bu gücü şöyle bildirilmektedir:
"İnsanlar içinde, Allah'tan başkasını 'eş ve ortak' tutanlar vardır ki, onlar (bunları), Allah'ı sever gibi severler. İman edenlerin ise Allah'a olan sevgileri daha güçlüdür..." (Bakara Suresi, 165)
İman sahibi bir insan, hiçbir insanın, maddenin ya da canlının gerçekte kendine ait bir gücü ya da güzelliği olmadığını bilir. Yeryüzündeki her bir güzellik hem Rabbimiz'in bir nimeti hem de O'nun sonsuz gücünün ve güzelliğinin bir tecellisidir. Bunların hepsini, sahip oldukları tüm özelliklerle birlikte yoktan yaratan Yüce Allah'tır. Hiçbir canlı kendi özelliklerini kendi tasarlayıp meydana getiremez. İnsanı belli bir ömürle yaratan ve ecelleri geldiğinde hepsini yok edecek olan Allah'tır; her güzellik yalnızca Allah'ın hakimiyetindedir. İşte bu nedenle mümin, karşılaştığı tüm güzellikleri ve tüm varlıkları Allah'ın yarattığını bilerek sever. Dolayısıyla asıl sevgisi, tüm bu güzellikleri ona veren ve herşeyin sahibi olan Allah'a yöneliktir ve hepsinin üzerindedir.
Bunun yanı sıra mümin Allah'ın rızasını kazanmak için Allah sevgisinin yanında güçlü bir Allah korkusu gerektiğini de bilir ve gücünün yettiğinin en fazlasıyla Allah'tan korkup sakınır. Kuran'da müminlerin bu yükümlülüğü şöyle bildirilmektedir:
"Ey iman edenler, Allah'tan korkun. Herkes yarın için neyi takdim ettiğine baksın. Allah'tan korkun. Hiç şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır." (Haşr Suresi,18)
"Ey iman edenler, Allah'tan nasıl korkup-sakınmak gerekiyorsa öylece korkup-sakının ve siz, ancak Müslüman olmaktan başka (bir din ve tutum üzerinde) ölmeyin." (Al-i İmran Suresi, 102)
Allah'a derin bir sevgiyle bağlanan ve titizlikle korkup sakınan bir insan her işinde daima Allah'a yönelip döner ve kendisine yalnızca Rabbimiz'i vekil edinir. Kendisine ulaşan tüm yardımın ve iyiliğin ancak Allah'tan geldiğini bilir. Bu nedenle hiçbir zaman insanlardan veya başka varlıklardan medet ummaz. Asıl olarak daima Rabbimiz'e minnet duyar ve O'na içten ve coşkulu bir sevgiyle bağlanır. Allah, insanların gerçek dostunun ve yardımcısının ancak Kendisi olduğunu Kuran'da şöyle bildirmektedir:
"... Bilmez misin ki Allah, gerçekten herşeye güç yetirendir. (Yine) Bilmez misin ki, gerçekten göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Sizin Allah'tan başka veliniz ve yardımcınız yoktur." (Bakara Suresi, 106-107)
"Siz yerde ve gökte (Allah'ı) aciz bırakamazsınız. Sizin Allah'ın dışında veliniz yoktur, yardım edeniniz de yoktur." (Ankebut Suresi, 22)