1) Oktar Bey, öncelikle sizden, sizin bakış açınızdan Türkiye'de İslam tarihi, geçmişi ve şu anki durumunu dinlemek istiyoruz.
Türk milleti Müslüman olduğu dönemden itibaren, Allah’a, Kuran’a, Peygamberimiz (sav)’e ve İslam’ın hükümlerine sıkı sıkıya bağlanmıştır. Osmanlı İmparatorluğu döneminde yaklaşık 600 yıl İslam’ın bayraktarlığını yapmış, İslam ahlakının ve medeniyetinin yayılması için çaba göstermiştir. Müslümanlığı kabul ettikten sonra, şartlar ve koşullar ne olursa olsun, dine ve manevi değerlere bağlılıkta sadakat göstermiştir. Son dönemlerde de bu konudaki bilinçlenmede tüm Türkiye genelinde çok önemli bir gelişme ve ilerleme vardır. Örneğin 1970’lerde Türkiye’de Darwinizm’e inananların oranı %80’leri bulmaktaydı. Son yıllarda yapılan anketlerde ise bunun tam tersi görülüyor. Türkiye dünya genelinde en az Darwinizm’e inanılan ülke. Halkın %90’ı Allah’ın varlığına ve yaratılışa inanıyor ve Darwinizm’i kesin olarak reddediyor. Bu çok yüksek bir oran ve çok önemli bir gerçeği gösteriyor: Türk milletinin, dinsizliğe ve dinsiz ideolojilerin temeli olan Darwinizm’e karşı şuuru çok açık. Bu şuur, Allah’ın izniyle, hem Türkiye’ye hem de bölgedeki tüm kardeş ülkelere çok güzel günlerin gelmesine vesile olacaktır.
2) Türkiye nüfusunun yaklaşık %90'ı Müslüman, fakat Türkiye laiklik prensipleri ile yönetiliyor. Bunun sebebi nedir?
Kuran ahlakı insanların anlayışlı, merhametli ve sabırlı olmasını gerektirir. Türk milleti de bu ahlakın bir gereği olarak itidalli ve sabırlı bir millettir. Bu nedenle yaşanılan her türlü süreçte, herhangi bir aşırılık ortaya çıkması mümkün değildir. Ancak tabi, toplumun genelinin daha mutlu ve huzurlu olması, dilediği gibi düşüncelerini ifade etmesi, hür düşünmesi ve yaşaması için de gerekli ortamın sağlanması önemlidir. Dindar da dinsiz de ne düşündüğünü rahatça söyleyebilmeli, istediği gibi yaşayabilmelidir. Toplumun her kesiminden insan, birbirinin inancına, düşüncesine ve yaşama şekline saygı göstermelidir. Bu tam anlamıyla sağlandığında çok ferah ve rahat bir ortam oluşur. Bu rahatlıktan herkes eşit faydalanır. Laikliğin de, bunu sağlayan bir laiklik olması gerekir ve böyle bir laiklik anlayışı, dinin özgürce yaşanmasının güvencesidir.
Ben herşeyin iyi olmasını, güzel olmasını Türkiye’nin zengin olmasını, halkımızın mutlu olmasını istiyorum. Dışarı çıktığımızda insanlar birbirleriyle selamlaşsın, beraber yemek yiyelim, dostluk edelim yani güzel bir Türkiye olsun istiyorum. İnsanların birbirinden korktuğu, gözlerini kaçırdığı, tedirgin, geleceğinden ümitvar olmayan bir Türkiye istemiyorum. Zengin, büyük, güçlü bir Türkiye olsun istiyorum.
3) Başörtüsü, ülkenizde güçlü bir sembol. Başörtüsü konusunda da birçok tartışmalar oldu. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Başörtüsü takan kızlarımız bunu inançlarının bir gereği olarak yapıyorlar. Bunlar inançlı, samimi, masum genç kızlar. Bu kızlarımızın okula girmesiyle hiç kimse zarar görmez, hiçbir sorun yaşanmaz. Toplumsal huzurun sağlanması için, her türlü endişenin ortadan kaldırılması gerekir. Bu herkesin üzerine düşen bir sorumluluktur. Başörtüsü takan genç kızlar okuyup okuyamayacaklarından endişe etmemeli, başörtüsü takmayan insanlar da başka türlü endişelere kapılmamalıdır. Bunun için Kuran ahlakının sağladığı hoşgörü, anlayış ve sevginin tam anlatılması lazım. Dinde baskı ve zorlama olmadığının tam açıklanması lazım. Din ahlakının insanlara kazandırdığı düşünce özgürlüğünün vurgulanması lazım. Aslında her türlü anlaşmazlığın kökeninde sevgi eksikliği var. Herkes birbirini candan severse, düşüncesine, inancına, kökenine bakmadan birbirine merhametle yaklaşırsa uzlaşma sağlanamayacak hiçbir konu olamaz.
4) AK Partiye açılan davada gerçek amaçları neydi? Batı Medyası AKP'nin mahkemedeki zaferi demokrasinin zaferi olarak yorumladı. Bunun için ne düşünüyorsunuz?
Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bu karar elbette çok önemli bir karar. Yasaklama, baskı, zor kullanma bu yüzyılın metodları değil artık. Stalin döneminde, Hitler döneminde vardı bu tarz yasaklar. Şiddet uygulamadıkça, bölücü ve zarar verici faaliyette bulunmadıkça, terörü, masum insanların katledilmesini kışırtmadıkça bir düşüncenin engellenmesinin hiç gereği yok tabi. Alınan her kararda Müslümanlar için büyük hayırlar var. Eğer AKP kapatılsaydı, bu da hayırlı olurdu. Allah kapatılmamasını takdir etti, bu da çok hayırlı inşaAllah.
5) İslam Birliği'ne çağrıda bulundunuz. Müslüman ülkelerin, Avrupa Birliği ülkelerinden daha fazla ortak noktası olduğunu düşünüyorum. Bize planınızı açıklar mısınız? Bu tür bir birliğinin gereklilikleri nelerdir? Ne tür bir birlik olması gerekiyor? İslam Birliği kurulmasında karşılaşılan problemler nedir ve bunların üstesinden nasıl gelinebilir?
Bir kere bu bir sevgi birliği, gönül birliği olacak. Bu birliğin temeli, sevgi, fedakarlık, yardımseverlik, merhamet, hoşgörü, anlayış ve uzlaşıdır. Kuran bize, bütün İslam aleminin birlik olmasını emrediyor. Kurşunla kaynatılmış binalar gibi diyor hatta Allah ayette; Müslümanların bir kere birlik olması, fakirlikten kurtulmaları için birinci şarttır. İkincisi Kuran ahlakının samimi olarak uygulanması gerekir. Bu, şefkat, merhamet, sevgi ve yardımlaşmadır. Bir Müslüman zaten mal hırsı içinde olamaz, dünya hırsı içinde olamaz. Birlik ve beraberlik olunca kendi ailesi gibi, kendi kardeşleri gibi görecektir tüm Müslümanları. Böylece zenginlik ve bereket, bu farzların yerine getirilmesi ile kendinden gelir. Yani bunun için özel bir gayrete gerek yok. Bunun çözümü Müslümanların birbirini candan sevmesi, arkadaş olması, dost olması, birbirlerine kötü zanda bulunmamalarıdır. Yani tepeden halledecek konular varken detaylarla uğraşmak Müslümanları boş yere yoruyor. Müslümanların beraber olmaları önemli, zaten petrol yönünden de maden yönünden de, insan yönünden de çok zengin ülkeler İslam ülkeleri. Sadece bir araya gelmeleri, birbirlerine karşı sevgi duymaları, akılcı bir çalışma ile gayret etmeleri gerekiyor. O zaman Hz. Süleyman devri gibi olacak inşaAllah. Müthiş bir zenginlik ve bereket çağı gelecek.
6) Bir Müslüman ülke olarak bölgede ve dünyada İran yönetimini ve pozisyonunu nasıl görüyorsunuz?
Ben İranlı kardeşlerimi çok seviyorum, İran’ın da çok köklü bir medeniyete sahip çok güçlü bir ülke olduğunu düşünüyorum. Samimi inançlı, aşkla şevkle imanı yaşayan bir toplum İran toplumu. Şunu da söylemem gerekir, benim soyum Hz. Ali’ye, Hz. Hasan’a dayanıyor. Yani seyyidim Peygamber Efendimiz (sav)’in neslinden geliyorum. Hülagü fitnesi zamanında atalarımız oradan kaçıp, yüksek yerlere sığınmışlar, Kafkasya’ya kadar gelmişler. Geniş bir şecerede bu gelişim görülüyor. Sonra da Ankara’ya, Bala’ya yerleşmişler. Yani ben Hz. Ali’nin torunuyum. Tabiki onu canım gibi seviyorum. Ve çok mübarek ve muhteşem bir insan. O insanların yaptığı her şeye hikmet ve hayır gözüyle bakmak lazım. Hazreti Ayşe’nin tavırlarına da, Hazreti Ali’nin tavırlarına da hepsine saygıyla bakmak lazım. O Ahirette inşaAllah hepsi cennetteler, Allah’ın izniyle.
Sünni Şii ayrımı masonların bir oyunu, öyle bir şey yok. Bu oyuna düşmek bir Müslüman için olacak şey değil. Şiiler son derece halis, muhlis, tertemiz sağlam Müslümanlardır. Sünniler de öyle son derece sağlam, tertemiz Müslümanlardır. Birbirlerinden farkları yoktur. Hepsi ehl-i Kıble’dir, hepsi aynı Allah’a inanır. Aynı Peygamberi severler. Hepsine coşkun ve derin bir muhabbetim var. Ayrılık, bir zorlama, kabul edilecek bir durum değil. Nitekim Sayın Mahmud Ahmedinejad son İstanbul ziyaretinde Sünni Şii ayrımı diye birşeyin son derece yersiz ve gereksiz olduğunu bizzat gösterdi, Sünni Müslümanlarla aynı camide, Sünni bir imamın arkasında namaz kılarak tüm dünyaya aramızda bir farklılık olmadığını ilan etti.
7) İran ve Türkiye bağlarını nasıl görüyorsunuz ve bu karşılıklı ilişkiler nasıl geliştirilebilir?
Özellikle son dönemlerde, İran’la Türkiye arasında çok güzel gelişmeler yaşanıyor. Her şey hayra, güzelliğe gidiyor inşaAllah. Sayın Ahmedinejat’ın son İstanbul ziyareti bu açıdan çok önemli. Bundan kısa bir süre önce benimle yapılan bir röportajda, Sünni Şii tüm Müslümanların bir araya gelmesinin, “Biz kardeşiz, birlikteyiz, beraberiz” mesajının verilmesinin çok önemli olduğunu söylemiştim. Sayın Ahmedinejat’ın Türkiye ziyareti de bu açından çok hayırlı oldu inşaAllah. Kendisi İslam dünyasının birliği ve kardeşliğini teşvik eden çok önemli mesajlar verdi, çok önemli adımlar attı. Sultanahmet’te halkın arasında, Sünni Müslümanlarla birlikte namaz kılması çok güzel oldu. Müslümanların birbirlerine sevgilerinin artmasına vesile oldu. Şii de olsa, Caferi de olsa, Alevi de Sünni de olsa tüm Müslümanların bir olduğunun sürekli gündemde olması, müminlerin birlerine merhamet duyması, birbirlerini koruyup kollamaları çok önemlidir. Herkesin Kuran etrafında, Peygamberimiz (sav)’in sünneti etrafında toplanıp, tek bir vücut olması çok hayati inşaAllah.
8) Müslümanların düşmanı olmadığını söyleyemeyiz. Ortak düşmanlarımız kimlerdir? Ne hedefliyorlar? Bunun için ne yapabiliriz?
Müslümanların en çok üzerinde durması gereken konu her türlü belanın, dinsizliğin ve Allah’sızlığın temeli olan Darwinizm’dir. Darwinizm ortadan kaldırıldığında, din ahlakı çok rahat anlatılabilir, İslamiyet çok güzel yayılabilir. Darwinizm bittiğinde put ortadan kalkmış oluyor. Put ortadan kalkınca tertemiz bir ortam olur. İnsanların iman etmesi çok kolay hale gelir. İnsan ruhu, bedeni boşluk kaldırmaz. Bir inanca girmek ister. Eğer ateist olamıyorsa, Darwinist olamıyorsa dindar olur, Müslüman olur. Başka bir çözüm olmaz.
Ama tabi şu konu da çok önemli, Müslümanlar birlik ve beraberlik içinde olmadıktan sonra, başlarına bir lider seçmedikten sonra, kardeşlik bağını oluşturmadıktan sonra, Kuran ahlakına tam uymadıktan sonra, yaşanan zorlukların ardı arkası kesilmez. Sürekli yeni bir sorun ortaya çıkar ve bunun hiç çözümü olmaz. Anarşinin, yokluğun, fakirliğin, kültürel ve sosyal bozulmaların ardı arkası kesilmez. Önemli olan İslam coğrafyasında yaşanan sorunların temelinde ne var, onu tespit edebilmektedir. Önce yaşananların sebebi ne ona bakmak lazım. Sonra da bunun çözümüne bakmak lazım. Bunun çözümü Kuran ahlakına tam uymaktır; birliktir, beraberliktir, kardeşliktir. Sevgi ve merhametle yaklaşıldığında, teferruatlara dalmadan dost olmaya niyet edildiğinde Müslümanlar müthiş bir güç kazanır. Müslümanlar arasında bir ayrım hiçbir zaman kabul edilmemelidir. Hepimiz kardeşiz. Bütün Müslümanlar kardeştir.
9) Çağdaş batı ideolojisi hakkında örneğin liberal demokrasi, prensipleri, amaçları ve dünyada hakimiyetinin sonuçları hakkında görüşlerinizi öğrenmek istiyorum.
Sözde “Aydınlanma” adıyla ortaya çıkan ve temeli dinsizlik ve ateizm olan ideolojilerin tümü insanlara beladan başka birşey getirmedi bugüne kadar. İnsanı sözde bir hayvan gibi gören, ruhu ve maneviyatı reddeden materyalist ideolojilerin oluşturduğu tahribatı insanlar daha yeni yeni fark ediyorlar ve hızla materyalizmden uzaklaşıyorlar inşaAllah. 21. yüzyıl “inanç yüzyılı” olacak haberleri çıkıyor sürekli, aslında bu şu anlama geliyor, 21. yüzyıl Allah’ın izniyle İslam ahlakının yeryüzüne hakim olduğu yüzyıl olacaktır. Çünkü din ahlakına yönelen insanlar ancak son hak din olan İslam’la huzur bulabilir, kalpleri ancak Kuran ahlakıyla tatmin olabilir.
10) Sizin eklemek istediğiniz birşey var mı?
Bütün Müslüman kardeşlerimin gönülleri müsterih olsun ve sevinsinler. On, yirmi yıl içerisinde İslam ahlakı bütün dünyayı kaplayacak. Bunun durdurulması Allah’ın izniyle mümkün değil. Peygamber Efendimiz (sav)’in rivayetleri aynısıyla çıktı ve çıkmaya da devam ediyor. Yüze yakın hadis peş peşe tam doğru olarak çıktı. Peygamberimiz (sav) muhbiri sâdıktır, dedikleri doğrudur. Allah’ın vahyiyle hareket eder. Allah’ın vahyiyle bunları söylemiştir. Ve hepsi de doğru çıkmıştır. İslam’da büyük bir birlik ve beraberlik olacak. Dünya tarihinde ilk defa bu kadar dünya çapında büyük bir beraberlik oluyor. Ve İslam birliği ilk defa dünyaya bu kadar ihtişamla hakim olacak. Yani bu kadar geniş çaplı hiç olmamıştır dünya tarihinde. Hz. Süleyman devrinde de olmamıştır bu kadar. İlk defa bu kadar büyük hakimiyet olacak. Şii-Sünni ayrımı ve mezhepler ayrımı da kalkacak. Aynı Resulullah (sav)’ın devrindeki gibi olacak. Bundan on yirmi yıl sonra, dediğimin doğru olduğunu hep beraber göreceğiz inşaAllah.