Anadolu toprakları Hititler'den Büyük İskender’e, Roma’dan Osmanlı’ya dünya tarihinin her döneminde değerli ve stratejik konumda olmuştur. Anadolu toprakları üzerine kurulan Türkiye ise jeopolitik konumunun yanı sıra enerji yataklarının dağıtım noktası olması nedeniyle de son derece önemli bir pozisyona gelmiştir.
Günümüzde dünya ülkelerinin kalkınması için gerekli iki temel unsur su ve enerjidir. Savaşlar, iç çekişmeler, ayrılıklar, kavgalar çoğu coğrafyada su ve enerji yüzünden gerçekleşmektedir.
Türkiye de su ve enerji savaşlarının yaşandığı coğrafyanın merkezinde yer alan bir ülke. Hemen yanında dünya doğalgaz rezervlerinin %70’e yakını bulunuyor. Petrol için de durum benzer. Hürmüz Boğazı, Süveyş Kanalı, Bab El-Mandab Geçidi’ne yakınlığının yanına İstanbul ve Çanakkale boğazlarını da eklediğimizde, Türkiye’nin nasıl önemli bir pozisyonda olduğunu netlikle görebiliriz.
Türkiye’nin dört bir yanı enerji savaşları ile yanarken şimdi bu oyuna yeni bir aktör daha katılıyor, o da 1979 yılından beri dünya enerji sektöründe oyun dışı tutulan İran. İran'ın P5+1 (Birleşmiş Milletler Daimi 5 Temsilcisi ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve ek olarak Almanya) ile gerçekleştirilen son anlaşmayla birlikte 35 yıla yakın bir süredir uzak tutulduğu oyuna yeniden dahil edilmesi kuşkusuz birçok dengeyi değiştirecek.
İran da Türkiye gibi çok özel bir coğrafi konumda. Hazar ve Basra bölgesi enerji yataklarının tam ortasında yer alan ülke, buradaki kaynakların Çin’e ulaştırılması aşamasında kritik bir liman. Ayrıca Türkiye ile sınır komşusu olması nedeniyle Türkiye’deki hatları kullanarak Avrupa ve dünya enerji pazarına rahatlıkla ulaşabilecek konumda.
İran ağırlıklı olarak petrol yataklarıyla bilinen bir ülke. Ambargo boyunca İran, Çin’in 1 numaralı petrol tedarikçisiydi. Bugün ise ülke sahip olduğu doğalgaz nedeniyle dünyanın hedefinde.
İran, dünyadaki toplam doğalgaz rezervlerinin %18,2’sine tekabül eden 34 trilyon m3’lük doğalgaz rezerviyle dünyanın en önde gelen ülkelerinden. Aynı zamanda dünya doğalgaz üretiminde 4. sırada ve bu üretimin neredeyse tamamı iç piyasada tüketiliyor.
İran, şu an için dünya doğalgazının %5’ini üretebiliyor. Ülkedeki potansiyelle karşılaştırıldığında bu rakam çok az. 2020’de Güney Pars Sahası tam kapasite faaliyete geçtiğinde İran'ın dünyanın lider doğalgaz ihracatçısı konumuna yükselmesi bekleniyor.
Bu kadar zengin yataklara sahip olmasına rağmen İran’ın doğalgaz ihracatında lider olamamasının belli sebepleri var. Başlıca sebep ise ambargolar. 1979 yılından beri uygulanan ambargolar İran’ın doğalgaz ihracatındaki gelişimini de engelledi. Ambargolar nedeniyle İran enerji alanında teknoloji transferi yapamazken enerji kaynaklarına ulaşmak için kendi kısıtlı teknoloji ve imkanlarını kullanmak zorunda kaldı. Ayrıca bu ambargolar, İran'ın ürettiği gazı satabilme yollarını tıkadı.
İran’da halihazırda yürürlükte olan yasalar da İran’ın enerji kaynaklarını daha verimli kullanabilmesini engelliyor. İran anayasasına göre İran’daki yabancı şirketler arama ve geliştirme çalışmaları yapabiliyorlar ama enerji kaynakları yabancı mülkiyetine devredilemiyor. Kanunlara göre yabancı firmalar enerji kaynaklarını bulduktan sonra mülkiyetini İran Milli Petrol Şirketi’ne (NIOC) devretmek zorundalar. Tabii bu da yabancı enerji devleri için uygun bir durum değil. İran Meclisi bu yasada 2015 sonuna doğru devreye girecek şekilde düzenleme yapmayı planlıyor.
Ambargoların kalkması ile birlikte İran’ın ürettiği doğalgazı satmayı hedeflediği ülkeler arasında Hindistan, Pakistan, Afganistan, Çin, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt, Irak ve Suriye var. Ayrıca kurmayı planladığı 70 milyon ton kapasiteli sıvılaştırılmış doğalgaz terminalleriyle Japonya ve Güney Kore’yi hedefliyor.
Kullandığı doğalgazın büyük kısmını Rusya’dan tedarik eden AB ülkeleri ise yeni tedarikçi arayışındalar. İran doğalgazı bu açıdan AB ülkeleri için çok kritik. İran doğalgazının Avrupa’ya Türkiye’deki hatlar üzerinden ulaşıyor olması, yatırım maliyetlerini ve süresini azaltması bakımından cazip.
İran doğalgazının Avrupa’ya ulaşmasının en hızlı ve ekonomik yolu Türkiye’deki mevcut nakil hatlarının kullanılmasıdır. Bu noktada öncelikle yapılması gereken, Tebriz – Ankara boru hattının kapasitesinin arttırılmasıdır. Böylelikle İran doğalgazı Türkiye’deki TANAP ve TAP üzerinden rahatlıkla Avrupa’ya ulaştırılabilecektir.
Türkiye her ne kadar enerji konusunda dışa bağımlı bir ülke olsa da enerji kaynaklarına yakınlığı ve bunların dünya ile buluşmasında üstlendiği pozisyon ile enerji dünyasının en kritik ülkelerindendir. Kurulu rafinerileri, Ceyhan Limanı, Kuzey Irak’tan gelen petrol boru hattı, Bakü-Ceyhan petrol boru hattı, Güney Kafkasya doğalgaz boru hattı, Tebriz- Ankara doğalgaz boru hattı, TANAP, TAP, Mavi Akım, Güney Koridoru projesi ve planlanan diğer hatlarla birlikte enerji üreticileri ile alıcılarının kesişim noktasıdır. Türkiye ve İran başarılı bir işbirliği oluşturdukları takdirde İran petrol ve doğalgazını dünya ile buluşturabilir. Bu işbirliğinin ambargo yılları boyunca baskıya maruz kalan İran halkının refahını arttıracak hayırlı bir girişim olacağında şüphe yoktur.
Adnan Oktar'ın Iran Daily & Islamic Republic News Agency'de yayınlanan makalesi: