Allah (cc)'ın yarattığı bir kul olduğunun ve O'nun verdikleri ile hayatta kaldığının bilincinde olmayan insanlar, başkalarından gelecek övgü dolu yorumları, elindekilerle karşılarındakilere gösteriş yaparak nefsani bir üstünlük elde etmeyi fazlasıyla önemserler. Bunlara kendi güçleriyle sahip olduklarını ve diledikleri kadar ellerinde tutabileceklerine inanırlar. Kuran'da bu hatalı ruh hali ile ilgili bağ sahibi bir kimse örnek olarak verilmektedir:
"(İkisinden) Birinin başka ürün (veren yer)leri de vardı. Böylelikle onunla konuşurken arkadaşına dedi ki: "Ben, mal bakımından senden daha zenginim, insan sayısı bakımından da daha güçlüyüm. Kendi nefsinin zalimi olarak (böylece) bağına girdi (ve): "Bunun sonsuza kadar kuruyup-yok olacağını sanmıyorum" dedi. Kıyamet-saati'nin kopacağını da sanmıyorum. Buna rağmen Rabbime döndürülecek olursam, şüphesiz bundan daha hayırlı bir sonuç bulacağım." (Kehf Suresi, 34-36)
Kuran'daki bu ayetlerde haberi verilen kişi, elindeki bağın gerçek sahibinin kendisi olduğunu düşünerek insanlara gösteriş yapmaktadır. Sahip olduğu toprakların sonsuza kadar kendi elinde kalacağını zannetmektedir. Oysa bu durumun hükmünü verecek olan Allah (cc)'tır. Allah (cc) o bağın ve o kişinin kaderinde ne belirlemişse o olacaktır. Allah (cc)'tan başka hiçbir varlığın, olacak olanları değiştirmesi mümkün değildir. Fakat imansız bağ sahibi kişi bu gerçekten gafildir. Kader gerçeğini hiç düşünmeden gerek bağıyla gerekse kendi geleceği ile ilgili ileriye dönük tahminlerde bulunmaktadır. Bunları yaparken de amacı muhtemelen insanları zenginliğiyle cezbetmek ve onların övgülerini toplamak olabilir. Tüm bunları, Allah (cc)'ın rızasını kazanmaktan daha üstün tutması dolayısıyla, Allah (cc) bu kişinin bağını büyük bir afetle yerle bir etmiş, kendisine övüneceği, gösteriş yapacağı bir mülk bırakmamıştır. Bağ sahibi başına gelen olaylar sonucunda içinde bulunduğu gaflet uykusundan uyanmış ve suçunun Allah (cc)'tan başka ilahlar edinmek olduğunu anlamıştır. (Allah (cc)'ı tenzih ederiz) Kuran'da bu durum şöyle anlatılmaktadır.
"(Derken) Onun ürünleri (afetlerle) kuşatılıverdi. Artık o, uğrunda harcadıklarına karşı avuçlarını (esefle) oğuşturuyordu. O (bağın) çardakları yıkılmış durumdaydı, kendisi de şöyle diyordu: "Keşke Rabbime hiç kimseyi ortak koşmasaydım." (Kehf Suresi, 42)
Kuran'da bildirilen bu örnekten de anlaşıldığı gibi övgü ve gösterişe dayalı bir hayat, iman etmemiş bir insan için nefsani bir tutkudur. Bu gibi kimseler dünyanın varoluş amacının, insanların birbirleri arasında övünmeleri, gösteriş yapmaları, malca zenginleşmeleri gibi değerler olduğunu zannettiklerinden bunları elde ettiklerinde mutlu olabileceklerini zannederler.
Oysa Yüce Allah (cc) dünyayı insanların birbirlerine karşı nefsani konularda üstünlük kazanmaları için değil, Kendisine kullukta hangisinin iyi işler yapacağını denemek için yaratmıştır. Mülk Suresi'nde şöyle buyrulur:
"O, amel (davranış ve eylem) bakımından hanginizin daha iyi (ve güzel) olacağını denemek için ölümü ve hayatı yarattı..." (Mülk Suresi, 2)