Hürriyet Bilim dergisinin 3 Ocak 2004 ve 10 Ocak 2004 tarihli sayılarında "Müzikle İlgili Serüvenimiz Nasıl Başladı?" başlıklı iki dizilik bir yazı yayınlandı. Yazıda insanın müzik yeteneği evrimci bir bakış açısından açıklanmaya çalışılıyor, bu konuda hiçbir kanıtı olmayan spekülasyonlara yer veriliyordu. Ancak bu spekülasyonlar evrim teorisine hiçbir katkıda bulunmamaktadır. Evrim teorisinin dayandığı naturalist felsefe, insanın müzik yeteneğini açıklamada tamamen yetersizdir. Bu yazıda, Hürriyet Bilim’deki sözkonusu yazıda yer verilen evrimci iddialar cevaplanacaktır.
Yazının girişinde Darwin’in 1871 yılında yayınladığı "The Descent of Man" adlı kitaba atıfta bulunulmakta ve Darwin’in müziğin sözde evrimdeki yeriyle ilgili bir iddiası aktarılmaktadır. Buna göre öncü [sözde ilkel] kadın ve erkeğin birbirini dilin ahengiyle değil, nota ve ritimle büyüledikleri iddia edilmektedir. Kısaca değinilen bu iddiayla ilgili bilinmesi gereken iki nokta vardır. Birincisi, hiçbir bilimsel kanıtı olmayan ve sadece hayalgücüne dayanan bu spekülasyon, yazının başlığında sorulan soruya zaten bir cevap oluşturmamaktadır. Yazı başlığında "müzikle ilgili serüvenimiz nasıl başladı?" diye sorulduğu halde, Darwin’in spekülasyonundaki hayali kadın ve erkeğin zaten not ve ritim, yani müzik üretme yeteneğine sahip oldukları görülmektedir. Dolayısıyla bu iddia mantıksal olarak, yazıda cevabı aranılan soruya hiçbir cevap oluşturmamaktadır. İkincisi, ve daha önemli olarak, bilimsel bulgular Darwin’den aktarılan bu iddianın temelden yanlış olduğunu göstermiştir. Darwin’in bu iddiasının çerçevesini oluşturan "seksüel seçme teorisi" artık kesin olarak bilim tarihinin çöplüğüne atılmıştır [*]
Yazıda ortaya konan bir diğer spekülasyon, bazı maymun türlerinin müzik yeteneğine sahip olduğu, bu durumun da insanın müzik yeteneğinin sözde evriminin bir göstergesi olduğu yönündedir. Ancak bu, tamamen tutarsız bir yaklaşımdır. Bu konuda Hürriyet Bilim’de şu ifadelere yer verilmektedir:
"...Afrika steplerindeki ilk ve öncü insanların bir zamanlar aile içinde oluşturdukları ezgilerin yankısı günümüzde Sumatra, Borneo ve Vietnam’ın nemli ormanlarında yaşayan şarkı söyleyen maymunlarda az çok işitilmekte"
Bu ifadelerdeki mantıksal tutarsızlık ortadadır. Afrika steplerinde sözde öncü insanlara ait olduğu iddia edilen müzik ezgileri tamamen hayal ürünüdür. Tamamen hayal ürünü olan; ve zaten eskiye ait olduğu savunulan bu melodilerin dinlenmiş olma imkan ve ihtimali bulunmamaktadır. Buna rağmen bunları gerçekten dinlemiş de maymunlardaki şarkı benzeri melodilerle gerçekten karşılaştırmış gibi "az çok" şeklinde bir derecelendirme yapmak tek bir şeyin göstergesi olabilir: Darwinistler hayallerinde varolan melodileri dinlemekte, gerçekleri buna göre açıklamaya çalışmaktadırlar.
İnsanın müzik yeteneğinin şarkı söyleyen maymunlarla evrimsel olarak bağdaştırılmasının önemli bir başka tutarsızlığı daha vardır. Doğada, maymunların dışında, melodi üretebilen çok sayıda canlı türü vardır; Bunlarla maymunların, melodi üretme yeteneği açısından hayali evrim ağacındaki yerlerinin kıyaslanması, sözkonusu varsayımların geçersizliğini göstermektedir. Örneğin kuşlar melodi üretme yeteneği bakımından şarkı söyleyen maymunlardan çok daha başarılıdırlar ancak hayali evrim ağacında insana, maymunlardan çok daha uzaktırlar. Kuşların melodi üretme yeteneğine sahip olmaları, onların insanla ortak bir atadan evrimleştiğini göstermez. Aynı şekilde maymunların şarkı benzeri melodi üretme yeteneklerinin olması da insanla ortak bir atadan evrimleştiklerini göstermez.
Yukarıdaki gerçekler, insanın müzik yeteneğiyle ilgili evrimci spekülasyonların geçersizliğini göstermektedir. Bunların geçersizliğinin temelinde, insanın müzik yeteneğini naturalist bir açıdan açıklamanın imkansızlığı yatmaktadır. Ormanda yaşayan bir canlının, bir başka canlının ayak sesini duyması hayatta kalmada önemli bir faktördür ancak bir insanın Mozart’ın senfonilerindeki ezgilerden zevk almasının hiçbir hayatta kalma avantajı oluşturmadığı ortadadır.
Bu gerçek, Nature dergisinin 7 Mart 2002 tarihli sayısında yayınlanan ve müziğin nörobiyolojisini ele alan bir makalede şu sözlerle kabul edilmektedir:
"Müzik beğenisinin, Darwinci hayatta kalma mücadelesinde hemen göze çarpan açık bir avantajı bulunmamaktadır." 1
Naturalizme dayanılarak hiçbir şekilde açıklanması mümkün olmayan müzik beğenimiz son derece hassas ayarlamalar gösteren faktörlere dayanmaktadır. Bir kemanın tellerinden çıkan sesler, aslında moleküllerin birbiriyle sürtünmesinden ortaya çıkar ve dalgalar halinde yayılır. Bu ses dalgaları havada ilerleyerek kulağımıza gelir. Kulağımızda bu titreşimleri algılayarak "müzik" haline dönüştüren son derece kompleks bir tasarım vardır. Bu tasarım, dış kulağın sesi kulak kanalına iletecek kıvrımlı yapısı; çekiç, örs ve üzengi kemiklerinin üç boyutlu ortamda ortaya koydukları son derece hassas yerleşime ve müziğin frekansında titreşen binlerce tüycüğe dayanır. Tüm bu tasarım üstün bir mühendislik göstergesidir. Moleküllerin sürtüşmesinden müziğin güzelliklerinin çıkabilmesi de fizik kanunlarındaki ayarlamalar sayesinde mümkün olabilmektedir. Tüm bunlar müzik yeteneğimizin, onu algılamamızı sağlayan sistemlerle birlikte bilinçli olarak tasarlandığını gösterir. Hiç şüphesiz bunları yoktan vareden ve insana lütfeden Yüce Allah’tır. Allah bir Kuran ayetinde şöyle buyurmaktadır:
" Gözler O"nu idrak edemez; O ise bütün gözleri idrak eder. O, latif olandır, haberdar olandır." (Enam Suresi, 103)
1- Alison Abbott, "Neurobiology: Music, maestro, please!" Nature 416, 12 - 14 (07 March 2002); doi:10.1038/416012a