Cumhuriyet Bilim Teknik dergisinin 14 Temmuz 2006 tarihli sayısında "Zaman içinde insanın kısa özeti" başlıklı bir yazı yayınlandı. Antropolog Güven Arsebük tarafından hazırlanan yazıda, insanın kökenine dair klasik evrimci masallar 6-7 milyon yılı kapsayan bir süreç halinde anlatılıyordu.
Arsebük"ün söz konusu yazısı evrimci varsayımlar üzerine kurulu bir hikayeden ibarettir. Yazıda adı geçen fosil türler arasında evrimsel ilişkilerin bulunduğuna dair hiçbir bilimsel kanıt bulunmamaktadır. Arsebük, evrime olan inancı gereği, yaşamış tüm canlıları birbiriyle ilintili saydığı için insanın da daha ilkel aşamalardan geçerek günümüzdeki haline gelmiş olması gerektiğini varsaymakta, fosilleri bu doğrultuda yorumlamaktadır.
Bu tutumunda bilimsel olarak objektif hareket etmediğini, kanıtları ideolojik olarak yorumladığını da bizzat kendi sözleriyle ortaya koymaktadır. Arsebük"ün önyargıları aşağıdaki cümlelerinde açıkça görülebilmektedir:
İnsan, uzaydan dünyaya bugünkü bedensel görünümüyle doğrudan ışınlanmadığına göre, doğadaki diğer tüm canlılar gibi onun da evrimsel bir geçmişi vardır ve günümüzdeki durumuna da zaman içinde değişmek ve çeşitli aşamalardan geçmek suretiyle ulaşmıştır.
Görüldüğü gibi Arsebük"ün"insan, uzaydan ışınlanmadığına göre evrimsel bir geçmişi vardır" şekinde ifade ettiği bu düşüncesi, bir mantık bozukluğu içermektedir. Yaratılış gerçeğini baştan reddetmiş, insanın evrimsel bir geçmişe sahip olduğu inancına saplanıp kalmıştır.
Sayın Arsebük insanın kökenine dair iki ihtimal saymaktadır: Bugünkü bedensel yapısında uzaydan ışınlanma ya da evrimsel bir geçmişe sahip olma. Uzaydan ışınlanmadığına göre evrimleşmiş olmalıdır diyerek de kendi tercih ettiği sebebi görünürde haklı çıkarmış olmaktadır. Veya öyle yaptığını zannetmektedir.
Halbuki insanın kökenini bilimsel olarak tüm ihtimalleri hesaba katıp incelemek isteyen birisinin, insan bedenindeki olağanüstü organizasyon ve kompleksliği göz önüne alarak yaratılış üzerine düşünmesi gerektiği açıktır. Modern bilim göstermektedir ki, tek bir proteinin dahi tesadüfen oluşma ihtimali matematiksel olarak "0" (sıfır)dır. Ayrıca fosil kayıtları türlerin aniden ve kusursuz olarak ortaya çıktığını göstermektedir. Buna göre insanın kökeninin yaratılış olduğunu kabul etmek, bilimsel olarak doğru tutum olacaktır.
Sayın Arsebük"e, bu önyargılı tutumunu terk etmesini ve kanıtların yaratılışı işaret ettiğini kabullenmesini tavsiye ediyoruz. İnsan, maymunsu canlılardan tesadüflerle evrimleşmiş değildir. Yüce Allah insanı sahip olduğu tüm sistemlerle kusursuz bir şekilde yoktan var etmiştir.
Not: Sayın Arsebük"ün, yazısında yer verdiği evrimci yanılgılar sitemizde daha önce defalarca cevaplandığı için burada bunların detayına girmiyor, bu konularda detaylı bilgi isteyenler için ilgili kaynaklarımıza link veriyoruz.
Arsebük"ün en eski hominidler olarak saydığı Sahelanthropus tchadensis, Ardipithecus ramidus, Orrorin tugensis hakkında bkz.
ERKEN HOMİNİDLER ÜZERİNDEKİ TARTIŞMALAR
İnsanın dört ayaklı bir yürüyüş şeklinden iki ayaklılığa geçtiği iddiasının geçersizliği hakkında bkz.
BİLİM DIŞI DOGMA: İKİ AYAKLILIĞIN EVRİMİ
Australotiphecus türleri hakkında bkz.
AUSTRALOPITHECUS"UN İNSAN EVRİMİ İDDİALARINDA KULLANILMASI NİÇİN ANLAMSIZDIR?
Homo habilis hakkında bkz.
http://www.harunyahya.org/evrim/evrim_acmazi_1/evrimacmazi7.html#homohabilis
Homo erectus hakkında bkz.
HOMO ERECTUSLARIN İLKEL TÜR OLDUĞU İDDİASI SADECE ÖNYARGIDIR.