Dünyaca ünlü çeşitli Darwinist yayınlarda yer alan bir haber, 7 Ekim 2008 tarihinde Vatan gazetesinde de yayınlandı. “İnsanın evrimi artık durdu” başlığı altında yayınlanan haberde, İngiliz genetikçi Steve Jones’un insanın sözde evriminin geleceğine dair spekülasyonlarına yer veriliyordu. İnsanın hayali evriminin sona erdiğini öne süren Jones’a göre, “insan nesli varlığını sürdürmeye devam ederse bundan 100 milyon yıl sonra insan şu anda olduğundan pek de farklı görünmeyecek”ti.
Elbette insan nesli varlığını sürdürürse bundan 100 milyon yıl sonra insan şu anda olduğundan pek farklı görünmeyecektir. Ancak bunun sebebi, insan evriminin durması değil, böyle bir evrimin hiç yaşanmamış olmasıdır. Evrimcilerin insanın kökeniyle ilgili senaryoları, materyalizmin kabullerini kendi varoluşlarına uyarlayarak kurguladıkları masallardan ibarettir. Sadece önyargı ve hayalgücüne dayalı bu senaryoları bilimsel olarak güçlü kılacak herhangi somut delil bulunmamaktadır.
İnsanın hayali evrimi konusuyla ilgili sayısız yazı yazmış bulunan Science dergisi yazarlarından Ann Gibbons First Human (İlk İnsan) isimli kitabında insanın hayali evrimini destekleyen fosil kayıtlarının olmayışını şöyle ifade eder:
Bir süre boyunca, insanlık tarihinde insanlar ile maymunların atası arasında tek bir eksik halka bulunmadığı ilan edilmişti. Oysa milyonlarca yıldır, insanın gerçek soyuna uzanan döneme ait eksik halkaların sayısı çok fazladır. Ayrıca bunlar yarı maymun, yarı insan görünümündeki mükemmel ara geçiş formları değildir. Bu nedenle “eksik halka” terimi artık gözden düşmüş durumdadır.1
Ann Gibbons, böyle hayali bir evrimleşmenin moleküler anlamda imkansızlığını ise şöyle ifade etmektedir:
Yeni fosillerin ortaya çıkmaya başladığı dönemde, moleküler biyoloji alanında bir devrim yaşanıyordu. Moleküler evrimciler 1960’larda insanlık tarihindeki en eski oyuncuların hâlâ bulunamadığını öne sürmüşlerdi. Birçok antropolog bu söylenenlere inanmamıştı. 1990’ların ortalarına gelindiğinde moleküler kanıtlar o derece güçlüydü ki, başlangıca ait ilk bölümün, daha doğrusu insanlığın (evrimsel) kökeninin tümüyle eksik kaldığı ortaya çıktı. Biyokimyagerler, insanların ve maymunların DNA’larını karşılaştırarak insanlara en yakın akraba olarak şempanzeleri belirlemişlerdi. Fakat insan ve şempanzeye ait DNA şeritlerini yan yana koyduklarında, ... yaklaşık 3.8 milyon yıllık süre zarfında birikmesi mümkün olmayacak miktarda farklılık ya da mutasyon olması gerektiğini gördüler.2
İnsan ve şempanzenin ortak bir evrimsel tarihe sahip olduğunu gösterecek fosiller bulunmadığı halde, evrimciler iki canlının sahip olduğu benzerlikleri kendi dogmatik inançları gereğince evrim ürünü varsayıp buna dair hikayeler ortaya koymaktadırlar. Konuşma yeteneği olmayan maymun benzeri bir canlının milyonlarca yıllık bir süreçte iki ayağı üzerinde doğrulduğu, tüylerini döktüğü, el ve ayaklarındaki kıvrımları kaybettiği, beyin hacminin üç misli büyüdüğü, konuşmayı öğrendiği ve nihayet artık evrimleşmeyeceğini ilan eden bir genetik uzmanına dönüştüğü iddiası sadece önyargı ve spekülasyona dayalı bir masaldan ibarettir.
Unutulmamalıdır ki, evrim teorisi maymun benzeri bir canlıdan insana hayali dönüşümde gerekli anatomik değişimlerin- ki bunların fosil kayıtlarında hiçbir izi olmadığını yukarıda belirtmiştik- tesadüflere dayalı mutasyonlarla ve şuurdan tamamen yoksun, kör doğa olaylarına bağlı bir süreçte ortaya çıktığını öne sürmektedir. Mutasyonlar, bir matbaa makinesinin baskı esnasında yaptığına benzer kopyalama hatalarıdır ve genlerdeki bilgiye etkileri olduğu zaman bu etki daima tahrip edici özelliktedir. Mutasyonların canlıları başka canlılara evrimleştirebileceği umuduyla onyıllar boyu gerçekleştirilen deneyler evrimcileri tam bir hüsrana uğratmış, mutasyonların canlılara yeni organ ve sistemler, hatta tek bir yeni protein dahi eklemedikleri ortaya çıkmıştır. (Mutasyonların evrimleştirici gücü olmadığına dair detaylı bilgiyi buradan okuyabilirsiniz.)
Buna rağmen Vatan gazetesinin ve konuyla ilgili haberi yapan diğer yayınların ideolojik olarak hareket ettiği ve körükörüne Darwinist propagandayı sürdürmeye çalıştıkları görülmektedir. Vatan gazetesi bu doğrultudaki son haberinde, Jones’u “dünyanın en ünlü genetik uzmanlarından birisi” olarak tanıtmakta ve “uzman görüşü” aktararak bu anlatılanların doğru olduğu görünümü vermeye çalışmaktadır. Oysa Darwinizm’i bir inanç ve ideoloji olarak benimsemiş olan Jones’un bir uzman genetikçi olması, Darwinizm lehinde sunduğu iddialarını “bilimsel” kılmamaktadır.
Bilimsel iddiaları, bilimsel olmayan iddialardan ayıran temel kriterler; tekrarlanabilir ve test edilebilir olmalarıdır. Örneğin yerçekimiyle ilgili deneylere girişen bir bilimadamı, objelerin kütlesiyle yerçekimi arasında nasıl bir ilişki bulunduğunu laboratuvar ortamında gözlemleyebilir. Deney ortamında yapacağı düzenlemelerle, objenin yere düşme hızına etki eden faktörleri belirginleştirebilir. Böylelikle konuyla ilgili varsayımlarının gerçeklerle ne derece uyumlu olduğunu ortaya koyabilir. Bunun sonucunda elde ettiği sonuçlar diğer bilim adamlarınca aynı deney şartlarında tekrar edilebilir. Maymun benzeri bir canlının, ağaçlardan inerek bir süre sonra medeniyetler, hastaneler, devletler, üniversiteler, kütüphaneler, sendikalar, uzay istasyonları kuran insana dönüştüğü iddiasının ise ne tekrarlanabilir ne de test edilebilir bir yönü vardır. Fakat daha da önemlisi, henüz daha Darwinistlerin elinde iddianın ortaya atılması için gerekli olan altyapı, yani bu iddiaları delilendirmesi gereken ara fosiller yoktur. Nitekim, Jones da bu iddialarında bilimsel olarak elde ettiği kanıtlara değil, ideolojik olarak benimsediği dünya görüşünün gereklerine dayanmaktadır. Materyalizm, canlıların ve evrenin kökeni alanında bir Yaratıcı’yı inkar etmeye çalıştığı ve doğayı kapalı bir sistem kabul ettiği için, Jones da materyalist inancın gereği herşeyin tesadüflerle ve kendiliğinden evrimleştiği yönünde hikayeler ortaya koymaktadır. Vatan gazetesi ve haberi yapan diğer yayın organları ise ortak dünya görüşüne sahip olduğu için Jones’un felsefeye dayalı masallarını bilim kisvesi altında okurlarına aktarıp onları yanıltmış olmaktadır.
Kaldı ki, Vatan gazetesi bu haberi yayınlamakla kendisiyle çelişmektedir. Örneğin, 1 Şubat 2006 tarihinde gazetede “İnsanın fiziksel değişimi sürüyor mu?” başlığıyla yayınlanan yazıda, Vatan gazetesi okurlarına şöyle demiştir:
“Peki 75 bin yıl içinde onlarca farklı ırka ayrılan, yüzlerce kültür oluşturan insanoğlu küreselleşen 21"inci yüzyıl dünyasında gelişmeye devam mı ediyor? Bu sorunun cevabı tek kelimeyle, evet... Canlıların evrimleri bir süreç değil, doğa ve yaşam şartlarına bir ayak uydurmadır. Yani bedenin herhangi bir yerindeki veya tek bir gendeki değişim, canlının hayatta kalma olasılığını artıran bir sistemdir.” (vurgu bize ait)
Görüldüğü gibi Vatan gazetesi uzak olmayan bir geçmişte “İnsanın evrimi devam ediyor” dediği halde bugün “İnsanın evrimi artık durdu” haberi yaparak kendi açısından çelişkili bir durum ortaya koymaktadır. Gerçekte ise bunların her ikisi de spekülasyondur. Darwinist yayınlar genellikle bir evrimci bilimadamı çıkıp “insan evrimleşmeye devam ediyor” dediğinde de derhal iddiayı Darwinizm uğruna sahiplenerek haber yapmaktadır, bir başka evrimci bilim adamı çıkıp “insanın evrimi artık durdu” dediğinde de aynı yöntemi izlemektedir. Anlaşılmaktadır ki, burada söz konusu yayınlar için belirleyici kriter kimin ne dediği veya bunun kanıtlarla ne denli desteklendiği değil, iddiaların Darwinizm adına ortaya konup konmadığıdır. Bunun ise bilim haberciliği değil, körükörüne propaganda olduğu açıktır.
Sonuç:
Darwinist medyada aralıklarla gündeme getirilen “evrim hızlandı”, “evrim yavaşladı”, “evrim devam ediyor” veya “evrim artık durdu” gibi iddialar Darwinizm’in bilimdışı bir spekülasyon yumağı olduğunu göstermektedir. Çeşitli bahanelerle bilimadamlarını kullanarak kamuoyu nezdinde “bilim” ve “evrim” kavramlarını yanyana kullanarak propagandayı amaçlayan bu strateji, bilimin gerçekleri karşısında çökmeye mahkumdur. Türler arası dönüşüm iddiası; bilimin test edilebilirlik ve tekrarlanabilirlik kıstaslarını yerine getirmeyen, gözlemlenmemiş olan ve tümüyle bilimdışı bir iddiadır. Doğal seleksiyon ve mutasyonların hiçbir evrimleştirici gücü yoktur ve insanın fosil tarihi de maymunsu atalardan bir gelişim göstermemektedir. Söz konusu yayını yapan yayın organlarına Darwinizm’e verdikleri bilimdışı propaganda desteğine son vermelerini tavsiye ediyoruz. Aksi takdirde kendilerini kaçınılmaz olarak çelişkilerin ortasında bulmaya devam edeceklerdir.
Notlar:
1. Vatan gazetesinin yukarıda anılan 1 Şubat 2006 tarihli yazısına cevabımızı buradan okuyabilirsiniz.
2. İnsanın evrimi senaryosunun geçersizliği hakkında detaylı bilgi için bkz. http://www.darwinizminsonu.com/insanin_kokeni.html
1 Ann Gibbons, Doubleday, Random House Inc., 2006, s. 6
2 Ann Gibbons, Doubleday, Random House Inc., 2006, s. 6