İslam büyüklerinin "iman hakikatleri" ya da "hakaik-i imaniye" şeklinde ifade ettikleri konu, insanları imana yönelten, Yüce Allah (cc)'ın varlığına ve birliğine delil oluşturan, O'nun üstün kudret, ilim ve sanatını gözler önüne seren her türlü yaratılış gerçeğini, bilgi ve delili kapsar. "İman hakikati" kavramı, "imana götüren, imana vesile olan ve aynı zamanda imanın artmasını, gelişmesini ve pekişmesini sağlayan gerçekler" şeklinde de açıklanabilir.
Evrende, insan vücudundan gökyüzüne, hayvanlardan denizlerin derinliklerine kadar tüm varlıklarda ve olaylarda, son derece kompleks sistemler ve sayısız hassas dengeler vardır. Düşünen ve aklını kullanabilen herkes bu kompleks sistemlerin ve hassas dengeleri, üstün bir güç ve akıl sahibi olan Allah'ın yarattığını görecektir.
Bunların tümü birer "iman hakikati"dir. Yani, kişiyi imana götüren ve imanının artmasına vesile olan gerçekler, yaratılış mucizeleridir. Bu deliller üzerinde derin tefekkür eden her vicdanlı insan Allah (cc)'ın varlığını ve büyüklüğünü açıkça görerek iman edecektir. İman edenler ise iman hakikatleri sayesinde Cenab-ı Allah'ı daha yakından tanıyacak, O'na duydukları iman, sevgi ve korku daha da artacaktır.
Ancak insanların çoğu çocukluklarından itibaren aldıkları yoğun materyalist telkinler nedeniyle etraflarındaki bu iman hakikatlerini fark edemezler ya da bunları fark etmekte zorlanırlar. Herşeyin tesadüflerle var olduğu şeklindeki maddeci telkinler, bazı insanların tüm evreni kaplayan apaçık yaratılış mucizelerini görmelerini engeller. Adeta gözlerinin önüne görünmez bir perde çeker. Çoğu insan iman hakikatlerine bakarken onları Allah (cc)`ın yarattığını düşünmez, yani gaflet gözüyle değerlendirir. Oysa her insanın gördükleri üzerinde düşünmesi ve yaratılış delillerine tanık olması gerekir. Nitekim Yüce Allah (cc) Kuran'da, deve, sivrisinek, arı, örümcek gibi çeşitli hayvanları, bitkileri, ağaçları, dağları, yerleri, gökleri birer iman hakikati, yani yaratılış mucizesi olarak örnek vermiştir. Ayetlerde haber verilen bu iman hakikatleri, konuları vicdanıyla düşünen her insanı, Allah (cc)'ın varlığını kavramaya ve O'na yakınlaşmaya götüren çok önemli vesilelerdir. Şunu da untumamak gerekir ki, iman hakikatleri üzerinde tefekkür etmek, Kuran'da emredilmiştir. Bu nedenle tüm evreni kapsayan iman hakikatleri üzerinde düşünmek, müminler için sürekli bir ibadet niteliğindedir.
Müminler, Allah (cc)'ın varlığını her an ve daha güçlü hissetmelerini sağlayan iman hakikatleri sayesinde Yüce Allah (cc)'ın sıfatlarını ve sıfatlarının üstünlüğünü daha iyi kavrayıp, O'na daha fazla yakınlaşmaya çalışırlar. İman hakikatlerinden kaynaklanan derin tefekkürleri nedeniyle Allah (cc)'ın ilim ve kudretinin sınırsızlığını gördüklerinden, Allah (cc)'a duydukları korku kat kat artmış olarak, dünyada her an Allah (cc)'ın rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmanın arzusu ve özlemiyle yaşarlar. Sonunda ise Allah (cc)'ın dilemesiyle, Allah (cc)'ı hakkıyla takdir ettikleri ve O'nun rızası dışında hiçbir beklentileri olmadan yaşadıkları dünyadan ayrılarak, altlarından ırmaklar akan cennetlerdeki köşklerine yerleştirilirler. Kuran'da iman edenlere cennetin müjdelendiği ayetlerden biri şöyledir:
İman edip salih amellerde bulunanlar ise cennet halkıdırlar, orada süresiz kalacaklardır. (Bakara Suresi, 82)