Müminler için Yüce Rabbimiz’in rızasını kazanmak ve din ahlakına hizmet etmek amacıyla yapılan her iş bir sevinç ve neşe kaynağıdır.
Müminler, Allah’ın varlığının verdiği güç ve iman ile büyük bir mutluluk ve manevi güç kazanırlar. Daima Allah’ı veli ve dost edinmelerinin ve O’nun rızasına uymalarının karşılığında, Allah’ın onlara bir nimet olarak verdiği manevi güç sayesinde hep canlı ve diridirler. İmanın gücü her zaman ileride, hep önde ve hep örnek alınacak bir kişilik sergilemelerine neden olur.
Allah’ın rızasını ve cennetini umut etmenin verdiği güç, her defasında katlanarak büyür ve Allah’ın Kuran’da tarif ettiği üstün ahlaka ulaşırlar. Salih amellerde bulunmanın verdiği mutluluk, başka salih amellere de talip olma isteği oluşturur. Göstermiş oldukları bu çaba ne kadar çok olursa olsun bundan dolayı bir yorgunluğa da kapılmazlar. Daima hızlı, aktif ve neşeli olurlar. Allah, Kendi rızası için samimi çaba harcayan bu kullarının imanına iman katarak, onların güçlerini daimi kılar. Allah Kuran’da müminlere durmaksızın çaba harcamaya devam etmelerini şu sözlerle bildirmektedir:
Şu halde boş kaldığın zaman, durmaksızın (dua ve ibadetle) yorulmaya-devam et. Ve yalnızca Rabbine rağbet et. (İnşirah Suresi, 7-8)
Allah’ın Vedud İsmi Müslümanın Hayatına Anlam Katar
Allah’ın bu ismi “Çok Seven” anlamına gelir. İnsanı yaratan, onu rızıklandıran, sevdiği herşeyi ona veren, güldüren, görebilmesini, işitebilmesini, düşünebilmesini sağlayan, dua ettiği zaman dualarını işitip kabul eden ve ona daha birçok nimetler veren Allah’tır.
Allah iman edenlere hem bu dünyada hem de ahirette çok büyük güzellikler vaat etmiştir. Kişi de Allah’a olan güveni, yakınlığı, teslimiyeti ve samimiyeti derecesinde bu nimetlere kavuşmayı ümit eder. Her olayın yalnızca Allah’ın dilemesi ile gerçekleştiğini bildiği için hiçbir konuda üzüntüye, karamsarlığa ve ümitsizliğe düşmez. Allah’ın müminlerin dualarına icabet ettiğini bildiklerinden en kötü görünen bir olayın bile imtihan ortamının bir parçası olduğundan ve eninde sonunda müminler için mutlaka hayra dönüşeceğinden kuşku duymaz. Bunun bilincinde olan bir mümin, en olumsuz şartlarda, en sıkıntılı gibi görünen durumlarda bile Allah’ın rahmetinden ve yardımından ümidini kesmez. Zorluklara sabreden, Allah’tan umudunu kesmeyen ve hiçbir şartta Allah’ın hükümlerinden taviz vermeyen insanlar hem dünyada hem de ahirette müjdelenmişlerdir. İşte, böyle bir bilince sahip olan müminin hayatı büyük bir anlam kazanır ve dünyada da ahirette de herşeyin en güzelini ve en hayırlısını Allah’tan umut eder. Kuran’ın pek çok ayetinde Allah’ın müminlere dünyada ve ahirette güzel bir karşılık vereceğinin bildirildiğini görürüz. Allah iman edenlere Kendi fazl, ihsan ve rahmetini vereceğini bazı ayetlerinde şöyle müjdelemiştir:
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz. (Ankebut Suresi, 7)
Allah’ın Varlığı ve Her An Müminleri Koruyup Kolladığını Bilmek Müminlerin Hayatına Anlam Katar
Müminler Allah’ın varlığından ve her an kendilerini gözetip koruduğundan emin oldukları ve imanlarının gücünün kendilerine verdiği mutluluk nedeniyle, hiç bitmeyen bir enerji, şevk ve isteğe sahiptirler. Her geçen gün Allah’ın rızasını daha da fazla kazanmak için, daha çok salih amelde bulunmayı isterler. Bitirdikleri bir işle yetinmezler, aksine bu onları daha da şevklendirir, yeni salih amellerde bulunmalarına vesile olur. Yapmaları gereken işleri en iyi, en güzel ve insanlara en faydalı olacak şekilde yapabilmek için Allah’a dua eder, düşünür ve bu yönde samimi bir çaba harcarlar. Tüm bunların sonucunda ortaya çıkan sonuç, yapabileceklerinin en iyisi olur. Bu, Allah’ın müminlere verdiği başarının önemli bir sırrıdır.
Bu kısa dünya hayatında Allah’ın rızasını kazanabilecekleri ne kadar çok salih amelde bulunurlarsa, ahirette görecekleri güzel karşılığın o denli büyük olacağını bildiklerinden hiçbir zaman azıyla yetinmeyip, hep daha fazlasına talip olur, Allah’a, “...Senin razı olacağın salih bir amelde bulunmamı bana ilham et...” (Ahkaf Suresi, 15) şeklinde dua ederler. Allah müminlerin bu ihlaslı davranışına karşılık kalplerine ‘güven ve huzur’ duygusunu indirerek onların imanlarını her geçen gün daha da artırır. Allah müminlere olan bu rahmetini Kuran’da şu şekilde bildirmiştir:
Müminlerin kalplerine, imanlarına iman katıp artırsınlar diye, ‘güven duygusu ve huzur’ indiren O’dur... (Fetih Suresi, 4)
Allah’ın Her Olayı Kaderde Yarattığını Bilmek Müslümanın Hayatına Anlam Katar
Allah’a iman eden, ahiretin varlığına inanan ve Allah’tan korkan Müslüman herşeyi yaratan Rabbimiz’e kendini teslim eder. Yani başına gelen herşeye karşı son derece teslimiyetli olur. Çünkü herşey Allah’ın kontrolündedir. Rabbimiz onun en büyük dostu ve vekilidir. Müslüman Allah’tan geldiğine iman ettiği için, bir olay karşısında paniğe, ümitsizliğe kapılmasının çok yanlış olacağını bilir. Allah’ın yaratışının mükemmelliğinin farkındadır; karşılaştığı olayın en mükemmel şekilde yaratıldığını düşünür. Kimi zaman olaylar kendi aleyhindeymiş gibi görünse dahi o bunların hepsinde kendisi için bir hayır olduğunu bilir. Müminin kendisi için hazırlanan kadere teslim olması, yaşadıklarında her zaman hayır araması, üzülmemesi, ümitsizliğe kapılmaması ve her şartta şükredici bir kul olması Kuran’a göre en güzel ve en doğru davranış olacaktır.
Allah’ın Varlığı ve İman, Müminin Hayatına Anlam Katar, Neşe Kazandırır
Müminler Allah’a ve O’nun yarattığı kadere iman ettikleri için neşe ve sevinçleri süreklidir. Bu durum, onların günlük hayatlarına da yansır ve müminlerin karakterinin temel kaynağını oluşturur.
Müminlerin Allah’a karşı duydukları sevgi, bağlılık ve kadere olan teslimiyetleri, onları maddi ve manevi olarak rahatsız edebilecek her türlü sebebi ortadan kaldırır. Çünkü mümin için yaşamı boyunca ‘kötü’ olarak nitelendirebileceği hiçbir şey yoktur. Göstereceği Kuran ahlakı ile Allah’ın tüm ‘kötü’ gibi görünen şeyleri, kendisi için ‘hayra’ ve ‘iyiliğe’ dönüştüreceğini çok iyi bilmektedir. Bu da müminin her zaman imani bir neşeye ve sevince sahip olmasını sağlar. Herkesin üzüldüğü, karamsar olduğu bir ortamda, onu üzecek herhangi bir neden mevcut olmadığından, neşesinden ve sevincinden hiçbir şey eksilmez.
Müminin davranışları imani bir neşeye sahip olduğu için her zaman içten ve samimi olur. Her zaman Allah’a tevekkül ettiği için hareketleri ve tavırları karşısındaki insana da büyük bir huzur ve neşe verir. Bu açıdan herkes bir müminle konuşmaktan ve arkadaşlık etmekten büyük zevk alır. Çünkü gerçek anlamda samimiyete, içtenliğe ve neşeye yalnız müminler sahiptir. Zaten çevresindeki herkes de onun bu halini çok açık bir şekilde fark eder. Mümin, Allah’ın kendisine vermiş olduğu bu eşsiz nimet sayesinde yaşamaktan zevk alan, gerçek anlamda eğlenen ve gülen tek kişidir, çünkü müminler herşeyin kontrolünün Allah’ın iradesinde olduğunu bilirler. Allah bu konuyu bir ayette şöyle bildirmektedir:
De ki: “Allah’ın bizim için yazdıkları dışında, bize kesinlikle hiçbir şey isabet etmez. O bizim Mevlamızdır. Ve müminler yalnızca Allah’a tevekkül etmelidirler.” (Tevbe Suresi, 51)
Tüm hayatlarını Allah’ın rızasını kazanabilmek için durmaksızın bir çaba içerisinde geçiren müminler, hem dünyada hem de ahirette mutlu bir yaşam sürerler. Allah müminlerin dünya ve ahiret mutluluğuyla müjdelendiğini Kuran’da şöyle bildirmektedir:Ve onlar -Rablerinin yüzünü (hoşnutluğunu) isteyerek sabrederler, namazı dosdoğru kılarlar, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden gizli ve açık infak ederler ve kötülüğü iyilikle savarlar. İşte onlar, bu yurdun (dünyanın güzel) sonucu (ahiret mutluluğu) onlar içindir. (Rad Suresi, 22)
Allah’ın Kuran’da Bildirdiği Vaatleri Müslümanın Hayatını Daha da Güzelleştirir
Allah iman edenlere hem bu dünyada hem de ahirette çok büyük nimetler vereceğini vaat etmiştir. Mümin Allah’a olan imanı, yakınlığı, teslimiyeti ve samimiyeti derecesinde bu nimetlere kavuşmayı ümit eder. Nimetleri de Allah’a yakınlaşmaya, şükretmeye, O’nun sonsuz sıfatlarının tecellilerine, güzelliklerine şahit olmaya bir vesile olarak görür. Bu nedenle Allah’tan çok fazla nimet içinde olmayı diler. Allah güzel davrananlara güzellik veren olduğu için, müminler nimetlerin sürekli artmasını diler ve bunlarla Allah’a yakınlaşırlar.
Allah’a kesin bir imanla iman eden ve O’nun kendisinden istediklerini yapan kişinin vicdanı çok rahattır. Dünya hayatı boyunca Allah’a gösterdiği bağlılığın karşısında Rabbimiz’in kendisini cennetle ödüllendireceğinden yana büyük bir ümit içerisindedir. Taşıdığı bu ümit, hayatının her anına yansır. Daha dünyadayken “cennete kavuşmuş gibi” sevinçli, neşeli ve heyecan doludur. Çünkü Allah’ı dost edinmiş, O’nun rızasını kazanmak için çalışıp çabalamış, nefsini kötülüklerden arındırmış ve hep hayır peşinde koşmuştur. Sonunda da Rabbimiz’e varacaktır. Bunun heyecanını taşıyan mümin ahirette Allah’ı razı etmiş olarak O’na kavuşmaktan yana büyük bir ümit içindedir.
Allah pek çok ayetinde iman edenleri desteğiyle ve cennetle müjdelemektedir. Allah Kendi yolunda hizmet eden tüm Müslümanları mutlaka ödüllendirecektir. Bu gerçeği bilen Müslümanlar da yaptıkları her salih amelin, her türlü iyiliğin, güzel ahlakın ve Kuran’a bağlılıkta kararlı olmanın karşılığını mutlaka Allah Katında alacaklarını bildiklerinden tevekkülün, teslimiyetin, sabrın ve imanın güzelliğini yaşayacaklardır.
İşte böyle bir bilince sahip olan mümin Rabbimiz’e karşı sürekli ümitvar bir tutum içinde olur. Dünyada da ahirette de herşeyin en güzelini ve en hayırlısını umut eder. Kuran’ın pek çok ayetinde Allah’ın müminlere güzel bir karşılık verdiğini, onlara fazl, ihsan ve rahmetini vaat ettiğini görürüz:
İman edip salih amellerde bulunanlar ise; Biz şüphesiz onların kötülüklerini örteceğiz ve şüphesiz yaptıklarının en güzeliyle karşılık vereceğiz. (Ankebut Suresi, 7)