İmam Rabbani insanın Allah’a olan yakınlığını ve her olayda Allah’a dönüp yönelmek gerektiğini bir mektubunda şöyle aktarmıştır:
“Bu mektûb, hâce Kâsım’a yazılmışdır. Bütün varlığımızla Allah-ü Teâlâ’ya dönmek lazım olduğu ve bu nimete kavuşmak için, Ebû Bekr-i Sıddîk (r.a.)’ın yoluna sarılmak îcâb ettiği bildirilmektedir. Sevenlerimize ve iyi gözle bakanlarımıza nasîhatimiz şudur: Bütün varlığımızla Allah-ü Teâlâ’nın mukaddes Zâtına dönmeliyiz! Ondan başka her şeyden yüz çevirmeliyiz!” (İmam Rabbani, Mektubat 96. Mektup)
Rabbimiz, “‘Gönülden katıksız bağlılar’ olarak, O’na yönelin ve O’ndan korkup-sakının, dosdoğru namazı kılın ve müşriklerden olmayın.” (Rum Suresi, 31) ayetiyle inananlara gerçek imanın nasıl olması gerektiğini bildirmiştir. Yine “… Bana ‘gönülden-katıksız olarak yönelenin’ yoluna tabi ol. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, böylece Ben de size yaptıklarınızı haber vereceğim.” (Lokman Suresi, 15) ayetiyle de Allah doğru yolun, bu ahlakı yaşayan insanların yolu olduğunu haber vermiştir.
Allah’a gönülden bağlanmak, her ne şart altında olursa olsun, Rabbimiz’e olan iman, bağlılık ve sadakatten vazgeçemeyecek kadar çok sevmek ve O’na karşı haşyet dolu bir korku duymaktır. Allah’a, O’nun razı olmayacağı bir tavır göstermekten içi titreyerek korkacak ve şiddetle kaçınacak kadar büyük bir saygı ile inanmaktır. Allah’a bu şekilde gönülden bağlanan insan, ihlası da kazanmış olur. Allah’a karşı böyle güçlü bir inanç ve bağlılığı olan kişi, hem ibadetlerinde hem de Allah’ın rızasını gözeterek yaptığı diğer tüm işlerinde ihlas ve samimiyetle hareket eder. Bu samimiyetleri dolayısıyla Kuran’da müminlerin Rablerine kalpleri tatmin bulmuş olarak bağlanan kimseler” (Hud Suresi, 23) oldukları bildirilmiş ve bu ahlaklarından dolayı müminler cennetle müjdelenmişlerdir.
Müminler, hangi şartlar altında olurlarsa olsunlar, yaşadıkları bu derin iman dolayısıyla Kuran ahlakını yaşama konusunda hiçbir şekilde taviz vermezler. Çünkü içlerinde Rabbimiz’e karşı duydukları saygı dolu korku ve derin bağlılık, Allah’ın beğenmeyeceği bir tavır gösterilmesini kesin olarak engeller. Aynı şekilde Allah’ın razı olacağını bildirdiği ahlakı eksiksiz olarak yaşama konusunda da büyük bir şevk ve azim ile hareket etmelerini sağlar. Allah’ın rızasını kazanabilmek için sürekli olarak hayırlarda yarışırlar. Rabbimiz’in rızasına, rahmetine ve cennetine kavuşmak için –güçlerinin ve imkanlarının elverdiği ölçüde- sürekli bir çaba içindedirler.
Sıçrayan örümceklerin yaşamları diğer örümceklerden farklıdır. Çoğu örümcek gibi ağ kurup avını beklemek yerine, bu örümcek türü avına kendisi gider. Bu yüzden sıçrayan örümcek türünün görme sistemi, neredeyse kör olan diğer örümceklere göre daha üstün özelliklere sahiptir.
Sıçrayan örümceğin, kendine özgü bir avlanma yöntemi vardır. Örneğin bir ağacın üzerinde bulunan sıçrayan örümcek, kendisini ürettiği bir iplik ile bulunduğu dala bağlar. Sonra uçmakta olan bir böceğin üzerine atlar ve onu havada yakalar. Kendisini ağaca bağladığı esnek ip sayesinde yere düşmez ve bu ipe tutunarak avı ile birlikte tekrar yukarı çıkar. Örümcek bu hareketi yapabilmek için avın uçuş yönünü, hızını tespit etmeli, atladığı andaki kendi hızını ve hedefe varıncaya kadar geçen zamanı da tespit ettikten sonra bütün bu bilgileri bir bilgisayar gibi değerlendirip atlayışını gerçekleştirmelidir. Bunun için de son derece gelişmiş gözlere, bu hesapları yapabileceği bir bilgi işlem merkezine ihtiyacı vardır.
Diğer örümcekler zayıf iki göze sahipken, sıçrayan örümcekler 8 göze (dört çift) sahiptirler ve görüş açıları 300 derecedir. Bunların iki tanesi kafanın tam ortasından bir test tüpü gibi dışarı uzanmıştır. Bu iki büyük göz, yuvaların içinde sağa, sola ve yukarı doğru hareket edebilir.
Sıçrayan örümceklerin görüş kabiliyeti insanın görüş kabiliyetine çok benzer, hatta bu örümcekler televizyon görüntüsünü bile algılayabilirler. Birçok hayvan televizyonda sadece hareket eden karmaşık noktalar görebilir. Buna karşın araştırmacılar sıçrayan örümceklerin, televizyondaki örümcek ve sinek görüntülerine tepki verdiklerini teşhis etmişlerdir. (Tony Feddon, Animal Vision, Life Nature Library Naturel Watch Series 1988, s. 89)
Sıçrayan örümceğin görme sistemi görüldüğü gibi son derece kompleks bir yapıdadır. 300 derecelik bir alandan gelen bilgilerin değerlendirilmesi, insan beyni için bile son derece zor bir iştir. Fakat küçücük bir örümcek, farklı yönlere bakabilen, bunları algılayabilen, değerlendirme yapabilen bir göz yapısına sahiptir. Elbette bu özellikleri örümceğin kendisi istememiş, kendiliğinden zamanla gelişmemiş, sahip olduğu herşey bir bütün olarak Allah tarafından yaratıldığı ilk anda var edilmiştir. Bir ayette Rabbimiz’in yaratma ilmi şöyle bildirilmiştir:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin yaratıcısıdır, öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.” (Enam Suresi,102)