Her insanın vücudunda;
Bu doku, kıkırdaktır. Kıkırdak,vücuttaki pek çok organın fonksiyonlarını yerine getirebilmesi için çok özel bir yapıya sahip olarak yaratılmıştır.
İnsan bedenini, kemiklerden oluşan iskelet sistemi şekillendirir ve insan tüm hareketlerini bu güçlü iskelet sistemi sayesinde gerçekleştirir. Kemikler vücut içinde bulundukları yere göre farklı özelliklere sahiptirler. Örneğin omurgamızı meydana getiren omurlar, bacaklarımızdaki, kollarımızdaki, el ve ayaklarımızdaki kemikler farklı özelliklere sahiptirler. Sürekli hareket halindeki bu kemiklerin biraraya gelmeleri ve fonksiyonlarını yerine getire bilmeleri için bazı desteklere ihtiyaçları vardır. Kıkırdak dokular ise bu desteklerin en hayati olanıdır. Bu kemiksi dokular vücudumuzun birçok bölgesinde bulunur ve biz hiç farkında değilken yaşantımızı devam ettirmemizi sağlayan çok önemli işlevleri yerine getirirler.
Kıkırdak bir bağlayıcı doku çeşididir. Göğüs kafesi, kulak,burun, gırtlak ve omurilik diskleri gibi birleşme noktalarında bulunur. Kıkırdakta kan damarı bulunmaz ve besinler matriks kanalıyla dağıtılır. Kıkırdak doku, jel kıvamındaki “matriks” adlı maddenin yanı sıra liflerdenve hücrelerden oluşur.
Matriks:
Bir tür şok emici olan matriks, kıkırdak hücreleri tarafından üretilen proteinlerden oluşmuştur. En bilinen türü kondroitin sülfat ve keretan sülfattır. Sağlıklı bir kıkırdak, kemiklerin birleşim yerlerinde bir yastık işlevi görüp buralarda hareketi kolaylaştırır. Matriksteki proteinlerin kaybı, kıkırdak dokuların ölmesi yada tahrip olması yastık işlevinin azalmasına ve hareket kabiliyetinin bozulmasına sebep olur._
Hücreler:
Kıkırdakta bulunan tek hücre kondrositlerdir. Bunlar matriksin bakımından ve sıvı salgılamasından sorumludur.
Lifler:
Kıkırdak, bağlayıcı dokuların ana proteiniolan kolajenden ve esnek liflerden oluşur.
Başlıca kıkırdak çeşitleri; hiyalin, elastikve fibro kıkırdaklardır.
Hiyalin Kıkırdak
İnsan vücudunda en fazla bulunan kıkırdak tipidir. Hiyalin kıkırdak, kemik birleşim noktalarında, ayrıca büyümelerine yardım etmek amacıyla kemiklerin içinde bulunur.
Elastik Kıkırdak
Sarı kıkırdak olarak da bilinene lastik kıkırdak kulak kepçesinde, gırtlaktaki işitsel kanallar ve östaki kanalları gibi tüplerde bulunur. Elastik kıkırdak, bu tüplerin sürekli olarak açık durmalarını sağlar.
Fibro Kıkırdak
Beyaz kıkırdak olarak da bilinen fibro kıkırdak, ciddi destek veya gerilme direnci isteyen omurilik disklerinde, tendonların ve kemiklerin birleşme noktalarında bulunur ve hiyalin kıkırdağa gore daha fazla kolajen içerir.
Nefes borusu yaklaşık 30 cm uzunluğundadır ve gırtlaktan akciğerlere kadar uzanır. Bu boru her an açık olmak zorundadır. Aksi takdirde nefes almak imkansızlaşır ve insan boğularak ölür. Boyun gibi hareketli bir bölgeden geçen ve etten yapılmış olan bu esnek borunun sürekli açık kalmasını sağlamak oldukça zordur. Ancak nefes borusu C harfi şeklinde kıkırdaklarla desteklenmiştir. İşte bu kıkırdaklar nefes borusunun kapanmasını engeller. Peki nasıl olmuş da nefes borusunun olduğu yerde tam da gerektiği şekilde bir kıkırdak doku oluşmuştur? Nefes borusunun sürekli açık kalabilmesinin ancak kıkırdak dokuyla sağlanabileceğini ve bu dokuların C harfi şeklinde nefes borusuna yerleştirilmesi gerektiğini kim bilebilir? Bu mükemmel yaratılış nasıl meydana gelmiştir? Elbette bu muhteşem yaratılış, insanı “(en güzel bir biçimde) kusursuzca vareden, ‘şekil ve suret’ veren” (Haşr Suresi,24) Yüce Allah’a aittir.
Yeryüzündeki en büyük mühendislik harikalarından biri olan omurganın en önemli görevi yük taşımaktır. Vücudun üst kısmının ağırlığı omurganın üzerine biner. Her adım atışımızda omurgamızı meydana getiren omurlar birbiri üstünde hareket eder. Ağırlık altında hareket eden bu 33 kemiğin arasında normal olarak bir sürtünme meydana gelir. Bu da kemiklerin aşınmasına neden olur. Beyin ile tüm organlar arasındaki koordinasyonu sağlamakta olan hayati bir iletişim ağını koruyan ve aynı zamandada oldukça büyük bir yük taşıyan omurga için böyle bir aşınma son derece önemli problemler doğurur. Peki üst üste binmiş 33kemikten oluşan bu yapı, sürtünme ve aşınmaya karşı nasıl korunmaktadır? Omurgayı incelediğimizde bu korumanın olabilecek en mükemmel şekilde sağlandığınıgörürüz. Bunun için omurgayı oluşturan kemiklerin arasına otomobil tekerleklerindeki yükü emen amortisörler gibi çalışan kıkırdak yapılı birer disk yerleştirilmiştir. Eğer bu kıkırdak dokular omurgamızd abulunmasalardı omurgamızı oluşturan 33 kemik birbiri üzerinde rahat hareket edemeyecek, oluşacak aşınma sebebiyle kısa sürede omurga işlevini kaybedecek ve yaşamamız imkansız hale gelecekti.
Yetişkin bir insanda oldukça sert vegüçlü bir yapıya sahip olan kafatası, yenidoğmuş bir bebekte bambaşka bir yapıya sahip olarak karşımıza çıkmaktadır. Anne karnından çıkan bir bebeğin kafatası henüz kemik halini almamış, kıkırdaksı yumuşak bir yapıdadır. Ayrıca kafatasını oluşturan 8 kemik birbirlerine tam oturmamıştır. Kemiklerin birleşim noktaları arasında boşluklar vardır. İlk bakışta bebeğin sağlığı açısından bir dezavantaj gibi görünen bu durum, aslında doğum sırasında bebeğin hayatını kurtaran önemli bir özelliktir. Eğer kafatası tam olarak kemiksi sert bir yapıda olsaydı ve arada bu boşluklar olmasaydı, doğum anında bebeğin kafasının ezilme ihtimali çok yüksek olacaktı. Fakat bebeklerde kafatası kemiklerini oluşturan kıkırdaksı yumuşak yapıdan dolayı kemikler bir esneklik kazanarak, eğilme ve bükülme özelliği taşımaktadırlar.
Kuran ayetlerinde insanın anne rahmindeki oluşum aşamalarıyla ilgili önemli bilgiler verilir. Ayetlerde, anne karnında önce kemiklerin oluştuğu, daha sonra ise kasların ortaya çıkarak bu kemikleri sardığı şöyle haber verilmektedir: “Sonra o su damlasını bir alak(hücre topluluğu) olarak yarattık; ardındano alak’ı bir çiğnem et parçası olarak yarattık; daha sonra o çiğnem et parçasını kemik olarak yarattık; böylece kemiklere de et giydirdik;sonra bir başka yaratışla onu inşa ettik. Yaratıcıların en güzeli olan Allah, ne yücedir.” (Müminun Suresi, 14)
Yakın zamana kadar anne karnında kemiklerle kasların birlikte ortaya çıkarak geliştikleri zannedilmekteydi. Ancak anne karnındaki oluşumu inceleyen embriyoloji bilimindeki gelişmeler, bu düşüncenin yanlış olduğunu ve bu konuda Kuran’da bildirilenlerin eksiksiz birşekilde doğru olduğunu ortaya koymuştur. Yapılan mikroskobik incelemeler göstermektedir ki, anne karnında, tam ayetlerde bildirildiği gibi bir gelişme gerçekleşir. Önce embriyoda kıkırdak doku oluşur ardından bu kıkırdak doku kemikleşir. Daha sonra ise kas hücreleri kemiklerin etrafındaki dokudan seçilerek birarayagelir ve bu kemikleri sarar. Göüldüğü gibi, modern embriyolojinin bulguları, insanın Kuran’da bildirilen oluşum aşamaları ile tam bir uyumsağlamaktadır. Kıkırdak, Allah’ın Örneksiz YaratışınınDelillerinden Biridir Kıkırdak dokular, özel olarak yaratılmış,hayati önem taşıyan yapılardır. Kıkırdakta muhteşem bir detay, insan eliyle asla üretilemeyecek kadar mükemmel biryapı vardır. İnsan bu mükemmel yapının varlığı sayesinde omurgasının, eklemlerinin işlevlerini nasıl meydana getireceğini ya da nefes alabilmek için nefes borusunu nasıl devamlı açık tutması gerektiğini hiç düşünmez. Kıkırdaktaki bu mükemmel yaratılış, Yüce Rabbimiz’in üstün yaratma sanatının çokkü.ük bir b.lümünü gözler önüne sermektedir. Yüce Allah bir ayette şöyle buyurur:
“İşte Rabbiniz olan Allah budur. O’ndan başka İlah yoktur. Herşeyin Yaratıcısı’dır,öyleyse O’na kulluk edin. O, herşeyin üstünde bir vekildir.” (En’am Suresi,102)
Kıkırdak gibi Allah’ın üstün yaratışının örnekleri Allah’a yönelmek ve O’nun yüceliğini, büyüklüğünü kavramak için birer vesiledir. Bildiği ve bilmediği pek çok üstün özellikle kusursuz bir vücud veren Allah’a şükretmektir.