Çocukların neşe içinde gülüp oynadığı, kadınların kıyafetlerine, dünya görüşlerine bakılmadan birinci sınıf vatandaş olarak görüldükleri, insanların yüksek bir hayat standardına sahip olduğu, refah düzeyi yüksek, eğitim düzeyi yüksek, teknolojide gelişmiş, sanatta estetikte öncü, genç kızların delikanlıların alabildiğine rahat yaşadığı özgürlüklerle dolu bir hayat yaşamayı aklı başında vicdan sahibi herkes ister.
İnsan fıtratı güzele, estetiğe, rahata, temiz olana, yeniliklere, teknolojik gelişmelere ve hepsinden önemlisi özgürlüklere eğilim duyacağı şekildedir. Güzel evler, temiz bahçeler, estetik kıyafetler, son model arabalar, lezzetli estetik hazırlanmış yiyecekler her insana zevk verir, herkes bu zevkleri, lezzetleri yaşayacağı bir hayatın hayalini kurar.
Şu anda dünyaya kuşbakışı bakıldığında, hemen herkesin hayalini kurduğu, temenni ettiği, bir an önce kavuşmak istediği bir dünya göremiyoruz. Dünyanın çok büyük bir bölümünde sıkıntı var, gözyaşı var, kan var, savaş var, huzursuzluk, fakirlik var.
Nerede o çocukların cıvıltılarını, neşe içinde bağrışmalarını duymayı hayal ettiğimiz dünya, nerede o Suriye’de, Filistin’de küçücük bedenleri parçalanarak bu hayata veda eden çocukların yaşadığı dünya....
Nerede o canlarının çektiği sağlıklı her şeyi yiyerek yetişen gürbüz bir neslin yaşadığını hayal ettiğimiz dünya, nerede o Afrika’da, Irak’ta yiyecek yemek bulamadıkları için hayatlarını kaybeden çocukların yaşadığı dünya....
Nerede o kadınların tek başına söz sahibi olduklarını, istedikleri gibi giyindiklerini, eğlendiklerini, dans ettiklerini hayal ettiğimiz dünya, nerede o kadınların Bahreyn’de, Suudi Arabistan’da, Nijerya, Somali’de, Afganistan’da recm cezasına mahkum edildikleri, nerede o BM verilerine göre yaklaşık 130 milyon kadının kendi rızası dışında zorla sünnet edildikleri dünya....
Nerede o herkesin son derece lüks villalarda yaşadığını, son model arabalar kullandığını, teknolojiden en süt seviyede faydalandığını hayal ettiğimiz dünya, nerede o Suriye’de, Gazze’de, Irak’ta, Afganistan’da viraneye dönmüş, enkaza dönmüş evlerin olduğu dünya...
Hayal ettiğimiz dünyayla yaşadığımız dünya birbirinden çok farklı. Belli bir zümrenin hayal edilen standartlarda yaşaması, hayalini kurduğumuz dünyanın var olduğu anlamına gelmiyor. İstediğimiz arzuladığımız dünya, ancak dünya üzerinde yaşayan bütün nüfusun aynı güzel imkanlardan faydalanmaya başlarsa gerçekleşmiş olur. Aksinde kafamızı bir taraftan bir tarafa çevirdiğimizde eğer gördüklerimizde müthiş bir zıtlık oluşuyorsa, bu hedeflediğimiz dünyanın henüz oluşmadığının bir göstergesi.
Uluslararası örgütlerin hazırladığı raporlarda bu acı gerçekler sayısal olarak da gözler önüne seriliyor.
Örneğin; Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP)’na göre, dünya nüfusunun en zengin yüzde birlik kesimi toplam gelirin yüzde 40'ını, gelir tablosunun en altında yer alan yüzde 50'lik kesim ise toplam gelirin yüzde birini alıyor.
Uluslararası Çalışma Örgütü dünyada 10 milyondan fazla çocuğun çeşitli işlerde köle gibi çalıştırıldığını açıkladı. Rapora göre köle çocukların 6 buçuk milyonunun yaşı 5-14 arasında değişiyor. UNICEF verilerine göre de dünya genelinde her yıl yaklaşık 1.2 milyon çocuk, insan tacirlerinin eline düşüyor.
Dünya Sağlık Örgütü’nün açıkladığı son rapora göre, tüm çalışmalara rağmen kadına yönelik şiddetin önüne geçilemiyor, şiddet aksine artıyor. Dünyadaki her üç kadından biri şiddet görüyor.
Bunlar sadece birkaç örnek. İnternette arama motorlarına kadın yazın, çocuk yazın, zulüm yazın, şiddet yazın, açlık yazın, önümüze dökülen onbinlerce kaynak hayalini kurduğumuz dünyadan ne kadar uzak olduğumuzu bir kere daha beynimize işliyor.
Oysa ki hayal ettiğimiz dünya ulaşılmaz değil. Böyle bir ortamın oluşmasının tek anahtarı var, o da sevgi... Sevginin bütün insanların ruhuna işlemesi.
İnsanlarda kin ruhu, öfke ruhu, intikam alma ruhu yerine, kıskançlık ruhu yerine, haksız rekabet ruhu yerine sevme ruhu, şefkat ruhu, hataları affetme ruhu, eksikleri, yanlışları telafi etme ruhu, karşıdaki insanın güzelliklerinden zevk alma ruhu geliştirilirse, şu anda dünyada yaşanan gaddarlığın, zalimliğin kökü de kurutulmaya başlanacaktır. Önemli olan hayal ettiğimiz dünyanın kapısını bizlere açacak olan anahtara iyi sahip çıkmamız.
Sevginin dünyaya hakim kılınmasının en önemli yolu da doğru eğitimden geçiyor. Bu yönde gerek çocukluktan itibaren okullarda, gerek görsel ve yazılı basında, gerek sosyal medyada sabırla ve kararlılıkla kesintisiz bir pozitif telkin oluşturulduğu takdirde, insanlardaki nefret ruhu gitgide bileneceği açık.
Çocukluktan itibaren karşısındaki kişinin kalbini kırmaktan özenle imtina edecek, sürekli karşısındaki kinin rahatını, huzurunu, düşünecek, karşısındaki kişinin başarılarıyla mutlu olacak, paylaşımcı, yardımsever, diğergam şekilde eğitilen bir neslin oluşturduğu dünyada savaşa, suça, kötülüğe, hainliğe yer olmayacaktır.